Siyaset Sosyolojisi Deneme Sınavı Sorusu #52027

Türker Alkan ve Doğu Ergil siyasal yabancılaşmayı nasıl açıklamıştır?


Siyasal yabancılaşmanın dört görünüşü vardır ve bunlar “güçsüzlük”, “anlamsızlık”, “normların zayıflaması” ve “kayıtsızlık”tır.
Siyasal yabancılaşma, bireyin siyasal sistemden ve sistemdeki siyasal olay, kurum ve aktörlerden uzaklaşması, onlara yabancılaşması demektir.
Siyasal yabancılaşma, anlamsızlıktır. Birey adaylar arasında gerçek bir farklılık olmadığını düşünür ve seçimlere katılmayı anlamsız bulur.
Siyasal yabancılaşma, genel anlamda yabancılaşma olgusunun siyasal yapıya yönelmiş biçimidir.
Siyasal yabancılaşma, toplumdan kopma, ondan uzaklaşmasıdır.

Yanıt Açıklaması: Türker Alkan ve Doğu Ergil siyasal yabancılaşmayı, bireyin siyasallaşmış olan değerleriyle siyasal sistemin ileri sürdüğü değerler arasında bir çelişkinin bulunması ve bu çelişkinin hem bireyin kendisi hem de sistem tarafından bertaraf edilemeyeceğine ilişkin duygusu olarak açıklamaktadır. Buna göre siyasal yabancılaşma, bireyin siyasal sistemden ve sistemdeki siyasal olay, kurum ve aktörlerden uzaklaşması, onlara yabancılaşması demektir. Ancak, siyasal yabancılaşma konusunun açıklanmasında birbirinden farklı sınıflamalara gidildiği görülmektedir. Mesela Murray Levin, ilk ikisi üzerinde yoğunlaşmakla beraber, siyasal yabancılaşmanın dört görünüşünden bahsetmektedir: “Güçsüzlük”, “anlamsızlık”, “normların zayıflaması” ve “kayıtsızlık”. Siyasal güçsüzlük bireyin, siyasal eylemlerinin siyasal olayların gidişatını belirlemede etkisiz kaldığı duygusu olarak tanımlanmaktadır. Levin’e göre siyasal yabancılaşmanın ikinci şekli anlamsızlıktır. Birey anlamsızlığı birkaç şekilde hisseder: Birey adaylar arasında gerçek bir farklılık olmadığı için seçimlere katılmayı anlamsız bulur veya siyasal konularda zeki ve akılcı karar vermenin o kararı dayandıracak bilgi olmadığı için imkânsız olduğunu düşünür. Seeman ise, yabancılaşmayı, “güçsüzlük”, “güvensizlik”, “anlamsızlık” ve “tecrit eğilimi” olarak ele alır. Siyasal güçsüzlük, bireyin davranışlarının arzuladığı siyasal sonuçların elde edilmesini ne ölçüde etkileyebileceği beklentisinden kaynaklanmaktadır. Güvensizlik, bireyin siyasal rolleri bulunan sorumluların toplum karşısında sürekli ve sistematik olarak kuralları çiğnediklerine ilişkin duygusu olarak tanımlanmaktadır. Anlamsızlık da, yine bireyin siyasal sistemin nasıl işlediğini anlayamaması, değişik uyaranlar yardımıyla fikir oluşturması ve siyasal olayların sonuçlarını kestirmek konusunda kendi başarısızlığına ilişkin duygusu biçiminde ele alınmaktadır. Güçsüzlük ve güvensizlikten dolayı yabancılaşanların aksine, anlamsızlıktan yabancılaşanların yasal davranış türlerini yeğledikleri ifade edilmektedir. Tecrit eğilimi ise, yabancılaşan bireylerin toplumun diğer bireylerinin çok değer verdiği amaç ve inançlara düşük düzeyde değer vermesini ifade etmektedir.
Yorumlar
  • 0 Yorum