AFET PSİKOLOJİSİ VE SOSYOLOJİSİ - Ünite 1: Afet Psikolojisi: Kapsamı ve Genel İlkeleri Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 1: Afet Psikolojisi: Kapsamı ve Genel İlkeleri

Afet Psikolojisinin Çalışma Alanları ve Tarihsel Gelişimi

Afet Psikolojisinin Çalışma Alanları

Afet psikolojisi temel olarak afetlere hazırlıklı olmayı güçlendiren, afetlerin psikolojik etkilerini değerlendiren ve bunları önlemeye ve azaltmayı hedefleyen, temelini psikoloji disiplini kuram ve araştırmalarından alan bir alandır. Afet psikolojisi afet tehditlerine karşı gerekli önlemleri almayı, afetler sonrası görülen psikolojik tepkileri anlamayı ve bunları önlemeyi ya da azaltmayı amaçlamaktadır.

Afet psikolojisinin çalışma alanlarını temelde üç grupta incelemek mümkündür;

  1. Afetler meydana gelmeden önce yapılan, toplumları ve bireyleri afetlere hazırlıklı olmaya teşvik edici bilinçlendirme programlarının tasarlanması ve uygulanması,
  2. İkincisi ise, afetler sonrası psikososyal sorunların ve ruh sağlığı bozukluklarının çeşitleri ve yaygınlığı, bu sorunlara yol açan etmenlerin incelenmesi ve daha çok etkilenebilecek risk gruplarının belirlenmesi,
  3. Afetlerden sonra afetzedelerin iyilik hâllerini arttırmak için hangi psikososyal destek programlarının etkili olduğu ve bunların uygulanmasında gereken süreçlerin incelenmesi ve bilimsel kanıta dayalı bulunan müdahalelerin uygulanması.

Afetler daha önceden tahmin edilmeleri güç oması ve çok yıkıcı zarar ve kayıplara yol açmaları nedeni ile farklı hedef kitlelerinde (ör. çocuklar, gençler, yetişkinler, yaşlılar ve engelliler);

  • Stres bozukluğu,
  • Sepresyon,
  • Komplike yas ve
  • Madde kullanımında artış

gibi travmatik psikolojik etkiler yaratabilmektedir.

Afetlerin olumsuz psikolojik etkilerinin yanı sıra afete maruz kalan bazı kişilerde travma sonrası gelişim (TSG) görülebilmektedir. TSG, afetin olumsuz etkileri ile başa çıkma süreci sonunda afetzedelerde meydana gelen olumlu dönüşümlerdir. TSG gösteren kişilerde görülen değişimler aşağıdaki gibi sıralanbilir;

  • Yaşama daha olumlu bakma,
  • Yaşam önceliklerini değiştirme,
  • Daha toleranslı olma,
  • Yaşamın kıymetini anlama,
  • Güçlü olduğunu fark etme.

Afet psikolojisinin ikinci temel alanı psikolojik etkileri önlemeyi ve azaltmayı hedefleyen psikososyal destek uygulamaları geliştirmek ve uygulamaktır. Psikososyal destek, psikososyal problemlere odaklanarak; sosyal birlikteliği sağlmayı, afetzedelerin saygınlığını ve bağımsızlığını desteklemeyi psikolojik sorunların gelişmesini ve sosyal dağılmayı engellemeyi amaçlayan bir uygulamadır.

Afet sonrası bireylerin çeşitli stres kaynakları (ör. yıkılan binalar, taşınmak zorunda kalmak), kaynak kayıpları (ör. yaralanmalar, ölümler, mal kaybı ve iş kaybı) ile başa çıkabilmelerine yardımcı olmak adına kullanılan yöntemler psiko ilk yardım (PİY) ve psikoeğitimdir.

PİY, afetzedelere güvenlik duygusu vermeyi, onları sakinleştirmeyi, sosyal destek ağları ile bağ kurmalarını ve öz yeterlik duygularını pekiştirmeyi amaçlayan bir uygulamadır. Psikoeğitim ise, afetlerin çocuklar ve yetişkinler üzerinde yaratabileceği ruhsal ve fiziksel sorunlara ve bunlarla başa çıkmak için uygulanabilecek yöntemlere ilişkin olarak afetzedelere verilen bir eğitimdir.

Afet psikolojisi uygulamalarında bir başka alan ise olası afetlerin önlenmesi ve/veya olası afetlerin etkilerini en aza indirebilmek için geliştirilecek ve uygulanacak birey/toplum temelli hazırlıklı olma ve zarar azaltma çalışmalarıdır. Afetlere hazırlıklı olma ve zarar azaltma davranışlarının yapılması için toplumda/bireylerde olası afetlerle ilgili bir farkındalık geliştirmek gerekir.

Ancak bu gibi durumlarda bireylerde inkâr etme ya da iyimser düşünme gibi engelleyici mekanizmalar devreye girebilir ve bireyler afetlere yönelik önlem almaktan kaçınmak isteyebilirler. Bu nedenle afet psikolojisi ve sosyolojisi bireylerde risk algısının değiştirilmesi, risk yönetimi ve risk algısının davranışa dönüştürülmesi gibi alanlarla da ilgilenmektedir.

Afet Psikolojisinin Tarihçesi

Afet psikolojisin tarihi gelişimi açısından iki önemli dönemden bahsedilebilir. Bunlardan ilki II. Dünya Savaşı sonrasında askerlerin yaşadığı travmalara gösterdiği tepkilerin incelenmeye başladığı dönemdir. İkinci ise 1980 yılında ilk travma sonrası stres bozukluğu tanısının konmasının ardın başlayan süreçtir.

Afetlerin psikososyal etkilerine ilişkin araştırmalar II. Dünya savaşından sonra ortaya çıkmış ve ilk çalışmalar sosyologlar tarafından gerçekleştirilmiştir. 1950’lerde sonra afet psikolojisine ilişkin çalışmalar süreklilik göstermeye başlamıştır.

1980 yılında ilk defa travma sonrası stres bozukluğu (TSBB) tanısı konmasıyla birlikte afetlerin olası psikolojik etkileri ve bu etkileri azaltmaya yönelik çalışmalar hız kazanmıştır. Bu tarihten itibaren afet psikolojisi farklı afet türlerinin bireylerde yarattı farklı psikolojik sıkıntılar ve afetlere hazırlıklı olma davranışlarının geliştirilmesi alanlarında gelişim göstermiştir.

Afet Psikolojisinde Araştırma Alanları ve Yöntemler

Afet psikolojisi alanı çeşitli çalışma alanlarını kapsamaktadır. Afet psikolojisinin çalışmaları alanları şöyle sıralanabilir:

  • Afetlerde stres yaratan durumlar,
  • Bireyde stres yaratan durumlara ilişkin algıları,
  • Bireyin yaşanan travma ile başa çıkmak için kullandığı yöntemler,
  • Bireyin sosyal destek algıları,
  • Bireylin yaşadığı psikolojik sıkıntılar,
  • Bireylin ruh sağlığı sorunları,
  • Afet sonrası uygulanan psikososyal müdahele yöntemlerinin etkililiği ve
  • Afetlere hazırlık ve risk farkındalığı programları.

Bununla birlikte afetin yaygın etkilerinin araştırılırken afetzedelerin yaş, eğitim, medeni durum ve kişilik özellikleri gibi değişkenlerine göre farklılaşıp farklılaşmadığı da afet psikolojisinin çalışma alanı içerisine girmektedir.

Afet psikolojisi alanında yürütülen araştırmalarda çeşitli veri toplama yöntemleri kullanılmaktadır. Afet araştırmaları yapılırken en sık kullanan temel veri toplama yöntemleri ise şunlardır:

  • Anket araştırmaları,
  • Alan araştırmaları ve
  • Belgesel araştırmalar.

Anket araştırmaları çok sayıda katılımcıya ulaşabilmek adına uygun bir veri toplama yöntemidir. Alan araştırmaları ise derinlemesine bilgi toplanmasına imkan sağlayan yüz yüze bireysel görüşmeleri ve gözlemleri kapsamaktadır. Belgesel araştırmalar ise kurum kayıtları, yerel gazeteler, raporlar ve benzeri belgeler değerlendirilerek yapılmaktadır. Belgesel araştırma biçimleri arasında yer alan tarihsel araştırmalar tek başına kullanılan yöntemlerden olmakla birlikte belgelerin incelenmesinin temel alındığı türdeki araştırmalar genellikle destekleyici nitelikte kullanılır.

Afet Psikolojisi Uygulamalarında Etik ve Temel İlkeler

Afetzedelere psikolojik destek sağlarken bilimsel olarak etkinliği kanıtlanmış uygulamalar yer verilmelidir. Etkinliği kanıtlanmamış yöntemlerle verilen destek yarar yerine zarar verebilir. Bu yüzden, afet psikolojisi uygulamalarında uyulması gereken bazı etik ilkeler bulunmaktadır. Afet sonrası uygulamalarda dikkate alınması gereken temel ilkelerden bazıları şöyle sıralanabilir;

  • Bilgilendirilmiş onam,
  • Yetkinlik / Yeterlilik,
  • Yararlı olmak ve zarar vermemek,
  • Dürüstlük,
  • İnsan haklarına saygı.

Bunula birlikte tüm afet psikolojisi uygulamalarında dikkate alınması gereken temel ilkeler vardır. Türk Kızılay Kuruma göre ise bu temel ilkeler:

  • Empati gösterme,
  • Özellik ve gereksinimlere göre yardım sağlama,
  • Güvenirliği sağlama,
  • Toplum katılımı ve gönüllü destek sağlama,
  • Acil durumlara hazırlık sağlama,
  • Kurumlar arası iş birliği sağlama ve
  • Yardım çalışanlarının ihtiyaçlarını göz önünde bulundurma

olarak sıralanmıştır. Ayrıca Hob ve arkadaşları (2007) afetler gibi toplu travmatik olaylar sonrası gerçekleştirilecek müdahaleler için:

  • Güvenlik hissinin sağlanması,
  • Sakinleştirmenin yapılması,
  • Öz-yeterlik ve toplumsal yeterlik hissinin güçlendirilmesi,
  • Bağlantılı olma duygusunun pekiştirilmesi ve
  • Umudun artırılmasıdır.

olmak üzere bilimsel temele dayalı beş temel prensip belirlemişlerdir.

Türkı·ye’de Afet Psı·kolojı·sı·: Araştırma ve Uygulamalar

Ülkemizde başta depremler olmak üzere sel, orman yangını ve toprak kayması gibi doğa olayları kaynaklı afetler çok sıklıkla yaşanmaktadır. Ancak, ülkemizde afet psikolojisine ilişkin araştırmalar 1999 Marmara ve Düzce depremlerinin ardından hız kazanmaya başlamıştır.

Örneğin, 1999 depremi sonrası yürütülen araştırmalarda afetzedelerin ruh sağlığı sorunları, TSSB ve buna ilişkin faktörler değerlendirilmiştir. Araştırmalardan elde edilen bulgulara göre TSBB oranların %17 ile %37 arasında olduğu ve majör depresyon oranlarının ise %12 ile %17 arasında olduğu görülmüştür. Bunula birlikte, araştırmalardan elde edilen bulgularda depremlerin:

  • TSSB,
  • Depresyon,
  • Uyum sorunları,
  • Aile içi problemler,
  • Cinsel fonksiyon bozuklukları,
  • Madde kullanımı sorunları ve
  • Kaygı

gibi ruhsal sorunlara yol açabileceği ve bu etkilerin uzun dönem devam edebileceği bulunmuştur.

Yürütülen araştırmalarda depremin özellikle; kadınları, yalnız yaşayanları, psikiyatrik hastalık öyküsü olanları, yakınlarını kaybedenleri ve çok kayıp yaşayanları, destek kaynağı olmayanları ve deprem öncesi hazırlıkları olmayanları daha çok etkilediği görülmüştür. Ayrıca afet psikolojisine ilişkin araştırmalar afet sonrası afet yardım çalışanlarına (ör. araştırma kurtarma görevlileri, sağlık personeli ve ambulans çalışanları) ilişkin çalışmaları da kapsamaktadır.

Türkiye, afet psikolojisi araştırmaları ve uygulamaları kapsamında Avrupa Birliği Komisyonu tarafından desteklenen emBRACE (Avrupa’daki toplumlarda dayanıklılığı geliştirme) ve TACTICS (Afetlere daha iyi hazırlanmak için araçlar, yöntemler ve toplum eğitimi) gibi ulusları araştırma projeleri içinde yer almaktadır. 2011 Van depremi emBRACE projesine pilot bölge olarak dahil edilirken ve Kaynaşlı depremi ise TACTICS projesine pilot bölge olarak dahil edilmiştir. Türkiye’de afet psikolojisi uygulama alanları ise;

  • Psiko-sosyal destek faaliyetleri,
  • Afet farkındalığı ve hazırlıklı olmaya ilişkin eğitimler

olmak üzere iki grupta incelenebilir. Psiko-sosyal destek faaliyetleri çok geniş bir yelpazede sunulmakla birlikte;

  • Afetzedelerin ihtiyaçlarının belirlenmesi ve kaynakların sunulması,
  • Afetzedelere çeşitli sosyal ve kültürel faaliyetlerin sunulması,
  • Afetlerin olası psikolojik etkileri ve başa çıkma yollarına ilişkin eğitim programları verilmesi,
  • Afetzedelerin uzmanlara yönlendirilmesi ve
  • Paylaşım toplantılarının düzenlenmesi faaliyetlerini içermektedir.

Türkiye1999 Marmara ve Düzce depremlerine yönelik psikososyal destek faaliyetlerinin yürütülmesi sırasında; koordinasyon sorunu ve yeterli elemanının olmaması gibi iki önemli sorunla karşılaşmıştır. Koordinasyon sorunlarının giderilmesi için 2009 yılında Başbakanlığa bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) ve Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği (APHB) oluşturulmuştur. Yetişmiş eleman ihtiyacını gidermek adına ise 2014 yılından bu yana Dünya Bankası, Global Facility for Disaster Reduction and Recovery ve ODTÜ Afet Yönetimi Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından çeşitli eğitim programları sağlanmaktadır.

Afet psikolojisinin diğer bir uygulama alanı Afet farkındalığı ve hazırlıklı olmaya ilişkin uygulamalar kapsamında ise;

  • AFAD tarafından “Afete Hazır Türkiye  Bilinçlendirme ve Eğitim Projesi”
  • Boğaziçi Üniversitesine bağlı Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü  tarafından çeşitli projeler,
  • Avrupa Birliği İnsani Yardım Ofisi (ECHO) tarafından desteklenen ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından “Marmara Depreminden Etkilenen Halkın Depremlere Hazırlıklı Olma Kapasitesinin Artırılması” projesi

gibi çeşitli projeler yürütülmektedir.