AFET PSİKOLOJİSİ VE SOSYOLOJİSİ - Ünite 3: Afetlerin Çocuklar ve Ergenler Üzerindeki Etkileri ve Müdahele Yaklaşımları Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 3: Afetlerin Çocuklar ve Ergenler Üzerindeki Etkileri ve Müdahele Yaklaşımları

Çocukların Yaşamında Bir Travma Olarak Afetler

Çocukların yaşamlarını etkileyen afetler; (1) doğal afetler ve (2) insan eliyle yapılan afetler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Bu nedenle çocukların yaşamları hem doğal afetler hem de insan eliyle ortaya çıkan afetler yüzünden tehdit altındadır. Çocuklar yaşamını tehdit eden doğal afetler; deprem, sel, heyelan, tsunami gibi afetlerş kapsar.

Dünya Sağlık Örgütünün 2011 yılında yayınladığı raporda, doğa olayları kaynaklı ölüm ve yaralanmaların %30-50 arasının çocukları kapsadığı bildirilmiştir. Bu verilere ek olarak, her yıl afetlerden yaklaşık 125 milyon çocuğun etkilendiği ve önümüzdeki 10 yıl içerisinde yaklaşık 125 milyon çocuğun iklim değişikliğine bağlı doğal afetlerden etkileneceği öngörülmektedir.

Araştırmacılara göre doğal afetlerin çocuklarda yarattığı etkiler üç yolla meydana gelir;

  1. Çocuğun fiziksel bütünlüğüne ve sağlığına zarar vererek
  2. Çocukta psikolojik rahatsızlıklar yaratarak
  3. Toplumsal sistemlere zarar vererek (Eğitim sistemi, iş kayıpları ve ekonomi)

İnsan eliyle ortaya çıkan afetler ise; terör eylemlerini, çatışma ve savaşları içermektedir. Araştırmalar göre dünya genelinde yaklaşık 250 milyon çocuk uzun süreli çatışma ve şiddetin yaşandığı bölgelerde yaşamlarını sürdürmektedir. UNICEF’in (2017) açıkladığı verilere göre Suriye’de meydana gelen çatışmalar dolasıyla yaklaşık olarak 5 milyon çocuk evlerde, okullarda, hastanelerde ve oyun alanlarında şiddete maruz kalmışlardır. Ayrıca Suriyeli çocukların 2.6 milyonu ise mülteci olarak ya da güvenli bölge arayarak yaşamını sürdürmektedirler. Ülke genelinde yaklaşık 1.75 milyona yakın çocuğun okullarına devam edemedikleri bildirilmiştir.

Pek çok afet, içerdiği karmaşık ve olumsuz etkiler nedeniyle çocuk ve ergenler açısından travmatik bir deneyim olarak yaşanır. İnsan doğa kaynaklı ister insan eliyle ortaya çıkmış olsun afetler çocuklar üzerindeki etkileri şöyle sıralanabilir;

  • Dünyanın güvenli bir yer olduğuna inancını sarsar
  • Yetişkinlerin ne olursa olsun kendisini koruyacağına ilişkin temel psikolojik varsayımlarını sarsar
  • Kendisine, başkalarına, yaşama ve ilişkilere yönelik bakış açısını olumsuz yönde değiştirir.
  • Güvenlik algısının ortadan kalmasına; tehlike ve tehdit algısının oluşmasına neden olur
  • Geleceğe ilişkin beklentileri alt-üst ederek umutsuzluk ve çaresizlik duygularına yol açar.
  • Çocukların önceki deneyimleri, öğrenmeleri ve var olan başa çıkma yollarını işlevsiz kılar
  • Anlama ve uyum sağlama konusunda güçlük yaşamalarına neden olabilir.

Çocuklarda ve ergenlerde travma sonrası stres bozukluğunu (TSSB) araştırılması 1950’lerden sonra hız kazanmaya başlamıştır. İlk çalışmlar ABD Afet Çalışmaları Komitesi tarafından yürütülmüştür. O yıllarda yapılan çalışmalar genel olarak tek bir zaman aralığında yapılan ölçümlere ve ebeveynlerden toplanan bilgilere dayandırılmıştır. Yetşkinlere yönelik ölçütker dikkate alınarak yapılan çalışmalarda çocukların afetlerden etkilenmediği ileri sürülmüştür. 1970’li yıllarda yapılan çalışmalarla birlikte çocuklara özgü DSM tanı kriterleri belirlenmiş ve araştırmalar afetlerin psikososyal etkilerinin çocuklar üzerinde 2-4 yıl arasında sürebileceği belirtilmiştir.

Afetlerin Çocuklar Üzerindeki Psikososyal Etkileri

Afetlere bağlı travmatik deneyimlerin ardından çocuklarda çeşitli stres tepkileri ortaya çıkabilir (Bkz. Tablo 3.1) . Bu tepkiler; (1) bilişsel, (2) duyuşsal, (3) davranışsal/sosyal ve (4) bedensel/fizyolojik olmak üzere dört ana başlık altında incelenmektedir.

  • Bilişsel tepkiler: Çocukların afet sonrasında gösterdiğin bilişsel tepkiler genllikle şu şekildedir;
    • zihnin sürekli olarak travmatik olayla meşgul olması
    • dikkat sorunları ve zihinsel karmaşa
    • yaşanan olaya ilişkin girici düşünce ve imgeler
    • kontrolü kaybetme korkusu
    • travmanın yeniden yaşanacağına dair korkular
    • Gelecek algısına yönelik bozulmalar

Girici düşünce ve imgeler, travmatik olaya maruz kalan kişinin kendi isteği dışında kendiliğinden zihne gelen, travmatik olayla ilgili düşünce ya da görüntülerdir.

  • Duygusal Tepkiler: Araştırmalar, travmatik yaşantıların gerek olay anında gerekse olay sonrasında yüksek düzeyde olumsuz duygular ortaya çıkardığına işaret etmektedir. Çocuklarda afet sırasında ve sonrasında en sık rapor edilen olumsuz duygular şunlardır;
    • Korku (Yalnız kalma, ölüm, yeniden yaşama)
    • Kaygı
    • Suçluluk ve utanç
    • Öfke
    • Yas
  • Davranışsal ve Sosyal Tepkiler: Afetler sonrasında çocuklarda, duygusal ve bilişsel tepkilerin bir uzantısı olarak çeşitli davranışsal tepkilerin de ortaya çıktığı bilinmektedir. Afet sonrasında çocuklarda görülen davranışsal ve sosyal tepkiler şöyle sıralanabilir;
    • Dürtü kontrolünde azalma
    • Hiperaktivite
    • Saldırgan davranışlar
    • Risk alma davranışları
    • Sosyal etkileşimden uzak durma
    • Gerileme davranışları (Altını ıslatma, parmağını emme, ağlama)
  • Bedensel ve Fizloyojik Tepkiler: Afet olayını yaşamış olan bir çocuğun sergileyebileceği bedensel ve fizyolojik tepkiler şöyle sıralanabilir;
    • Aşırı uyarılma ve irkilme
    • Kabus görme
    • Uyku düzensizlikleri
    • İştahda bozulma
    • Ağrı ve acı
    • Karın ağrısı
    • Mide bulantısı

Afetler sonrasında çocuk ve ergenlerde farklı kaygı bozuklukları ve depresif belirtiler görülebilmektedir. Kaygı bozuklukları çocuklarda;

  • çeşitli korkular (karanlık korkusu, anneden ayrılma korkusu vb.),
  • sürekli zihne gelen istenmeyen düşünceler,
  • tedirginlik hisleri,
  • kaçınma davranışları,
  • titreme ya da terleme nöbetleri,
  • kas kasılmaları,
  • mide sorunları ve
  • dikkat ya da bellek sorunları

gibi belirtilerle kendini gösterir. Depresif bozuklukların ise belirtileri şöyledir ;

  • umutsuzluk,
  • çaresizlik ya da suçluluk duyguları,
  • uyku ya da iştah sorunları,
  • kendini öldürme düşünceleri,
  • duygusal patlamalar,
  • etkinliklerden eskisi kadar keyif alamama
  • içe kapanıklık

Afetler sonrasında çocuklarda en sık gözlenen ve  araştırılan psikolojik sorunlar şöyle sıralanmaktadır;

  • Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB)
  • Akut Stres Bozukluğu (ASB)
  • Uyum bozuklukları

Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB): TSSB tanısına işaret eden belirti grupları; (a) yeniden başlama, (b) kaçınma ve (c) aşırı uyarılma olarak sıralanmaktadır.

  1. Yeniden başlama: Yeniden yaşantılama belirtileri olarak anılan belirti grubu; travmatik olayla ilgili, çocuğun isteği dışında aniden ve sürekli olarak zihnine gelen düşünceler, anılar ya da rüyaları kapsamaktadır. Travmatik hatırlatıcılar, travmatik olay yaşandıktan sonraki süreçte o olayı hatırlatan çeşitli uyaranlardır. Travmatik oyun ise çocuğun yaşadığı travmatik olayı tekrar tekrar canlandırdığı oyunlardır.
  2. Kaçınma: İkinci belirti grubu, çocukların travmatik olaya ilişkin hatırlatıcılar, düşünceler, duygular ya da anılardan kaçınmasını içerir. Kaçınma belirtileri davranışsal, bilişsel ve duygusal düzeyde görülebilir. Ayrıca travmatik yaşam olaylarından sonra, duygusal küntleşme adı verilen ve çocuğun hiçbir duygu yaşayamıyor gibi hissetmesi şeklinde kendini gösteren bu psikolojik tepkiye sık rastlanılmaktadır.
  3. Aşırı uyarılma: Son belirti grubu olan aşırı uyarılma ise aşırı tetikte olma hâli, huzursuzluk, irkilme tepkisi, travmatik hatırlatıcılar karşında gösterilen artmış fizyolojik tepkisellik ve uyku zorlukları şeklinde kendisini gösterir. Bunlara bağlı olarak uyku sorunları ve akademik sorunlar yaşanabilir.

Akut Stres Bozukluğu (ASB): Afetlerden sonra çocuklarda sık rastlanan diğer bir psokolojik sorun ise akut stres bozukluğudur (ASB). Akut stres bozukluğu (ASB) belirtileri temel olarak TSSB tepkileri ile büyük ölçüde benzerdir. Ancak ASB tanısı, olayın hemen sonrasında gelişen belirtileri de içerecek şekilde geliştirilmiştir. ASB tanısı olayın ardından olaya verilen tepkiler ve bu tepkilerin

Olayın hemen arkasından, hemen herkeste ortaya çıkan travma sonrası tepkiler olağan tepkiler olarak değerlendirilir ve olayın sonrasındaki bir aylık süreçte çoğu insan için azalmakta ya da ortadan kaybolmaktadır. Ancak bu ilk dönemde, verilen tepkilerin düzeyi ve bunlara eşlik eden disosiyasyon belirtilerinin varlığına göre ASB tanısı koyulabilmektedir. Araştırmalara göre ilk dönemde ASB geliştirenlerin uzun dönemde TSSB geliştirme olasılıkları yüksektir.

Uyum Bozuklukları: Afet yaşantısı sonrası çocuk ve ergenlerde görülen bir diğer psikiyatrik tanı uyum bozukluklarıdır. Uyum bozuklukları diğer herhangi bir kategoriye girmeyen belirtileri kapsamaktadır. Bu belirtilerden bazıları şunlardır;

  • Depresif belirtileri (çökkün duygu durumu, umutsuzluk)
  • Kaygı belirtileri
  • Çeşitli davranışsal sorunlar (Şiddet eğilimi, zarar verme eğilimi)

Ayrıca uyum bozukluğunun göstergesi olan tepkiler stres tepkilerinden daha şiddetli olabilir.

Bununla beraber, afetlerde çocuğun akrabası, yakını ya da sevdiği kişiler hayatını kaybedebilmektedir. Bu durum çocuklarda kayıplara bağlı yas tepkileri ortaya çıkarabilir. Çocuğun kayıplara verdiği tepkiler kayıpların yakınlık derecesine göre farklılık göstermektedir. Birincil derecen yakın kayıpları çocuklarda daha yoğun ve uzun süreli psikolojik belirtiler yaratabilir. Bazen çocuklarda uzamış yas bozukluğu meydana gelebilir. Uzamış yas bozukluğu, bir kayıp sonrası yaşanan normal yas tepkilerine kıyasla daha uzun süreli ve zamanla azalma göstermeyen yas belirtilerini içermektedir. Kayıp sonrası çocukların verdiği tepkiler yaşa ve gelişimsel döneme göre farklılıklar göstermektedir.

Okul Öncesi Dönem (2-7 yaş arası): Ölümü tam olarak kavrayamazlar. Ölümü ayrılık ya da yolculuk olarak görürler ve sık sık ölüme ilişkin sorular sorarlar.

Okul Çağı: Önceki döneme kıyasla ölümün daha açık bir şekilde kavramsallaştırılmaya başlandığı görülmektedir. Kayıp yaşayan okul çağı çocuklarında kaygı, depresyon, somatik yakınmalar ve fobiler sık rapor edilmektedir.

Ergenlik: Ölüme ilişkin kavrayışın yetişkinliktekiyle aynı olduğu görülmektedir. Ancak bu yaş döneminin doğası gereği, kişisel incinmezlik algısı (“Bana birşey olmaz”) ve özerklik gereksinimi yüksek olduğundan, gencin ölümün gerçekliği ile yüzleşmesi oldukça zorlayıcı bir deneyim olabilir.

Çocuğun afet sırasında ya da afet sonrasında travma sonrası stres belirtilerini etkileyen bazı etmenler vardır. Bu etmenler şu şekilde sıralanmaktadır;

  • Maruz kalma düzeyi
  • Afetin türü, büyüklüğü ve şiddeti
  • Afet sonrası risk etkenleri (Örn. Mal mülk kaybı, toplumsal destek ağı, ilişkilerin zarar görmesi)
  • Çocuğun bireysel özellikleri (Örn. Yaş, cinsiyet, geçmiş travmatik deneyimleri, psikiyatrik öykü, başa çıkma yolları)
  • Çevresel özellikler (Örn. Ailenin özellikleri, sosyal destek ağları,

Değerlendirme ve Müdahale

Afet sonrası çocuk ve ergenelere yönelik çeşitli psikososyal müdahele yaklaşımları vardır. Bu müdaheleler (1) toplum temelli müdaheleler, (2) ailelere yönelik müdaheleler ve (3) okul temelli müdaheleler olmak üzere üçe ayrılmaktadır.

  • Toplum temelli müdahaleler: Toplum temelli müdahaleler, toplumun içinde var olan kaynakların ortaya çıkarılması, harekete geçirilmesi ve bu yolla toplumun ve içinde yer alan bireylerin güçlendirilmesi temeline dayanır. Toplum temelli müdahaleler aşağıdaki etkinlikleri içermektedir;
    • Çocuklar ve ailelerinin stres tepkileri konusunda psikoeğitim yoluyla  bilgilendirilmeleri,
    • Stres tepkilerinin normalleştirilmesi,
    • Sosyal destek ağlarının ve akışının güçlendirilmesi,
    • Gereksinimleri doğrultusunda ilgili toplumsal kurum ve kaynaklarla bağlantılandırılması,
    • Başa çıkma kapasitelerinin arttırılması ve gerektiğin de profesyonel desteğe yönlendirilmesi
  • Ailelere yönelik müdaheleler: Afet sonrasında çocuğun psikolojik uyumunu desteklemek üzere ailelelere dönük müdaheleler şunları kapamaktadır;
    • Aile sistemini tekrar toparlamak
    • Ailenin afet öncesi günlük rutinine dönmesini sağlamak
    • Ailenin içsel kaynaklarını harekete geçirmek ve aileyi sosyal kaynaklarla buluşturmak
    • Ailelere yönelik psikososyal müdahele programları
  • Okul temelli müdaheleler: Okul çağı çocukları açısından, afetler sonrası bozulan süreklilik algısı ve sarsılan güven duygusunun onarılması için alışılagelmiş gündelik düzenin temel parçası olan okula devam büyük önem taşımaktadır. Bunun gerçekleştirilebilmesi için çeşitli müdaheler gereklidir. Bu amaçla gerçekleştirilen okul temelli müdaheleler ise şunları kapsar;
    • Okul düzenini sağlanması
    • Çocukların öğrenci rollerine geri dönüşünün sağlanması
    • Okul ortamlarının oluşturulması
    • Stres tepkilerinin gözlemlenerek nomalleştirilmesi
    • Çocuk ve ailelerin sosyal destek ağlarının güçlendirilmesi
    • Profesyonel psikolojik destek sağlanması

Psikososyal müdahaleler, çocuklar ve ailelerinin iyilik hâllerini göz önünde bulundurarak ortaya çıkması olası ruh sağlığı sorunlarını önlemede önemli bir araç olarak işlev görmekle birlikte, özgül ruh sağlığı bozukluklarını tedavi etmek için kullanılan klinik bir araç değildir. Afetleri izleyen ilk bir ay içerisinde stres belirtilerinde azalma olmayan ya da artış gözlenen veya risk grubuna giren çocuk ve ergenlere yönelik klinik değerlendirme yapılması önerilmektedir.

Alanyazında, TSSB’ye müdahalede etkili olduğu kanıtlanmış birçok psikoterapi yaklaşımı  tanımlanmaktadır. Bu yaklaşımlar ise şöyle sıralanabilir;

  • Bilişsel davranışçı terapi stratejilerini içeren yaklaşımlar
  • Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşlemleme
  • Anne-baba katılımını içeren tedavi yaklaşımları

Özellikle, bilişsel davranışçı terapi stratejilerini içeren ve çocukların uyuma yönelik düşünce ve davranış örüntüleri geliştirmesine yardımcı olan tedavi yaklaşımlarının (ör. Travma Odaklı Bilişsel Davranışçı Terapi; TF-CBT) en yüksek etkiye sahip olduğu rapor edilmektedir.