HADİS TARİHİ VE USULÜ - Ünite 7: Râvî Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 7: Râvî

Giriş

İsnad sistemiyle birlikte hadis sened ve metin olmak üzere iki kısımda incelenmeye başlanmıştır. Burada belirtilen sened hadisin kaynağı ve güvenilirliği ile ilgili bilgiyi içerir. Hadisi rivayet eden kişi (Râvî) hadis incelemelerinde önemli bir yere sahiptir. Bu ünitede râvî kavramı tanımlanacak; kendi içlerinde tabakaları, isimleri, özellikleri, kusurları ve güvenilirlikleri hakkında bilgi verildikten sonra râvî biyografilerine de değinilecektir.

Râvî

Sözlükte sulamak, taşımak, nakletmek gibi anlamlara gelen râvî sözcüğü, kavram olarak rivayet eden anlamına gelmektedir. Hadis ilminde belli usuller çerçevesinde hadisi alıp yine belli usullere göre nakleden kimseye râvî denmektedir.

Râvîlerin Tabakaları

Hadis ilminde tabaka kavramı yaş ve öğrenim/isnad veya sadece öğrenim bakımından birbirine yakın râvîler grubu demektir. Benzer özellikleri yönünden karıştırılan râvîleri birbirine karıştırmamak için tabaka oldukça önemli bir role sahiptir.

İlk râvî tabakaları Sahâbe, Tâbiûn, Mahadramûn ve Etbâu’t-tabiîn olarak ayrılmaktadır.

Sahâbe: Bu kelime kavram olarak Hz. Peygamber’i ona iman etmiş olarak gören (ru’yet) veya onunla karşılaşan (lika) ve Müslüman olarak ölen kimse anlamına gelmektedir. Bu sözcük cinsiyet ve statü gözetmeksizin herkesi kapsar. Hz. Peygamber’in damağına hurma ya da benzeri bir madde sürerek (tahnik) tebrik ve dua ettiği bebekler de bilinçli olarak görmüş sayılmasalar bu şerefe ulaşmaları bakımından sahabe, rivayetleri sahabeleri dayanması bakımından da büyük tabiin tabakasından sayılmaktadırlar. Bir kimsenin sahabe olup olmadığını şu yollarla anlamak mümkündür:

  1. Tevatür
  2. Şöhret
  3. Şahitlik
  4. İkrar

Kaynaklara göre Hz. Peygamber vefat ettiğinde İslam coğraftasında 100bini aşkın sahabe bulunmaktadır. Ancak bu sahabeler içinde hadis rivayetiyle uğraşanların sayıları oldukça azdır. Kaynaklarda râvî sahabelerin sayısı 1000 ile 1300 arasında farklılık gösterse de bunların sadece 38inin yüzün üzerinde hadisi bulunmaktadır.

Bir şeyi çok yapanlar anlamına gelen müksirün kelimesi binden fazla hadis rivayet etmiş sahabeler için kullanılmaktadır. Rivayeti bine ulaşmayan sahabeler de mukıllün denmektedir. Muksirün diye tabir edilen yedi sahabe şunlardır:

  1. Ebu Hureyre: 5374 hadis
  2. Abdullah b. Ömer: 2630 hadis
  3. Enes b. Malik: 2286 hadis
  4. Hz. Aişe: 2210 hadis
  5. Abdullah b. Abbas: 1660 hadis
  6. Cabir b. Abdullah: 1540 hadis
  7. Ebu Said el-Hudri: 1170 hadis

İlk Müslüman sahabeler hür erkeklerden Hz. Ebu Bekr, hür hanımlardan Hz. Hatice, çocuk ve gençlerden Hz. Ali, azadlı kölelerden Zeyd b. Harise ve kölelerden Bilal-i Habeşi’dir.

  • Tâbiûn: Hadis ilminde mümin olarak bir veya birden fazla sahabeyle karşılaşan ve Müslüman olarak ölen kimseye denir. Bu tabaka Hz. Peygamber’in ölümüyle başlamış ve sahabelerden sonra önemli bir yere sahip olmuştur. Tabiiler de kendi içlerinde büyükler, orta yaşlılar ve gençler olarak üç gruba ayrılmaktadırlar.
  • Mahadramûn: Bu grup Hz. Muhammed döneminde yaşamış ve Müslüman olduğu halde onu görememiş kimseleri kapsamaktadır. Hz. Peygamber döneminde yaşamış olmaları bakımından sahabeye, onunla ilgili hadisleri sahabeden edindikleri için tabiin tabakasına benzemektedirler. Üveys el-Karani, Ebu Osman en-Nehdi ve Alkame b. Kays önemli muhadramunlardandır.
  • Etbâu’t-tabiîn: hicri 110’dan sonra başlayan etba tabakası tabiinden bir veya birkaç kişiyle mümin olarak karşılaşan ve Müslüman olarak ölen kişileri temsil etmektedir. Bu neslin muhaddsileri hadislerin korunup, rivayet kurallarının geliştirilip hadislerin bu kurallara göre aktarılmasına büyük katkı sağlamışlardır.

Râvîlerin Cerh –Ta’dili

Cerh, gerekli tenkid şartlarını taşıyan güvenilir bir alimin bir râvîyi kendisinde veya rivayetinde tespit ettiği bir kusurdan dolayı tenkid etmesidir. Ta’dil ise bir râvînin kendisine ve rivayetine bakılarak güvenilir olduğunu açıklamaktır. Cerh-ta-dîli ise rivayetlerinin kabulü veya reddi açısından râvîleri inceleyip özel lafızlar kullanarak durumlarını açıklayan bir hadis ilmidir.

Cerh-ta-dîli hem Allah hem de kul hakkını ilgilendirdiği için oldukça dikkat gerektiren bir iştir. Bu yüzden bu işin geçerli sayılabilmesi için belirlenmiş bazı şartlar bulunmaktadır:

  • Münekkidin cerhedilmemiş, doğru sözlü, tarafsız, iyi niteli, ilim ve takva sahibi olması
  • Münekkidin cerh-ta-dîl sebepleri ile lafızların anlamlarını iyi bilmesi
  • Münekkidin cerh-ta-dîl adabına uyarak tenkidde ılımlı olması, râvînin kusurlarının yanı sıra iyiliklerinden de bahsetmesi.

Bir hadisin kabul edilebilmesi için adalet ve zabt denilen iki temel özelliğinin bulunması gerekmektedir. Adaletin beş unsuru vardır. Bunlar; İslam, bulûğ, akıl, fısktan uzak durmak/takva ve mürüvvettir. Muhaddisler bir râvînin adaletini genel olarak şöhret ve tezkiyesine bakarak tespit etmeye çalışmışlardır.

Zabt kavramı ezberden rivayet eden râvînin hadisi iyice ezberlemesi ya da kitaptan rivayet eden râvînin kitabını her türlü değişikliğe karşı koruması anlamına gelmektedir. Yani kısaca rivayet konusunda bilgili, duyarlı ve dikkatli olmasıdır. Zabtın da dört unsuru vardır. Bunlar; teyakkuz, hıfz, kitabı korumak ve mana ile rivayette lafızların anlamını bilmektir. Zabtın tespit yolları mukayese ve imtihandır. Zabt derecelerine göre râvîler üçe ayrılmışlardır:

  1. Hıfz ve itkan sahibi olanlar
  2. Bazen yanılmakla birlikte hadisleri genellikle sahih olanlar
  3. Genellikle hata yapan ve yanılanlar.

Hadis öğrenimi veya öğretimi sırasında uyuklamak, sahih bir nüsha ile karşılaştırılmamış kitaptan hadis rivayet etmek, telkine açık olmak gibi kusurlar zabtı bozan hallerdir.

Râvîlerde cerh sebebi olan kusurlar adalet ve zabt olmak üzere ili başlık altında toplanmıştır.

Adalet sıfatıyla ilgili kusurlar:

  1. Kizbü’r-râvî (yalancılık): Kasıtlı olarak bir söz fiil, takrir veya sıfat uydurarak Hz. Peygamber’e isnad etmektir.
  2. İttihamu’r-râvî bi’l-kizb (yalancılıkla itham): Hz. Peygamber’e yalan isnad ettiği bilinmese de günlük hayatta konuştuğu yalanlar nedeniyle râvînin rivayette de yalancılık ithamına maruz kalmasıdır.
  3. Fısku’r-râvî (fasıklık): Bilerek fıskını açığa vuranların rivayetleri reddedilmektedir.
  4. Bid’atu’r-râvî (Bid’atçılık): Hz. Peygamber’in vefatından sonra onun zamanında olmayan bir şeyi din adına ortaya çıkarmaktır.
  5. Cehalet (bilinmezlik): Râvînin zatının veya durumunun bilinmemesi demektir.

Zabt sıfatıyla ilgili kusurlar:

  1. Kesterü’l-ğalat (çok hata yapmak)
  2. Fartu’l-ğafle (çok yanılmak)
  3. Vehim (yanılma): Râvînin rivayet kurallarını bilmemesi sebebiyle doğru zannederek yanlış hadis rivayet etmesidir.
  4. Muhafetü’s-sikat (sika rivayetlere muhalefet): Zayıf bir râvînin kendisinden daha güvenilir bir râvînin rivayetlerine aykırı hadis nakletmesi demektir.
  5. Sûü’l-hıfz (kötü hafıza)

Cerh-ta’dil eden kişi sayısı olarak sahih kabul edilen görüşe göre bir yeterli görülmüş ancak iki kişi olması ihtiyata uygun bulunmuştur.

Hadis rivayeti karşılığında ücret almak konusu tartışmalıdır. Hediye ve hibe bile olsa rivayet hizmeti karşılığında menfaat elde edilmesine şiddetle karşı çıkanlar vardır. Ancak maddi ihtiyaçların giderilmesi göz önüne alındığında ücret almayı belli koşullarda ya da koşulsuz şekilde caiz görenler de vardır.

Hadis münekkidlerin tenkidleri sonucunda râvîleri güvenilirlik derecelerine göre sınıflamışlar ve bunları bazı ifadelerle belirtmişlerdir. Raviler hakkında birer hüküm niteliği taşıyan bu ifadelere cerh-ta’dil lafızları denir.

Ta’dil Lafızları

  1. Derece: Lafız veya mana yönüyle mübalağa ifade eden lafızlar.
  2. Derece: Aynı veya farklı ta’dil lafızlarının tekrarıyla râvînin tam güvenilirliğini gösteren lafızlar
  3. Derece: Tekrar edilmeksizin güvenilirliği gösteren lafızlar
  4. Derece: Râvî’nin zabtında biraz eksiklik olduğunu gösteren lafızlar
  5. Derece: Dördüncü derecenin altında yer alan lafızlar.
  6. Derece: En düşük ta’dil lafızları

Cerh Lafızları

  1. Derece: Hafif cerh lafızları
  2. Derece: Orta dereceli cerh lafızları
  3. Derece: Kuvvetli cerh lafızları
  4. Derece: Ağır cerh lafızları
  5. Derece: Çok ağır cerh lafızları
  6. Derece: En ağır cerh lafızları

Râvî Biyografileri

Etbau’t-tabiin döneminde tedvin edilmeye başlanan râvîlere dair bilgiler başlangıçta süâlât denilen eserlerde bir araya getirilmiştir. Bu eserler aynı zamanda rical edebiyatının da ilk örnekleridir. Râvîlerle ilgili kapsamlı biyografi çalışmaları erken dönemlerde meyvelerini vermeye başlamıştır. Bir kısmı günümüze ulaşabilen bu eserlerden en önemlileri; Muhammed b. Sa’d, Halife b. Hayyat ve İmam Müslim’in Tabakât ; Yahya b. Main, İbnü’l-Medini, Buhari, İbn Ebi Heyseme ve Zehebi’nin Tarih ve Ahmed b. Hanbel ile Darekutni’nin İlel adlı eserleridir.

Sahabe biyografileri; İbn Kani’nin Mu’cemü’s-sahabe’si, Ebu Nuaym el-İsbahani’nin Ma’rifetü’s-sahab’si, İbn Abdilberr’in el-İstiab fi ma’rifeti’l-ashab’ı, İbnü’l-Esir’in Üstü’l-ğabe fi ma’rifeti’s-sahabe’si.

Sika râvîleri ihtiva eden kitaplar: İcli’nin ve İbn Hibban’ın Sikat’ları, İbn Hibban’ın Meşahiru ulemai’lemsar’ı, İbn Şahin’in Tarihu esami’s-sikat’ı ve Zehebi’nin Tezkiretü’l-huffaz’ı.

Zayıf râvîleri ihtiva edenler: Buhârî, Ebû Zür’a er-Râzî, Ebû Hâtim er-Râzî, Nesâî, Ebû Zekeriyya es-Sâcî, Ebû Bişr ed-Dûlâbî, İbn Huzeyme, Ebû Ca’fer el-Ukaylî, İbnü’s-Seken, İbn Adî, Ebu’l-Feth el-Ezdî, Dârekutnî, İbn Şâhin, Ebû Nuaym el-İsbahânî ve İbnü’l-Cevzî’nin Duafâ ’ları, İbn Hibbân’ın Mecrûhîn ’i Zehebî’nin Mîzânü’li’tidâl ’i ve el-Muğnî fi’d-duafâ ’sı ile İbn Hacer’in Lisânü’l-Mîzân ’ı.

Sika ve zayıf zâvîleri ihtiva eden (karma) eserler: İbn Sa’d’ın et-Tabakât ’ı, İbn Maîn et-Târih ’i, Buhârî ve İbn Ebî Hayseme’nin et-Târihu’l-kebîr ’leri, Fesevî’nin el Ma’rife ve’t-târih ’i İbn Ebî Hâtim er-Râzî’nin el-Cerh ve’t-ta’dîl ’i karma ricâl kitaplarıdır .

İsim, Künye, Lâkab, Ensab ve Büldan Kitapları: Ali b. El Medînî ve Ahmed b. Hanbel’in el-Esâmî ve’l- Künâ ’sı , Buhârî ve Müslim’in el-Künâ ’sı, Ebû Bişr ed-Dûlâbî’nin el-Künâ ve’l-esmâ ’sı, İbn Mâkûlâ’nın el-İkmâl fî ref’i’lirtiyâb ’ı, Sem’ânî’nin el- Ensâb ’ı, Yâkût el-Hamevî’nin Mu’cemü’l-büldân ’ı.