KENTLER, PLANLAMA VE AFET RİSK YÖNETİMİ - Ünite 2: Farklı Kademelerde Bölge ve Kent Planlama Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 2: Farklı Kademelerde Bölge ve Kent Planlama

Giriş

Planlama sürecinde izlenmesi gereken ilke ve esaslara ilişkin tartışma, planlama disiplininin temelde ne olduğunun anlaşılması açısından gerekli görülmektedir.

Planlama Nedir?

İnsanı diğer canlı varlıklardan ayıran en temel özellik, maddi süreçlerle belirlenen ve sürekli gelişen bir bilinci taşıyor olmasıdır. İnsanlar ister bireyler isterse topluluklar ya da toplum düzeyinde örgütlenmiş olsunlar sürekli geleceğe yönelik tasarılara sahip olmuşlar, bunları gerçekleştirmeye çalışmışlardır (Ersoy 2012, 11). Gelecek düşüncesi ve geleceğe yönelik tasarılar insanlıkla birlikte var olmuş ve olmaya devam edecektir. Geleceğe yönelik belirsizliklerin giderilmesi süreci bilinçli insan eylemini gerektirir. Kuşkusuz, insanlığın gelecek konusundaki tasarımları ve tasarıları bilinmeyen bir geleceği tanımlama isteğinden çok nesnel olarak toplumun ya da bireylerin içinde bulundukları koşullar içinde yaşadıkları sorunların çözülmesi isteğinden kaynaklanır.

Planlama düşüncesi, insanların geleceğe yönelik tasarılarını düzenleme düşüncesi olup nihai koşulda, insanlığın bütün toplumsal üretim ve yaşam koşullarına ve iktisadi yaşama hükmedeceği ve geleceğini belirleyeceği savına dayanmaktadır.

Planlama, geleceğe yönelik bir amaca, bu amaca bağlı olarak belirlenen hedeflere ulaşılması için hangi araçların kullanılacağının, hangi yolların izleneceğinin belirlenmesi, bu çerçevede yapılacak işlerin ve etkinliklerin belirli bir düzene sokulması işi ve süreci olarak tanımlanabilir. Burada geleceğe ilişkin olarak ortaya konulan belirli amaç ve hedeflerin gerçekleştirilmesine yönelik etkinlikler anlatılmak istenmektedir. Buna karşın, bu etkinliklerin belirli düzen içinde gerçekleştirilmesi, ortaya konan amaç ve hedeflerle tutarlığının olması gerekir. Bir başka deyişle bir plan, aralarında tutarlı ilişkiler kurulmuş amaç ve araçlar bütünü ilişkisinin varlığını gerektirir. Aynı zamanda planlama sistemli eylem programları hazırlama sürecidir.

Planlama, toplumsal potansiyelin harekete geçirilmesi, kaynakların kullanımı ve tahsisinde risklerin ve belirsizliklerin giderilmesine, özetle genel yararların elde edilmesine yönelik düzenlemelerdir. O nedenle, planlama uzun erimli etkinliklerdir. Planlama, toplumsallaşan ekonomik faaliyetlerle ve kamu ekonomisinin gelişmesi ile ilişkili olup bütün toplumsal yaşamı etkileyecek sonuçlar doğurur.

Her plan belirli bir amaç ya da amaçlar doğrultusunda hedeflerin gerçekleştirilmesine yönelmekle birlikte nihai ve ideal bir durumu temsil etmez. Amaçlar doğrultusunda hedeflere ulaşılırken, toplumsal olarak yeni amaçların ortaya konması, yeni gereksinmelerin ortaya çıkmasına bağlı olarak yeni düzenlemeler ve yeni planlamalar gerekebilir. Bu dinamik bir süreçtir. Dile getirilen toplumsal gereksinmelerin tanımlanması ise siyasi süreç içinde gerçekleşir; bir başka deyişle siyasetin alanı ile doğrudan ilişkilidir.

Planlama, uzun erimli ve genel ve ortak yararlarla ilgili olması nedeniyle süregiden iktisadi durum ve koşullarla çelişebilir. Planlama ile piyasa sistemi arasındaki gerilim buradan kaynaklanır. Üretim faaliyeti ile toplumsal gereksinmeler arasındaki uyumun sağlanması planlamanın konusu olup bir dizi toplumsal mekanizmaların varlığını gerektirir. Piyasa sistemini öne çıkaran yaklaşımlar bu uyum sürecinin kendiliğinden gerçekleşeceği savını öne sürmektedirler. Planlama uzun erimli toplumsal ve kamusal yararlar ile iktisadi ve toplumsal etkinlikler arasında eşgüdüme yönelik düzenlemeler iken, ikincisi yani piyasa sistemi, iktisadi aktörlerin bireysel yarışma ve gelişmeleri düşüncesine dayanır. Planlama, uzun erimli ve ortak yararlar konusu ile ilişkili olurken piyasa sistemi kısa erimli ve bireysel yararlarla ilişkilidir. Bu nedenle, kısa erimli iktisadi siyasalar ile uzun erimli toplumsal hedeflere ilişkin planlama arasında gerilimler ortaya çıkmaktadır.

Kent ve Bölge Planlama Ne ile Uğraşır?

Kent ve bölge planlama, planlama disiplininin özel bir alana uygulanmasıdır. Esas olarak bölge ölçeğinden kent ölçeğine doğru ilerlerken söz konusu planların mekânsal kapsamı öne çıkmaktadır. Genel bir ifade ile her ikisi de iktisadi ve toplumsal sonuçlar doğuran mekânsal düzenlemelerdir.

Kent planlama kentsel sistem içinde, bölge planlama ise bölge düzeyinde kamusal malların ve kaynakların üretimi ve dağıtımına yönelik uzun erimli mekânsal düzenlemelerle ilgilidir. İster bölge isterse kent düzeyinde olsun mekânın planlanması ve farklı siyasaların “mekânsal eşgüdümü” kent ve bölge planlamanın esas konusudur.

Toplumda üretim, bölüşüm ve dağıtım etkinlikleri mekânsal düzenlemeleri gerektirir. Üretim, tüketim ve dağıtım süreçlerinin mekânda planlanması, söz konusu olan kent ise kent planlamanın, bölge düzeyinde ise bölge planlamanın alanına girer.

Kent planlama kamusal yarar ve kamusallıkların üretilmesiyle ilişkilidir. Esas olarak mekânsal düzenlemeleri ya da mekânın düzenlenmesiyle ilişkili işlemler ve kararlar bütünüdür. Bölge ölçeğinden başlayarak kent planlama ölçeğine kadar mekânsal planlama yerleşme sistemlerinin düzenlenmesini içerir. Her ölçekte mekânsal planlanma, yerleşmelerin bütününe ilişkin bakış açısına sahip olmalı, uzun erimli yaklaşım izlemelidir. Genel anlamda, planlama toplum düzeyinde kullanım değerleri üretmekle ilişkilidir. Bu kullanım değerleri, iktisadi süreç ve ilişkiler içinde değişim değerlerinin konusu olsa da, planlamanın değişim değerlerinin yaratılmasına yönelmesi planlama kavramının tanımı ile çelişmektedir. Değişim değerlerini esas alan bir planlama, genel yararları ve teknik gereksinmelerin ortaya konulmasını ve çözümlerin gerçekleştirilmesini engellemektedir.

Kent planlamanın akılcılıklar üretmesi ve bilimsel verilere dayanması gerekir. Kent planlama bilimsel temele sahip olması gerektiği ölçüde sanatsal da bir etkinliktir. Bu nedenle kent planlama ve kentin tasarımı iç içe geçen etkinliklerdir. Kent planlama güzel kenti yaratmalı, kamusallığı ve kent yaşamını geliştirmelidir. Kentlerin planlanmasında ve tasarlanmasında doğal varlıkların ve kültürel mirasın korunmasına dikkat edilmelidir; kentlerde sosyal donatı alanlarının yaratılması, altyapı tesislerinin geliştirilmesi yalnızca teknik bir konu değildir. Bunların mekânsal dağılımları, bu imkânlara kentte yaşayanların erişimi konuları sosyal adalet ve eşitlik kapsamında ele alınması gereken konulardır. Kent planlama genel anlamıyla kentsel yaşamın mekânda nasıl düzenleneceği ile ilişkilidir. Mekânsal düzenleme kent yaşamını büyük bir oranda belirler, ona nitelik kazandırır ya da –olumsuz örneklerde- niteliğini zayıflatır. O nedenle, kent planlama kararlarının toplumsal yaşamın niteliğinin belirlenmesi ve yeniden belirlenmesindeki önemi göz ardı edilemez.

Planlama Türleri ve Kademeleri Nelerdir?

Blumenfeld (1967, 280-90) mekânsal planlamada üç planlama düzeyi tanımlamaktadır. Bunlar, i) bölge planlama, ii) kent ve ana kent (metropoliten) planlaması ve iii) mahalle, komşuluk birimi, topluluk mekânı planlamalarıdır. Birincisi, vadiler, bölge ve alt bölgeler, havzaların, sanayi gelişim bölgelerinin, kalkınma bölgelerinin, yeni gelişme bölgeleri ile yeni kent gelişme bölgelerinin planlanmasını içerir. İkincisi, kentler ile büyük kentlerin ve çevrelerinin planlamasıdır. Sonuncusu ise kentlerin parçalarının ve bölümlerinin veya alt öğelerinin, küçük yerleşmelerin, kırsal yerleşmeler ile topluluk mekânlarının, yeni kent planlamalarıdır. Sonuncusu kendi içlerinde kamusal hizmet tesislerinin, ortak alanların yer seçimlerini, ulaşım sisteminin, yeşil alanların, eğitim, kültürel ve sağlık tesislerinin, alışveriş merkezlerinin ve planlamasını, yapılaşmanın biçiminin ve ölçülerinin belirlenmesini içerir.

Türkiye’de konu ve ölçeklerine göre planlama türleri 3194 sayılı İmar Kanunu ile Mekânsal Planlar Yönetmeliği’nde belirlenmektedir.

3194 sayılı İmar Kanunu’nun amaç maddesi yasanın bütün olarak amacını ortaya koyarken aynı zamanda bu yasa kapsamında yer alan planlama faaliyetlerinin amaçlarını da tanımlamaktadır. Kanunun Genel Hükümler başlığı altındaki 1. maddesinde yasanın amacı, “yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların; plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülünü sağlamak” olarak öngörülmüştür. Yasanın amacının uygulanmasının en önemli araçları olduklarına göre planlama faaliyetleri ile fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun yerleşme yerleri ile yapılaşmaların gerçekleştirilmesi amaçlanmaktadır.

Bölge planları, bölgelerin sosyo-ekonomik gelişme eğilimleri değerlendirilerek, yerleşmelerin potansiyellerini harekete geçirmek, sosyal ve iktisadi sektörlerle ilgili gelişme hedeflerini, etkinliklerin ve altyapının dağılımını belirlemek üzere hazırlanan planlardır.

Çevre düzeni planları, farklı sosyal ve iktisadi sektörler, kentsel-kırsal gelişme arasında doğal ve kültürel değerlerin korunması ile kentsel gelişme arasında ilişkiler ve dengeler kurmaya yönelik planlardır.

Koruma amaçlı imar planları, koruma amaçlı nazım plan ve koruma amaçlı uygulama imar planı ölçeklerinde hazırlanırlar.

Nazım imar planları tanımı gereği kentsel ölçekte düzenleyici planlardır; uygulama imar planlarına esas oluşturacak ilke ve esasları belirlerler; bir başka deyişle bölge veya alt bölge ölçeğinde verilmiş olan kararların kentsel ölçekte gerçekleştirilecek planlama çalışmalarına taşınacak ana ilke ve hedeflerini değerlendirerek ilke ve kurallar geliştirirler.

Uygulama imar planları, plan uygulaması için gerekli ayrıntıları içeren, nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren planlar olup 1/1000 ölçeğinde hazırlanırlar.

Bütünleşik kıyı alanları planı: Kıyıları, etkileşim alanı ile birlikte tüm sektörel faaliyet ve planları, sosyal ve ekonomik konuları da içerecek şekilde bütünleşik bir yaklaşımla ele alır. Kıyı alanlarındaki fonksiyon ve faaliyetler ile kıyı alanlarına yönelik hedefler arasındaki uyumu sağlar. Sürdürülebilir gelişme ilkesi doğrultusunda kıyı ekosisteminin korunmasını ve doğal kaynakların kullanımını gözeten; ulaşım türleri ile ilgili kıyıda yapılması gerekli altyapı tesislerini içeren; koruma ve kullanma dengesini sağlayacak biçimde mekânsal hedef, strateji ve eylem önerilerini ve yönetim planını kapsar. 1/25.000 veya 1/50.000 ölçekte şematik ve grafik planlama diline uygun, plan paftası ve planlama raporu ile bütün olarak stratejik planlama yaklaşımı çerçevesinde ilgili kurum ve kuruluşlar ile işbirliği içinde hazırlanan planlardır.

Eylem planı: Planların hayata geçirilmesine yönelik olarak dönüşüm, uygulama, altyapı gibi birbiriyle bağlantılı iş ve eylemlerin kurum, kuruluş ve diğer paydaşların, bütçe, zaman, insan kaynağı ve kurumsal kapasitelerinin belirlendiği ve ilgili kurum ve kuruluşlar ile işbirliği içinde gerektiğinde idarelerce hazırlanan planlardır. Kentsel tasarım projesi: Doğal, tarihi, kültürel, sosyal ve ekonomik özellikler ile arazi yapısı dikkate alınarak, tasarım amacına göre kütle ve yapılanma düzeni veya açık alan düzenlemelerini içeren; taşıt ulaşımı, otopark ve servis ilişkileri ve yaya dolaşım ilişkilerini kuran; yapı, sokak, doku, açık ve yeşil alanların ilişkisini ve kentsel mobilya detaylarını gösteren; altyapı unsurlarını bütüncül bir yaklaşımla disiplinler arası olarak ele alan; imge, anlam ve kimlik özelliklerini ifade eden; tasarım ilke ve araçlarını içeren uygun ölçekteki projelerdir.

Mekânsal plan: 3194 sayılı İmar Kanunu uyarınca hazırlanan, kapsadıkları alan ve amaçları açısından üst kademeden alt kademeye doğru sırasıyla; mekânsal strateji planı, çevre düzeni planı ve imar planını içeren planlardır.

Mekânsal strateji planı: Ülke kalkınma politikaları ve bölgesel gelişme stratejilerini mekânsal düzeyde ilişkilendiren, bölge planlarının ekonomik ve sosyal potansiyel, hedef ve stratejileri ile ulaşım ilişkileri ve fiziksel eşiklerini de dikkate alarak değerlendiren, yer altı ve yer üstü kaynakların ekonomiye kazandırılmasına, doğal, tarihi ve kültürel değerlerin korunmasına ve geliştirilmesine, yerleşmeler, ulaşım sistemi ile kentsel, sosyal ve teknik altyapının yönlendirilmesine dair mekânsal stratejileri belirleyen, sektörlere ilişkin mekânsal politika ve stratejiler arasında ilişkiyi kuran, 1/250.000, 1/500.000 veya daha üst ölçek haritalar üzerinde şematik ve grafik dil kullanılarak hazırlanan, ülke bütününde ve gerekli görülen bölgelerde yapılabilen, sektörel ve tematik paftalar ve raporu ile bütün olan planlardır.

Ulaşım ana planı: Şehrin mekânsal, sosyal ve ekonomik özelliklerine göre ulaşım ihtiyaç ve talepleri ile sürdürülebilir gelişmeyi dikkate alarak; şehir ve yakın çevresinin ulaşım sistemini, ulaşım ağını, standart ve kapasiteleri ile ulaşımın türlere dağılımını, kara, deniz ve hava ulaşımı ve bu ulaşım türlerinin birbirleriyle entegrasyonu, bu türlere ait transfer noktalarını, depolama ve aktarma merkezlerini, ticari yük koridorlarını ve toplu taşıma güzergâhları ile gerektiğinde otopark, bisiklet ve yaya yolları, erişilebilirlik ve trafik konularında gereken ayrıntıları belirleyen, toplu taşımaya ağırlık veren ve öncelikli kılan, kısa ve uzun dönemde ulaşım türlerine ait sorunlara çözüm önerilerini ortaya koyan, gerektiğinde şehrin üst ve alt kademe planları ile eşgüdümlü olarak hazırlanabilen, plan paftası ve raporuyla bir bütün olan planlardır.

Uzun devreli gelişme planı: Milli parklar, tabiat parkları, tabiatı koruma alanları, sulak alanlar gibi korunan alanın sahip olduğu özellik ve nitelikleri göz önünde tutarak kaynak değerlerinin korunması, geliştirilmesi ve uzun dönemde sürdürülebilirliğinin sağlanması için teknik, sosyal, ekonomik, eylem ve yönetim modellerinin belirlendiği, ilişkilerin kurulduğu, bölgelemeye dayalı ekosistem yaklaşımlı planlardır.

Kent Planlamaya İlişkin Temel Sorun Alanları, Planlama Sürecinde İzlenmesi Gereken İlke ve Esaslar Nelerdir?

Kent planlama kararları verilirken birbirlerini desteklemesi ve birbirleriyle karşılıklı besleme ilişkisi içinde olması gereken üç temel ölçüt bulunmaktadır.

Birinci ölçüt, planlama kademeleri arasındaki tutarlıktır. Her ölçekteki plan kendisine göre üst ölçekli olan plan ile tutarlı olmalıdır. Buna göre, üst ölçekli planlar alt ölçekli planların genel çerçevesini oluştururlar.

İkinci ölçüt, her planın kendi içinde tutarlığının olmasıdır (işlevsel birliktelik). Bu her planın, kentin biçimine, kent içindeki arazi kullanımlarının düzeni ve dağılımına, ulaşım ağı ve diğer bölgelemelere ilişkin tutarlı kararlar, genel esas ve ilkeler geliştirmesi gerektiği anlamına gelmektedir.

Sonuncu ölçüt ise, söz konusu kullanımların ayrıldıkları yerlere uygun olmasıdır. Zengin doğal niteliği olan bir yerin planda yapılaşmaya yönelik bir kullanıma ayrılması, kullanımın yere uygun olmaması durumuna örnektir. Üst ölçekli planların ayrıntıları içermediği dikkate alındığında dile getirilen yere uygun olmama durumunun tespiti doğal olarak alt ölçekli planlamanın konusu olacaktır.

Üst ölçekli planlar, alt ölçekli planlama çalışmalarını disiplin altına alan, gelişme bölgelerindeki ağırlıkları belirleyen, ana gelişme yönlerinin belirlenmesine ve kentsel bütünleşme kanallarının yaratılmasına yönelik, kentteki farklı gelişme-koruma alanlarına ilişkin genel stratejileri ve kentsel dönüşüm vb. müdahale alanlarının diğer problem alanları ile bütünsel bir çerçevede ele alan ve kentsel parçaları bütünleştiren planlar olmalıdır. Alt ölçeklerdeki planlama, üst ölçekli planların genel çerçevesinin belirlemeleri altında yere uygunluğun ve kullanımların belirli bir düzen içinde bir araya gelişlerinin sağlanmasıdır.

Alt ölçekli bir planlama çalışması, yere uygunluk koşulları ile üst ölçekli planın genel çerçevesinin uzlaştırılması, bu yapılırken de kendi içinde tutarlığa kavuşturulmasıdır.

Kentlerimizde gereğinden fazla yaratılan imarlı alan, hızlı yatırım olanakları sunuyor olması nedeniyle, kısa erimde yatırımcılara çok çekici gelebilmektedir. Oysa bu biçimde kentsel saçılma yatırımcılar açısından uzun erimde belirsizlikler yaratabilir. Planlama belirsizlikler yaratmak değil toplumsal amaç ve hedeflere ilişkin olarak belirsizliklerin giderilmesi, yatırımcıların planla çerçevesinde doğru yönlendirilmesi sürecidir.

Kentlerde kimi kullanımların yer değiştirmesi, işlevlerini yitiren alanların yeniden başka kullanımlara, etkinliklere ayrılması gerekebilir. Buna karşın, kent planlamada yer seçimi ve bölgeleme tek başına belirleyici bir strateji olmamalıdır. Kentin planlamasında ve tasarımında, yer seçimi konusu kentlerin çevre ve yaşam kalitesinin artırılması, güzel kentin yaratılması, halk sağlığının geliştirilmesi, kamusal yaşamın ve ortak alanların düzenlenmesi konuları ile birlikte değerlendirilmelidir.

Kent planlama, kentlerdeki mekânsal ve toplumsal bölünmeye çözüm üretmelidir. Kendi içine kapalı kentsel parçaların üretilmesi, bu parçaların yan yana gelişi planlanmış ve tasarlanmış bir kent demek değildir. Aksine kentlerin birbirleriyle ilişkileri zayıf ya da olmayan parçalarını toplumsal ve mekânsal anlamda bir araya getirmek, ilişkilendirmek ve örmek, kenti planlamak ve tasarlamak demektir.