YÖNETİM BİLİMİ I - Ünite 1: Yönetim ve Yönetim Bilimi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 1: Yönetim ve Yönetim Bilimi

Yönetim

Kâr amacı güden/gütmeyen tüm örgütlerde, kamu kurumlarında, aile yönetiminden devlet yönetimine kadar günlük yaşamın her kesitinde yönetim faaliyeti yer almaktadır. Yönetim kavramının tarihsel süreç içindeki evrimine bakıldığında sosyal, ekonomik, politik ve teknolojik gelişmelerin yarattığı karmaşık sorunlar sonucu değişime uğradığı ve geliştiği görülmektedir. Bu nedenle yönetim konusunda çok çeşitli tanımlar yapılmıştır. Bu tanımlardan bazıları şu şekildedir:

  • Yönetim, insan ve diğer kaynakları mümkün olan en iyi şekilde birleştirerek örgütsel amaçlara etkin ve verimli ulaşma sürecidir.
  • Yönetim, iki ya da daha çok kişinin bir amacı gerçekleştirmek ve sürdürebilmek için bir araya gelip planlama, örgütleme, yöneltme ve denetim işlevlerinin etkin olarak bulunduğu ve iletildiği sürekli bir süreçtir.

Bu tanımların ortak noktalarından hareket edecek olursak yönetimin üç temel noktaya odaklandığını söyleyebiliriz. Bunlardan ilki, yönetim olgusunun doğrudan insan ilişkilerine dayanan bir süreç olmasıdır. Yönetimin gerçekleşebilmesi için birden fazla insana ihtiyaç duyulmaktadır. Yönetim, insanlar aracılığıyla iş yapma sanatıdır. İkincisi, yönetim tüm kaynakları örgütsel amaçları gerçekleştirmek üzere etkin ve verimli bir şekilde bir araya getirmeye çalışan bir faaliyettir. Yönetimin olabilmesi için, bireyin tek başına üstesinden gelemeyeceği tüm grup tarafından paylaşılan bir amacın varlığı gerekmektedir. Üçüncüsü ise yönetim faaliyetinin planlama, örgütleme, yöneltme ve denetim işlevlerinden oluşan bir süreç olmasıdır. Bu işlevler ardışık sıra izlemekte ve süreklilik arz etmektedir. Bu nedenle yönetim bir defalık bir süreç değildir. Karar alma aşamasından başlayıp uygulama aşamasıyla devam eden ve denetimle sona eren ancak sürekliliği olan bir faaliyettir. Bu temel noktalar dikkate alınarak genel bir tanım vermek istersek yönetim bir grup insanın belirli amaçları yerine getirebilmesi için etkin ve verimli bir şekilde kaynakların planlanması, örgütlenmesi, yöneltilmesi ve denetlenmesini sağlayan sistemli bir süreçtir.

Yönetim, insanlar aracılığıyla örgütsel amaçlara ulaşma sanatıdır. Yönetim bir sanattır. Sanat, bir amacı elde etmek için bilgi ve becerilerin sistemli bir biçimde uygulanmasını içerir. Bu açıdan bakıldığında temel görevi uygulama olan yönetim de bir sanattır. Yönetim bir meslektir. Meslek, bir kimsenin yaşamını sürdürmek, geçimini sağlamak için yaptığı sürekli iş olup bir fikir çevresinde toplanmış çeşitli bilgilerden oluşmaktadır. Yönetim süreci hakkındaki çok geniş ve sistemli bilgi topluluğu oluşumu, yönetim ile ilgili okulların ve örgütlerin kurulup gelişmesi, yönetsel etik ve sosyal sorumluluk konularına ilginin artması gibi unsurlar, yönetimin bir meslek olarak geliştiğini gösteren önemli kanıtları oluşturmaktadır. Yönetim bir bilimdir. Bilim, evrenin veya olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneye dayanan yöntemler ve gerçeklikten yararlanarak sonuç çıkarmaya çalışan düzenli bilgidir. Bilim, doğa bilimleri (astronomi-jeoloji-tıp-fizik-kimya-biyoloji) ve sosyal bilimler (iktisat, sosyoloji, psikoloji, siyasal bilimler, yönetim, tarih, hukuk) olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Sosyal bilim disiplini olarak yönetim bilimi, inceleme ve araştırma açısından doğal bilimlere nazaran bazı sınırlamalara tabidir. Doğa bilimleri doğada veya laboratuvar ortamında araştırma ve deney yapabilmektedirler. Yönetim, tüm etmenleri sabit tutarak ve birini zamanla değiştirerek deneylere konu olamaz. Yönetim biliminde birey ya da grup, bilim insanının yapacağı incelemeden etkilenir. Oysa doğa bilimlerinde olaylar, incelemeden etkilenmez. Ancak sosyal bilimlerin bilim olma ölçütlerine baktığımızda iki temel ölçütle karşılaşırız. Bunlardan ilki o alanda sistematik bilgi kümesinin oluşması, diğeri ise doğruluğu kanıtlanmış kuram, kural ve ilkelerin ortaya konulmasıdır.

Sonuç olarak “sanatların en eskisi bilimlerin en yenisi” olarak nitelenen yönetim bilimi, evrensel bir süreç, toplumsal yaşam kadar eski bir sanat ve gelişmekte olan sosyal bir bilimdir. Süreç olarak yönetim, birtakım faaliyet ve fonksiyonla, sanat olarak yönetim bir uygulama, bilim olarak yönetim sistematik ve bilimsel bilgi topluluğu anlamına gelir.

Yönetim Bilimi

Yönetim bilimi, bir amaç için bir araya gelen insanların amaca ulaşmak için yaptıkları işlemleri, eylemleri ve sonuçlarını araştırarak tecrübe ederek ve gözlem yaparak inceleyen bilim dalıdır.

Yönetim bilimi, yönetim süreci ve örgütsel davranışlarla ilgili olgu ve olayların nasıl oluştuğunu ve ne şekilde cereyan ettiğini bilimsel yöntemle inceleyip araştıran, objektif, genel ve açık bir takım ilkeler ortaya koymaya çalışan bir disiplindir. Daha yalın bir ifadeyle yönetim bilimi, yönetim yapısının ve işleyişinin tanıtılması ile ilgili bir bilimdir. Bu amaçla araştırma ve gözlemler yapar, kurallar getirir. Yönetim biliminin amacı genel olarak, yönetsel etkinliği, verimliliği, nihai olarak da örgütsel etkinliği artırmaktır.

Yönetim biliminin konusunu yönetim süreci oluşturur. Yönetim sürecinin temel unsuru da insandır. Bu nedenle insan davranışları da yönetim biliminin konusuna girmektedir. Yönetim bilimi çalıştığı alan açısından iki gruba ayrılarak incelenebilir:

  • Kamu Yönetimi
  • İşletme Yönetimi

Kamu yönetiminin inceleme alanı kamu kuruluşları, kamu görevlileri ve kamu kuruluşlarının organizasyon yapıları, yönetsel faaliyetleri, sorunları olurken işletme yönetiminin inceleme alanı ticari nitelikli her türlü özel sektör kuruluşların yönetsel işlemleri ve eylemleri olmaktadır.

Kamu Yönetimi: Araştırma konusuna, devletin yapısı, işleyişi, siyasal partiler, hükümet, yerel yönetimler, parlamento, seçimler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, baskı ve çıkar grupları olarak sivil toplum örgütleri gibi örgütler ve bu örgütlerin çalışmaları girmektedir.

İşletme Yönetimi: İnceleme alanı ticari nitelikli her türlü özel sektör kuruluşlarının yönetsel işlemleri ve eylemleri olmaktadır. Kâr amaçlı, büyüme hedefli, kazanç paylaşmayı düşünen her tür işletmenin yapısal ve yönetsel özellikleri incelenmektedir. Araştırma konusuna, muhasebe, finansman, üretim, pazarlama, ticaret hukuku vb. alanlar girmektedir.

Yönetim Biliminin Tarihsel Gelişimi

Yönetim her dönemin koşullarına göre biçimlenmiş ve ekonomik, sosyal ve politik faktörlerin etkisi altında şekil almıştır. Yönetim biliminin, hukuk ve siyasetin dışında birçok yönlerinin bulunduğu ve bu nedenle de ayrı bir alan olarak bilimsel bir incelemeye konu olması 19. Yüzyılın sonlarında ABD’de ortaya çıkmıştır. İlk olarak Woodrow Wilson, 1887 yılında “The Study of Administration” (Yönetimin incelenmesi) adlı makalesinde kamu yönetiminin siyaset biliminden ayrı bir bilim dalı olduğunu savunmuş ve yönetimi geliştirmek için onu bilimsel bir açıdan incelemek gerektiğini belirtmiştir.

20. yüzyılın ilk yarısında ABD’de özellikle 1920’li ve 1930’lu yıllarda yönetim biliminin iki alanı olan “Kamu Yönetimi” (Public Administration) alanında W.F. Willoughby, Luther H. Gulick ve Lyndall Urwick gibi yazarlar araştırmalar ve yayınlar yapmışlardır. Bu yazarlar kamu yönetiminde dikkate alınması gerekli ilkelerden bahsetmişlerdir. “İşletme Yönetimi” (Management) alanında ise Frederick W. Taylor, F. B. Gilbert, E. Mayo, Henri Fayol gibi yazarlar araştırmalar yapmışlardır. Bu alanda çalışan yazarlar da yönetimin evrensel ilkeler anlamında planlama, örgütleme, yöneltme, koordinasyon ve denetim işlevlerine sahip olduklarını vurgulamışlardır.

20. yüzyılın ikinci yarısında yukarıdaki akıma karşıt olabilecek birtakım çalışmalar yapılmıştır. Bunlar arasında Herbert A. Simon’un “Administrative Behavior” (İdari Davranış) adlı eseri gelmektedir. Simon eserinde, siyaset ile yönetimin birbirinden ayrılamayacağını, evrensel yönetim ilkelerinden bahsetmenin mümkün olamayacağını savunmuş ve kurumda çalışan kişi ve grupların davranışlarının incelenmesi gerekliliği üzerinde durmuştur.

Avrupa’da ise yönetim bilimi konuları çoğunlukla “idare Hukuku” kapsamı içinde incelenmiştir. Yönetim biliminin kendine özgü bir bilim dalı olduğu düşüncesi ABD’den sonra Avrupa’da gelişmiştir. Kamu yönetiminin İdare Hukukundan ayrılarak ayrı bir bilim dalı olması son yirmi yılın gelişmesidir. 1960’lı yıllardan sonra bürokrasi, kamu yönetimi, kamu personeli konularında Max Weber, Northcote Parkinson, Laurence Peter gibi değerli bilim adamları önemli katkılarda bulunmuşlardır. Ülkemizde yönetim bilimi Avrupa’da gelişen idare hukukunun etkisi altında kalmış ve 1950’lere kadar idare Hukuku içinde incelenmiştir. 1859’da Mülkiye Mektebi ile başlayan yönetici kadrosu oluşturma çalışmaları okulun Siyasal Bilgiler Fakültesine dönüştürülmesiyle devam etmiştir. Hukuk ve siyaset dışında ayrı bir bilim dalı olarak incelenmeye başlaması Birleşmiş Milletler’in yardımıyla 1953 yılında Ankara’da kurulan Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü (TODAİE) ile olmuştur. Bu kurum, yöneticileri yetiştirmekte, eğitmekte, araştırma, derleme ve yayın çalışmalarında bulunarak Türk kamu yönetiminin gelişmesine hizmet etmektedir. Gelin isterseniz sanayi devrimi sonrasında yönetim biliminin gelişimini ülke ayrımı yapmaksızın dönemler itibariyle klasik-neo klasik-modern olmak üzere üç döneme ayırarak da özetleyelim.

  • Klasik Yönetim Yaklaşımı
  • Neo-Klasik Yönetim Yaklaşımı
  • Modern Yönetim Yaklaşımları
  • Çağdaş Yönetim Yaklaşımları

Klasik Yönetim Yaklaşımı: 1880-1930 yılları arasında ortaya konulan ve klâsik dönem olarak adlandırılan bu yaklaşım kendi içinde üç yönetim akımına ayrılmaktadır;

  • Bilimsel Yönetim Yaklaşımı: Taylorizm olarak adlandırılan bu yaklaşım işletmelerde ortaya çıkan israf ve her türlü kayıpları en aza indirmeye ve verimliliği arttırmaya odaklanmıştır. İşlerin bilimsel olarak incelenmesi gerektiğini savunmuş ve tüm görüşlerini 1911’de yayınlanan “Bilimsel Yönetimin İlkeleri” adlı kitabında toplamıştır.
  • Yönetim Süreci Yaklaşımı: Klasik yönetim düşüncesinin ikinci yaklaşımı Henry Fayol’un öncülüğünü yaptığı “Yönetim Süreci Yaklaşımı” dır. Bu doğrultuda işletme fonksiyonlarını (yönetim, üretim, muhasebe, finans vb.) ilk kez ortaya koymuş ve yönetimin fonksiyonlarını (planlama, örgütleme, yöneltme, koordine etme ve kontrol etme) geliştirmiştir. Fayol çalışmalarını 1916 yılında yazdığı “Endüstriyel ve Genel Yönetim” adlı kitabında toplamıştır.
  • Bürokrasi Yaklaşımı: Klasik yönetimin son yaklaşımı bir sosyolog olan Max Weber tarafından geliştirilen “Bürokrasi Yaklaşımı” dır. Etkinlik ve verimlilik konusundaki ilkelerin uygulanması ile etkin, ideal, kişiye göre değişmeyen ve rasyonel bir örgüt yapısının oluşturulması üzerinde durmuştur.

Klâsik Yönetim Yaklaşımının vurguladığı iki temel görüş vardır. Bunlardan birincisi, örgütlerde etkinlik ve verimliliğin artırılması, ikincisi ise bunu sağlayacak olan formal organizasyon yapısının ve bunun içindeki yönetim faaliyetlerinin düzenlenmesidir.

Neo-Klasik Yönetim Yaklaşımı: 1929 Dünya Ekonomik Buhran’ın meydana gelmesiyle klâsik yönetimin ortaya koyduğu görüşler işletmelerdeki problemleri çözmede yetersiz kalmış ve klasik teorinin eksik bıraktığı yön olan insan unsurunu ele almıştır. Neo-Klâsik Yaklaşımın üzerinde durduğu temel konular, organizasyon içindeki insan unsurunu anlamak, organizasyon yapısı ile insanların davranışları arasındaki ilişkileri incelemektir. Bu dönemde yapılan çalışmalar arasında Hawthorne araştırmaları, Tavistock Enstitüsü araştırmaları, McGregor’un X-Y Teorisi, Rensis Likert’in Sistem 4 Modeli, Chris Argyris’in Olgunlaşma Kuramı yer almaktadır.

Modern Yönetim Yaklaşımları: Sistem ve Durumsallık Yaklaşımları: 1950’li yılların sonlarından itibaren geliştirilen bu yaklaşımlar, Klâsik ve Neo-Klâsik yönetim anlayışlarının eksik bıraktığı yönü yani işletme çevresini incelemiştir. Modern Yönetim Yaklaşımları iki farklı yönetim yaklaşımından oluşmaktadır. Bunlardan ilki, “genel sistem teoirisi”nin sosyal bilimlere uygulanmasıyla ortaya çıkan Sistem Teorisi, diğeri Durumsallık Yaklaşımı’dır. Sistem Yaklaşımı örgütleri açık sistem olarak ele almakta ve içindeki alt sistemlerin bütünle ve dış çevre ile ilişkisini de incelemektedir. Durumsallık Yaklaşımı sistem yaklaşımı üzerine kurulmuş, tamamlayıcı bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım, örgütün çevre ve teknoloji gibi unsurlarının örgüt yapılarını etkilediği ve tüm ortamlarda ve şartlarda geçerli olabilecek en iyi bir tek yolun olmadığı düşüncesini savunmaktadır.

Çağdaş Yönetim Yaklaşımları: 1970’li yılların ortalarından itibaren yönetim konusunda ileri sürülen görüşler ve geliştirilen yaklaşımları üç genel gruplama ve bakış açısı içinde ele almak mümkündür. Bunlardan ilkini, felsefi temellerini postmodern düşüncenin oluşturduğu ve insanı merkezde gören yönetim yaklaşımları oluşturmaktadır. İkinci olarak, yönetim ve organizasyon konularına sosyolojik ve ekonomik açıdan bakan görüşler ortaya çıkmıştır. Son olarak da günümüzde küreselleşme ve bilgi çağı çerçevesinde gelişen, son derece popüler olan yeni kavram, teknik ve yaklaşımlar yer almaktadır. Yönetim ve organizasyon literatüründe ve uygulamalarında ortaya çıkan bu kavram ve tekniklere örnek olarak toplam kalite yönetimi, değişim mühendisliği, reorganizasyon, kıyaslama (benchmarking), öğrenen organizasyonlar, temel yetenek, dış kaynaklardan yararlanma, personeli güçlendirme ve yalın yönetim verilebilir. Yaklaşımlara örnek olarak ise kaynak bağımlılığı teorisi, örgütsel strateji yaklaşımı, vekalet teorisi, işlem maliyeti yaklaşımı, kurumsallaşma teorisi, örgütsel ekoloji yaklaşımı verilebilir.

Yönetim Biliminin Yakın Bilim Dallarıyla İlişkisi

Yönetim bilimi, ekonomiden hukuka kadar uzanan geniş toplumsal bilimler yelpazesindeki bilim dallarının kesişme noktasında yer almaktadır.

Yönetim Bilimi ve Sosyoloji: Sosyolojinin araştırma konusu toplum ve toplumsal yaşamla ilgili olgu ve olaylardır. Toplumu oluşturan bireyleri, bireylerin içinde bulunduğu örgütleri, kişilerarası etkileşimlerin yapısı ve işleyişini, sosyal yaşamı değiştiren ve dönüştüren koşulları araştırdığından, yönetim biliminin ilgi alanına girmektedir.

Yönetim Bilimi ve Psikoloji: Yöneticiler çalışanlarını örgütün amaçları doğrultusunda davranışla sevkedebilmenin ya da müşterileri tüketime yönlendirebilmenin yollarını aradıklarından psikolojiden sıkı bir şekilde yararlanırlar.

Yönetim Bilimi ve Ekonomi: Ekonomi bilimi bir ülkenin ekonomisini mikro ve makro olmak üzere iki açıdan ele almaktadır. Mikroekonomi, tüketicilerin ve işletmelerin davranış biçimlerini incelerken makroekonomi ise bir ülke ekonomisinin işleyişini bütünüyle ele almaktadır. İşletme yönetimi mikroekonominin, kamu yönetimi makroekonominin araştırmalarından, verilerinden, bilgilerinden ve sonuçlarından yararlanmaktadır.

Yönetim Bilimi ve Hukuk: Bilimsel bir disiplin olarak hukuk, kendi içinde temel olarak ikiye ayrılır. Genel olarak hukukun kişiler arası ilişkileri konu alan kısmına Özel Hukuk, kişiler ile devlet veya devleti oluşturan kurumlar arası ilişkileri düzenleyen kısmına ise Kamu Hukuku adı verilir. Dolayısıyla işletme yönetiminin ilgisi büyük çoğunlukla özel hukuk alanında yoğunlaşırken, kamu yönetiminin hukukla ilişkisi büyük ölçüde kamu hukuku alanındadır.

Yönetim Bilimi ve Matematik: Matematik, karşılaştığımız olayları ve problemleri inceleme ve araştırma yapmak suretiyle doğruyu bulmamızı sağlar. Bu bağlamda yönetim bilimi de açıklamak istediği olaylara ilişkin kavramları tanımlama, ölçme ve değerlemelerde matematikten yoğun bir şekilde yararlanmaktadır.

Yönetim Fonksiyonları

Planlama, örgütleme, yöneltme (yürütme) ve denetim yönetimin dört temel fonksiyonudur.

Planlama: Yönetim faaliyetini yerine getirirken ilk olarak yapılması gereken şey planlamadır. Planlama, amaçların ve bu amaçların elde edilmesi için gerekli olan faaliyetlerin belirlenmesi sürecidir. Planlamanın yararlarına gelince tüm faaliyetlerin amaca yönelik olmasını, kaynakların etkin ve verimli bir şekilde kullanılmasını, yöneticilerin zamandan tasarruf etmesini sağlar ve yöneticileri rasyonel ve iktisadi olmaya yöneltir.

Örgütleme: Yönetim sürecinin ikinci evresini örgütleme (organize etme) faaliyeti oluşturmaktadır. Yönetimin başarısı sadece planlamaya bağlı değildir, planların uygulanmasındaki başarıya da bağlıdır. Uygulama ise plandaki amaçlara ulaşmak için bir sistemin kurulmasına bağlıdır. İşte bu sistemi kurma faaliyetine örgütleme adı verilmektedir.

Yöneltme (Yürütme): Yönetim sürecinin üçüncü aşamasını planlama ve örgütlemeden sonra yöneltme (yürütme) faaliyeti oluşturmaktadır. Yöneltme fonksiyonu ile örgüt harekete geçirilmektedir. Yöneltme, örgütün saptanan amaçları doğrultusunda istenen yönde davranış gösterilmesini sağlama, harekete geçirilme ve başkalarına iş yaptırtma olarak tanımlanır. Daha basit bir ifadeyle makinayı çalıştırmak için düğmenin basıldığı aşamadır. Etkin bir yöneltmenin sağlanabilmesi için yani kişilerin amaçlar doğrultusunda davranışa sevk edilebilmesi için liderlik, motivasyon ve iletişim gereklidir.

Denetim: Yönetim fonksiyonlarının sonuncusu denetimdir. Denetim, planlanan amaçlar ile gerçekleşen sonuçlar arasındaki uyumun değerlendirilmesidir. Planlananın gerçekleşenden az ya da fazla olması kurum için istenmeyen bir durumdur. Amaçlanan hedefler sonuçlardan fazlaysa olumsuz sapma, amaçlanandan daha fazla sonuç alınmış ise olumlu sapma oluşmuş demektir.

Yönetici, Yönetici Yetenekleri ve Rolleri

Yönetici, yönetim sürecinin sorumluluğunu üstlenen kişidir. Yöneticiler, kendilerine yasal olarak verilen yetki sayesinde işlerin düzenli bir şekilde örgütsel amaçlar doğrultusunda yürümesini sağlayan kişilerdir.

Yönetim kademelerine göre yöneticiler üst düzey yöneticiler, orta düzey yöneticiler ve alt düzey yöneticiler olmak üzere üç gruba ayrılmaktadır. Yöneticileri yönetici olmayan çalışandan ayıran en önemli fark “yetki”dir. Kurumlardaki düzeyler, yani hiyerarşik yapı yöneticinin kullandığı yetkinin ölçüsüne göre belirlenir.

Üst düzey yöneticiler örgütlerin amaçları doğrultusunda yürütülmesi gereken faaliyetleri bölümlere ayırırlar. Her bir bölüme, kendine bağlı ve sorumlu yöneticiler atarlar. Ardından onlara kendi emrine verilmiş kaynaklardan yararlanma olanağı vererek bu bölümlerin yürütülmesini sağlarlar. Orta düzeydeki yöneticiler, orta düzeyin amaçları doğrultusunda işleri bölümlere ayırırlar. Bu bölümlerin her birine bir sorumlu yönetici atanarak alt yönetim düzeyleri oluşturulur. Orta düzey yöneticilere karşı sorumlu olan alt düzey yöneticiler, alt düzeydeki işlemsel (operasyonel) işleri yürütmekle görevlidir. Piramidin en alt kısmındaki yöneticilerdir. Ustabaşı veya bölüm şefleri, gözetmen ve formenler alt kademe yöneticilerden bazılarıdır.

Hangi yönetim düzeyinde bulunursa bulunsun, her yöneticide bulunması gerekli becerileri üç grupta toplayabiliriz. Bunlar; teknik, beşeri ve kavramsal yeteneklerdir. Teknik yetenek, uzmanlaşmış bilgiyi, deneyimi ve özel araç ve teknikleri kullanmayı gerektiren yetenektir. Üst yönetim düzeylerinde bu yeteneğe daha az ihtiyaç duyulmaktadır. Çünkü bu yetenek daha çok işlerin teknik kısmıyla ilgili olduğu için alt düzey yönetim kademelerinde sahip olunması gereken bir yetenektir. Yöneticiler hem iç çevrede çalışanlarla hem de dış çevrede bulunan insanlarla iletişim kurmak ve ilişkileri güçlendirmek zorundadırlar. İşte yöneticinin bu yeteneği beşeri yetenek olarak adlandırılmakta ve her yönetim kademesi açısından eşit düzeyde önem arz etmektedir. İşletmeyi bir bütün olarak görebilme, faaliyetler arasında koordinasyon sağlayabilme yeteneği ise kavramsal yetenektir. Bu yeteneğe daha çok üst yönetim kademelerinde ihtiyaç duyulmaktadır. Kavramsal yetenek yöneticiye, örgütü oluşturan unsurlar arasında anlamlı ilişkiler kurma ve örgütü bir sistem hâlinde uyum içinde yönetme yeteneği kazandırmaktadır.

Yöneticiler, örgütsel ve bireysel amaçlara ulaşmak için bu becerilerini kullanmak ve geliştirmek zorundadırlar. Bu becerilerin bulunulan yönetim kademesine göre belirli oranlardaki bileşimi, başarılı bir yöneticilik sergilemede oldukça önemlidir.

Mintzberg, yöneticinin rollerini “kişilerarası roller”, “bilgiye ilişkin roller” ve “kararlara ilişkin roller” olmak üzere üç grupta toplamaktadır. Bu roller kısaca şöyle açıklanabilir:

Yöneticinin kişilerarası rolleri, direkt olarak onun biçimsel (formel) otoritesinden kaynaklanan ve örgüt üyeleri ile diğer kurumlar arasındaki ilişkileri düzenlemeyi içeren rolüdür. Astlık-üstlük ilişkileri, işe alma, çıkarma, güdüleme ve kurumu temsil etme gibi.

Yöneticinin bilgiye ilişkin rolleri, bilgi toplama ve dağıtma rolüdür. İşletme içinden ve dışından çeşitli kanallarla veri ve bilginin toplanması, bunların ilgililere aktarılması, kurum ile ilgili bilgilerin dış çevreye aktarılması (sözcülük) gibi faaliyetlerden oluşur. Yöneticinin en temel rolü kararlara ilişkin rolüdür. Karar verme, var olan seçenekler arasından en uygun hareket biçiminin seçilmesidir. Yenilikler yapmak, çevreye uyum, kurumun işleyişiyle ilgili sorunları (krizleri) çözmek, kaynakların etkin dağılımını sağlamak, çeşitli pazarlıklara katılmak (anlaşmak) vb. faaliyetler örnek olarak verilebilir.