Siyaset Sosyolojisi Deneme Sınavı Sorusu #780263

Modern devletin özellikleri ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?


Meşru olarak şiddet kullanma ya da fiziki zora başvurma tekelini elinde bulundurmasıdır.
Toplumsal yaşam üzerindeki hâkimiyetini hayata geçiren bürokrasisi yoluyla, diğer siyasal organizasyonlardan ayrılır.
Toplumun sivil biçimi olurken, sivillik iyi yurttaşlığın gereğidir.
Sınırları kesin bir biçimde belli olan belirli bir toprak parçası üzerinde kurmuş olduğu hâkimiyettir.
Faaliyetlerini hukuk temelinde gerçekleştirir.

Yanıt Açıklaması: Modern devletin en temel özelliği, meşru olarak şiddet kullanma ya da fiziki zora başvurma tekelini elinde bulundurmasıdır. Bunu söylerken toplumsal yaşamda devletin dışındaki birtakım kurumların, grupların ya da kişilerin şiddete başvurmadıklarını söylemiyoruz. Şiddet toplumsal yaşamda karşımıza sıkça çıkan bir olgudur. Modern toplumsal yaşamda kadınlara, çocuklara, birtakım marjinal gruplara yönelik şiddete sıkça şahit oluyoruz. Burada kastedilen, devletin dışında gerçekleştirilen şiddetin gayrı meşru olmasıdır. Modern devlet, her ne nedenle olursa olsun kendisini temsil eden, dolayısıyla da yetkisini kendinden alan asker, polis, gardiyan gibi görevlilerin dışındaki kişilerin fiziksel güce başvurmalarını hukuken yasaklamıştır. Modern devletin meşru şiddet kullanma tekelini elinde bulundurması ile onun en ücra noktasına kadar toplumsal yaşama nüfuz etme gücü arasında bir paralellik vardır. Örneğin, geleneksel bir toplumda herhangi bir aile içerisinde cereyan eden bir şiddet olayı siyasal iktidarı ilgilendirmezken, modern toplumsal yaşamda benzer bir olay devleti ilgilendirir. Geleneksel toplumda söz konusu şiddet (örneğin töre cinayetleri) törelere bağlı olarak meşru addedilirken, modern toplumda bu şiddet kanun dışı olarak görülür ve failler devlet tarafından cezalandırılır. Modern devletin bir diğer özelliği ise, sınırları kesin bir biçimde belli olan belirli bir toprak parçası üzerinde kurmuş olduğu hâkimiyettir. Modern siyaset ve hukuk filozoflarının egemenlik olarak kavramlaştırmış oldukları söz konusu hâkimiyet, modern devletin yukarıda belirtilen zor kullanma gücünü kendi toprakları üzerinde hayata geçirebilme imkânına işaret eder. Bu imkân, tarihsel ve toplumsal koşulların bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Tarihsel olarak düşünüldüğünde devlet, kendisini sınırlandırabilecek ya da kendisine rakip olabilecek kilise ve aristokrasi gibi birtakım güçlerin tasfiye olmaları ile birlikte egemenlik vasfını kazanmıştır. Öte yandan modern devletin toprakları üzerindeki hâkimiyeti, bilim ve teknolojideki gelişme, ekonomik güç, iletişim ve ulaşım imkânları gibi birtakım koşullarla da bağlantılıdır. Günümüzdeki herhangi bir ulus-devletin, toplumsal yaşamı geçmişteki en güçlü imparatorluklardan daha fazla kontrol edebilme gücüne sahip olması, bu koşulların uygunluğuna bağlı olarak gerçekleşmiştir. Örneğin, Osmanlı İmparatorluğunda, hükümdar, iletişim ve ulaşım imkânlarındaki yetersizlik nedeniyle, savaşta bir vilayetin kaybedildiğini en erken on beş günde öğrenebiliyordu. Buna karşın, günümüz Türkiye’sinde başbakan, sınırdaki bir köyde meydana gelen bir olaydan anında haberdar olabilmektedir. Modern dönemde devletin kendisine belirli bir toprak parçası üzerinde tam anlamıyla kontrol kurma kapasitesi kazandıran araçlara sahip olması, daha önceki dönemlerde imkân dâhilinde olmayan totalitarizm tehlikesini de beraberinde getirmiştir. Totaliter rejimler toplumsal yaşamın her alanının devlet tarafından düzenlendiği, dolayısıyla da toplumun devlet içinde eriyip bütünüyle devletin kalıbına girmiş olduğu rejimlerdir. Faaliyetlerini hukuk temelinde gerçekleştirmesi, modern devletin bir başka özelliğini oluşturur. Modern devlet bir hukuk devletidir. Bunun anlamı, hukukun hem devletin kendisi hem devlet adına çalışanlar hem de vatandaşlar için bağlayıcı olmasıdır. Modern toplumda hukuk, belirli amaçları gerçekleştirmenin bir aracı olarak, bilinçli bir iradenin ürünü olduğu için, içerisinde ussallığı barındıran kurallara karşılık gelir. Hukuk, devletin toplumsal yaşam üzerinde kontrol kurmasına imkân sağladığı gibi, söz konusu kontrol için kullanmış olduğu gücün meşruluk zemini olarak da işlev görür. Hukukun bu işlevinin temelinde ussallık vasfına sahip olması bulunmaktadır. Modern toplumsal yaşamda düzen, hukuk yoluyla sağlandığı için, bireyler, yaşamlarının birçok alanında onları belirli bir şekilde davranmaya zorlayan kurallarla karşılaşırlar. Bu karşılaşma devletin iktidarın odak noktası olduğu, dolayısıyla da siyasetin devletin faaliyetlerinde ifadesini bulduğu algısını güçlendirir. Zira hukukun düzenleyici, zorlayıcı ve sınırlandırıcı gücünün arkasında devlet bulunduğu için, bireyler hukuk kurallarıyla her karşılaştıklarında aslında devletin gücüyle karşılaşmış olurlar.
Yorumlar
  • 0 Yorum