İki düşünürün de sosyal sözleşme teorisinin temelinde pozitif hukuk anlayışı yatar. 

İki düşünür de bireylerin doğuştan sahip olduğu tüm hakları yaptıkları sözleşme ile devlet otoritesine devrettiklerini savunur. 

John Locke'un düşüncelerinin temelinde devlet iktidarının sınırlandırılması yatarken Jean Jacques Rousseau'nun fikirleri bunun aksi yönde sonuçlara sebebiyet verir. 

John Locke'a göre bireyler bir araya gelerek genel iradeyi oluşturur ve bu irade mutlaktır. Jean Jacques Rousseau ise böyle bir anlayışı dışlar. 

John Locke'a göre devlet iktidarının temeli olan genel irade yanılmaz ve mutlak olduğu için devletin üstlendiği görevi yerine getirmemesi söz konusu değildir. Dolayısıyla bireylerin direnme hakkı yoktur. Buna karşılık, Jean Jacques Rousseau'ya göre devlet, görevlerini yerine getirmediği takdirde bireylerin direnme hakkı bulunur.