Günümüz Fıkıh Problemleri Deneme Sınavı Sorusu #1398575

Aşağıdakilerden hangisi senetlerin fıkhî hükmünü etkilediği durumlardan biridir?


Menkul kıymetlerin halka arzında kanun gereği açıklanacak bilgiler izahnamede yer almaktadır. Bu bilgilerin gerçeğe aykırı olduğu, ya da abartıldığı tespit edildiğinde bu yüzden zarar gören kişilerin zararı hiçbir şekilde tazmin edilememektedir.

İslam fıkhında yerleşik kural olan, “şirket sermayesinin ancak nakit olması” prensibi günümüzde holdingleşme esnasında uygulanmadığı için bir şirketin hisse senedi diğer bir şirket için sermaye kabul edilebilmekte, bununla ikinci bir şirket kurulabilmektedir. Böyle olunca, gerçekte az bir sermayeye sahip olan kimseler çok sermayeye sahiplermiş gibi görünmekte ve insanlar aldatılmaktadır. Bütün bunlar göstermektedir ki, halka hisse senedi arz eden şirketlerin ve ilgili yönetmeliklerin belirttiğimiz hususlar açısından ıslah edilmesi gerekmektedir.

Hisse senedi çıkarmaya yetkili anonim şirketlerde kanunla belirlenmiş bazı hususlar, küçük pay sahiplerini büyük ortakların insafına bırakmıştır. Küçük pay sahiplerinin talepleri genel kurul tarafından kabul edilmediği ya da yönetim kurulu böyle bir şeye müsaade etmediği takdirde bunlar şirketle alakalı herhangi bir şeyi öğrenemezler. Halka açık olmayan anonim şirketlerde (a.ş.) kârdan pay verilmesi yani temettu dağıtılması genel kurulun kararına bırakılmıştır.

Hise senetlerinin şer’î hükmünü etkileyen temel konulardan bir diğeri şirketin uğraş alanıdır. İslam dinine göre yasaklanmış olan alanlarda faaliyet göstermesi halinde o şirketin ihraç ettiği hisse senedinin alınıp satılmasının caiz olmayacağında İslam alimleri hemfikirdirler.

Hepsi


Yanıt Açıklaması:

Çağdaş İslam bilginlerinden bazıları hisse senedi çıkaran şirketlerle ilgili birtakım hususların bu senetlerin fıkhî hükmünü etkilediği görüşündedirler. Söz konusu hususlar şunlardır:
? Hisse senedi çıkarmaya yetkili anonim şirketlerde kanunla belirlenmiş bazı hususlar, küçük pay sahiplerini büyük ortakların insafına bırakmıştır. Küçük pay sahiplerinin talepleri genel kurul tarafından kabul edilmediği ya da yönetim kurulu böyle bir şeye müsaade etmediği takdirde bunlar şirketle alakalı herhangi bir şeyi öğrenemezler. Halka açık olmayan anonim şirketlerde (a.ş.) kârdan pay verilmesi yani temettu dağıtılması genel kurulun kararına bırakılmıştır. Genel kurul karar vermedikçe kâr dağıtımı yapılamaz. Bazı durumlarda zengin bir şirketin %49’una sahip olan ortaklar, %51’ine sahip olanların itiraz etmeleri halinde şirketin zenginliğinden istifade edememekte, kâr payı alamamaktadırlar. Belki ellerindeki hisse senetlerini satarak paraya
çevirebilirler. Eğer hisse senetlerinin satılması yönetim kurulunun müsaadesine bırakılmışsa bu durumda bu ortakların işleri tamamen zorlaşmış olacaktır. Belirtilen nedenlerden dolayı anonim şirketlerde küçük pay sahiplerinin hakları gerçek manada korunmamaktadır.
? Bütün bunlar yanında İslam fıkhında yerleşik kural olan, “şirket sermayesinin ancak nakit olması” prensibi günümüzde holdingleşme esnasında uygulanmadığı için bir şirketin hisse senedi diğer bir şirket için sermaye kabul edilebilmekte, bununla ikinci bir şirket kurulabilmektedir. Böyle olunca, gerçekte az bir sermayeye sahip olan kimseler çok sermayeye sahiplermiş gibi görünmekte ve insanlar aldatılmaktadır. Bütün bunlar göstermektedir ki, halka hisse senedi arz eden şirketlerin ve ilgili yönetmeliklerin belirttiğimiz hususlar açısından ıslah edilmesi gerekmektedir.
? Menkul kıymetlerin halka arzında kanun gereği açıklanacak bilgiler izahnamede yer almaktadır. Bu bilgilerin gerçeğe aykırı olduğu, ya da abartıldığı tespit edildiğinde bu yüzden zarar gören kişilerin zararı hiçbir şekilde tazmin edilememektedir. Mecelle’nin 357. maddesi; “ alıcı ya da satıcıdan birinin diğerini aldatarak satımda gabn-ı fâhiş (fâhiş aldatma) yaptığı sabit olursa aldanan tarafın satım akdini feshedebileceğini” hükme bağlamaktadır. Buna göre, yanlış bilgiler sebebiyle hisse senedini yüksek fiyatla satın alan kişi senedi geri verme hakkına sahip olmalıdır. Halbuki bugün böyle bir hak söz konusu değildir.
? Şirket ortakları şirketten ayrılmak istediklerinde şirketin malı bölünebilir nitelikte ise, kendisine düşen pay mal olarak verilip ayrılmasına müsaade  202 edilmelidir. Hatta kâr payını alıp ayrılmak isteyen tek kişi bile olsa ona kolaylık sağlanmalıdır. Bölünemezse payına değer biçilir ve bu payını başkasına satabilir. Bu durumda sattığı şey hisse senedinin kağıdı değil,
onun temsil ettiği malvarlığıdır. Bu kurallara anonim şirketlerde genelde uyulmamaktadır.
? Günümüzde bazı şirket ve holdinglerin “15-20 yıl önceden kalma hisse senetleri” ile “temsil ettikleri malvarlığının değeri” arasında uçurumlar meydana gelmiştir. Dağıtılmayan kârlarla yeni fabrikalar kurulmuş, yatırımlar yapılmış, bu servet genelde hisse senetlerine yansıtılmamıştır. Serbest piyasada nominal değerle birkaç katına müşteri bulan senetler dolaşmaktadır. Ortaklığın amacı kâr sağlamak olduğuna göre, yıl sonunda kâr hakkını isteyen tek ortak bile olsa, ona kâr payının verilmesi gerekir. Şirketin büyüyen malvarlığına yeniden değerleme yoluyla kıymet biçilerek, belli dönemlerde hisse senetlerine yansıtmak gerekir. Yani hisse senetlerinin değeri gerçek değeri ile paralellik arz etmelidir
? Hise senetlerinin şer’î hükmünü etkileyen temel konulardan bir diğeri şirketin uğraş alanıdır. İslam dinine göre yasaklanmış olan alanlarda faaliyet göstermesi halinde o şirketin ihraç ettiği hisse senedinin alınıp satılmasının caiz olmayacağında İslam alimleri hemfikirdirler.
? Hisse senetlerinin artık gerçek manada bir ortaklık belgesi olmadığı, senetlerin fiyatlarının belirlenmesinde de şirketin işlerinin iyi ya da kötü oluşundan çok piyasadaki başka etkenler ve spekülatörlerin daha etkin olduğu bir gerçektir. Buna göre, hisse senedi alım satımı bir nevi kumar halini almıştır. Dolayısıyla hisse senedi alım satımını, ortak olunan şirketteki hisseyi satmak gibi değerlendirerek caiz görmek çok da anlamlı değildir.
? Bazı İslam araştırmacıları, yukarıda ifade edilen olumsuzluklar yanında bu senetlerin halka arz edilme yeri olan borsayla ilgili yönünün ayrıca değerlendirilmesi gerektiği kanaatindedirler. Bunlar, borsadaki bir kısım usulsüzlükler sebebiyle, buradan hisse senedi alınmasına olumsuz bakarlar. Önemine binaen, borsa konusunu ayrı bir güncel fıkıh problemi olarak bir sonraki maddede ele almanın uygun olacağı kanaatindeyiz.

Yorumlar
  • 0 Yorum