Coğrafi sınırları yoktur, dünyanın her yerinden ortak ilgi alanlarına ve görüşlere sahip kişilerin bir araya geldiği sanal topluluklarda yer alan bireyler bu kültüre katkıda bulunabilir.

Siber kültür, bilgi ve iletişim teknolojilerinin aracılık ettiği bir yapıdır. Dolayısıyla bilgi ve iletişim teknolojilerinin gelişmesine paralel olarak değişime açık olmakla birlikte farklı sosyolojik ve kültürel özellikleri bünyesine dahil edebilecek esnekliğe sahiptir.

Farklı sosyal grup ve statüye sahip bireyler sanal topluluklarda bir araya gelir. Sosyalleşme açısından siber yaşam alanları, gerçek hayatın kısıtlamalarına sahip olmaması ve statü farklarını ortadan kaldırmasınedenleriyle gerçek yaşamdan çok farklıdır. Bireyler sanal topluluklara katıldığında farklı bir kimliğe bürünebilir, çünkü burada gerçek yaşamda olduğu gibi toplumun vermiş olduğu rol ve kimlik yoktur. Kişiler olmak istedikleri, hayal ettikleri şekilde yaşını, cinsiyetini, fiziksel görünüşünü belirleyerek yeni bir kimlik yaratabilir, katılmak istediği topluluklara katılabilir.

Gerçek yaşamın aksine siber yaşamda bireyler, zorunluluk dışındaki zamanlarını sanal topluluklarda geçirir; yani topluluklara zorunlu olarak değil, istekli olarak katılır. Böylece kendi çevrelerini kontrol edebilir, yaşam alanını ve statüsünü kendi belirler. Kişiler topluluk içerisinde gerçek hayatıyla paralel davranışlar sergileyebildiği gibi kimi zaman da uç noktalarda zıtlıklara sahip olabilir. Kazandığı yeni kimlikle birlikte normalde kendini ifade etmekten çekindiği konularda rahatlıkla paylaşımda bulunabilir. Gerçek yaşamdaki toplum kısıtlamalarından ve yargılarından sıyrılan bireyler, daha özgür bir ortamda bulunma fırsatı yakalayabilir. Seçilen kullanıcı adı, kullanılan avatar, verilen ya da verilmeyen kişisel detay bilgiler insanların sanal topluluklarda kimliklerini nasıl yönettiklerine ilişkin ipuçları içerir.