Tefsir Deneme Sınavı Sorusu #1138360
Nuh suresinin "Rabbim! Beni, ana babamı, inanmış olarak evime girenleri,
mümin erkekleri ve mümin kadınları bağışla, zalimleri ise dâima helak
et." şeklinde Hz Nuh'un duası ile biten son ayeti bağlamında düşünüldüğünde seçeneklerden hangisi söylenebilir?
Bir davetçinin inananlar için her zaman duacı olduğu |
Bir davetçinin yeri geldiğinde kendi iç muhasebesini yaparak tövbe etmesi gerektiği |
Bütün inananların davetçiye mutlak itaat etmesi gerektiği |
Zalimlerin bu dünyada yaşama haklarının olmadığı |
Dünyada inananlarla inanmayanlar arasındaki mücadelenin hep var olacağı |
Bundan sonra yapılacak herhangi bir şey kalmayınca O bir peygamber
olarak üzerine düşeni yapmışve sonunda da dua ve niyaz da bulunmuştur.
Sonuçta o, gördüğü eziyet ve çektiği sıkıntıların etkisiyle onlara bedduada
bulunmaktan kendini alamamıştır. Bu da ilk bakışta zihinlerde bir intikam
duygusu zannını uyandıracağı için, Nûh (as)’un bağışlanma talebinde
bulunmuş olabileceği ihtimalini de akla getirmektedir. O nitekim kendisinden beklenen hayır duayı kendisi, anne-babası ve inananlar için yapmaktan geri durmamıştır. Çünkü onun asıl misyonu bu idi. Belki onların bedduaları da bir tespit ve bir hikmetin neticesi idi. Çünkü ondan sonra gelen Musa (as)’nın, Firavun ve ileri gelenlerin maddi imkânları ile ilgili serzenişi de buna benzer bir durumdur. Buna göre zalimlerin zulümlerinden ötürü helak edilmeleri sırf hatalarının ve işledikleri günahlarının bir sonucu olması itibari ile bu suçu işleyenlerin kim olursa olsun helakinin istenmesinde hiç de şaşılacak bir yön yoktur. Dolayısı ile Nûh (as) da kıyamete kadar soyundan gelen müminlere bağış dilediği halde, zalimler için helâk talebinde bulunmuştur. Öyle ise inanmayanlar için beddua olabileceği gibi, inananlar için hiçbir zaman beddua düşünülemez. Onlar için her zaman hayır dua ile mükellefiz. Bunun herkes için önemli olmakla beraber davetçi için daha da önem arz edeceği muhakkaktır. Onun ruh dünyasında duaların farklı bir yeri olmalıdır. O her zaman ibadet halinde, doğru ile yanlışın muhasebesi içerisinde, Yaratanı ile gönül birlikteliğini sürdürme bilincini muhafaza etmek mecburiyetinde olduğunun farkında olmalıdır.
Yorumlar
- 0 Yorum