Toplumsal Cinsiyet Sosyolojisi Deneme Sınavı Sorusu #1372736
Metodolojik ve epistomolojik olarak, kadın konusunu ya hiç sorgulamamak ya da başka kavramsal ilişkilere bağımlı olarak veya indirgeyerek incelediği konusunda modernitenin yaklaşımını eleştiren düşünce var mıdır?
Realizm, |
Skolastizm, |
Pragmatizm, |
Feminizm, |
Egzistansiyalizm, |
Feminist metodolojiden, kadınlara yönelik, onlara ait feminist bir bilginin varlığından bahsederken bunun feminist düşünce ile kadınların deneyimlerini içeren bir ilişkinin sorgulanmasına bağlı olduğunu söylemek mümkündür. Bunun da tek bir ilişki biçimi olmaktan ziyade, çoklu ilişkiler kümesi hâlinde ele alınması gerekir. Feminist bilgi, sadece kadınların toplumsallaştırılmış yaşam deneyimleri temelinde ele alınmamalı, aynı zamanda adalet ve içinde bulundukları toplumsal ilişkilerin siyasi (güç) kuramlarına ve de feminist sorgunun moral içeriğine bağlı olarak anlaşılmalıdır.
Feminist metodolojik ve epistemolojik tartışmaların başlangıcında, modernitenin geleneksel yaklaşımı, kadın konusunu ya hiç sorgulamamak ya da başka kavramsal ilişkilere bağımlı olarak veya onlara indirgeyerek incelemek olmuştur. Buna karşı çıkan feminist düşünce, kadınların toplumsal konumlarının incelenmesinde erkek temelli çözümlemeden ayrı ve farklı, onları merkeze alan bir yaklaşımın benimsenmesini öngörmüştür. Ortodoks feminist düşünce, modernite paradigmasının içinden bir sorunsallaştırma önerdiğinden, ilk etapta bilimin tarafsızlık ve nesnellik iddialarını reddetmemiş, ağırlıklı olarak bilimsel uğraşın erkek egemen yapısını eleştirilerine temel almadığından, bilim-iktidar ilişkisini sorunsallaştırmamıştır.
Erkek bilim insanları bilimsel uğraşın erkek egemen yapısı içerisinde, tarafsızlık ve nesnelliklerini, hemen hemen tüm toplumsal ilişkilerde kullanmışlardır. Ancak konu kadınların toplumsallığı olduğunda, bu bilimsel konumlarını korumada gereken titizliği göstermemişlerdir. Bu nedenle, ürettikleri bilginin yanlılığı söz konusu olmuştur. Diğer taraftan, araştıran ile araştırılan arasındaki sıradüzen ilişkinin, yani bilim insanının bilen (tarafsız ve nesnel), araştırılanların ise bilginin (öznel) kaynağı olduğunu varsayarak güvenilir ve geçerli bilginin toplanmasında, özellikle “bilen özne” kabullenişinin yaratacağı olumsuzlukların ortadan kaldırılmasının gerekli olduğunu savunmuşlardır. Araştırma kapsamında, haklarında bilgi toplanan kişilerin erkek olmasının, bilginin yanlılığına neden olacağı düşüncesi ile toplanan bilginin kadınlardan toplanmasının gerekli olduğunu belirtmişlerdir. Araştıran ile araştırılan arasındaki ilişkide belki de en önemli unsur, aralarında kurdukları etkileşimdir. Bunun bir anlam ifade edebilmesi için de bilen öznenin mümkün olan ölçüde bilen konumundan uzaklaşarak, yani tarafsızlıktan ve nesnellikten uzaklaşarak, kendi öznel konumu ile etkileşime girmesi gerekir.
Yorumlar
- 0 Yorum