Türk Siyasal Hayatı Deneme Sınavı Sorusu #265164

Aşağıdakilerden hangisi İttihatçıların Müslüman-Türk unsuru ekonomide etkin ve egemen kılmak amacıyla ortaya koydukları girişimlerden biri değildir?


Kapitülasyonların kaldırılması
Yabancı şirketlerin ayrıcalıklarına son verilmesi
Heyet-i Mahsusa-i Ticariye bünyesindeki fonların kullanılması
Himayeciliğin terk edilmesi
Gelir vergisi ödemekten muaf olan yabancı şirketlerin de vergi mükellefi haline getirilmesi

Yanıt Açıklaması: Gökalp’e göre millî iktisat, etnik homojenlikle sağlanabilir. Müslüman-Türk unsurun yalnızca asker ve memur; gayrimüslimlerin zanaatkâr ve tüccar oldukları bir toplum çağdaş devlete dönüşemez. Müşterek vicdana sahip olmayan bu iki unsur arasında gerçek bir iş bölümüyoktur. Yine Gökalp’e göre Müslüman-Türk unsur askerlik ve memurluğun yanı sıra iktisadi yaşama da atılarak millî iktisadı kuracaktır. II. Meşrutiyet’in ilk yıllarında sermaye birikimi sorunu karşısında başvurulançözüm yollarından biri, yabancı sermayenin özendirilmesi iken diğer bir yol klasik iktisadın öngördüğü tasarruf ile sermaye birikimini oluşturmaya çalışmaktır. Ancak bütün çabalara karşın 1908-1914 arası dönemde ülkede ihtiyaç duyulan sermaye birikimi Müslüman-Türk unsur içinde tasarruf yoluyla elde edilemez ve bir Müslüman-Türk girişimci sınıf yaratılamaz. Birinci Dünya Savaşı bu yöndeki çabaların istenen sonuçları vermesi açısından uygun bir zemin hazırlar. Savaş, devletin ekonomiye Müslüman-Türk unsur lehine sonuçlar verecek müdahalelerde bulunması için fırsatlar yaratır. İttihatçı hükümet “millî iktisat” ve “iktisadi uyanış” adı altında bir Müslüman-Türk girişimci sınıf yaratmaya yönelik politikalar izler ve sermaye birikimini hızlandıran spekülatif kazançlara göz yumulur. Bu politikanın somut yansıması olarak 1908-1913 döneminin aksine, 1914-1918 döneminde kurulan anonim şirketlerde Müslüman unsur öne çıkar. Savaşın neden olduğu olağanüstü koşullar altında büyük kentlerin iaşesini örgütlemeyi amaçlayan İttihatçı hükûmet bu işi önce belediyelere verir. Ancak belediyelerin layıkıyla yerine getiremedikleri bu işi bir süre sonra doğrudan doğruya İT üstlenir. Sonradan iaşe bakanı olacak olan Kara Kemal’in denetiminde kurulan “Heyet-i Mahsusa-i Ticariye” İstanbul başta olmak üzere büyük kentlerin iaşesini üstlenir. Ekmek, şeker ve gaz yağı gibi temel tüketim maddelerinin temini ve dağıtımını örgütleyen Heyet-i Mahsusa-i Ticariye bünyesinde oluşan fonlar da İttihatçı ların özlemini duydukları “millî” anonim şirketlerin kuruluşunda kullanılır. Temel tüketim mallarının yokluğu ve kıtlığı karşısında hükûmet, önce karne uygulamasına başvurur. Ardından karaborsa ve stokçuluğun artması karşısında hükümet, narh uygulamasına geçer. Buna karşın iaşe sorunu Birinci Dünya Savaşı süresince çözümlenemez, aksine karaborsa ve istifçilikten yüksek gelirler elde eden bir sınıf yani harp zenginleri sınıfı türer. İttihatçıların Müslüman-Türk unsuru ekonomide etkin ve egemen kılmaya yönelik girişimleri ile eş zamanlı olarak yine Birinci Dünya Savaşı sırasında yabancı sermayeyi denetim altına almaya yönelik, ancak yabancı çevrelerce yabancı düşmanlığı olarak nitelendirilen bir dizi girişim gündeme gelir. Bu düzenlemelere örnek olarak; İmtiyazat-ı Ecnebiyenin İlgası Hakkında İrade-i Seniye ile 1 Ekim 1914 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere kapitülasyonların kaldırılması, 15 Ekim 1914 tarihli Kavanin-i Mevcudede Uhud-i Atikaya Müstenid Ahkamın Lağvı Hakkında Kanun-ı Muvakkat ile Osmanlı mevzuatında kapitülasyonlardan kaynaklanan bütün hükümlerin geçerliliğini yitirmesinin ilanı, 13 Aralık 1914 tarihli Ecnebi Anonim ve Sermayesi Eshama Münkasım Şirketler ile Ecnebi Sigorta Şirketleri Hakkında Kanun-ı Muvakkat ile gerçek ve ticari nitelikteki tüzel kişilerin Osmanlı mevzuatı kapsamına alınması gösterilebilir. Ayrıca yine millî iktisat politikaları doğrultusunda, yabancı şirketlerin ayrıcalıklarına son verilir ve aynı tarihi taşıyan Temettü Vergisi Hakkında Kanun-ı Muvakkat ile o güne kadar gelir vergisi ödemekten muaf olan yabancı şirketler de vergi mükellef hâline getirilir. 8 Mart 1915 tarihli Memalik-i Osmaniye’de Bulunan Ecnebilerin Hukuk ve VezaiŞ Hakkında Kanun-ı Muvakkat yasası çıkarılır ve bu yasa ile iktisadi yaşama ilişkin önemli hükümler getirilir. Yapılan bu yasal düzenleme ile artık yabancı uyruklular Osmanlı uyruklular ile aynı vergi ve diğer ödentilerle yükümlü kılınır ve yabancıların Osmanlı topraklarında avukatlık, hekimlik, eczacılık, mühendislik ve öğretmenlik yapabilmeleri; okul açma, dergi ve gazete yayımlayabilme haklarının Osmanlı mevzuatına tabi olma şartı ile saklı kalacağı ifade edilir.
Yorumlar
  • 0 Yorum