İnsanın cinsel davranışı ve cinsel faaliyetlerinin olumlu ya da olumsuz seyri, ruhsal durumu ile çok yakından ilişkilidir. Özellikle kadınlarda cinsel yakınlık arzusu, eşine karşı beslediği sevgi duyguları, kendinin se-vildiğinin hissedilmesinden sonra ortaya çıkar. Bu nedenle kadınlarda cinsel fonksiyon bozuklukları sevgi ve duygusallığın fazlalığından değil azlığından kaynaklanır.

1917’de yapılan yasal düzenlemeler ve 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe giren Medeni Kanun ile çok eşli evlilikler yasadışı ilan edilmiştir. Taraflara eşit boşanma hakkı tanınmış, çocukların gözetimi ana-babanın her ikisine birden verilmiştir. Ayrıca yasa, kocanın aile reisi olduğunu ve ikametgâhın koca tarafından seçilmesini de hükme bağlamıştır.

Gebeliğin ilk 8 haftası Embriyonal Dönem olarak adlandırılır. Erken Fetal Dönem, 9 ile 27 hafta arası dönemi kapsar. Geç Fetal Dönem ise 28-40 hafta arası aralığa verilen addır.

Dökmen (2006), sözsüz iletişimi dört gruba ayırarak açıklamaktadır: Yüz ve beden, Temas, Mekân kullanımı ve Araçlar (takı ve aksesuarlar).

Gelişen teknolojinin çok sayıda yararın yanında; yüz yüze ve samimi ilişkileri ortadan kaldırdığı bilinmektedir. Aile içinde kendi kabuğuna çekilmiş biçimde yaşayan aile üyeleri, duygusal olarak birbirlerini tatmin etmekten giderek uzaklaşmaya başlamıştır.

Cinsel fonksiyon 4 fazdan oluşur: cinsel uyarılma, plato, orgazm ve gerileme fazlarından oluşur.

Cinsiyet, bireylerin biyolojik olarak farklı olduklarının göstergesidir ve daha döllenme asamasında ortaya çıkan bir belirlenme ile iliskilidir. cinsel kimlik, temelde cinsiyet ile ilişkili olan ancak; bireyin cinsiyeti- nin farkında olma düzeyi, bedeni ve benliğini konumlandırısı gibi unsurlardan etkilenen soyut bir tanımlamadır.

Beklenmedik Stresörler a) Zamansız ölüm b) Kronik hastalıklar c) Kazalar d) İşsizlik’tir.

Bireylerin cinsel potansiyellerini dışa vurmalarına imkan tanır, her türlü cinsel zorlama, sömürü ve kötüye kullanma, hayatın hangi döneminde olursa olsun cinsel özgürlügün kapsamı dışındadır

Gebelik idrarda, embriyonun salgıladığı hCG adlı hormonun tespiti ile belirlenebilir. İdrar tahlili ile gebeliğin anlaşılması için, beklenen adetten iki hafta geçmiş olmalıdır.

Bebek düşmesinin yaygın olarak gözlenen sebepleri: Kromozom bozuklukları, annede diabet, tansiyon yüksekliği, hormon bozuklukları, enfeksiyon hastalıkları, annenin rahimindeki bozukluklar, kimyasal maddeler ve travmalardır.

Gebeliğin 8. haftasında embriyo, insan görünümüne kavuşmuştur. Embriyo boyu, 15mm kadar olmuştur. Yani bir üzüm tanesi boyutundadır. El ve ayakta perdeli olmak üzere parmaklar, aralanmıştır. Diz ve dirsekler belirir. Dış genital bölgeye bakarak cinsiyet ayrımı yapılamaz. Kulak kepçesi son halini alır.

Döllenme olursa, döllenmiş yumurtadan hCG (Human Coryonik Gonadotropin) adlı hormon salgılanır. Bu hormon Corpus Luteumun hayatiyetini ve hormon üretimini devam ettirir. Böylece döllenmiş yumurtanın rahme yuvalanışı ve gelişimi devam edebilir. Embriyo daha sonra gelişen plasentası ile kendine gereken hormonları üretmeye başlar

Anaerkil aile tipinde; avcılık ve toplayıcılıkla geçinen toplumlarda toprağa yerleşme ile beraber ortaya çıkan bir aile türüdür. Bu aile tipine özellikle ilkel toplumların ikinci kademesinde rastlanmaktadır. İlkel toplumların birinci kademesinde avcılığa ve toplayıcılığa, ikinci kademesinde ise tarıma dayalı bir ekonomi söz konusudur. Böylece toplumların göçebelikten kurtulup belirli bir yerde yaşamaya başlamalarıyla yani toprağa yerleşmesiyle birlikte ana ailesi ortaya çıkmıştır.Ancak ataerkil aile tipi;tarıma dayalı üretimin yapıldığı toplumlarda ortaya çıkmıştır.

FSH ve LH hormonları beynin hipofiz bölgesinden salgılanmaktadır. 

Bulantı ve/veya kusma gebeliklerde görülen bir durumdur. Adette gecikme, bebeğin hareketleri gebeliğin belirtilerindendir

Aile, toplumu değiştirme olanağına sahip olmasının yanında aile ile toplum araşındaki ilişki de karşılıklıdır. Buna göre aile yapısındaki değişim, toplumu etkileme potansiyeline sahipken; toplumsal yaşam koşullarında ortaya çıkan değişmeler de ailenin yapı ve işlevlerini farklılaştırabilmektedir. Aile kurumu, içinde bulunduğu toplumsal düzenin bir parçaşı hatta temel birimidir. Bu temel birimdeki değişmenin toplumdan etkilenmemesi ve onu etkilememesi kaçınılmazdır.

Çocuğun kişilik yapısı ve birçok davranışı öncelikle aile içinde şekillendir ve gelişir. Diğer bir deyişle de, aile, üyelerinin kişiliğini ve sosyal davranışlarını şekillendirme gücüne sahiptir.

Babaerkil aile yapısı görüşüne göre, baba, otoritesini dinden almaktadır.

Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu’nun 1995 yılında yaptığı araştırmanın sonuçlarına göre kadınların en sık kaldığı şiddet türü sözel şiddettir. Bu araştırmanın bir diğer bulgusu, aylık gelir durumu düştükçe eşe yönelik fiziksel şiddet eğiliminin arttığı yönündedir. Son olarak, araştırmaya katılanların büyük bir kısmı (%57.7’si) uğradığı şiddetin evliliklerinin ilk günlerinde başladığını belirtmiştir.