Din Sosyolojisi Ara 11. Deneme Sınavı
Toplam 20 Soru1.Soru
Hangisi Türkiye’deki laiklik anlayışı ve uygulamasını diğerlerine göre daha çok etkilemiştir?
Yunanistan
|
İngiltere
|
Fransa
|
ABD
|
Portekiz
|
Laiklik (laïcisme) teriminin kökenlerine bakıldığında ilk kez 16. yüzyılda İngiltere’de papaz olmayanların da, kiliselerin yönetiminde rol alabileceklerini savunan düşünce akımını ifade etmek üzere kullanıldığı görülür. Fransa’da 1870 yıllarından itibaren kullanılmaya başlanan laiklik kavramı, Yunancadaki laikos kelimesinden türetilmiş olup halktan olan yani ruhban sınıfına mensup olmayan anlamına gelir. İngilizce de ise laiklik kavramıma karşılık olarak Latince saeculum kelimesinden gelen sekülerizm (secularism) ve dünyevi anlamına gelen seküler (secular) kavramları mevcuttur. Kavram, Batı dillerindeki “lâique” (laik) kelimesi şekline dönüşmüş ve buradan da ruhbanlığa, kilise teşkilatına ve dini alana ait olmayan anlamında Türkçeye “laik” olarak geçmiştir. Laiklik kavramı Türkçeye Fransızcadan geçtiği için Fransız siyasi düşüncesi, Türkiye’deki laiklik anlayışı ve uygulamasını etkilemiştir.
2.Soru
Seçeneklerde verilen isimlerden hangisi modern Türk sosyolojisi biliminin öncüsü ve kurucusudur?
Prens Sabahattin |
Ünver Günay |
Hilmi Ziya Ülken |
Ziya Gökalp |
Rami Ayas |
Ziya Gökalp’ın genel ve özel din sosyolojisinin gerek II. Meşrutiyet döneminde ve gerekse Cumhuriyet'in ilk yıllarında dinamik ve işlevsel bir yapıya sahip olduğu söylenebilir. Bu nedenle onun modern Türk din sosyolojisi biliminin öncüsü ve hatta kurucusu olduğu söylenebilir.
3.Soru
I. Mevcut dine itiraz
II. Mevcut din anlayışına itiraz
III. Mevcut dinin yaşanış biçimine itiraz
Yukarıdakilerden hangileri toplumsal değişimle birlikte dinin değişiminde etkili olan faktörler arasında yer almaktadır?
I-III |
I-II |
II-III |
Yalnız I |
I-II-III |
Toplumsal değişimle birlikte dinin değişiminde etkili olan önemli faktörlerden biri, mevcut dine, din anlayışına veya dinin yaşanış biçimine yapılan itirazdır. Bu nedenle ilgili maddelerin hepsi toplumsal değişimle birlikte dinin değişiminde etkili olan faktörler arasında yer alır.
4.Soru
Batı dillerinde din (religion) sözcüğü, köken itibariyle Latince aşağıdaki hangi sözcükten gelmektedir?
Tora
|
Religare
|
Religere
|
Religio
|
Dath
|
Batı dillerinde din (religion) sözcüğü, köken itibariyle Latince ‘religio’dan gelmektedir.
5.Soru
Farabi’nin toplum anlayışı ile ilgili verilen ifadelerden hangisi doğrudur?
Farabi’ye göre toplum yarım ve tam toplumlar olmak üzere ikiye ayrılır.
|
Farabi’nin toplum anlayışına göre tüm toplumlar erdemlidir.
|
Farabi’nin toplum sınıflandırmasına göre şaşkın toplumlar yoktur.
|
Farabi organizmacı bir anlayışa sahiptir.
|
Farabi eski Mısır’ın toplum anlayışından etkilenmiştir.
|
Ayrıntılı bir toplum sınıflamasına girişen Farabi’ye göre toplumlar ikiye ayrılır: eksik toplumlar ve tam toplumlar. Tam toplumlar; büyük toplumlar, orta toplumlar ve küçük toplumlar yani şehirler olarak ayrılmaktadır. Şehirler de erdemli ve erdemsiz şehirler olarak kategorilendirilir. Farabi, ‘erdemli şehir/toplum’ görüşüyle, eski Yunan’ın site ve sınıflı toplumu yerine İslamiyet’in insanlar arasında fark gözetmeyen evrensel ve dini toplum anlayışını geçirmektedir. Erdemsiz toplumlar da cahil toplum, günahkar toplum, değişmiş toplum ve şaşkın toplum olmak üzere 4 gruptan oluşur. Farabi’nin de ortaçağdaki çoğu İslam bilgini gibi organizmacı bir toplum anlayışına sahip olduğu belirtilmelidir. Ona göre erdemli toplum, sağlıklı bir vücuda benzemektedir.
6.Soru
Din sosyolojisi aşağıdaki durumlardan hangisine odaklanmaktadır?
İnsanların maddi şeyler arasındaki ilişkisine
|
Geçmiş olay ve eylemlere
|
İktidarla ilgili tutum ve eylemlere
|
Dine mensup bireylerin toplumsal evren içindeki etkileşimine
|
Farklı toplumlardaki kültürlere
|
Ekonomi, merkezî dikkatini, insanların yeryüzünde yaşayabilmek için istedikleri maddî şeyler üzerine yoğunlaştırır. Tarih, geçmiş olay ve eylemlerle ilgilenirken, antropoloji farklı toplumların kültürlerine odaklanır. Siyaset bilimi, siyasal davranış ve sistemleri, iktidarla ilgili tutum ve eylemleri konu edinir. Sosyoloji insan birlikteliği gerçeğine odaklanır. Dine sosyolojik bakışa gelince, o da dini, o dine mensup bireyleri, toplumsal evreninden soyutlayarak değil, tersine toplumsal evren içinde etkileşim halindeki durumuyla ele almayı gerektirir.
7.Soru
Aşağıdakilerden hangisi dine ilişkin sosyolojik bir yaklaşımın odak noktalarından biri değildir?
Dini, o dine mensup bireyleri, toplumsal evreninden soyutlayarak ele almaya odaklanmak
|
Sosyal ilişki, süreç, oluşum, grup ve kurumlarda dinin etkisine odaklanmak
|
Dinsel grup ve kurumların oluşum, süreklilik ve yok oluşlarına odaklanmak
|
Gruptaki bireylerin dinsel davranışlarına odaklanmak
|
Dini grup içindeki birlik ve çatışma durumlarına odaklanmak
|
Dine ilişkin sosyolojik bakış açısı, dini, o dine mensup bireyleri, toplumsal evreninden soyutlayarak değil, tersine toplumsal evren içinde etkileşim halindeki durumuyla ele almayı gerektirir; çünkü din, sosyal ilişki temelinde gerçeklik kazanır, toplumda, insan birlikteliğiyle yaşanır.
8.Soru
I. Din ve ekonomi
II. Yeni dini akımlar/hareketler
III. Sosyal değişme – gelişme – farklılaşma – bütünleşme – çatışma – tabakalaşma ve din
IV. Köyden kente göç
V. Kamusal alan ve din
Yukarıdakilerden hangisi Çağdaş din sosyolojisinin eğildiği konulardandır?
Yalnız I |
I ve II |
I, II ve III |
I ve IV |
I, II, III ve IV |
Günlük hayatta din, din ve ekonomi, modernleşme/sekülerleşme, sivil din, yeni dini akımlar/hareketler, dini inanç, tutum ve davranışlar, geleneksel–geçiş toplumlarında ve modern toplumlarda din, dini hayat, dindarlık tipolojileri, sosyal değişme – gelişme – farklılaşma – bütünleşme – çatışma – tabakalaşma ve din, dinin bireyselleşmesi, entegrasyon göç ve din, devlet – din ilişkileri, küreselleşme, kamusal alan ve din, şiddet – terör ve din vb daha niceleri çağdaş din sosyolojisinin eğildiği konulardır.
9.Soru
“Din, sosyo-ekonomik, dinsel vb. sisteme uygun belli karakter tiplerini öne çıkararak, destekleyerek toplumsal aktörlerin, sosyal yapıya uygun rollerini öğrenip içselleştirmelerini, sosyal hayata ayak uydurmalarını sağlar.” cümlesi dinin toplumsal işlevlerinden hangisini kapsamaktadır?
Bütünleştirme |
Yapılandırma |
Sosyalizasyon |
Kimlik |
Çatışma |
Dinin toplumsal işlevlerinden biri de sosyalizasyondur. Din, sosyo-ekonomik, dinsel vb. sisteme uygun belli karakter tiplerini öne çıkararak, destekleyerek toplumsal aktörlerin, sosyal yapıya uygun rollerini öğrenip içselleştirmelerini, sosyal hayata ayak uydurmalarını, yani sosyalleşmelerini sağlar. Sosyalleşmeyle birey, sosyal rollerini, dışsal sosyal şartların etkisinden daha büyük oranda içsel olarak benimser ve icra eder. Dinsel sosyalleşme, sisteme uygun değer, tutum ve davranışları öğreterek toplumsal aktörün sosyal yapıyı, sosyal düzenin norm ve değerlerini, toplumsal rolleri sosyo-ekonomik, kültürel ve siyasal statükoyu benimsemesinde rol oynar.
10.Soru
Türkiye’de sosyoloji ve din sosyolojisinin Tanzimat Dönemi’ne dayanmasının temel nedeni nedir?
Osmanlı Devleti ve toplumlarının karşı karşıya kaldıkları sorunlardan çıkış yolu arama çabasıyla Batıya yönelerek sosyolojiyle tanışmaları
|
19.yüzyıl önce sosyolojiyle alakalı yapılan çalışmaların yeterli olmaması
|
Osmanlı Devleti’nin Tanzimat Dönemi’nde toplumsal ahlakının bozulması
|
Bu dönemde Osmanlı Devleti’nde yeteri kadar aydının bulunmaması
|
Bu dönemde Batı ile yaşanan problemler nedeniyle devlet politikasının Doğu’ya yönelmesi
|
Sosyolojinin Fransa’daki çıkışına paralel olarak Tanzimat Dönemi (1839–1876), Osmanlı aydınlarının Batı’daki gelişmeleri yakından izledik leri, Fransa’daki toplumsal değişim ve bunalıma benzer sorunların Osmanlı’da da yaşanıyor olması nedeniyle sosyal, kültürel, ekonomik ve yönetim sorunlarına çözüm aradıkları bir dönemdir. Tanzimat aydınları, Osmanlı toplumunun sorunlarını Batı’daki örneklerine uygun olarak toplumsal kurumların işleyişinde ortaya çıkan bozulmalarda görmüşler ve bu durumu toplumun yapısıyla ilişkilendirmişlerdir. Aile, eğitim, hukuk, siyaset vb. toplumsal kurumlarda varsaydıkları sorunların çözülmesi yaşadıkları topluma da düzen ve esenlik getirecektir düşüncesi bu aydınların sosyolojik yaklaşımları olarak değerlendirilebilir.
11.Soru
“Hiçbir hedefi olmayan bozulmuş bir toplumdur.”
Yukarıdaki tanım, Farabi’nin hangi toplum türünü tanımlamaktadır?
Erdemli toplum
|
Cahil toplum (el–medinetü’l–cahiliyye)
|
Günahkâr toplum (el–medinetü’l–fasıka)
|
Şaşkın toplum (el–medinetü’d–dalle)
|
Değişmiş toplum (el–medinetü’l–mütebeddile)
|
“Şaşkın toplum” (el–medinetü’d–dalle), hiçbir hedefi olmayan bozulmuş bir toplumdur.
12.Soru
I. Çoklu veya karmaşık nedensellik ilkesi
II. Çözümlere değişmezlik ilkesiyle yaklaşmak
III. Bilinenleri sorgulamadan kabul etmek
IV. Duyarlı ve empatik yaklaşıma sahip olmak
Yukarıdakilerden hangileri sosyolojik bakışın esaslarındandır?
Yalnız I |
I-II |
I-III |
II-IV |
I-IV |
Sosyolojik bakışta çoklu veya karmaşık nedensellik ilkesi en önemli esaslardandır. Görünüşte sosyal olayların tek bir sebebi olduğu zannedilebilir. Oysa toplumsal fenomenler, birdenbire varlık sahnesine çıkmaz ve tek bir çizgi izlemezler. Sosyolojik bakışın ayırt edici bir özelliği de, sosyal problemlere yönelik çözümlere değişebilirlik ilkesiyle yaklaşmaktır. İbn Haldun’un da vurguladığı gibi değişim kaçınılmazdır ve insanın yaşadığı her yerde her zaman var olan bir sosyal fenomendir. Sosyolojik bakış, duyarlı ve empatik yaklaşıma bağlı olarak kişiye topluma karşı sorumlu davranma, dikkatli söz söyleme ve sosyal gerçeklikle ilgili doğruları söyleme yaklaşımı sergiletir. Sosyolojik bakışla insan, kendi inanç, düşünce ve ideolojisine aykırı bile olsa toplumu, toplumsal olay ve olguları, toplumsal gerçekliği bilimsel okumaya tabi tutar.
13.Soru
Aşağıdakilerden hangisi toplumsal değişimi bireysel düzlemde açıklamaya çalışan sosyal bilimcilerden biri değildir?
McClelland
|
David Riesman
|
Everett E. Hagen
|
Richard T. LaPiere
|
Auguste Comte |
Bu yaklaşım çerçevesinde sosyal değişimde güdüsel kompleksin önemli bir etken olduğunu ileri süren McClelland (1917-1998), toplumsal değişimi, sosyal yapı ile kişilik arasındaki ilişki ile ele alan David Riesman (1909-2002), toplumsal değişimin, bireyin belli durumlara karşı gösterdiği tepkilerin, belli süreçlerden geçtikten sonra meydana gelen kurumlaşma ile ortaya çıktığını savunan Zollschan, kişilik değişimini sosyal değişimin temel unsuru olarak kabul eden Everett E. Hagen, toplumsal değişimi, yenilik yaratma fikrine dayandıran Richard T. LaPiere (1899-1986) gibi sosyal bilimciler zikredilebilir. Auguste Comte ise toplumsal değişimi, düz çizgisel bir ilerleme ile izah eden sosyal bilimcidir.
14.Soru
Aşağıdakilerden hangisi “toplumsal değişimin temel etkeni olarak din” bağlamında, İslam ile ilgili söylenemez?
Animist ve putperest inanç ve uygulamaları karşısında nötr kalması
|
Cahiliye döneminden medeniyet dönemine geçişe ön ayak olması
|
Sözlü kültüre dayalı kabile düzeninden kitabî kültüre dayalı ümmet (toplum) yapısına dayalı şehir medeniyetine geçiş sağlaması
|
Topluma Tevhit esasına dayalı yeni bir inanç getirmesi
|
Hemen hemen bütün Arabistan’ı dini, sosyo-kültürel, ekonomik ve siyasal olarak etkilemesi
|
Mekke’de ataların geleneksel dinine ve dünya görüşüne karşı yeni bir inanç ve hayat tarzıyla ortaya çıkan İslâm dini, animist ve putperest inanç ve uygulamaların yer aldığı geleneksel Mekke toplumunda şiddetli tepkilerle karşılaşmış olsa da taraftarlarını bulmuş, reformist bir tavırla ulaştığı yerlerde dini, sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik, edebî, ahlakî vs. yönlerin yapısal değişiminde temel etken olarak rol oynamıştır. Geleneksel animist ve putperest inanç ve uygulamalara karşı savunduğu tek tanrılı inanç sistemini de ulaştığı yerlerde yaymayı başarmıştır.
15.Soru
Aşağıdaki laiklik ilkelerinden hangisi mutlak tarafsızlığı içermektedir?
Bütün inanç gruplarına eşit mesafede bulunması
|
Devlet yönetiminin dini esaslara göre yönetilmemesi
|
Din özgürlüğünü koruması
|
Vicdan özgürlüğünü koruması
|
Yasaların dini kaynaklar esas alınarak çıkarılmaması
|
Laikliğin bütün inanç gruplarına eşit mesafede bulunması, onun bütün din ve mezhepler karşısında tarafsız tavır almasını içermektedir.
16.Soru
I. Bir zaman dilimine endeksli olması
II. Kolektif olması
III. Moda olması
IV. Yüzeysel olması
Yukarıda verilen özelliklerden hangileri toplumda meydana gelen bir değişimi, toplumsal değişim olarak görebilmek için gereklidir?
I-III
|
II-III
|
II-IV
|
I-IV
|
I-II
|
Toplumsal değişimler, toplumun tarihî akışını, kaderini değiştiren değişikliklerdir. Yani geçici ve yüzeysel değişiklikler, toplumsal değişim kapsamında değillerdir. Toplumda meydana gelen bir değişimi, toplumsal değişim olarak görebilmek için değişimin, bir referans noktasıyla belirlenebilir olması, yani bir zaman dilimine endeksli olması; kesintisiz olması, yani bir sürekliliğinin bulunması ve kolektif olması, yani aile, cemaat, eğitim, ekonomi gibi kalıcı birliktelikleri ifade eden grup veya kurumlar temelinde ortaya çıkması gerekmektedir.
17.Soru
Aşağıdakilerden hangisi aydınlanma hareketinin sonuçlarından değildir?
Kilisenin doğa bilim araştırmaları ve yeni buluşlar karşısında, bilim adamlarına karşı olumsuz tutum takınması
|
Dinin tabii akla uygun olmayan yerlerinin sadece bir gelenek olarak kabul edilmesi
|
Materyalist felsefelerin gelişmesi ve dini sosyal hayatın alt üst olması
|
Farklı coğrafyalardaki toplumların dinlerinin incelenmesi
|
Bütün dinlerde benzer ve ortak yönlerin varlığı düşüncesinden hareketle “Tabii (Doğal) Din” adıyla yeni bir felsefi dini hareketin başlaması
|
18.Soru
Aşağıdakilerden hangisi dini “toplumsal değişimi yavaşlatıcı veya engelleyici bir etken” olarak olumlamaktadır?
Egemen sınıfların egemenlik aracı olan din, toplumsal değişime karşı güçlü bir fren teşkil etmektedir.
|
Din, mevcut egemenlik ilişkilerini meşrulaştırarak istikrarı sağlar.
|
Dinin ideolojik işlevi, gerçek sefalete karşı protestoları nötrleştirerek ve öbür dünyaya havale ederek egemen ve ezilen sınıflar arasındaki ilişkilerin istikrarında kendini gösterir.
|
Din, ideal ama gerçek dışı bir dünya yaratarak, sosyal adaletsizliklerin damgasını taşıyan gerçek dünya karşısında bir teselli ve haklılaştırma işlevi görür.
|
Din, insanların yaşadıkları haksızlıklarla hesaplaşmayı öbür dünyada büyük mahkemeye bırakmalarını ve bu dünyada sosyal ve siyasal düzen içinde pek çok kargaşa, isyan ve savaşın çıkmasını önleyici bir işlev görmektedir.
|
Marksist sosyologlar, egemen sınıfların egemenlik aracı olan dini, mevcut egemenlik ilişkilerini meşrulaştırarak istikrarı sağlayan bir fenomen olarak görürler. Egemen sınıfın, alt tabakayı kontrol etme amacıyla araçsallaştırdığı “din”, Marksist bakış açısına göre daha olumsuzlayıcı bir tutuma sahiptir.
19.Soru
I. Gülhane Hatt-ı Hümayunu’nun ilanı
II. Kanun-i Esasi’nin kabulü
III. Tevhid-i Tedrisat Kanunu
Türkiye’deki laikleşme süreci göz ününe alındığında yukarıdakilerden hangisi modernleşme sürecinde, Osmanlı döneminde laikliğe ilişkin atılmış adımlar olarak kabul edilebilir?
Yalnız I |
Yalnız II |
Yalnız III |
I-II |
II-III |
Osmanlı’da Tanzimat’ın ilanıyla başlayıp Gülhane Hatt-ı Hümayunu’nun ilanıyla devam eden ve hukuki yapının değişmesiyle başlayan süreç, Cumhuriyet dönemindeki değişim projesinin temelleri olarak görülebilir. Ayrıca I. Meşrutiyet’in ilanı ve 1876 Kanun-i Esasi’nin kabulü, II. Meşrutiyet’in ilanı siyasal yapıda klasik anlayıştan uzaklaşıldığının göstergesidir. 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu ise modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra kabul edilmiş ve laik yapıya geçişin önemli basamakları arasında yer almıştır.
20.Soru
I. Tevhid-i Tedrisat Kanunu
II. Tekke ve zaviyelerin kapatılması
III. Türk Medeni Kanunu
IV. Halifelik kurumunun kaldırılması
Yukarıdakilerden hangisi ya da hangileri Türkiye Cumhuriyeti’nin laik yapıya geçişindeki önemli basamaklardandır?
I ve II
|
I ve III
|
I, II ve III
|
I, II ve IV
|
I, II, III ve IV |
Birinci dünya savaşından yenilgiyle çıkan Osmanlı devletinin yıkılmasını müteakiben kurulan Türkiye Cumhuriyeti laik temeller üzerine kurulmuş, dini ve dünyevi otoriteyi temsil ettiği düşünülen halifelik lağvedilmiştir. Din siyasi meşruiyet ve otorite kaynağı olmaktan çıkarılmıştır. Laikliğin temellerinin atılması, yapısal ve yasal dönüşümlerin gerçeklemesi sürecinde, dini siyasi meşruiyet aracı olmaktan çıkaran halifelik kurumunun kaldırılması, 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu, 1925 tarihli tekke ve zaviyelerin kapatılmasına ilişkin kanun, 1926 tarihli Türk Medeni Kanunu ve 1934 tarihli bazı kisvelerin giyilmesini yasaklayan kanunların çıkarılması laik yapıya geçişin önemli basamakları arasında yer alır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin 1924 tarihli ilk anayasasındaki devletin dininin İslam olduğu ilkesi 1928 yılında anayasadan çıkarılmış, yerine 1937 yılında yapılan bir değişiklikle Türkiye Cumhuriyeti devletinin “laik” olduğu ilkesi konulmuştur.
-
- 1.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 2.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 3.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 4.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 5.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 6.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 7.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 8.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 9.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 10.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 11.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 12.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 13.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 14.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 15.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 16.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 17.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 18.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 19.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 20.SORU ÇÖZÜLMEDİ