Din Sosyolojisi Ara 4. Deneme Sınavı
Toplam 20 Soru1.Soru
Din ve insan ile ilgili olarak verilen ifadelerden hangisi yanlıştır?
Herhangi bir dine mensup olmayan birçok toplum vardır. |
İnsan tabiatı gereği dindar bir varlıktır. |
Din farklı bireysel düzlemlerde ancak toplumsal olarak yaşanmaktadır. |
Din toplumsal bir olgudur. |
Din- insan ilişkisi, dinden insana, insandan dine karşılıklı gidiş-gelişlerle gerçeklik kazanmaktadır. |
İnsan, tabiatı gereği dindar bir varlıktır. İnsan, yine İbn Haldun’un ifade ettiği gibi tabiatı gereği sosyal bir varlıktır. O halde din de tabiatı gereği toplumsal bir olgudur. Bu çıkarıma mantıksal olarak ulaşılabilmektedir, ama tarihsel ve sosyolojik olarak insanın dindar ve toplumsal bir varlık, dinin de toplumsal bir fenomen olduğu açıkça gözlenebilmektedir. Din, farklı bireysel düzlemlerde, ama toplumda, toplumsal olarak yaşanmakta, kolektif bir biçimde, toplumsal hayatın ayrılmaz bir parçası olarak tecrübe edilmektedir. Tek tek bireylerden dinsiz veya inançsız olmayanların olduğu veya olabileceği tartışılabilse de, herhangi bir toplumun ve toplumsal hayatın bütünüyle dinsiz veya inançsız olduğu ya da olabileceği tartışılamaz; çünkü tarihte ve günümüzde, yapılan bilimsel araştırmaların da gösterdiği gibi böyle bir toplum var olmamıştır. Hangi din ve inanç olursa olsun, bu din ve inanç nasıl yaşanırsa yaşansın, her toplum mutlaka dine veya dinlere mensuptur.
2.Soru
Dinin işlevsel tanımlarından biri de "din, bir halk grubunun, onun vasıtasıyla insan hayatının nihai problemlerini çözmek için uğraşıp mücadele ettiği bir inanç ve pratikler sistemidir" bu tanım aşağıdaki düşünürlerden hangisine aittir?
R. Brown |
K. Marks |
J. M. Yinger |
R. Otto |
Durkheim |
M. Yinger'in “Din, bir halk grubunun, onun vasıtasıyla insan hayatının nihaî problemlerini çözmek için uğraşıp mücadele ettiği bir inanç ve pratikler sistemidir” biçimindeki din tanımı, işlevsel din tanımları kapsamında değerlendirilebilir.
3.Soru
Aşağıda verilen eşleşmelerden hangisi yanlıştır?
Anayasada laiklik ilkesinin açıkça kabul edildiği model-Türkiye
|
Anayasada laiklik ilkesi açıkça belirtilmeyen model-Fransa
|
Anayasada bir devlet dininin benimsendiği ama uygulamada laik model-İngiltere
|
Anayasada resmi bir devlet dini veya mezhebinin benimsendiği ve dinin kısmen veya tamamen yasama kaynağı olduğu model-İsrail
|
Din karşıtı model-Çin
|
Fransa “Anayasada laiklik ilkesinin açıkça kabul edildiği model”i benimseyen ülkeler arasında yer almaktadır.
4.Soru
0 “Din, baskıya tabi yaratıkların iç çekmesi, kalpsiz bir dünyanın kalbi, ruhsuz olayların ruhudur, halkın afyonudur” sözü hangi sosyologa aittir?
Feuerbach
|
Karl Marks
|
Emile Durkheim
|
Aguste Comte
|
Max Weber
|
Marks, Feuerbach’ın düşüncelerinin çok büyük etkisi altında kalmıştır. Ona göre din, ünlü deyişiyle söylersek, halkın afyonudur. Şerif Mardin, bu ifadenin Feuerbach’ın düşüncelerinin etkisi altında yazıldığını söyler. Cümlenin tamamı ise şöyledir: “Din, baskıya tabi yaratıkların iç çekmesi, kalpsiz bir dünyanın kalbi, ruhsuz olayların ruhudur, halkın afyonudur”. Ona göre, din bu dünya şartlarına müdahale etmeyi bir yana bırakmayı öğretmekte, mutluluk ve ödülleri ölümden sonraki hayata ertelemektedir. Böylelikle de dikkatlerin bu dünyadaki eşitsizlik ve adaletsizlikler üzerinde yoğunlaşması önlenmekte, insanlar öteki dünya vaadiyle avutulmaktadır.
5.Soru
Aşağıdaki seçeneklerden hangisi sosyolojinin diğer sosyal bilimlerden farklı bir özelliğini ifade etmektedir?
Bireyin tek başına sorunlarıyla değil, toplumsal sorunlarla ilgilenir.
|
Olanı olduğu gibi değil, olması gerekenle ilgilenir.
|
Ahlak, hukuk, din gibi bireylerin nasıl davranması gerektiğine ilişkin kurallar koyar.
|
Objektif değil, normatif özellik taşır.
|
Sosyoloji toplumsal hayatın farklı yönlerini ayrı ayrı incelemektedir. |
Konulara yaklaşım biçimi itibariyle sosyoloji, diğer sosyal bilimlerden farklı bazı özelliklere sahiptir. Toplumsal olay ve olguları inceleyen sosyoloji; bireyle ilgilenmez. Tek tek bireylerin sorunlarıyla değil toplumsal sorunlarla ilgilenir. Olması gerekeni değil, olanı olduğu gibi inceler. Ahlak, hukuk, din gibi bireylerin nasıl davranması gerektiğine ilişkin kurallar koymaz. Bu anlamda kural koyucu/değer hükmü verici (normatif) değildir; objektiftir. Diğer sosyal bilimler toplumsal hayatın farklı yönlerini ayrı ayrı incelerken, sosyoloji toplumu bir bütün olarak ele alır. Bütünü oluşturan öğeler arasındaki ilişkileri araştırır. Olayları sebep-sonuç bağı içinde inceler. Kendine özgü yöntemi vardır.
6.Soru
İbn Haldun’un Mukaddime’sini Türkçe’ye kazandıran ilk kişi kimdir?
Ziya Gökalp
|
Ahmet Cevdet Paşa
|
Mehmet İzzet
|
Selahattin Asım
|
Prens Sabahaddin
|
Tanzimat döneminin önde gelen düşünürlerinden olan Ahmet Cevdet Paşa, büyük bir devlet adamı olduğu kadar aynı zamanda tarihçi, hukukçu, edip, eğitimci ve sosyolog / din sosyologudur. Ahmet Cevdet Paşa, gerçek bir sosyoloji – ve din sosyolojisi – malzemesi olan İbn Haldun’un Mukaddimesi’ni Türkçeye ilk kazandıran kişidir. İbn Haldun’un asabiyet teorisini Osmanlı Devleti’ne uygulayan Ahmet Cevdet Paşa, Haldun’un ‘tavırlar nazariyesi’ni de Katib C¸elebi, Müneccimbaşı, Naima gibi Osmanlı tarihçilerine benzer bir anlayışla aktarmış ve her devlet gibi Osmanlı Devleti’nin de kuruluş, yükseliş, duraklama, gerileme ve çöküş safhalarından geçeceğini, ancak beşinci tavrın, tıpkı diğer Osmanlı tarihçilerinin söylediği gibi, değiştirilebileceğini belirtmiştir. Paşa için nesebe dayanan kavmi asabiyet ile ortak değerlere ve inanca dayanan manevi asabiyetin birleşmesi, bir devletin sağlıklı ve uzun ömürlü olmasının gerekçesidir.
7.Soru
Laiklik (laïcisme) terimi ilk kez hangi ülkede ve kaçıncı yüzyılda kullanılmıştır?
İngiltere’de 16. yüzyılda |
Fransa’da 17. yüzyılda |
İspnaya’da 16. yüzyılda |
İngiltere’de 15. yüzyılda |
Almanya’da Yüzyılda |
Laiklik (laïcisme) teriminin kökenlerine bakıldığında ilk kez 16. yüzyılda İngiltere’de papaz olmayanların da, kiliselerin yönetiminde rol alabileceklerini savunan düşünce akımını ifade etmek üzere kullanıldığı görülür.
8.Soru
Ülkemizde sosyolojinin ilk habercilerinin tarihçiler olmasında hangi düşünürün etkisi vardır?
Farabi
|
İbn Haldun
|
Mevlana
|
Şerif Mardin
|
Aristo
|
Ülkemizde, İbn Haldun’un etkisiyle sosyolojinin ilk habercileri tarihçiler olmuştur. Katip Çelebi, Naima, Müneccimbaşı, Pirizâde, Ahmet Cevdet Paşa, Mizancı Murat Bey bunun örnekleridir. Özellikle A.Cevdet Paşa, tarihi sosyolojik açıdan ele alan ilk tarihçidir.
9.Soru
Aşağıdakilerden hangisi bir kişinin aynı nehre iki kez giremeyeceğini ifade ederek her şeyin her zaman değişime uğradığını ileri sürmüştür?
İbn Haldun
|
Herakleitos
|
Thomas R. Maltus
|
Arthur Lewis
|
Karl Marks
|
Değişim, basitçe mevcut durumda meydana gelen başkalaşma olarak tarif edilebilir. Değişim hayatın bir kanunu, kâinatın bir geleneğidir. Zaman içinde her şey değişim geçirmekte, farklılaşmaktadır. Nitekim insanda zaman içinde her şeyin değiştiği hissi bulunmaktadır. Yunan filozofu Herakleitos (M.Ö. 535 – 475) da bir kişinin aynı nehre iki kez giremeyeceğini ifade ederek her şeyin her zaman değişime uğradığını ileri sürmüştür.
10.Soru
“Din, toplumda olan şeyleri, toplumsal gerçekliği, toplumsal ilişkileri insanlar katında izah eder ve kurumsal düzenlemeleri, sebepleri hakkındaki sorulara cevaplar verir.” cümlesi dinin hangi özelliğini belirtir?
Meşrulaştırma
|
Karşılıklılık
|
Tanımlama
|
Sağduyu oluşturma
|
İşlevselci
|
Dinin toplum üzerinde etkili olmasında, özellikle onun meşrulaştırıcılık özelliği önemli bir rol oynar. Din, toplumda olan şeyleri, toplumsal gerçekliği, toplumsal ilişkileri insanlar katında izah etmek ve kurumsal düzenlemeleri, sebepleri hakkındaki sorulara cevaplar vermek suretiyle meşrulaştırır. İnsanlar, toplumsal yaşamlarında yaptıkları ve karşılaştıkları pek çok şeye geçmişte olduğu gibi günümüzde de geçerlilik kazandırmak için dine, dinin meşrulaştırıcı yönüne başvurma ihtiyacı duyarlar.
11.Soru
Aşağıdakilerden hangisi “Orta Boy Kuramlar”ın yaklaşımıdır?
Toplumu, değişimin birimi olarak ele alırlar.
|
İnsan organizmasına benzettikleri toplumun, devletin, kültürün ya da genel olarak medeniyetlerin büyüme, gerileme ve çökme gibi aşamalardan geçtiklerini savunurlar.
|
İnsanlık tarihini, genellikle kendi içinden meydana gelen birikimler sonunda ortaya koyduğu gelişmenin bir sonucu olarak görürler.
|
Tek tek ulusal sınırlarla belirlenmiş olan toplumlar üzerinde odaklaşmakta olup esasen gelişmemiş, azgelişmiş veya gelişmekte olan biçiminde isimlendirilen toplumların sanayileşmiş toplumlar haline gelmesinin süreçlerini ele alıp belirlemeye çalışırlar.
|
Toplumsal alanda her varlığın zıtları bünyesinde barındırdığını, bu zıtların çatışmasıyla yeni bir durumun biçimlendiğini ve bu sürecin aynı tarzda devam ettiğini ileri sürerler.
|
Büyük boy kuramlardan Yükseliş ve Çöküş Kuramları (Organizmacı Kuramlar), çoğu kez insan organizmasına benzettikleri toplumun, devletin, kültürün ya da genel olarak medeniyetlerin büyüme, gerileme ve çökme gibi aşamalardan geçtiklerini savunur. Büyük boy kuramlardan Evrimci Kuramlar, insanlık tarihini, genellikle kendi içinden meydana gelen birikimler sonunda ortaya koyduğu gelişmenin bir sonucu olduğunu savunurlar. Büyük boy kuramlardan Modernleşmeci Kuramlar tek tek ulusal sınırlarla belirlenmiş olan toplumlar üzerinde odaklaşmakta olup esasen gelişmemiş, azgelişmiş veya gelişmekte olan biçiminde isimlendirilen toplumların sanayileşmiş toplumlar haline gelmesinin süreçlerini ele alıp belirlemeye çalışırlar. Büyük boy kuramlardan Diyalektik Kuram, toplumsal alanda her varlığın zıtları bünyesinde barındırdığını, bu zıtların çatışmasıyla yeni bir durumun biçimlendiğini ve bu sürecin aynı tarzda devam ettiğini ileri sürmektedir. Orta Boy Kuramlar ise toplumu, değişimin birimi olarak ele alırlar.
12.Soru
Aşağıdakilerden hangisi din sosyolojisi araştırmalarında dolaylı gözlem yapacak bir araştırmacının sözlü gelenekler materyallerini incelediğini göstermektedir?
Efsaneler
|
Şeriyye sicilleri
|
Fermanlar
|
Sanat eserleri
|
Mimari yapılar |
Sosyoloji / din sosyoloji araştırmalarında dolaylı gözlem yapacak araştırmacı için üç çeşit materyal vardır: 1. Sözlü gelenekler: Masallar, efsaneler, vecizeler, atasözleri, türküler, menkıbeler, şiirler, destanlar, dini hikâyeler vb sözlü gelenek kaynaklarıdır. Bütün bunlar, ait oldukları dönemle ve toplumla, dini sosyal olay ve olgularla ilgili önemli bilgiler ve izler taşırlar. 2. Yazılı belgeler: Yazılı Belgeler, araştırmacılar için çok değerli veriler sunarlar. Arşiv belgeleri, şeriyye sicilleri, fetvalar, vakfiyeler, fermanlar, kanunnameler, hatırat kitapları, seyahatnameler gibi her türlü eski eserler yazılı kaynaklar arasında yer alır. Geçmişte ve hatta günümüzde yaşayan toplulukların sosyo-kültürel hayat biçimlerinden, dini-sosyal olayların aydınlanmasına kadar her alanda önemli kaynakları oluştururlar. 3. Şekillenmiş anıtlar: Taşınır ve taşınmaz her türlü sanat eserleri bu grupta yer alan bilgi kaynaklarıdır. Dini mimari yapılardan, halı, kilim, hat ve minyatürlere kadar her çeşit eser ve kullanılan eşyalar, toplumların dini hayatlarının sosyolojik incelenmesinde önemli yer tutarlar.
13.Soru
Dinin, Allah tarafından vahiy yoluyla ve peygamberleri aracılığıyla va’ z edilen ve bağlılarını dünya ve ahirette mutluluk ve kurtuluşa götüren, inanç ve amellerden oluşmuş bir kurum olduğunu iddia eden grup aşağıdakilerden hangisidir?
Sosyologlar |
Psikologlar |
Antropologlar |
Kelamcılar |
Tarihçiler |
Din üzerine yapılan tanımlardan her biri, dinin belli bir yönüne veya bazı yönlerine dayanmaktadır. adamları dinin kültürel tarafına ağırlık vermekte, bazıları aşkın boyutunu öne çıkarmaktadır. Bir psikolog dini çok kere yaşanan bir tecrübe; bir sosyolog sosyal bir kurum; bir kelamcı akıl ve nakille müdafaa edilebilen bir sistem olarak görür. İslam kelamcılarına göre din, Allah tarafından vahiy yoluyla ve peygamberleri aracılığıyla va’ z edilen ve bağlılarını dünya ve ahirette mutluluk ve kurtuluşa götüren, inanç ve amellerden oluşmuş bir kurumdur.
14.Soru
Dinin dar tanımını hangisi ifade eder?
Substantif |
Fonksiyonel |
İşlevsel |
Kozmoz |
Kalıtsal |
Dinin dar tanımları denilebilecek substantif (özsel) tanımlar, dinin ne olduğunu, dinin geniş tanımları denilebilecek fonksiyonel (işlevsel) tanımlar ise, dinin ne yaptığını tespit ve tasvir etmeye çalışırlar.
15.Soru
Aşağıda verilen kuramcılardan hangisi yapısal işlevselci yaklaşımın önemli temsilcilerinden biridir?
L. Moreno
|
Talcott Parsons
|
McClelland
|
Richard T. LaPiere
|
Zollschan |
McClelland, Richard T. LaPiere, Zollschan ve J. L. Moreno küçük boy kuramcılardır. Talcott Parsons (1901-1979), Robert K. Metron (1910-2003) gibi sosyologlar ise orta boy kuramlardan yapısal-işlevselciliğin önemli temsilcilerindendir.
16.Soru
Sosyolojiyi diğer bilim dallarından ayıran en önemli özellik hangisidir?
İnsan birlikteliğine odaklanması |
Toplumların geçmişine odaklanması |
Toplumların kültürlerine odaklanması |
Bireyin tutumuna odaklanması |
İnsanın maneviyatına odaklanması |
Sosyoloji insan birlikteliği gerçeğine odaklanır. Bu, sosyolojiyi diğer bilim dallarından ayırmada önemli bir ölçüttür. O¨rneğin ekonomi, merkezi^ dikkatini, insanların yeryüzünde yaşayabilmek için istedikleri maddi^ şeyler üzerine yoğunlaştırır. Tarih, geçmiş olay ve eylemlerle ilgilenirken, sözgelimi antropoloji farklı toplumların kültürlerine odaklanır. Yine mesela siyaset bilimi, siyasal davranış ve sistemleri, iktidarla ilgili tutum ve eylemleri konu edinir. Fakat sosyoloji, toplumun her yerinde mevcut olan sosyal etkileşimin örüntüleşip kalıplaşmış kurumsallık, yapısallık, sistemlilik ve düzenliliklerini inceler. Sosyoloji, bilgi gövdesi olarak insan ilişkileri gerçeğini alır.
17.Soru
Aşağıdakilerden hangisi Cumhuriyet ilanı sonrasındaki laikleşme sürecinde yapılan değişikliklerden biri değildir?
Tevhid-i Tedrisat Kanunu
|
Tekke ve zaviyelerin kapatılmasına
|
Türk Medeni Kanunu
|
Gülhane Hatt-ı Hümayunu
|
Bazı kisvelerin giyilmesini yasaklanması
|
Laikliğin temellerinin atılması, yapısal ve yasal dönüşümlerin gerçeklemesi sürecinde, dini siyasi meşruiyet aracı olmaktan çıkaran halifelik kurumunun kaldırılması, 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu, 1925 tarihli tekke ve zaviyelerin kapatılmasına ilişkin kanun, 1926 tarihli Türk Medeni Kanunu ve 1934 tarihli bazı kisvelerin giyilmesini yasaklayan kanunların çıkarılması laik yapıya geçişin önemli basamakları arasında yer alır. Ancak Gülhane Hatt-ı Hümayunu Osmanlı Dönemi laikleşme sürecinde yer alır.
18.Soru
Türkiye’de sosyoloji ve din sosyolojisinin Tanzimat Dönemi’ne dayanmasının temel nedeni nedir?
Osmanlı Devleti ve toplumlarının karşı karşıya kaldıkları sorunlardan çıkış yolu arama çabasıyla Batıya yönelerek sosyolojiyle tanışmaları |
19.yüzyıl önce sosyolojiyle alakalı yapılan çalışmaların yeterli olmaması |
Osmanlı Devleti’nin Tanzimat Dönemi’nde toplumsal ahlakının bozulması |
Bu dönemde Osmanlı Devleti’nde yeteri kadar aydının bulunmaması |
Bu dönemde Batı ile yaşanan problemler nedeniyle devlet politikasının Doğu’ya yönelmesi |
Sosyolojinin Fransa’daki çıkışına paralel olarak Tanzimat Dönemi (1839–1876), Osmanlı aydınlarının Batı’daki gelişmeleri yakından izledik leri, Fransa’daki toplumsal değişim ve bunalıma benzer sorunların Osmanlı’da da yaşanıyor olması nedeniyle sosyal, kültürel, ekonomik ve yönetim sorunlarına çözüm aradıkları bir dönemdir. Tanzimat aydınları, Osmanlı toplumunun sorunlarını Batı’daki örneklerine uygun olarak toplumsal kurumların işleyişinde ortaya çıkan bozulmalarda görmüşler ve bu durumu toplumun yapısıyla ilişkilendirmişlerdir. Aile, eğitim, hukuk, siyaset vb. toplumsal kurumlarda varsaydıkları sorunların çözülmesi yaşadıkları topluma da düzen ve esenlik getirecektir düşüncesi bu aydınların sosyolojik yaklaşımları olarak değerlendirilebilir.
19.Soru
I. Savaş
II. Sekülerleşme
III. Çağdaş Dünyada Modernleşme
IV. Teknolojinin Gelişmesi
Yukarıdakilerin hangisi / hangileri dini olumsuz yönde etkileyen bir etken olarak toplumsal değişimlerden biridir?
I - II
|
I - II - III
|
I - II - III - IV
|
Yalnız I
|
Yalnız II
|
Savaş, sekülerleşme ve çağdaş dünyada modernleşme dinin toplumsal yapıda zayıflamasına, toplumsal hayatın bazı alanlarından çekilmesine vs. sebep olabilir.
20.Soru
“Pozitif Felsefe Dersleri” ve “Pozitif Politik Sistem” adlı kitaplarında, sosyolojiyi yeni ‘pozitivizm dini’nin temeli olarak tasavvur eden düşünür aşağıdakilerden hangisidir?
Emile Durkheim |
K. Davis |
E. Norbeck |
Max Weber |
Auguste Comte |
Auguste Comte kendi yeni bilimini, sosyolojiyi, eşit derecede hem din hem de bilim olarak görmüştür. “Pozitif Felsefe Dersleri” ve ayrıca “Pozitif Politik Sistem” adlı kitaplarında Comte, ilk önce sosyal fizik diye adlandırdığı sosyolojiyi, sadece bilimlerin kraliçesi olarak değil, aynı zamanda giderek tüm var olan dinleri görüş mesafesinin dışına iten yeni ‘pozitivizm dini’nin de temeli olarak tasavvur etmiştir.
-
- 1.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 2.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 3.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 4.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 5.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 6.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 7.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 8.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 9.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 10.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 11.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 12.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 13.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 14.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 15.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 16.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 17.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 18.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 19.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 20.SORU ÇÖZÜLMEDİ