Gaston Bachelard doğru cevaptır.

Estetikçiler ve kuramcılar çağlar boyunca, edebî eser veren sanatçılarda bulunması gereken temel niteliklerin, zihinsel güç, duyarlılık, hayal ve zevk olduğuna inanmışlardır. Aynı özelliklerin edebî eserleri değerlendirecek olan eleştirmenlerde de bulunması gerektiğini düşünmüşlerdir.

Onuncu Yıl Nutku heyecanlandırmayı amaçlayan soylu biçeme örnektir.

Anlam ulamlarının yinelenmesine yerdeşlik denir.

Tersinleme geleneksel betimlemede en önemli dört betiden birisidir.

Geleneksel sözbilimde kullanılacak söylem türü olarak, Aristoteles üç tür söylemden söz eder: yargılayıcı/savunmacı söylem, tartışma söylemi ve övgü-yergi söylemi. Doğru yanıt E'dir.

Bir dil kullanma sanatı ya da tekniği olarak düşünüldüğünde, sözbilim ile dilbilim arasında da çok yakın bir ilişkinin olması kaçınılmazdır. Sözbilim günümüzdeki yaygın kullanımını dilbilime borçludur. Örneğin sözbilimin Antik Yunandaki çıkış aşaması ile günümüzde geldiği aşama arasında önemli farklılıklar vardır. Bu farkın oluşması dilbilimin bu alana yönelik çalışmalar yapmasına bağlanabilir.

Sanatta taklit üç farklı şekilde karşımıza çıkar:
1) Sanat görünüş dünyasını yansıtır.
2) Sanat geneli yansıtır.
3) Sanat ideali yansıtır.
Bu konuda Platon da Aristoteles de aynı görüştedir. Doğru yanıt C'dir.

Bu soruların hepsi buluş aşamasında sorulur. Cevap D'dir.

Söylemdeki düşünce, kanı ve duyguların yaygın ve yalın anlatımından uzaklaşan, az ya da çok değerli bir buluş olan az ya da çok çarpıcı biçime, deyişe beti denir.

Verilen tanım sanatın tanımı olamaz. Zira sanat bir biçim ve anlam bütünüdür. Mefhum, kavram ve izlek ise edebiyatla ilgili kavramlardır. Eleştiri ise ortaya konulmuş bir ürünün ele alınış biçimidir.

Söz konusu kitaplar Aristoteles’e aittir. Aristoteles kitaplarında sözbilim ve edebiyat kuramı üzerine görüşler belirtir. Bu kitaplara göre sözbilim kamusal ya da politik alanda ikna etmeyle ilgileniyordu. Bu bilgilerden bazıları günümüzde halen geçerliliğini korumaktadır.

Auguste Comte, insanlık tarihini sosyolojik olarak ve bilginin gelişimi açısından üç evreye ayırmıştır:

1) Tanrıbilimsel Dönem

2) Metafizik Dönem

3) Pozitif Dönem

Freud, sanatçının yaratma eylemi ile nevroz arasında sıkı bir ilişki bulur ve ‘yaratma’daki rolünü belirlemeye çalışır. Yaratma, bilinci aşan ve bilmedi¤imiz içsel bir gücün (dehanın) dışa vurumudur.