Eski Türk Edebiyatına Giriş: Söz Sanatları Final 4. Deneme Sınavı
Toplam 20 Soru1.Soru
Bir şairin başka bir şaire ait şiiri ya olduğu gibi ya da üzerinde birtakım değişiklikler yaparak alıp kendine mal etmesine ne ad verilir?
Telmîh |
İktibâs |
Îrâd-ı mesel |
Serikat-i şi’riyye |
Tazmîn |
Bir şairin kendisinden önce söylenmiş bir düşünceyi ya da hayali aynı üslupla ifade etmesi önemli bir kusurdur ve bu tür kusurlar klâsik edebiyatta serikat-i şi’riyye (=şiir hırsızlığı) ya da ahz ve serikat (=alma ve çalma) olarak adlandırılır. Serikat-i şi’riyye her ne kadar “şiir hırsızlığı” anlamında bir terim olsa da bu, söz konusu terim için eksik ve yanlış bir karşılıktır. Çünkü serikatin çeşitleri, bu çeşitler içinde de bazı serikat türlerinin edebî yetenek olarak kabul edilmiş dereceleri vardır.
2.Soru
Aşağıdakilerden hangisi “iktibas”ın özelliklerinden biri değildir?
Genellikle alıntının kaynağı belirtilmez. |
Şiirde bazı sözcükler ibareden çıkarılabilir |
Asıl amaç sözü güzelleştirme ve anlamı pekiştirmedir. |
Mizahi üslup içeren ifadelere yer verilir. |
Ayet ve hadislerde kullanılan anlamlarla aynı anlamda kullanılırlar. |
“İktibas”ta mizahi üslup içeren ifadelere yer verilmez. Bunun sebebi dini değerlere ters düşen hususların dile getirdiği sözlerde iktibas yapılmaması gerekliliğidir.
3.Soru
Aşağıdaki seçeneklerden hangisinde intihal ile serikat-i şi’riyye ilişkisi doğru olarak verilmiştir?
Mutlak anlamda eşanlamlıdırlar. |
Serikat, intihalin bir derecesidir. |
Birbirleriyle zıt anlamlıdırlar. |
İntihal, serikatın derecelerinden biri ve en kötüsüdür. |
Serikat, intihalin derecelerinden biri ve en kötüsüdür. |
İntihali mutlak anlamda serikat-i şi’riyye karşılığı olarak kullanmak doğru değildir. İntihal serikatin derecelerinden yalnızca biri ve en kötüsüdür.
4.Soru
“Karadutum, çatalkaram, çingenem
Nar tanem, nur tanem, bir tanem.
”Aşağıdakilerden hangisi Bedri Rahmi Eyüboğlu dizelerine yansıyan söz sanatıdır?
Cem’-Tefrik-Taksim |
Mukabele |
Tecrid |
Tensikü’s-Sıfat |
Tevriye |
Yukarıdaki dizelerde tensikü’s-Sıfat kullanılmıştır. Asıl anlamı “bir varlığın niteliklerini sıralamak” olan tensikü’s-sıfat bir belagat terimi olarak manzum ya da mensur bir metinde bir şahsı ya da nesneyi art arda sıralanan sıfatlar ile nitelemektir.
5.Soru
Mantıkta “akis”, önermenin niteliğini bozmadan öznesini yüklem, yüklemini özne yaparak yeni bir önerme elde etmeye denir.
İ’âde |
İrsâd |
İltizâm |
Akis |
Müvâzene |
Mantıkta “akis”, önermenin niteliğini bozmadan öznesini yüklem, yüklemini özne yaparak yeni bir önerme elde etmeye denir.
6.Soru
Kara toprak ayaklarımız altında
Mavi gök yukarda
Ne bulduysak orada bulduk
Yukarıdaki dizelerde kullanılan söz sanatı aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak verilmiştir?
Telmih |
Tevriye |
Tenasüp |
Tezat |
Tazmîn |
Şiirde Orhun Âbideleri’ndeki “Üstte mavi gök, altta yağız (=kara) yer kılındıkta ikisi arasında insanoğlu kılınmış.” cümlesine telmîh vardır.
7.Soru
Beytin son sözcüğünü bir sonraki beytin ilk sözcüğü olarak kullanmaya dayalı sanat aşağıdakilerden hangisidr?
Cinâs |
|
|
|
Tarsî’ |
İ’âde, beytin son sözcüğünü bir sonraki beytin ilk sözcüğü olarak kullanmaktır. Gerek “reddü’l-acüz ale’s-sadr”da gerekse “i’âde”de tekrarlanan kelimelerde ek varsa bu ekler kaldırılabilir, yoksa eklenebilir; bu gibi küçük değişikliklere müsamaha ile bakılır. Ayrıca tekrarlanan kelimelerin aynen tekrarlanmadan aynı kökten olması (=iştikak) veya bu izlenimi verecek kelimelerden (=şibh-i iştikak) olması ile de yetinilebilir.
8.Soru
Muammâ sanatında, gizlenen isme ne denir?
Ta’miye |
Muammâ |
Muammâ-gûy |
Muammâ-küşâ |
Kamer |
Muammâ: Asıl anlamı gizlenen ve karışık gösterilen şey olan muammâ, remiz ve îmâ yoluyla; yani, doğrudan değil dolaylı olarak işaret ile bir isme delâlet eden sözdür. Şiirde bir isim gizleme ta’miye, gizlenen isim de muammâ olarak adlandırılır. Muammâ çözmek muammâ yazmak kadar zordur. Bundan dolayı genellikle muammâların başına ta’miye olunan ismin ne olduğu da yazılır. Kaynaklarda muammâ-gûy (=muammâ söyleyen)ların yanı sıra muammâ-küşâ (=muammâ çözücü) olarak nitelenenlerden de söz edilmesi bu güçlük dolayısıyladır. Kamer ise Ay demektir. Doğru cevap B’ dir.
9.Soru
Aşağıdaki kavramlardan hangisi “Muamma” ile ilgili bir kavram değildir?
Ta’miye |
Muammâ-guy |
Ecbed |
Mülemma |
Muammâ-küşâ |
Ta’miye Muamma’ da isim gizleme, muammâ-gûy (=muammâ söyleyen), ecbed muamma’ da gerçek ve gerçek dışı inançlar hakkında bilgi, muammâ-küşâ (=muammâ çözücü), demektir. D şıkkındaki “Mülemma” ise telmî’ sanatında Türkçe şiirlerin içinde yine kendilerine ait Arapça, Farsça mısra, mısra parçası ya da beyitlere yer verilen şiirlere verilen addır.
10.Soru
Aşağıdakilerden hangisi seci türlerinden biri değildir?
Mütevâzî seci |
Tarsi |
Müvazene |
İltizam |
Akis |
Mütevâzî seci, tarsi, müvazene ve iltizam seci türleri arasındadır. Akis ise bir mısra veya cümlenin yahut cümle içinde bir ibarenin sonunu başa, başını sona alarak yeni bir ibare ve tamlama meydana getirilmesiyle oluşturulan söz sanatıdır.
11.Soru
Değirmeni döndürmek zor
Tek başına
Behçet Necatigil’in bu dizelerinde hangi söz sanatı kullanılmıştır?
Kinaye |
İntak |
Teşhis |
İcaz |
Haşiv |
Bu dizelerde tek başına değirmeni döndürmenin zor olduğu ifadesi gerçek anlamında da anlaşılabilecek bir ifadedir. Ancak burada anlaşılması gereken tek başına geçimini temin etmenin zorluğudur. Burada kinayeli bir anlatım vardır.
12.Soru
Asıl anlamı ateş yakmak için kor almak olan ........., bir terim olarak manzum ya da mensur herhangi bir metinde bir ayetin ya da hadisin tamamını ya da bir kısmını alıntı yoluyla kullanmak şeklinde tanımlanabilir.
Yukarıda boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
Tevriye |
Telmih |
İktibâs |
Tezat |
Nâzire |
Asıl anlamı ateş yakmak için kor almak olan iktibâs, bir terim olarak manzum
ya da mensur herhangi bir metinde bir ayetin ya da hadisin tamamını ya da
bir kısmını alıntı yoluyla kullanmak şeklinde tanımlanabilir
13.Soru
Ziyâretten murâd olan du’âdır
Bu gün bana ise yarın sanadır
Subiceli Mehmed Efendi
Yukarıda kullanılan söz sanatı aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak verilmiştir?
Lügaz |
Tevriye |
Tezat |
Telmih |
Îrâd-ı mesel |
Şair ilk mısrada ileri sürdüğü bir düşünceyi ikinci mısrada halk arasında dolaşan
bir söyleyişle desteklemektedir. Aslında “bugün banaysa yarın sana” olumsuz anlamda kullanılmakla birlikte şair, burada bu sözü farklı bir bağlamda kullanmıştır.
14.Soru
“Bir kahhârdur ki celâl-i satvetiyle her mevcûd makhûr. . .”
Bu nesir cümlesinde altı çizili olan kelimeler arasında hangi sanat vardır?
Reddü’l-acüz ale’s-sadr |
Seci |
Tarsî’ |
İltizâm |
Akis |
“Bir kahhârdur ki celâl-i satvetiyle her mevcûd makhûr. . .”
Sinan Paşa
Bu nesir cümlesinde başta ve sonda tekrarlanan “kahhâr” ve “makhûr” sözde ve anlamda birbirinin aynı olmasa da aynı kökten türemiş sözcüklerdir. Dolayısıyla burada “iştikak”la birlikte bir “reddü’l-acüz ale’s-sadr” da vardır.
15.Soru
İnsan ismi dışında, bir şeyin özelliklerinin sıralanarak okuyucu ya da dinleyiciden bunun ne olduğunun sorulduğu bir tür manzum bilmecelere ne ad verilir?
Lügaz |
İktibâs |
Muammâ |
Tazmîn |
Nazîre |
Lügaz, insan ismi dışında, bir şeyin özelliklerinin sıralanarak okuyucu ya da dinleyiciden bunun ne olduğunun sorulduğu bir tür manzum bilmecelerdir. Bu manzum bilmecelerde kastedilen şey kapalı ifadelerle anlatılır ve muhataptan akıl yürütme yoluyla neden bahsedildiğinin bilinmesi istenir. Gazel ve kıt’a şeklinde olanlar olduğu gibi mesnevi tarzında tertip edilenler de vardır.
16.Soru
Kabz u bastı bu yolun der-pey olur birbirine
Her düzün bir yokuşu her yokuşun bir düzü var
Pertev Paşa
Yukarıdaki beyitte kelime tekrarına dayalı söz sanatlarından hangisi kullanılmıştır?
Reddü’l-acüz ale’s-sadr |
Akis |
İ’âde |
Arûz |
Müşâkele |
Bu beyitte kelime tekrarına dayalı söz sanatlarından olan akis kullanılmıştır. Akis (<aks), bir mısra veya cümlenin yahut cümle içinde bir ibarenin sonunu başa, başını sona alarak yeni bir ibare ve tamlama meydana getirmektir. Beyitte “Bu yolun sıkıntısı ile ferahlığı birbirini izler.” anlamındaki ilk mısradan sonra şair, beytin ikinci mısrasındaki isim tamlamasının tamlayan ile tamamlanan kısımlarının yerlerini değiştirmiş ve bu şekilde akis sanatı yapmıştır.
17.Soru
Beyit arasında hem kendisinden önceki sözlerin sonu hem de kendisinden sonraki sözlerin başı olabilecek şekilde söz söylemeye ne ad verilir?
Mülemma’ |
Akd ü hall |
Îrâd-ı mesel |
Sihr-i helâl |
Kamer |
Sihr-i helâl, beyit arasında hem kendisinden önceki sözlerin sonu hem de kendisinden sonraki sözlerin başı olabilecek şekilde söz söylemektir. Bu söz tek sözcük olabileceği gibi birden fazla sözcük de olabilir. Sihr-i helâlin doğru bir şekilde yapılmış olması için her iki ihtimalde de beytin anlaşılabilir ve açık bir anlatıma sahip olması lâzımdır. Sihr-i helâlin bir başka anlamı da “güzel ve veciz söz”dür.
18.Soru
Nazîre ve nakîza ile ilgili aşağıda verilen bilgilerden hangisi doğrudur?
İktibas konusuyla da ilgili iki edebî terimdir. |
Serikat-i şi’riyye konusuyla da ilgili iki edebî terimdir. |
Nakîzaya “cevap” da denir. |
Nazîre, gazel türüne uygun değildir. |
Daha çok ünlenmemiş şairlerin şiirlerine yazılır. |
Diğer bir anlamı “cevap” olan terim nakîza değil, naziredir. Nazîre, en çok gazel türünde ve ünlü şairlerin şiirlerine yapılmıştır. Nazîre ve nakîza iktibas değil, serikat-i şi’riyye konusuyla da ilgili iki edebî terimdir.
19.Soru
Manzum ya da mensur herhangi bir metinde bir ayetin ya da hadisin tamamını ya da bir kısmını alıntı yoluyla kullanmaya dayalı sanat aşağıdakilerden hangisidir?
İktibâs |
Îrâd-ı mesel |
Tazmîn |
Nakîza |
Nazîre |
Asıl anlamı ateş yakmak için kor almak olan iktibâs, bir terim olarak manzum ya da mensur herhangi bir metinde bir ayetin ya da hadisin tamamını ya da bir kısmını alıntı yoluyla kullanmak şeklinde tanımlanabilir. Hadislerden yapılan iktibâslara tenvîr de denir. İktibâsta genellikle yapılan alıntının kaynağı belirtilmez.
20.Soru
Kınalızâde Ali Çelebi’nin her beyti ayrı dilde (Türkçe, Arapça ve Farsça) yazdığı na‘tı, aşağıdakilerden hangisine örnektir?
Mülemma |
Tazmîn |
Sihr-i helâl |
Lügaz |
İktibâs |
Telmî’: Telmî’, bir şairin Türkçe şiirinin bazı mısralarını ya da mısraların bir kısmını Arapça veya Farsça olarak söylemesidir. Şiirde bulunan Arapça veya Farsça mısralar bir başka şaire ait olmamalıdır. Aksi taktirde yapılan işlem telmî’ değil tazmîn olur. Telmî’e ilk önce İranlılar yazdıkları Farsça şiirlere Arapça mısra ve beyitler ekleyerek başlamışlar, daha sonra Türk şairleri de onlara uyarak Türkçe şiirlerinin içinde yine kendilerine ait Arapça, Farsça mısra, mısra parçası ya da beyitlere yer vermişlerdir. Bu şiirlere mülemma denir. İslam Ansiklopedisi' nden alıntılanmış olan bu örnekte de mülemma sanatı kullanılmıştır (Bkz. https://islamansiklopedisi.org.tr/mulemma). Doğru cevap A' dır.
-
- 1.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 2.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 3.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 4.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 5.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 6.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 7.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 8.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 9.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 10.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 11.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 12.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 13.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 14.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 15.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 16.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 17.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 18.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 19.SORU ÇÖZÜLMEDİ
- 20.SORU ÇÖZÜLMEDİ