Yaş kavramı, biyolojik ve kronolojik yaş olarak ikiye ayrılır. Kronolojik yaş tüm insanlarda aynı olduğu hâlde biyolojik yaş bireylere göre değişir.
• Kronolojik yaş: Doğumdan başlayarak içinde bulunulan zamana kadar geçen yılların toplamıdır.
• Biyolojik yaş: Yaşlanmaya bağlı olarak insan vücudunun yapı ve fonksiyonlarında meydana gelen değişikliklerdir.

"Yaşlı bireyin kendi evinden başka bir eve veya kuruma taşınması", "Bakım verenin kendi hayatındaki düzenlemeler nedeniyle öfkelenmesi", "Bakıcının iletişim sorunları nedeniyle bakım verimliliğinin düşmesi", "Yaşlı bireyin fiziksel, duygusal, ekonomik istismara maruz kalması" şıklarında yer alan ifadeler yaşlı bireylerin başka birinin bakımına ihtiyaç duyması sonucu karşılaşılabilecek durumlardır. Bununla birlikte "Uzun süre yatakta yatma sonucu komplikasyon gelişme riskinin artması" şıkkında yer alan durum ise ortaya çıkabilecek fizyolojik değişikliklerin yaratığı bir sonuçtur.

Farklı nedenlerle eklemlerin belli bir pozisyonda uzun süre kalmasına bağlı olarak, sınırlı ya da kaybolmuş hareket, kontraktür olarak tanımlanır. 

A, B, C, E şıklarında yer alan durumlar kronik ağrının tedavi edilmemesi durumunda ortaya çıkabilecek sorunlar arasındadır. Ancak fibromiyalji ağrıya neden olan bir hastalıktır.

Yaşlanma, kronik hastalıklar, artan yeti yitimi ve başkalarına daha fazla bağımlılıkla ilişkili olduğundan, yaşam süresinin uzamasıyla birlikte yaşamın kaliteli yaşanması da önem kazanmıştır. Dünya Sağlık Örgütü ise yaşam kalitesini, “Bireylerin içinde yaşadıkları kütür ve değerler sistemi içinde; amaçları, beklentileri, standartları ve kaygıları açısından, yaşamdaki pozisyonları algılaması” olarak tanımlamaktadır. Yaşlıların yaşam kalitesine yönelik yapılmış çalışmalara bakıldığında, yaşam kalitesini etkileyen faktörler;

• Günlük yaşam aktivitelerinde yardıma muhtaç olmak

• İleri yaş

• Cinsiyet

• Medeni durum

• Uyku problemleri

• Özürlülük

• Fonksiyonel kısıtlılıkları

• Kötü sağlık durumu

• Çoklu ilaç kullanımı

• Sosyal güvencenin varlığı/yokluğu

• Kişinin yaşadığı ortam

• Yorgunluk• Depresyon

• Ek hastalık varlığı olarak sıralanabilir. 

Yaşlı birey değerlendirilirken multidisipliner bir ekip oluşturulmalı ekibin merkezin-de yaşlı olmalıdır. Yaşlı bireyin bakımı planlanırken normal fizyolojik değişiklikler gözönünde tutularak fizyolojik, sosyoekonomik ve psikolojik değerlendirmeleri yapılmalı,genel ve özel bakım gereksinimleri saptanmalıdır. Bu amaçla yaşlı bireyin;

• Sağlık/tıbbi tedavi öyküsü,

• Sistemlere ilişkin fonksiyonel durumu ve kayıpları,

• Günlük yaşam aktivitelerini yerine getirme düzeyi/ yeterliliği,

• Fiziksel/ hareket etme kapasitesi,

• Bilişsel, zihinsel ve psikolojik durumu,

• Sosyal durumu değerlendirilmelidir

Ağrı yaşlıların %70-80’inde hissedilmektedir. Ağrı sonucunda aktivite katılımında azalmalar gözlenir. Ağrının algılanması ve tanımlanması kişiden kişiye değişiklik gösterir. Yaşlanma ile oluşan anatomik ve nörokimyasal değişiklikler de ağrı algısını değiştirebilir. Bununla birlikte ağrı yakınması yaşlılarda sıklıkla karşılaşılan bir sağlık sorunu olmasına rağmen yaşlılığın doğal bir parçası değildir.

Akut ağrı koruyucudur. Genellikle bir hastalık veya yaralanmanın sonucudur. Doku hasarı olduğu durumlarda uyarıcı ve yaşamı kurtaran önemi vardır.

Duyu-sinir işitme kaybı olan yaşlılar için çevredeki sesleri işitmenin yanı sıra, sesleri anlamlandırmada sorunlar yaşanması, günlük yaşam sırasında bağımsız şekilde işlevleri sürdürmeyi güçleştirmektedir. 

Yaşlanma genetik, çevresel faktörler, yaşam tarzı, beslenme şekli, kronik hastalıklar ve bedenimizin bu hastalıklarla başa çıkma becerisine göre bireysel farklılıklar gösterir.

Hipotermi için risk 65 yaşla birlikte gelişmektedir. Soğuğa reaksiyon olarak titreme göstermeyen, hormonal sistem bozukluğu olan ve ampute kişiler risk grubudur, bu durumda doğru cevap psikoz tedavisi için ilaç kullanan kişilerdir. 

Bireyin omurgalardan öne doğru eğik, dizlerde ve bacaklarda bükülme eğilimi Fleksiyon Postürü olarak tanımlanır. 

Parkinson hastalığı nörolojik, cushing sendromu hormanal, bronşit astım özel, akut viral hepatit ise viral enfeksiyonlara ilişkin faktörler arasında sayılmaktadır. Karaciğer hastalıkları ise beslenme faktörlerinden birisidir. 

Peristaltik hareket; iç organlarda sürekli devam eden, ritmik, kasılma gevşeme hareketidir.

Kronik ağrının fizyolojik, psikolojik ve sosyal etkileri bulunmaktadır. Bu etkiler;

• Fazla miktarda ilaç kullanımı
• Kilo kaybı veya kilo alma
• İlaç kullanımına bağlı komplikasyonların oluşması
• Uyku bozuklukları
• Hareket bozuklukları
• Fonksiyonellikte kısıtlanma
• Sosyal izolasyon
• İletişim problemleri
• Depresyondur.

Ağrı, kişinin hafızasına, beklentilerine ve duygusal yapısına göre değişiklikler gösteren, hoş olmayan duyusal bir deneyim olarak tanımlanabilir. Ağrı duyusu, nosiseptif ağrı veya nöropatik ağrı olarak meydana gelebilir. Nosiseptif ağrı, ağrı resöpterlerinin uyarılması sonucu oluşurken nöropatik ağrı, periferik ve santral sinir sisteminin patolojisinden kaynaklanır.