KDV merkezi hükümetin vergi kaynağıdır. 

 Verilen tanım taşıma kapasitesine aittir.

Nüfus yoğunluğu ve ulaşım ağındaki farklılıklar bölgesel dengesizliklere yol açmaktadır. Gerek işgücü gerekse yatırımcılar iş fırsatlarının daha fazla olması ve mal dağıtımının daha kolay olması nedeniyle nüfusun yoğun olduğu ve ulaşım ağının sağlam olduğu bölgeleri tercih etmektedir. Bu da bir kısır döngüye neden olmaktadır. 

2000 yılında uygulamaya konulan ve günümüze dek uygulanan IMF istikrar programı ve Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı ise ekonomik kalkınma ve sosyal amaçtan uzaktır. Bu projelerin hedefi, ekonomik istikrarın sağlanması, enflasyonun baskılanması ve borç yönetim sisteminin oluşturulması idi. Bu durumda ister istemez ekonomik kalkınma ve sosyal projeler arka plana atılmış ve ekonomik istikrar ön plana çıkmıştır.

Milli güvenlik, adalet, diplomasi gibi birtakım hizmetler tüm topluma ve ülkeye yönelik yararlar sağlamaktadır. Bu bağlamda söz konusu hizmetlerin merkezi yönetim tarafından görülmesi gerektiği söylenebilir. 

Çevre, bütün canlıların yaşamlarını sürdürdükleri, toprak, hava ve su ile bir bütünlük arz eden dış ortamdır. Taşıma kapasitesi, çevrenin insan faaliyetlerine bağlı olarak doğallığını koruyabilme durumudur. 

Gelir dağılımı türleri genelde 4 grupta toplanabilir. Bunlar; bireysel gelir dağılımı, sektörel gelir dağılımı, fonksiyonel gelir dağılımı, bölgesel gelir dağılımıdır. 

Yukarıda verilen bilgilerin hepsi çevre sorunları arasında yer aldığından doğru cevap A’dır.

 Bireyin belirli bir dönem içinde elde ettiği ekonomik değerler akım gelir olarak adlandırılır. Akım gelir ücret, faiz geliri vs gibi faktör gelirleri ile faktör dışı gelirlerden oluşur.

Gelir dağılımı sorunlarıyla mücadelede en etkili araçlar kamu gelirleri ve kamu harcama programlarıdır. Kamu gelirleri içerisinde ise vergiler önemli bir politika aracıdır. Doğru cevap C seçeneğidir.

Bireylerin refah fonksiyonları arasında karşılıklı ­ilişki­ yoksa Pareto kuralı uygulanamaz. Bu durumda Hicks-Kaldor telafi­ kuralı devreye girer. H­icks-Kaldor telafi­ kuralına göre, bir kes­imi­n refahı kısılırken d­iğer­ini­n yükselmesi­ ancak uygulama sonucunda sağlanan refah yükselişinin, oluşturulan refah kısıntısından yüksek, hi­ç değ­ilse eşi­t olması koşuluyla meşrulaştırılabi­li­r. 

Tanımı yapılan teşviktir.

 Küresel ekonomik gelişmelerden pay alabilmek için, ülkeye sermaye çekmek amacıyla vergi yapılarının ve kurumsal yapının yeniden düzenlenmesi, uluslararası ekonomik etkinlik açısından kaçınılmaz hâle gelmektedir. Diğer taraftan, bu hızlı gelişmeye karşılık, ulusal sınırlar içerisinde küreselleşmeden zarar gören kesimlerin kayıplarının telafi edilmesi gerekmektedir. Maliye yazınında birincisi etkinlik, ikincisi ise telafi hipotezi olarak anılmaktadır. .

Hakim gücün merkezi yönetimde olduğu, ülke yönetiminin tek bir anayasa ile sağlandığı ve yasama organınca yapılan yasaların bütün ülkede uygulandığı siyasal sisteme üniter sistem denilmektedir. 

Örneğin, Türkiye’de başlıca yerel yönetim vergileri kapsamında; Emlak Vergisi, Çevre Temizlik Vergisi, İlan ve Reklam Vergisi, Eğlence Vergisi, Haberleşme Vergisi, Elektrik ve Havagazı Tüketim Vergisi, Yangın Sigorta Vergisi gibi vergiler yer almaktadır. Doğru cevap D seçeneğidir.

Bölgesel dengesizlikler değişik nedenlere bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Bu dengesizliklerin ortaya çıkışında bölgeler arasındaki coğrafi, tarihsel, kültürel, ekonomik ve sosyal farklılıklar belirleyici olmaktadır. Bölgeler arası mekansal farklılıklar ise bölgesel düzensizliği ortaya çıkaran faktörlerden biri değildir. 

Gelirin tarım, sanayi ve hizmet gibi sektörler arasında dağılımını esas alan gelir dağılım türü sektörel gelir dağılımıdır. 

Bölgeler arası iklim koşullarının farklı oluşu, yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin bölgeler itibarıyla farklılıklar göstermesi, söz konusu bölgenin ulaşım ağındaki yeri ve önemi gibi nedenler bölgesel dengesizlikleri ortaya çıkaran coğrafi nedenler olarak belirtilebilir. Kültürel miras ve altyapı ise tarihsel ve kültürel nedenlerden biridir. 

Klasik ve neo-klasik ekonomistlerin fazla uğraşmadığı gelir dağılımı konusu, vergilemede sosyal işlev konusunu gündeme getirmiş olan Wagner ile kamu ekonomisi alanına girmiş ve günümüzde de temel kamusal işlevler arasında yerini almıştır.

Tam eşitlik doğrusu üzerinde hane halkı yüzdeleri ile gelir yüzdeleri eşittir. Eşitsizlik alanı, tam eşitlik doğrusu ile gerçek gelir dağılımı eğrisi arasındaki alan ile gösterilir. Eşitsizlik hattı üzerinde nüfus yüzdesi artışı hızı karşısında gelir yüzdesi artış hızı daha yavaştır. Lorenz eğrisi ile elde edilen görüntü matematiksel oran olarak da ifade edilebilir. Gelir dağılımı düzeldikçe eşitsizlik alanı küçülür, gelir dağılımı bozuldukça alan büyür.