Kurumlar vergisi belli bir dönemdeki ekonomik faaliyetleri nedeniyle gelir elde eden kurumların toplam safi kazançları üzerinden alınan genel nitelikli objektif dolaysız bir vergidir. Gelir üzerinden alınan vergilerden gelir vergisi gerçek kişilerin; kurumlar vergisi ise genel olarak tüzel kişilerin gelirlerini vergilendirmektedir. Kurumlar vergisi ekonomik büyümenin ana belirleyicilerinden olan ticari kurumları kapsadığından ekonomik büyüme üzerinde doğrudan etkili bir vergidir.

Ticari kazancın gerçek usulde tespitinde özellik gösteren  durumlar şunlardır:

• Kurumların Zirai Faaliyetle Uğraşması
• Kurumların Yıllara Yaygın İnşaat ve Onarım İşi Yapması
• Dar Mükellef Kurumların Ana Merkeze Mal Göndermesi
• Dar Mükellef Kurumların Ticari Kazanç Dışında Kalan Kazançlarının Tespit Usulü

Doğru cevap A'dır çünkü bu maddeler arasında bulunmamaktadır.

Ülkemizde hâlen yürürlükte bulunan Gelir Vergisi Kanunu 1.1.1961 tarihinden beri uygulanmaktadır.

Geçmiş yılların beyannamelerinde yer alan mali zararlar; 5 yıldan fazla nakledilmemek şartıyla izlenen yılların kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde indirim konusu yapılabilir.

Doğru cevap D'dir.

Diğer şıklardaki ifadelerin doğrusu şu şekildedir:

A: Hasılatın, vergiye tabi gelir olarak dikkate alınabilmesi için, tahsil edilmiş olması şart değildir. 

B: yapılan bir giderin hasılattan indirilebilmesi için de bu giderin ödenmiş olması şart değildir.

C: Ticari kazanç, bir hesap dönemi içinde (genel itibarıyla 1 Ocak ila 31 Aralık tarihleri arasında) elde edilen hasılat ile yapılan giderler arasındaki farktır.

E: Gayrimenkuller ve tesisat gibi amortismana tabi olan kıymetler işletme hesabına intikal ettirilmez.

Doğru cevap E'dir çünkü o cümlenin doğrusu "Özellikle beyana dayanan vergilerde matrahın tespitinde en önemli rol mükelleflerindir" olmalıdır.

Hesap dönemi sonundaki emtia mevcudunun değeri hasılata, dönem başındaki emtia mevcudunun değeri ise giderlere ilave olunur.

Tazminat gelirleri yıllık beyannamede indirim olarak gösterilemez

Yabancı ulaştırma kurumları Türkiye’de ister ticari kazanç isterse arızi ticari kazanç elde etmiş olsunlar, bu kazançlarını elde etmek için yapmış oldukları fiili^ (gerçek) giderleri hasılattan düşememektedirler.

GVK’nin 15. maddesinde diplomat muaflığı düzenlenmiş olup, buna göre yabancı devletlerin Türkiye’de bulunan elçi, maslahatgüzar ve konsolosları (Fahri konsoloslar hariç) ile elçilik ve konsolosluklara mensup olan ve o memleketin uyrukluğunda bulunan memurları, Türkiye’de resmîbir göreve memur edilenler bu sıfatlarından dolayı ve karşılıklı olmak şartıyla gelir vergisinden muaftırlar. Bu muaflığın menkul sermaye iradı üzerinden tevkif suretiyle alınan vergiye etkisi bulunmamaktadır. Cevabımız C seçeneğidir.

İktisadi işletme işletiyorsa kurumlar vergisi öder. Cevap B dir.

Türk Ticaret Kanunu’nda anonim şirketin tanımı yapılmış ve tabi olması gereken esaslar belirtilmiştir. Buna göre anonim şirket; Sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan, borçlarından dolayı yalnız malvarlığıyla sorumlu bulunan şirkettir (Türk Ticaret Kanunu (TTK.) md. 329).

Dar mükellef kurumlar için ticari veya zirai kazanca dahil olup olmadı­ğına bakılmaksızın telif, imtiyaz, ihtira, iş­letme, ticaret unvanı, marka ve benzeri gayri maddi hakların satış, devir ve temliki kar­şılığında nakden veya hesaben ödenen veya tahakkuk ettirilen bedeller vergi kesintisine tabidir. Dar mükellef X şirketine 10 Ağustos 2019 tarihinde yapılan söz konusu ödemeye ait yapılan vergi kesintisi muhtasar beyanname ile 1-23 Eylül 2019 tarihleri arasında (VUK sirkülerine göre 1-26  Eylül 2019 tarihleri arasında) beyan edilmesi gerekmektedir.

Alım işleminde; emsallere uygun fiyat > fiili işlem bedeli, olması durumunda emsallere aykırı fiyattan bahsedebilmek olası değildir.

Kurumlar vergisi matrahının belirlenmesinde ise 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun (GVK’nin) ticari kazançlar hakkındaki hükümlerine uyulur.

Şirketin tasfiye işlemlerini tasfiye memurları yürütür. Tasfiye memurları tasfiye dönemindeki vergilendirme işlemlerinden ve şirketin vergilerinin ödenmesinden sorumludurlar. III no'lu önerme yanlıştır. Doğru cevap C'dir.

Türkiye’de kurumların gerçek kişilerden ayrı olarak vergilendirilmesi 1950 yılında Alman Kurumlar Vergisi Kanunu’ndan yararlanılarak hazırlanan 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu (KVK) ile olmuştur. Böylece 1950 yılında gerçekleştirilen reformun bir parçası olarak 03.06.1949 tarih 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu kabul edilerek, 01.01.1950 tarihinde itibaren yürürlüğe konmuş ve uygulanmaya başlanmıştır.

130.000- 100.000= 30.000

Doğru cevap C'dir.

KEYK unsurunun Türkiye’deki ticari kazanca dahil edilerek vergilendirilebilmesi için aşağıda yer alan şartların tamamının aynı anda sağlanması gerekmektedir:

• İştirak edilen şirketin yurt dışı mukimi yani yabancı kurum olması,
• İştirak eden kurumun da tam mükellef kurum olması,
• Tam mükellef gerçek kişi ve kurumların, iştirak ettikleri yabancı şirketlerin, doğrudan veya dolaylı olarak ayrı ayrı ya da birlikte sermayesinin veya kar payının veya oy kullanma hakkının en az % 50’sine sahip olması,
• İştirak edilen yabancı şirketin ilgili yıldaki toplam gayrisafi hasılatının % 25 veya fazlasının faaliyet ile orantılı (yeterli) sermaye, organizasyon ve eleman istihdamı suretiyle yürütülen ticari, zirai veya serbest meslek faaliyeti (aktif nitelikli gelirler) dışındaki faiz, kâr payı, kira, lisans ücreti, menkul kıymet satış geliri gibi pasif nitelikli gelirlerden oluşması,
• Yurt dışındaki iştirakin ticari bilanço kârı üzerinden % 10’dan az oranda gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması,
• Yurt dışında kurulu iştirakin ilgili yıldaki toplam gayrisafi hasılatının 100.000 TL karşılığı yabancı parayı geçmesi.

Doğru cevap A'dır.