ACİL DURUM VE AFET FARKINDALIK EĞİTİMİ - Ünite 1: Farkındalık, Afet Yönetimi ve Farkındalık Araştırmaları Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 1: Farkındalık, Afet Yönetimi ve Farkındalık Araştırmaları

Giriş

Bulunduğu coğrafyanın özelliklerinden dolayı Türkiye, deprem, sel, heyelan, çığ, yangın gibi doğal ve insan kaynaklı birçok afetin yol açtığı can kayıpları bakımından dünyada en riskli ülkelerden biridir.

Afetlerin ortaya çıkardığı fiziksel ve ekonomik etkiler, ülkelerin kısa, orta ve uzun vadeli ekonomik büyümesini etkilemekte ve bu durum özellikle sürdürülebilir kalkınma açısından çok önemlidir.

Ülkemizde, afetlerde mal ve özellikle can kayıplarına ve yaralanmalara neden olan faktörlerin arasında yapısal faktörler kadar yapısal olmayan faktörler de önemli rol oynamaktadır. Yapısal faktörlerin başında binaların sağlamlığı, kullanılan malzemenin yeterliği ve konumlandırıldığı yer vb. durumlar aklımıza gelirken yapısal olmayan faktörlerin başında afet farkındalığı ve bilinç düzeyi aklımıza gelmektedir. Yapısal olmayan faktörlerden kaynaklanan kayıpları azaltmak ve tüm yurdumuzu afetlere dirençli bir toplum haline getirmek bir toplumun öncelikli hedeflerinden biri olmalıdır. Bu amaçla, önlem alma ve zarar azaltma kültürünü kurumlarımızda ve toplum içinde geliştirmek, eğitim faaliyetlerini hızlandırmak, modern teknoloji ve iletişim imkânlarından yararlanmak, yerel, bölgesel ve uluslararası ölçekte işbirliklerini geliştirmek için gerekli tüm adımlar atılmalıdır.

Söz konusu afetlerin toplum tarafından nasıl algılandığını anlayabilmek, yapılacak hazırlıklara yön veren çok önemli bir unsurdur. Bu kapsamda, toplumsal bilinçlendirmeyi geliştirme ve farkındalık artırmaya yönelik yapılacak çalışmalar, afetlere karşı daha hazır ve afet sonrasında daha iyi koordine olabilen bir yapıya ulaşmak için tüm paydaşlara önemli sorumluluklar yüklemektedir.

Ülkemizde bu bağlamda atılan en önemli adımlardan biri de Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığına bağlı Afet ve Acil Durum Başkanlığınca (AFAD) gerçekleştirilen “Afete Hazır Türkiye Projesi”dir.

Bu bilinçlendirme ve eğitim seferberliği projesi;

  • Afete Hazır Aile
  • Afete Hazır Okul
  • Afete Hazır İşyeri
  • Afete Hazır Gönüllü Gençler

kampanyalarından oluşmaktadır.

Afet farkındalığı ve afete hazırlıklı olma seviyesi yeterli düzeye ulaşmış toplumlarda, afetlerin yaratacağı kayıpları önlemek için, örgütsel ve sistematik çözümler üretmek mümkün olmaktadır. Her türlü çözüm, tüm toplum kesimlerinin afetler konusunda eğitimden geçirilmesi ile anlam kazanacaktır. Farkındalık ve hazırlıklı olma seviyesinin tatmin edici bir düzeye ulaşması ve doğa olaylarının “afet” ya da “felaket” haline gelmeden göğüslenmesi, ancak eğitim yoluyla mümkün olabilecektir.

Farkındalık Kavramı

Farkındalık, “bilinç” ile ilişkilendirilen bir kavram olarak genellikle insanla ve özellikle de psikolojik anlamda gelişmiş, olgunlaşmış insanla özdeşleştirilmiştir. “Psikolojik bilinç”, kişinin kendi yaşantı ve davranışlarının nedenlerini anlayabilmek amacıyla, duygu, düşünce ve davranışları arasındaki ilişkileri fark edebilme, kendine bakabilme, kendini inceleyebilme ve kendi üzerinde düşünebilme yeteneği olarak kabul edilmektedir. Farkındalık , kişilerin kendi tutum ve davranışlarının ne ölçüde farkında olduklarını belirtmek için kullanılır.

Bireyin mekânı kendi içsel dünyasına göre algılaması sonucu çevresine yönelik farkındalık oluşturması olağan bir durumdur. Bireylerin bakış açıları, durum veya olaylar karşısında nasıl hissedeceğini ve nasıl tepki vereceğini etkilemektedir. Kişinin çevreyi ve doğayı algılayış biçimi çevresine yönelik duyuşsal farkındalık geliştirmesini doğrudan etkileyebilir.

Tutum , bireyin bir durum, olay ya da olgu (bir eşya, bir durum, bir olay, bir birey ya da bireyler grubu) karşısında ortaya koyması beklenen olumlu ya da olumsuz değerleme, olası davranış biçimi veya tepki olarak tanımlanabilir. Tutumlar, insanın bir şey hakkında ne hissettiğini ifade eder.

Davranış , bireyin yapabileceği her şey olarak tanımlanabilir. Davranış bir organizmada yer alan ve organizma tarafından yapıldığı görülen (konuşmak, yürümek, televizyon seyretmek, yemek, okumak) ve görülmeyen (düşünme, hissetme, sevilme, üzülme, hatırlama, unutma, öğrenme, rüya gibi) iç yaşantılar eylemleridir.

Tutum-davranış ilişkisini etkileyen faktörlerden biride farkındalıktır. Yapılan araştırmalar yüksek farkındalığın tutum-davranış ilişkisini güçlendirdiğini göstermektedir. Farkındalık tutumlara ulaşmayı kolaylaştırdığı gibi farkındalığımız yüksek olduğunda herhangi bir konudaki tutumumuzun ne olduğunu daha iyi bilir ve tutumlar belleğe daha kolay çağrılarak davranışlarımız daha kolay etkilenir. Afetler ve acil durumlara ilişkin farkındalık oluşturma da özünde afetlere karşı tutum geliştirme ve ona göre davranış biçimi oluşturma bağlamında değerlendirilmelidir. Tutum ve davranış oluşması açısından da bilgi düzeyinin yeterli seviyeye gelmesi sürecin daha istendik düzeyde gerçekleşmesi açısından önemlidir.

Afetler ve Afet Yönetimi

Son yüzyılda afetler hayatımızın bir parçası haline gelmiştir. Bu durumu geçen yüzyılda meydana gelen bölgesel savaşlar, ağır ekonomik krizler, terör olayları, büyük toplumsal hareketler, göç hareketleri gibi insan kaynaklı nedenler ve doğanın en büyük yıkıcı gücünü oluşturan depremler, sel ve kasırga felaketleri, büyük yangınlar, gelişen teknolojiden kaynaklı çevre felaketleri gibi nedenler oluşturmaktadır.

İnsanlar için fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplara neden olan, normal yaşamı durdurarak veya kesintiye uğratarak toplumları etkileyen ve yerel imkânlar ile baş edilemeyen her türlü doğal, teknolojik veya insan kaynaklı tüm olaylar afet olarak tanımlanabilir.

Doğal tehlikeler genelde önlenemez olarak düşünülürken, bu tehlikelerin afete dönüşmesi ancak ilgili toplulukların baş edebilme mekanizmaları aşıldığında ve bu toplulukların afetlerin etkilerini yönetmeleri mümkün olmadığında ortaya çıkmaktadır. Öte yandan, insan yapımı tehlikeler ve bu tehlikelerin oluşturduğu riskler ise eğer olayların temelindeki nedenler bilinebilir ve uygun sakınım yaklaşımları uygulanabilirse önlenebilirdir.

Bu amaçla Türkiye Cumhuriyeti afet yönetim sisteminde ve teşkilatında 2009 yılında bir değişikliğe gitmiştir. Bu yeni anlayış çerçevesinde, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) afet ve acil durum safhasının bir bütün olarak ele alınması ve doğal afetler yanında, teknolojik afetler gibi insan kaynaklı afetlerin de risklerinin minimuma indirilmesi amacıyla 2009 yılında kurulmuştur. Böylelikle, “kriz yönetimi” anlayışından “bütünleşik afet yönetimi” anlayışına geçilmiştir.

Afet yönetimi süreci

  • Azaltma/Sakınım
  • Hazırlıklı olma
  • Tepki
  • İyileşme aşamalarından oluşmaktadır.

Afet yönetiminde verilecek eğitimler ve yapılacak tatbikatlar, bu aşamalar bağlamında profesyonel veya yönetici seviyesinde çalışanlar için “Afet Yönetimi Eğitimi”; halk için ise “Afet Bilinci Eğitimi” olarak ikiye ayrılarak incelenmelidir.

Türkiye, Afet Farkındalığı ve Afetlere Hazırlık Araştırması

AFAD “Afete Hazır Türkiye Projesi” kapsamında yapılan faaliyetlerin başarısını değerlendirmek ve halkımızın afetler konusundaki farkındalık ve hazırlık seviyesini belirlemek amacıyla Türkiye’de şimdiye kadar yapılan en kapsamlı “Afet Farkındalığı ve Afetlere Hazırlık Araştırması”nı Mart 2014’te tamamlamıştır. Bu araştırmaya göre aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır.

  • Araştırmaya 2.054’ü erkek ve 1.984’ü kadın olmak üzere 4038 bireyin katılmıştır.
  • Araştırmaya katılanların 1455’i çalışmakta 1199’u ev hanımı 622’si emekli ve 762’si de çalışmamaktadır.
  • Araştırmaya katılanların 913’ü doğrudan bir afete maruz kalmışken 3109’u ise doğrudan bir afete maruz kalmadıklarını belirtmişlerdir.
  • Doğrudan bir afete maruz kaldığını belirten katılımcıların yaklaşık yüzde 65’i yaşadığı afetin kendisini, afet konusunda bilinçlendirdiğini ifade ederken, yüzde 19’u da yaşadığı afetin afet bilinçlenmesi konusunda katkısı olmadığını belirtmiştir.
  • Araştırmaya katılanların yüzde 35’i kendilerini afet konusunda bilinçli ve yüzde 65 gibi çok büyük bir oranının ise ya bilinçli olmadığı ya da kararsız kalarak olumsuza yakın oldukları belirlenmiştir.
  • Araştırmaya katılanların yüzde 78’i (3139 kişi) çok yaşadığı yerin kaçıncı dereceden deprem bölgesi olduğunu bilmemektedir.
  • Araştırmaya katılanların yüzde 91’i afet çalışmalarına katılmadığı tespit edilmiştir.
  • Araştırmaya katılanların yaklaşık yüzde 70’i herhangi bir afete karşı hazırlıksız olduğunu ifade etmiştir.
  • Araştırmaya katılanların yüzde 89’u herhangi bir afet eğitimi almadığı belirtmiştir.
  • Araştırmaya katılanların yaklaşık yüzde 95’i afete hazır yaşamayı önemsemektedirler.