ACİL DURUM VE AFET YÖNETİMİ PLANLARI - Ünite 3: Tehlike ve Risk Değerlendirmesi Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 3: Tehlike ve Risk Değerlendirmesi
Giriş
Tüm doğa ve teknolojik kaynaklı afetler için tehlike ve risk analizleri yapılarak elde edilen sonuçların mekânsal planlamalara yansıtılması gerekmektedir.
Aynı zamanda bu verilerden yararlanarak acil durum ve afet yönetimi ile ilgili planların gerçekçi bir şekilde hazırlanması sağlanmalıdır.
Afet zararlarını en aza indirebilmek ve uzun dönemli çalışmaları planlayabilmek için afet tehlikesine maruz kalabilecek yerlerin belirlenmesi ve haritalanması gerekir. Tehlike haritaları ülke planı, bölgesel plan, çevre düzeni planı, nazım imar planı, imar planı, afet ve acil durum yönetimi planı gibi çalışmalar için değişik ölçeklerde hazırlanabilir. Tehlike ve risk analizleri göz önüne alınarak hazırlanan planlar afet zararlarının azaltılması ve afet müdahale çalışmalarına büyük katkı sağlar. Tehlike analizi ile gerçekleşme olasılığı olan tehlikeler belirlenirken risk analizi ile de bu tehlikeler gerçekleştiğinde nasıl bir hasarın ortaya çıkabileceği belirlenmeye çalışılır.
Tehlike Analizi
Türkiye’nin her bölgesinin aynı özelliklere sahip olmaması, her yerin veya bölgenin kendine has özelliklerinin olması gibi birçok faktöre bağlı olarak her yer farklı afet ve acil durumlara meyilli olabilmektedir. Tehlike analizi yapılarak hangi bölgelerin ne tip afet veya acil durumlara meyilli olduğu veya bu yerlerde ne tip tehlikelerin gerçekleşme olasılığı olduğu tespit edilebilir. Türkiye genel olarak deprem, sel, çığ, heyelan, kuraklık, erozyon, orman yangını, iklim değişikliği gibi doğa kaynaklı tehlikelere maruz kalabilir. Doğa kaynaklı tehlikelerin yanı sıra teknoloji kaynaklı tehlikeler de ciddi bir tehdit unsurudur. Bunların yanı sıra afet boyutuna ulaşmamış veya ulaşma ihtimali olmayan birçok tehlikeli durum da söz konusu olabilir.
Artan nüfus, çarpık kentleşme, iklim değişikliği, ekolojik ve çevresel bozulmalar, yanlış arazi uygulamaları gibi nedenlere bağlı olarak her geçen gün afet tehlikesi ve riski artmakta; bunlara bağlı olarak da afetlerin meydana getirmiş olduğu can, mal ve ekonomik kayıplarda önemli miktarda artış olmaktadır.
Acil durum ve afet yönetimi ile ilgili planlar hazırlanırken mutlaka tehlike analizi yapılmalı ve o bölgede gerçekleşme olasılığı olan tehlikeler belirlenmelidir.
Çoğu tehlike veya afetlerin oluşmasını engelleyemeyiz fakat bu tehlikelerin afete dönüşmesini engellemek mümkündür.
Tehlikenin kaynağı, büyüklüğü, oluş sıklığı, süresi ve olası etkileri ile ilgili bilgilerin toplanmasına yönelik çalışmalar, tehlike analizi olarak tanımlanır.
Tehlike nedir? Tehlike; belirli bir zaman veya coğrafyada ortaya çıkarak yaşamı tehdit eden, toplumun sosyoekonomik düzen ve etkinliklerine, doğal çevreye, doğal, tarihi ve kültürel kaynaklara zarar verme potansiyeli olan doğa, teknoloji ya da insandan kaynaklanan fiziki olay ve olgu şeklinde tanımlanmaktadır. Tehlike; insan yaşamının kaçınılmaz ve doğal bir parçasıdır aslında. Gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun yeryüzünde her türlü tehlikeden arınmış bir yerleşme, bölge veya ülke bulunmamaktadır. Ancak doğal, teknolojik veya insan kökenli tehlikelerin, afet boyutunda sonuçlar doğurup doğurmaması, toplulukların veya ülkelerin gelişmişlik düzeyi ve onlara karşı bir plan dahilinde almış oldukları önlemlerin düzeyi ile doğrudan ilintilidir.
Tehlikenin belirlenmesi: Tehlike analizi ile tehlikenin, büyüklük, oluş sıklığı, tekrarlanma süresi, etki alanı, olma olasılığı gibi fiziksel karakteristiklerinin tanımlanması beklenir. Acil durum ve afet yönetimi planları olası bütün tehlikeler dikkate alınarak hazırlanmalıdır.
Tehlike belirlenmesi çalışmaları yapılırken öncelikle, “Ne tür bir tehlike ile karşı karşıya kalınabileceği, bunun ne kadar sıklıkta meydana geldiği ve gelebileceği, hangi büyüklükte olabileceği” gibi soruların yanıtları aranmalıdır. Tehlikenin belirlenmesinde unutulmaması gereken en önemli faktör deprem, volkanik patlama gibi bazı doğa kaynaklı olayların tekrarlanma sürelerinin çok uzun olmasıdır. Tehlike; bulunulan yere, bölgeye veya ülkeye göre değişmektedir. Yani konuma bağımlıdır. Ayrıca aynı tehlikenin, büyüklüğü, oluş sıklığı, tekrarlanma süresi, olası etkileri de konuma bağlı olarak değişmektedir.
Kökeni ne olursa olsun, potansiyel bir tehlikenin belirlenebilmesi için aşağıdaki çalışmaların yapılması gerekir.
- Geçmişte meydana gelen afetler hakkında veri ve bilginin toplanması,
- Geçmişte yaşanan afetlerin doğurduğu sosyal, ekonomik ve psikolojik problemlerin neler olduğunun araştırılması,
- İnceleme alanı veya yakın çevresi için daha önceden hazırlanmış tehlike analizleri ve haritalarının olup olmadığının araştırılması ve bu konularla ilgili tüm bilgilerin toplanması,
- Afetlerin türüne göre hangi sıklıkta meydana geldiklerinin belirlenmesi,
- Tehlikenin kaynağı,
- Tehlikenin büyüklüğü,
- Oluş sıklığı,
- Süresi
- Tehlikenin nereleri ve nasıl etkileyebileceği yani olası etkileri veya olası şiddetinin belirlenmesi,
- Hangi türdeki ek veya zincirleme tehlikeler meydana gelebileceği,
- Olma olasılıkları,
- Tehlike haritasının hazırlanması
Tehlike belirleme çalışmalarını yapacak kişilerin, tehlikesi belirlenecek afet/tehlike türü hakkında uzman olması gerekir. Tehlike belirleme çalışmalarının ilk adımı olarak çalışma bölgesi ve yakın civarında geçmişte meydana gelmiş afet ve acil durumlar hakkında veri ve bilgilerin toplanması gerekir. Tehlikenin kaynağı ve oluşabileceği konumu belirlemek de son derece önemlidir. Tehlikenin hangi büyüklüklerde oluşabileceğinin de belirlenmesi gerekir. Çünkü tehlikenin etkisi büyüklükle doğru orantılıdır. Oluş sıklıkları tamamen geçmişte meydana gelmiş afet verilerinden ve bazı istatistiksel analizlerden yararlanarak belirlenir. Alınacak önlemleri belirlerken tehlikelerin gerçekleşme olasılıkları veya oluş sıklıkları oldukça önemli olmaktadır.
Tehlikelerin etkili olabileceği süreler, dönemlere veya mevsimlere bağlı olarak değişebilir. Ayrıca tehlikenin türüne bağlı olarak ani veya yavaş gelişen tehlikeler de olabilir. Bu açıdan tehlikenin ortaya çıkma süresi de önemlidir. Tehlike haritaları ise tehlikenin olası etkileri ve olma olasılığı çalışmalarına bağlı olarak birçok nokta için hesaplanan değerlerin topoğrafik haritalar üzerine aktarılması ve aynı değere sahip noktaların birleştirilmesi ile hazırlanır.
Doğa, insan ve teknoloji kaynaklı tehlikelerin muhtemel yaygınlık ve şiddet derecelerini ortaya koymak için belirli kriterlere göre hazırlanmış haritalar tehlike haritası olarak tanımlanır. Türkiye ölçeğinde deprem tehlikesini gösteren haritalar Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası şeklinde isimlendirilmektedir. Sel tehlike haritaları ise Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanmaktadır. Sel, deprem veya diğer tehlikeler için çalışmanın boyutu ve amacına göre bu haritaların değişik ölçeklerde hazırlanması gerekir. Tehlikenin belirlenmesi çalışmaları acil durum ve afet yönetimi planlarının dışında başka birçok amaç içinde hazırlanmakta ve bu haritalar birçok çalışmanın temelini oluşturmaktadır.
Zarar Görebilirlik
Tehlikenin gerçekleşmesi halinde neden olabileceği risklerin yani hasarların belirlenebilmesi için; hangi varlıkların ne tür tehlikelere maruz kalacağı ve ne şiddette etkilenebileceği ve tehlikenin gerçekleşmesi halinde bu varlıkların mevcut durumları ile hangi oranda zarara uğrayabileceklerinin yani “zarar görebilirliklerinin” tahmin edilmesi gerekir.
Zarar görebilirlik kavramı; “bir toplumun, bir yapının veya hizmetin, tehlike oluştuğunda görebileceği hasar veya zararın olası ölçüsü” olarak tanımlanmaktadır.
Zarar görebilirlik çeşitleri: Zarar görebilirlik kavramı
- Fiziksel zarar görebilirlik,
- Sosyal zarar görebilirlik,
- Ekonomik zarar görebilirlik, şeklinde üçe ayrılır.
Fiziksel zarar görebilirlik: İnsan eliyle oluşturulmuş yapı, alt yapı, çevre, tarım, sanayi, üretim vb. gibi fiziksel unsurların zarar görebilirlikleri ile insan topluluklarının fiziksel kapasitelerini kapsar.
Sosyal zarar görebilirlik: Toplumların nüfus yoğunluğu, yaş ve cinsiyet oranları, bilgi ve eğitim düzeyi gibi nüfus ve eğitimle ilgili faktörleri içerir.
Ekonomik zarar görebilirlik: Bu kavram; toplulukların ekonomik olarak yaşamlarını nasıl düzenledikleri, geçimlerini sağlama imkânları ile kapasitelerinin nasıl olduğu gibi faktörleri içermektedir. Bir tehlikenin afet sonucunu doğurması, tehlikenin büyüklüğü kadar zarar görebilirliğin büyüklüğüne de bağlıdır. Bu nedenle olay öncesinde önlenmesi mümkün olmayan doğa ve teknoloji kaynaklı afetler için zarar azaltma strateji ve eylem planları hazırlanmakta ve bunların tavizsiz bir şekilde uygulanması ile de zarar görebilirlikleri azaltılmaya çalışılmaktadır.
Zarar görebilirliğe etki eden faktörler: İnsan topluluklarını ve yerleşim birimlerini zarar görebilir hâle getiren ana faktörler;
- Yoksulluk ve az gelişmişlik,
- Hızlı nüfus artışı,
- Hızlı ve denetimsiz kentleşme ve sanayileşme,
- Ormanların ve çevrenin tahribi,
- Bilgisizlik, bilinçsizlik ve eğitim eksikliği,
- Yaşam tarzında meydana gelen büyük değişimler,
- Savaşlar ve sivil kargaşalardır.
Risk Analizi
Afet terminolojisinde çok sık kullanılan ve genellikle çok karıştırılan terimlerden birisi de risk veya kayıp olasılığıdır. Risk, bir olayın doğurduğu olumsuz sonuçların toplamıdır. Bu olumsuz sonuçların neler olabileceği ise risk analizleri ile belirlenmeye çalışılır.
Risk nedir?: Risk, bir olayın belirli koşul ve ortamlarda doğurabileceği can, mal, ekonomik ve çevresel gibi değerlerin/varlıkların kaybının gerçekleşme olasılığı olarak tanımlanmaktadır. Risk; gelecekteki belirli bir zaman içerisinde oluşma olasılığı bulunan bir tehlikeye, bu tehlikeye maruz varlıkların ve bunların zarar görebilirliklerine bağlı olarak, verebileceği zararları/kayıpları ifade etmektedir. Bir bölgede tehlikeye maruz değerler fazlaysa; yani nüfus, yapı, ekonomik ve sosyal aktivite büyük ise tehlike veya etkilenme oranı aynı olan bir diğer bölgeye göre risk daha büyük olacaktır. Aynı şekilde varlıkların zarar görebilirlikleri ne kadar fazlaysa yine risk o oranda artacaktır. Yine bu şekilden anlaşılacağı gibi bir yörede insan ve insan aktiviteleri, yani varlık yoksa tehlike büyük olsa da risk sıfır olacaktır. Örneğin, hiçbir insanın yaşamadığı ve herhangi bir varlığın bulunmadığı bir yerde deprem tehlikesi olsa bile depremden etkilenecek veya hasar görecek herhangi bir varlık olmadığı için herhangi bir riskte söz konusu olmayacaktır. Yani herhangi bir yer için riskten bahsedebilmemiz için en azından bir tehlikenin ortaya çıkma olasılığının ve tehlikenin tehdidine maruz kalabilecek bir veya birden fazla varlığın olması, tehlikeye maruz varlıkların zarar görebilir olması gerekir.
Riskin belirlenmesi: Nüfus, tüm yapı ve alt yapılar, tarımsal kapasite ve stoklar, ekonomik ve sosyal değerler, çevre ile ilgili envanterin toplanması amacıyla yapılan çalışmalara da Tehlikeye Maruz Değerlerin saptanması için yapılan çalışmalar denir.
Zarar Görebilirlik Analizi ise bir toplumun, bir yapının veya hizmetin, tehlike oluştuğunda görebileceği hasar veya zararın olası ölçüsünün belirlenmesi amacıyla yapılır. Halkın ve karar vericilerin riski algılamaları ve önleyici ve zarar azaltıcı politika ve eylemleri uygulamaya başlaması, her zaman kolay olmamaktadır.
Kaynakların ve kapasitelerin sınırlı, günlük risklerinse çok büyük olduğu durumlarda; gelecekteki bir riski azaltmak amacıyla zaman ve kaynak ayırmak oldukça zor olmaktadır. Bütün bu zorluklara rağmen afet zararlarını minimuma indirebilmek için mutlaka risk azaltma çalışmalarının tavizsiz ve eksiksiz bir şekilde yapılması gerekir.
Tehlikeyi genel olarak yok edemediğimizi düşündüğümüzde riski azaltmanın en kolay yolu, zarar görebilirliği azaltmak olmaktadır. Aynı şekilde tehlikeli bölgelerden uzaklaşarak yani tehlikeye maruz kalabilecek varlıkları azaltarak da riski azaltabiliriz.