ADALET MESLEK ETİĞİ - Ünite 8: Adalet Personelinin Meslek Etiği Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 8: Adalet Personelinin Meslek Etiği
Ünite 8: Adalet Personelinin Meslek Etiği
Giriş
Adalet personelinin, kamu görevlisi olması itibariyle, kamu etiği çerçevesinde ve Kamu Görevlileri Etik Yönetmeliği uyarınca uyması gereken bazı ölçütlerin bulunduğunu bundan önceki ünitelerde görmüş bulunuyoruz. Bunun yanında bir önceki ünitede, münhasıran hâkimler için hazırlanmış, büyük oranda savcılar için de geçerli olan Bangolare Yargısal Davranış İlkeleri’ni ayrıntılı bir şekilde inceledik. HSYK’nin BYDİ’yi hâkim ve savcılara tavsiye etmiş olması, metnin Türk hukuk kültürü içerisindeki yerini önemli kılıyor. Bu konuda pek az örnekten birisi olan Adliye Personeli El Kitabı’nda da adalet personelinin etik yükümlülükleri BYDİ’ye bağlanarak şu ifadeler kullanılmıştır: “Adliye personelinin de [BYDİ’den] bağımsız oldukları düşünülemez. Adliye personeli sosyal alanda kurduğu ilişkilerde diğer memurlardan çok daha fazla sorumluluk taşımaktadırlar. Görev yaptığı il veya ilçede yaşayan vatandaşlarla, insanlarla özel yaşamında kurduğu ilişkilerde dikkatli davranmalı ve sınırlarını çok iyi belirlemelidirler. Aynı şekilde adliyeye gelen iş sahiplerine karşı tutumları da soruşturmanın gizliliğine veya mahkemenin tarafsızlığına gölge düşürür nitelikte olmamalıdır.” Eğer adalet personeline ilişkin meslek etiği bu noktada bırakılırsa adalet personeli hem ahlaki özne olarak görülmemiş hem de personelin adli süreçler içerisindeki gittikçe artan yeri göz ardı edilmiş olur.
Genel İlkeler
Judicial Integrity Group’un hazırladığı Mahkeme Personeli Davranış İlkeleri, tarafsızlığa ilişkin özel hükümler getirmemekte, ancak metnin giriş kısmında, adil yargılanma hakkının hayata geçirilebilmesi için, adalet personelinin tarafsızlığının temel bir nitelik olduğunu belirtmektedir. Adil yargılanma hakkının hayata geçirilebilmesi için, adalet personelinin tarafsızlığı temel bir niteliktir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 45. maddesinde, aynı kanunun hâkimin yasaklılığı ve reddi hükümlerine atıf yapılmış ve zabıt kâtibinin de bu hükümlerde sayılan hâllerde reddedilebileceği belirtilmiştir. Madde metninin ifadesiyle, “(1) Davada görevli zabıt kâtibi hakkında 34 ve 36 ncı maddelerde düzenlenen sebeplerden birisiyle ret talebinde bulunulabilir. (…) (2) Zabıt kâtibi 34 üncü maddedeki sebepleri bildirerek görevden çekinebilir.”
MADDE 34- (1) Hâkim, aşağıdaki hâllerde davaya bakamaz; talep olmasa bile çekinmek zorundadır:
a) Kendisine ait olan veya doğrudan doğruya ya da dolayısıyla ilgili olduğu davada.
b) Aralarında evlilik bağı kalksa bile eşinin davasında.
c) Kendisi veya eşinin altsoy veya üstsoyunun davasında. ç) Kendisi ile arasında evlatlık bağı bulunanın davasında. d) Üçüncü derece de dâhil olmak üzere kan veya kendisini oluşturan evlilik bağı kalksa dahi kayın hısımlığı bulunanların davasında.
d) Nişanlısının davasında.
e) İki taraftan birinin vekili, vasisi, kayyımı veya yasal danışmanı sıfatıyla hareket ettiği davada.
MADDE 36- (1) Hâkimin tarafsızlığından şüpheyi gerektiren önemli bir sebebin bulunması hâlinde, taraflardan biri hâkimi reddedebileceği gibi hâkim de bizzat çekilebilir. Özellikle aşağıdaki hâllerde, hâkimin reddi sebebinin varlığı kabul edilir:
a) Davada, iki taraftan birine öğüt vermiş ya da yol göstermiş olması.
b) Davada, iki taraftan birine veya üçüncü kişiye kanunen gerekmediği hâlde görüşünü açıklamış olması.
c) Davada, tanık veya bilirkişi olarak dinlenmiş veya hâkim ya da hakem sıfatıyla hareket etmiş olması.
d) ç) Davanın, dördüncü derece de dâhil yansoy hısımlarına ait olması.
e) Dava esnasında, iki taraftan birisi ile davası veya aralarında bir düşmanlık bulunması. Benzer bir düzenleme,
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda da yer almaktadır. Kanun’un 32. maddesine göre, hâkimin davaya bakamaması ve reddi hükümleri, zabıt kâtipleri için de uygulanır. İlgili maddeler:
Madde 22 – (1) Hâkim;
a) Suçtan kendisi zarar görmüşse,
b) Sonradan kalksa bile şüpheli, sanık veya mağ- dur ile aralarında evlilik, vesayet veya kayyımlık ilişkisi bulunmuşsa,
c) Şüpheli, sanık veya mağdurun kan veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyundan biri ise,
d) Şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında evlât edinme bağlantısı varsa,
e) Şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında üçüncü derece dâhil kan hısımlığı varsa,
f) Evlilik sona ermiş olsa bile, şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında ikinci derece dâhil kayın hısımlığı varsa,
g) Aynı davada Cumhuriyet savcılığı, adlî kolluk görevi, şüpheli veya sanık müdafiliği veya mağdur vekilliği yapmışsa,
h) Aynı davada tanık veya bilirkişi sıfatıyla dinlenmişse, Hâkimlik görevini yapamaz.
Madde 24 – (1) Hâkimin davaya bakamayacağı hâllerde reddi istenebileceği gibi, tarafsızlığını şüpheye düşürecek diğer sebeplerden dolayı da reddi istenebilir.
Mahkeme Personeli Davranış İlkeleri içerisinde yer almamakla birlikte yine başlangıç kısmında eşitlik ve istikamet ilkelerine yapılan atıf, adalet personeli açısından önem taşımaktadır. Mahkemelere başvuran veya davaları görülen vatandaşlar davalarıyla ilgili pek çok işini öncelikle adalet personeli vasıtasıyla yürütmek durumundadır. Hatta çoğu zaman hâkimler ve savcılardan ziyade adalet personeliyle görüşmek gerekir. Adalet personelinin yaptıkları işlemlerde eşitlik uyarınca davranması ve ayırımcılık yasağını ihlal etmemesi önemlidir. Adalet personelinin eylemleri belki davanın sonucuna etki etmeyebilir, hatta hâkimler veya savcılar personelin eylemlerinden haberdar bile olmayabilirler. Ancak bu durumda dahi kendisine eşit davranılmadığını ve ayırımcılığa uğradığını düşünen vatandaşlar daha ilk baştan yargıya olan güvenini kaybedecektir.
Görevin Yerine Getirilmesi İle İlgili İlkeler
Adalet personelinin uyması beklenen etik ilkelerin diğer kısmı personelin doğrudan görevini yerine getirmesiyle ilgilidir. Bunlar:
Göreve bağlılık
Gizliliğe riayet
Çıkar çatışması
Görevin ifası.
Göreve Bağlılık
Adalet personeli, kalem işlerinin görülmesi, kayıtların tutulması, dava dosyalarının muhafazası, yazışmaların yapılması gibi hukuki süreçlerin işlemesinde karar verici olmasa bile etkili bir konuma sahiptir. Bunun yanında yargı mensuplarıyla da yakın ilişki kurma imkânına sahiptir.
Adalet personeli ağırlıklı olarak mahkemede davalı veya davacı (veya temsilcisi) sıfatıyla dosyasını takip eden kişilerle muhatap olur, onların talepleri çerçevesinde işlem yapar ve ilgili yerlere yönlendirir. Personelin hukuki süreçlerin işleyişinde rolüne dair ayrıntılar kurallarla değil, teamülle belirlenmiştir. Dolayısıyla personelin yaptığı işlemlerin büyük bir kısmı, görev tanımlarında yer almayan, yapmadıkları takdirde hukuki sorumluluk doğma ihtimali düşük olan eylemlerdir. Bununla birlikte adliyenin işleyişi de büyük oranda bu eylemlerin ifasına bağlıdır. Personelin bu eylemleri ve işlemleri, akrabalık, rütbe, konum gibi ölçütleri dikkate alarak sadece bazı kişiler için yapıyor olması, ayrımcılık anlamına gelir. Adalet personelinin eylem ve işlemlerinde belirleyici olan, muhataplarının özellikleri değil, adli süreçlerin işleyişi olmalıdır.
Adalet personelinin hukuki süreçlere vakıf olması, mahkemelerin fiili işleyişi hakkında değil vatandaşlardan, avukatlardan dahi daha fazla bilgiye sahip olması, pek çok konuda kendilerine danışılması sonucunu doğurur. Personel vermiş olduğu tavsiye veya yol gösterme türünden yardımlar için hiçbir ücret alamaz.
Gizliliğe Riayet
Mahkeme personeli görülmekte olan davaların alenileşmemiş kısımlarına da şahit olur. Soruşturma ve dava dosyasına giren evrakların, savcıların ve hâkimlerin yaptığı yazışma ve görüşme tutanaklarının, resmî belge niteliği taşımamakla birlikte soruşturma ve yargılama sırasında tutulan notların bir kısmı hiçbir zaman alenileşmez ve kamusallaşmaz, bir kısmı ise ancak belli usuller çerçevesinde alenileşir ve kamusallaşır. Savcı ve hâkimlerle birlikte adli süreçlerin işleyişini düzenleyen adliye personeli, işleri gereği, henüz alenileşmemiş ve gizli (mahrem) olan bu bilgilere sahip olurlar. İcra dairelerinde kişilerin ve kurumların ticari bilgileri adalet personelinin eli altındadır.
Adalet personelinin görevi nedeniyle vakıf olduğu mahrem bilgiler, hukuka aykırılık veya etik dışı unsurlara ilişkin ise personel bilgiyi ilgili yetkililerle paylaşmalıdır. Bu paylaşım nedeniyle adalet personeli hakkında soruşturma açılmamalıdır. Adalet personelinin mahkeme usulü ile ilgili sorulara cevap vermesi engellenemez ancak personelin işlevi hukuki danışmanlık düzeyinde olmamalıdır. Personel, olağan mahkeme usullerine, sözgelimi formların nasıl doldurulacağı, dilekçenin şekli, teslim yer ve zamanı gibi konulara ilişkin bilgiyi sözlü veya yazılı olarak verebilir.
Çıkar Çatışması
Çıkar çatışması, personelin görevini ifa ederken eylemleri sonucunda kendisinin ve yakın ailesinin veya kendisinin ve yakın ailesinin ticari ve mali çıkarlarının etkileneceği durumlarda bağımsız ve tarafsız işlem yapmasının zedeleneceği yahut zedelendiği görüntüsünün ortaya çıkabileceği durumları ifade eder. Bununla birlikte, yasal mevzuatın izin verdiği mesleki, ticari veya başka türden kuruluşa mensubiyet çerçevesinde ortaya çıkabilecek menfaat, bu türden kuruluşlara mensup olan fakat adalet personeli olmayan kişilerle aynı oranda ise bir çıkar çatışmasından bahsedilmez. Çıkar çatışmasında dikkate alınması gereken aile kavramı dar yorumlanmamalı, kan akrabalığı, sıhri akrabalık yahut evlatlık yoluyla kurulan akrabalık çerçevesinde, eş, çocuk, kardeş, ana-baba, büyükanne-büyükbaba, torun, kayınpeder, kayınvalide, baldız, kayınbirader, damat, gelin, üvey ana-baba, üvey çocuk, üvey kardeş ve personelle birlikte yaşayan diğer akrabalar aile üyesi sayılmalıdır. ‘Eş’ de sadece resmî evliliği değil, fiili durumu ifade etmelidir.
Adalet personelinin çıkar çatışmasından kaçınması için bazı eylemleri kesinlikle yapmaması gerektiği belirtilebilir. Sayılmayan durumlarda ise personel çıkar çatışması riskini daima değerlendirmekle yükümlüdür. Bu çerçevede adalet personeli;
Kendi adına adli kurumlarla, herhangi bir hizmet, satım veya kira sözleşmesi yapamaz. Konumunu, başkalarının dezavantajlı olacağı şekilde, yakın ailesinden herhangi bir kişinin adli kurumlarla yapacağı bir sözleşmeyi garanti altına alacak şekilde kullanamaz.
Adli kurumlarda işlem yapan taraflara yardım etmesi veya görevinden kaynaklanan nedenlerle işlemlere katılması nedeniyle herhangi bir ücret, bahşiş, ödül vs. alamaz.
Kendisinin veya bir yakın aile üyesinin adli kurumlarda çalışmak üzere yaptığı başvuru ve görüşmelere katılamaz, aracılık edemez, referans olamaz, yetkililere bu konuda tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Asıl amacının personelin göreviyle ilgili eylemlerini etkilemek olduğu düşünülebilecek kişi veya kuruluşlardan hediye, kredi, indirim, ayrıcalık, burs veya davet talep ve kabul edemez.
Adalet personelinin adli kurumlarda üstlendiği görev, asli görevdir, dolayısıyla olağan çalışma saatleri adli görev başında geçirilmelidir. Adli kurum dışında çalışma, ancak aşağıdaki koşullar yerine getirilmek kaydıyla mümkün olabilir:
Adli kurum dışı iş, mahkemelerde hukuk pratiği yapan veya adli kurumlarla iş ilişkisinde olan kişi ve kurumlarda olamaz.
Adli kurum dışı iş, adalet personelinin görev ve sorumluluklarının yerine getirilmesi ile uyumlu olmalıdır.
Adli kurum dışı işte hukuk pratiği yapılmak durumunda olunmamalıdır.
Adli kurum dışı iş, adalet personelinin görevi nedeniyle sahip olduğu mahrem bilgileri ifşa etmesini gerekli kılacak yahut bu bilgilerin kullanılabileceği bir iş olmamalıdır.
Adli kurum dışı iş, işverenlerin açık yetkilendirmesi olmadıkça, yürütme veya yasama organlarıyla ilişkili olmamalıdır.
Adli kurum dışı iş, mahkemenin doğruluğuna karşıt bir konumda ise mahkeme personeli işi kabul etmemelidir.
Görevin İfası
Adalet personeli, her kamu görevlisi gibi, görevini yerine getirirken özenli olmalıdır. Kendisini, çalışma saatleri sırasında, görevinden kaynaklanan işlerine ve sorumluluklarına adamalıdır. Menfaat temini olması bile adliyeye gelenlere aracılık, görevini aşan şekilde rehberlik, iş takibi gibi eylemlerde bulunmamalıdır.
Adalet personeli, sorumluluğu altındaki yazılı ve dijital kayıtlarda değişiklik veya tahrifat yapmamalı, kayıtları imha etmemeli, kayıtların tutulmasında azami dikkat ve özeni göstermelidir. Bu hüküm, doğal olarak mahkeme emriyle yapılan düzeltmeleri ve sabıka kaydının silinmesi gibi işlemleri kapsamaz. Adalet personelinin hukuk camiasının içinde olması, gündelik yaşamında avukat tavsiyesinde bulunma talebiyle karşılaşmalarına neden olabilir. Personel ne hâlihazırda adliyede dava takip etmek zorunda kalan taraflara ne de gelecekte bir davanın tarafı olacak kişilere avukat tavsiyesinde bulunmamalıdır.
Adalet personeli, kuralları ve mahkemelerin yahut yetkililerin vermiş oldukları emir ve kararları süratle uygulamalıdır. Yargının, vatandaşların adalet talebini yerine getirebilmesinin en önemli koşullarından birisi, adli süreçlerin hızlı işlemesidir. Adalet personelinin işini savsaklaması hatta ağırdan alması dahi, yargıya güveni zedeleyecektir. Adalet personeli, görevlerinin olağan kapsamında bulunmayan herhangi bir iş veya görev için zorlanmamalıdır.