ADALET MESLEK ETİĞİ - Ünite 7: Yargı Etiği: Eşitlik, Yetkinlik ve Özen Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 7: Yargı Etiği: Eşitlik, Yetkinlik ve Özen

Ünite 7: Yargı Etiği: Eşitlik, Yetkinlik ve Özen

Giriş

Yargı etiği ilkelerinin son ikisini incelenecektir. İlk ilke, herkesin mahkemeler önünde eşit muameleye tabi tutulması gerektiğini söyleyen eşitlik ilkesi. İkinci ilke ise yetkinlik ve özen. Bu ilke, hâkimlerin mesleklerini icra ederken yetkin olmaları gerektiğini ve mesleklerinin icrasında özenli davranmaları gerektiğini söylemektedir.

Eşitlik

BYDİ’ye göre: Hâkimlik makamının gerektirdiği performans açısından asıl olan; herkesin mahkemeler önünde eşit muameleye tabi tutulmasını sağlamaktır. Mahkemeler önünde eşit muameleye tabi olma hakkı, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi md. 14(1)’te kendine yer bulan insan haklarındandır. Anayasanın 10. maddesi eşitlik ilkesini düzenler. Madde metnine göre, “herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir”. Anayasada 2004’te yapılan değişiklikle, kadın ve erkek eşitliğinin altı çizilmiş, devletin bu eşitliğin hayata geçmesini sağlamakla yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır. 2010 yılındaki değişiklikle ise “bu maksatla alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamayacağı” söylenmiştir. Yine 2010 yılındaki değişiklik, bazı gruplar için alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı sayılamayacağını belirlemiştir. Buna göre şu gruplar için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılamaz:

  • Çocuklar

  • Yaşlılar

  • Özürlüler

  • Harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri

  • Maluller

  • Gaziler

Hâkim taraflara muamelede bulunurken eşit davranacak, herhangi bir önyargıyla hareket etmeyecek, ayrımcılık yapmayacak, taraflar arasında denge bulunmasını gözetecek ve tarafların adil yargılanmasını garanti altına alacaktır. Hâkim, ayrımcı uygulamaların temelini oluşturan yaygın yanlış kanaatler, şehir efsaneleri, dedikodular, söylentiler gibi etkenlere karşı uyanık olmalıdır. Bu açılardan hâkim, toplumun en duyarlı kesiminde bulunmak durumundadır.

Şekli Eşitlik: Herkesin, tüm verili koşullarıyla eşit olduğu varsayımından yola çıkan, eşit durumda olanların eşit muamele görmesini ve ayrımcılık yapılmadığı sürece mevcut durumun korunmasını eşitliğin varlığı için yeterli sayan eşitlik anlayışıdır.

Maddi Eşitlik: Kişi ve kişi grupları arasındaki farklılıkları olumlu yönde göz önünde bulunduran ve onları eşit veya aynı varsaymayan eşitlik anlayışıdır.

Ayırımcılık yasağının pek çok uluslararası insan hakları belgesinde de yer aldığını söylemek gerekiyor. En önemlileri şöyledir:

Her Tür Irksal Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına Dair Sözleşme (1966): 177 üye devlet tarafından kabul edilmiştir. Irksal ayrımcılık temeline dayanan her tür üstünlük politikasının kabul edilemez, bilimsel açıdan yanlış olduğuna ve ahlaken ve hukuken mahkûm edildiğine dair bir ana maddeyle başlayan Sözleşme, “ırksal ayrımcılığı” tanımlamakta ve taraf devletleri bu suçu yasal alanda ve uygulamada ortadan kaldırma yükümlülüğü ile bağlamaktadır. Türkiye Sözleşme’yi 1972 yılında imzalamış, 2002 yılında ise Sözleşme’nin tarafı olmuştur.

Kadınlara Yönelik Her Tür Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına Dair Sözleşme (1979): 189 devletin taraf olduğu sözleşme kadınların hukuk önünde eşitliğini teminat altına almakta olup siyasal ve kamusal yaşam, milliyet, eğitim, istihdam, sağlık, evlilik ve aile hayatı alanlarında kadınlara yönelik ayrımcılığın yok edilmesi için belli tedbirler getirmektedir. Sözleşmenin uygulanışını denetlemek ve taraf devletlerden gelen raporları değerlendirmek amacıyla Sözleşme, Kadınlara Yönelik Her Tür Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Komitesini oluşturmuştur. 107 devletin taraf olduğu Sözleşme Ek Protokolü bireylere Sözleşmenin ihlaline dair Komiteye şikâyette bulunma hakkı tanımaktadır. Türkiye Sözleşmeyi 1985 yılında imzalamış, 2002 yılında ise Sözleşme’nin tarafı olmuştur. Türkiye Ek Protokolü 2000 yılında imzalamış, 2002 yılında ise tarafı olmuştur.

İşkence ve Diğer İnsanlık Dışı ya da Aşağılayıcı Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşme (1984): 159 devletin taraf olduğu İşkence ve Diğer İnsanlık Dışı ya da Aşağılayıcı Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşme işkenceyi uluslararası bir suç olarak tanımlayarak taraf devletleri bu suçu önlemekle ve faillerini cezalandırmakla sorumlu tutmaktadır. Sözleşmeye göre, işkenceyi haklı göstermek için ne istisnai koşullara başvurulabilir ne de bir işkencecinin suçu emir altında işlemiş olduğuna dair savunması haklı bulunabilir. Sözleşmece oluşturulmuş olan denetleme kurumu, İşkenceye Karşı Komite, taraf devletlerin raporlarını inceler; bu prosedüre onay vermiş olan devletlerin vatandaşlarının bireysel şikâyetlerini kabul eder ve değerlendirir; ayrıca işkence uygulamasının ciddi seviyede ve sistematik olduğunu düşündüğü ülkeler hakkında soruşturma başlatabilir. Türkiye Sözleşmeyi 1988 yılında imzalamış ve taraf olmuştur.

Çocuk Hakları Sözleşmesi (1989): Çocukların özel hassasiyetini tanıyarak kapsamlı bir yasada çocuklar için insan haklarına dair her kategoride koruma sağlamaktadır. Sözleşme çocuklara karşı ayrımcılığın ortadan kaldırılmasını temin etmekte ve çocukların üstün çıkarlarının tüm eylemlere rehberlik etmesi gerektiğini belirtmektedir. Mülteci, engelli ya da azınlık mensubu olan çocuklara özel bir önem verilmektedir. Sözleşmeye taraf devletler çocukların hayatta kalması, gelişimi, korunması ve katılımı için teminatlar sağlama yükümlülüğü altındadır. 196 devletin taraf olduğu bu sözleşme en geniş ölçüde onaylanmış antlaşmadır. Sözleşmece kurulan Çocuk Hakları Komitesi, sözleşmenin uygulanışını denetleyerek taraf devletlerce sunulan raporları değerlendirir. Türkiye Sözleşmeyi 1990 yılında imzalamış, 1995 yılında ise Sözleşme’nin tarafı olmuştur.

Pozitif Ayırımcılık: Toplumsal yaşamda iş, meslek edinme, yönetme gibi alanlarda kadınlar, çocuklar, yaşlılar, azınlıklar gibi dezavantajlı gruplara, onlara toplumun öteki kişileriyle eşit bir duruma gelebilmelerinin yollarını açmak için ilave haklar ve fırsatlar sunmaktır.

Farklılıkların Farkında Olmak

Hâkim, toplumdaki çeşitliliğin ve ırk, renk, cinsiyet, din, milli köken, sosyal sınıf, sakatlık, yaş, evlilik durumu, cinsel yönelim, sosyal ve ekonomik durum ve benzeri diğer sebeplerden neşet eden –ama bunlarla da sınırlı olmayan- farklılıkların (davaya/karara/ithama mesnet olmayan sebepler) farkında olmak ve bunları anlamak zorundadır. Hâkim toplumdaki kültürel, etnik ve dini çeşitliliği tanımalı, bu çeşitlilik hakkında bilgi sahibi olmalıdır. Hâkim bunu sağlayabilmek için hâkimlik mesleğine yaraşır her türlü aracı kullanmalı, toplumda değişen tutum ve değerleri takip etmelidir. Hâkim, tarafsız olmasına yardımcı olacak bu bilgiye sahip olurken yani çeşitliliği gözlemler ve tanırken aynı zamanda farklı görüşler için önyargılar oluşturmamaya dikkat etmelidir.

Önyargı ve Peşin Hükümlülük Yasağı

Hâkimin davranışları, makul bir gözlemcinin hâkimin tarafsızlığına güven duymasını sağlayacak nitelikte olmalıdır. Dolayısıyla hâkim makul bir gözlemcinin duyarsızlık veya saygısızlık olarak yorumlayabileceği her türlü yorum, ifade, jest, mimik veya davranıştan kaçınmalıdır. Her türlü ayrımcılığı ima edecek espri gibi, ‘esasında kötü niyetle yapılmadığı’ iddia edilen her türlü ifade de bu kapsamda değerlendirilmelidir. Hâkim böyle bir davranışın bizatihi gayrı ahlaki olduğunu da bilmeli, aynı zamanda tarafsızlığı ve saygınlığı da zedelediğini unutmamalıdır. Hâkim taraflar, avukatlar veya tanıklar hakkında tahkir ve tezyif edici herhangi bir ifade veya imada bulunmamalıdır.

Mahkemede Herkese Eşit Davranma Yükümlülüğü

Yargılamanın adil bir yargılanma için ihtiyaç duyduğu atmosferi her şeyden önce hâkimin tutumu belirleyecektir. Eşitsiz, ayırımcı muameleler kesinlikle kabul edilemez. Duruşmada yer alan avukatlar, taraflar ve tanıklar, sahip oldukları insan onuru ve temel hak ve özgürlükler nedeniyle hak ettikleri muameleyi görmelidirler.

Ayrımcılık Yapılmasına İzin Vermemek

Hâkim herkesin ırk, cinsiyet, din yahut diğer davaya/karara/ithama mesnet olmayan herhangi bir sebebe dayanan ayırımcılıktan korunması için gerekli önlemleri almakla, mahkemesinde herhangi bir şekilde böyle bir ayırımcılığa maruz kalındığını gördüğünde müdahale etmekle yükümlüdür.

Yetkinlik ve Özen

Yargısal görevlerin ifasında yetkinlik sahibi olabilmek, iyi bir hukuk bilgisi, becerisi, dikkat ve hazırlanma gerektirir. Hâkimin görevini yerine getirirken mesleki yetkinliğe sahip olduğu belli olmalıdır. Uyuşturucu veya alkol kullanımı veya diğer zihinsel veya fiziksel eksiklikler yetkinliğe olumsuz etki yapabilir. Öfke kontrolünde başarısızlık, deneyim eksikliği, olumsuz kişilik özellikleri de bazı davalarda yetkinliğin sorgulanmasına neden olabilir.

Yargısal Faaliyetleri Öncelikli Kabul Etmek

Bir hâkimin yargısal görevleri, diğer tüm faaliyetlerinin önünde yer alır. Yargının asli ve öncelikli görev sorumluluğu mahkemesine karşıdır. Hükûmet tarafından mahkemenin olağan işleyişini yavaşlatacak yahut engelleyecek bir görevle görevlendirilmesi durumunda hâkim bu görevlendirmeyi kabul etmek için mahkemedeki varsa diğer hâkimlerle ve meslektaşlarıyla görüş alışverişinde bulunmalı, mahkemenin olağan işleyişinin devam etmesini garanti altına almalı, aksi takdirde görevi reddetmelidir. Hâkimin özellikle maddi karşılığı olağan mahkeme dışı işlerle haddinden fazla uğraşması, makul gözlemciler tarafından olağan işlerin hafife alındığı şeklinde yorumlanabilir.

Hâkimlik Mesleği Karar Vermekten İbaret Değildir

Her hâkim, davaları karara bağlamak kadar yönetimle de uğraşmak durumundadır. Hâkim mahkemesinin en iyi şekilde yönetilmesinden sorumludur. Kalemin ve kâtiplerin işleri de hâkimin sorumluluğu altındadır. (örülmekte olan ve karara bağlanmış olan dava dosyalarının güvenliği hâkime emanet edilmiştir. Hâkim dosya güvenliğini de gözetmek durumundadır.

Meslek Boyunca Öğrenme

Hâkimlik statüsünün hâkimin üzerine yüklediği ahlaki ödevlerden birisinin görevi yetkin bir şekilde ve özenle ifa etmek olmasının bir sonucu, hâkimin bu sonuca ulaşabilmek için gereken eğitimi almasıdır. Hâkimin ilk atanması öncesinde, maddi hukuk ve usul hukukunun yanında mahkemelerin topluma etkisini de içine alacak şekilde kapsamlı bir eğitim alması gerekir. Hâkimin alması gereken eğitimin teknik hukuk bilgisinin ötesine uzanması, hâkimin tarafsızlığı için önemli olduğu kadar, geniş bir bilgi birikimine sahip hâkimin toplumun yargıya olan güvenini artıracağı açıktır. Demokratik ve insan haklarına saygılı bir hukuk sistemi içerisinde görev yapan hâkimin toplumdaki hassas konularda duyarlı olması için hazırlıklı olması gerekir. Dolayısıyla hâkimlik öncesi (staj) eğitim; cinsiyet/toplumsal cinsiyet, ırk, yerel kültürler, dinî inanış çeşitliliği, cinsel yönelim, HIV/AIDS taşıyıcılığı, engelliler gibi konularda duyarlılık kazandıracak bir içeriğe sahip olmalıdır.

Hâkim İnsan Hakları Alanındaki Gelişmeleri Takip Etmelidir

Modern demokratik hukuk devletlerinde insan hakları özel öneme sahiptir. İnsan hakları hukuku asıl itibariyle uluslararası hukuk ve uluslararası koruma mekanizmaları aracılığıyla gelişim gösterir. İnsan haklarına riayet etmeyi vaat etmiş bir hukuk sistemi içerisinde çalışan hâkimler, insan hakları hukuku alanında sadece iç hukuku değil uluslararası hukuku da takip etmekle yükümlüdürler. T.C. Anayasası’nın 90. maddesinde taraf olunan temel hak ve özgürlüklerle ilgili uluslararası antlaşmalara atfedilen istisnai otorite, hâkime bu belgelerin hayata geçirilmesi açısından verilen yetki ve yükümlülük de dikkate alındığında hâkimin uluslararası hukuktaki gelişmeleri takip etme yükümlülüğü daha açık bir şekilde ortaya çıkar.

Yargılamada Etkililik, Hız ve Adalet

Yargılamanın usul kurallarına uygun bir şekilde yürütülmesi, aynı zamanda, bir kısmı yazılı olmayan kurallara dayanır. Gerek hâkimle birlikte mahkeme personeli, gerekse taraflar, jüri üyeleri ve izleyiciler gündelik hayatta sıradan bir faaliyete katılmış gibi hareket etmez ve konuşmazlar. Adalet dağıtılmasının ciddi bir iş olduğu, özellikle hâkimin bizatihi kendi eylemlerinde ve ilişkiye girdiği kişilerin eylemlerinde görünür olmalıdır. Bu düşüncenin bir yansıması, hâkimin ve mahkeme personelinin taraflarla, temsilcileriyle ve tanıklarla diyaloglarında kibirli bir tonda olmayan ama aynı zamanda tarafsızlığı ve özeni gösterecek bir resmiyet içerisinde bulunmalarıdır.

Hâkimin Özen Yükümlülüğü

Dosyaların dağıtılmasından sorumlu hâkim, tarafların taleplerinden etkilenmemelidir. Yargının tarafsızlığına halel getirecek türden dağıtım mekanizmaları engellenmeli, mümkün olduğunca tesadüfi yöntemler kullanılmalıdır. Geçerli neden olmadıkça hâkimler davadan çekilmemelidir. Geçerli neden olmadığı halde davadan çekilmek de yargı tarafsızlığı ve bağımsızlığı açısından güven sarsıcı niteliktedir. Her hâkim yargılamaların adil bir şekilde devam etmesinden sorumludur. Mahkemesinde veya adliyesinde hukuka ve meslek etiğine aykırı eylemlerin varlığına muttali olan bir hâkim, ya doğrudan ilgili hâkim veya avukatla konuşmalı yahut çeşitli nedenlerden dolayı bu mümkün değilse ilgili makamlara durumu haber vermelidir. Hiçbir hâkim yanı başındaki meslektaşlarının uygun olmayan eylemlerine göz yumamaz.