AFET, ACİL DURUM VE ENDÜSTRİYEL KAZALARDA İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ - Ünite 1: Afet ve Acil Durumlarda İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetimi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 1: Afet ve Acil Durumlarda İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetimi

Afet ve Acil Durum Yönetimi ve Risk Azaltma

Afet, Acil Durum, Olay Kavramları

Afet ve acil durum yönetim sisteminde sürekli kullanılan ve çoğunlukla birbirine karıştırılan acil durum, afet ve olay kavramları, meydana gelen olayın sonucuna, büyüklüğüne veya kapsamına bağlı olarak birbirinden farklı anlamlar taşır.

Afet ve acil durum ile iş sağlığı ve güvenliğinde sıkça kullanılan kavramlardan olan ‘olay’, yerel, bölgesel ve sınırlı bir etkiye sahip olan olaylardır.

Afet ve acil durum ile iş sağlığı ve güvenliğinde sıkça kullanılan kavramlardan bir diğeri olan acil durum, 5902 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’da, ‘Toplumun tamamının veya belli kesimlerinin normal hayat ve faaliyetlerini durduran veya kesintiye uğratan ve acil müdahaleyi gerektiren olaylar ve bu olayların oluşturduğu kriz hâli’ olarak tanımlanmıştır.

Acil durum ile ilgili sıklıkla kullanılan diğer bir tanımlama olan a cil yardım tanımı ise afetten veya acil durumlardan etkilenenlerin aranması; kurtarılması; tıbbi ilk yardım ve tedavilerinin, tahliye, barınma, beslenme, korunma, güvenlik, temizlik, haberleşme, psikolojik destek gibi hayati ihtiyaçlarının karşılanması şeklinde ifade edilmektedir.

Afet ve acil durum yönetim sistemine yeni girmiş bir kavram olan karmaşık acil durum , çok sayıda farklı tehlikenin sonucunda veya çoğunlukla hem doğal hem de insan kaynaklı nedenlerle farklı kırılganlık nedenlerinin karmaşık bir kombinasyonu sonucunda meydana gelebilecek bir afettir.

Afet ve acil durum ve iş sağlığı ve güvenliğinde kullanılan en önemli terminolojilerden biri olan afet kavramı, olay ve acil durum kavramına nazaran daha kapsamlı, ulusal ve uluslararası ortak bir dil olarak kullanılmaktadır. Herhangi bir tehlikenin can, mal, çevre, ekonomi ve kültürel varlıklar üzerinde oluşturduğu kötü etkilerle baş etmeye yerel imkânların yetmediği durumlar; deprem, sel, yıldırım gibi doğa olayları, ülke düzeyinde veya uluslararası yardım gerektirecek şekilde büyük can ve mal kayıplarına neden olduklarında doğal afet olarak adlandırılır.

Tehlike ve Risk: Afet yönetiminin en temel iki kavramı olan tehlike ve risk kavramları, günlük hayatımızda sıkça birbirlerinin yerine, farkına varılmadan, bilinçsizce kullanılan, aslında birbirlerinden farklı anlamlara sahip ancak birbiriyle etkileşim hâlinde olan iki kavramdır.

Afet yönetiminde tehlike, ‘Ne olabilir?’ sorusuna verilen cevap olmakla beraber, ‘can ve mal kayıplarına neden olmakla birlikte, yaşamı tehdit etme, toplumun sosyoekonomik düzen ve etkinliklerine, doğal çevreye, doğal, tarihî ve kültürel kaynaklara veya sahip olduğumuz şeylere zarar verme potansiyeli bulunan doğa, teknoloji ve insan kaynaklı olay ve olgular; fiziksel, ekonomik, sosyal kayıplara yol açabilecek bütün olaylar’ olarak ifade edilir.

Tehlike Belirlenmesi: Tehlikelerin belirlenmesi konusu ‘Acil Durum ve Afet Yönetimi Planları’ kitabından alıntı yapılarak aşağıdaki paragraflarda verilmiştir (Pampal, 2018);

“Tehlike analizi ile tehlikenin, büyüklük, oluş sıklığı, tekrarlanma süresi, etki alanı, olma olasılığı gibi fiziksel karakteristiklerinin tanımlanması beklenir. Tehlike belirlenmesi çalışmaları yapılırken öncelikle, ‘Ne tür bir tehlike ile karşı karşıya kalınabileceği, bunun ne kadar sıklıkta meydana geldiği ve gelebileceği, hangi büyüklükte olabileceği’ gibi soruların yanıtları aranmalıdır”.

Tehlikenin belirli bir zaman ve mekânda gerçekleşmesi durumunda tehdit altında olan unsurların alacağı hasarın düzeyine bağlı olarak oluşacak potansiyel kayıplar şeklinde tanımlanan risk kavramı; afet yönetimi açısından ise doğa veya insan kaynaklı tehlikelerle hassas koşulların birbirleriyle etkileşme (ölümler, yaralanmalar, varlıklar, geçim kaynakları, bozulmuş ekonomik durum veya hasar görmüş çevre) beklentisi olarak ifade edilmektedir.

Tehlikenin varlığı, her zaman riskin varlığını da doğurmakta mıdır? Bu sorunun cevaplanabilmesi zarar görebilirlik ve buna bağlı maruziyet, savunmasızlık ve yönetilebilirlik gibi riskle ilgili kavramların biraz daha detaylı olarak ele alınmasını gerektirmektedir. Bu kavramların detaylı tanımlamaları aşağıdaki paragraflarda verilmiştir.

Zarar görebilirlik: Bu kavram literatürde, ‘Potansiyel bir olayın meydana gelmesiyle toplumun uğrayabileceği olası ölüm, yaralanma, hasar, yıkım ile kayıp ve zararların bir ölçütü; Bir başka deyişle toplumun baş edebilme kapasitesinin tersidir.’ şeklinde ifade edilmektedir.

Kırılganlık: ‘Bir bireyin, topluluğun, varlığın veya sistemin tehlikelerin etkilerine karşı duyarlılığını artıran fiziksel, sosyal, ekonomik ve çevresel faktörler ya da süreçlerin ortaya çıkardığı koşul ve özellikler’ şeklinde de literatürde ifade edilmiştir.

Savunmasızlık: Afet yönetiminde “Burada olur mu, olursa bize neler olur?” sorularının cevabıdır. Afetin meydana gelmesiyle toplumun uğrayabileceği olası kayıp ve zararın derecesidir.

Maruziyet: Maruziyet kavramı, “Belirli bir tehlikenin etkisine alabileceği veya etkilediği insan ve kıymetlerin miktar ve sayısı”nı ifade etmektedir.

Dirençlilik/Dayanıklılık (İngilizce; Resilience): Dirençlilik kavramı Birleşmiş Milletler, Afet Risk Azaltma Uluslararası Ofisi (UNISDR) tarafından ‘Tehlikelere maruz kalmış bir sistemin, topluluğun veya toplumun, kendi temel yapılarını ve işlevlerini koruma ve onarma dâhil, bir tehlikenin etkileri karşısında zamanında ve etkin bir şekilde direnme, soğurma, uyum geliştirme ve iyileşme becerisi’ şeklinde tanımlanmıştır.

Dayanıklılık: ‘Tehlikeye maruz kalmış bir sistem, topluluk, toplum veya bireyin, gerekli temel yapılarının ve işlevlerinin risk yönetimi aracılığıyla korunması ve eski hâline getirilmesi dâhil olmak üzere, o tehlikenin etkilerine karşı zamanında ve etkin bir şekilde direnme, anlayış geliştirme, uyum sağlama, ayak uydurma, dönüşme ve tehlikenin etkilerini atlatma kabiliyeti’ olarak da literatürde tanımlanmıştır.

Yönetebilirlik: Afet yönetiminde riskin daha doğru bir şekilde tanımlanabilmesi, yönetebilirlik kavramı ile de doğrudan ilişkilidir. Yönetebilirlik kavramı; ‘olası risklere karşı mevcut kurumsal sistemler, hazırlık seviyesi, planlama, mevcut zarar azaltma tedbirleri, kanunlar ve yönetmelikler, erken uyarı ve tahmin, kamu bilinci, bilgi sistemleri, kaynaklar, eğitim seviyeleri, katılım gibi değişkenlere bağlı olarak bir afet durumunda etkilenen toplumun, zarar ve kayıpları en aza indirgeme ve onunla baş edebilme seviyesi ve kapasitesi’ olarak tanımlanmaktadır.

Yönetilebilir Afet ve Acil Durum

Afet ve acil durum yönetimi kavramı, ‘Afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılması, afet sonucunu doğuran olaylara zamanında, hızlı ve etkili olarak müdahale edilmesi ve afetten etkilenen topluluklar için daha güvenli ve gelişmiş yeni bir yaşam çevresi oluşturulabilmesi için, toplumca yapılması gereken topyekün mücadeledir’ şeklinde ifade edilmektedir.

Afetlerde Yönetim ve Organizasyon

Yönetim kavramı genel olarak, “Belirli amaç veya amaçları gerçekleştirmek için iş birliği içinde yürütülen bir grup faaliyeti” şeklinde tanımlanmaktadır. Organizasyon kavramı ise yönetenler ve yönetilenler arasında basamaksal ve resmî bir yapının kurulması, işler ve bunları yapacak kişiler arasındaki ilişkilerin açıkça belirlenmesini ifade etmektedir.

Plan ve Planlama: Bir hedefin gerçekleştirilmesi için alınan sistematik kararlar bütünü olan plan, bir amaca ulaşmak için kullanılacak olan yolu ve davranış biçimini göstermektedir. Planlama ise amaçların ve bu amaçların elde edilmesi için gerekli olan faaliyetlerin belirlenmesi süreci olarak tanımlanabilir.

Örgütleme ve Koordinasyon: Bir diğer yönetim fonksiyonu olan örgütleme, belirlenen planları uygulamak için gerekli etkinlikleri gruplandırarak yönetim ünitelerinin oluşturulmasını ve bu ünitelerdeki yönetici ve çalışanların görevlerinin tanımlanması ile aralarındaki ilişkilerin düzenlenmesini ifade etmekteyken yönlendirme fonksiyonu, eldeki kaynakların en uygun ve etkin biçimde kullanılarak belirli amaçlara yöneltilmesi güç ve çabasını ifade etmektedir.

Yönetimin koordinasyon fonksiyonu, ortak amaca ulaşılabilmesi amacıyla faaliyetlerin birbirleri ile bütünleşmelerinin sağlanmasını ifade etmekteyken kontrol, belirlenen amaçların etkin ve verimli bir biçimde gerçekleşip gerçekleşmediğinin üstler tarafından sürekli olarak izlenmesini ve değerlendirilmesini ifade etmektedir.

Afet Yönetiminde Planlama

Afet yönetiminde planlama, afet yönetimi özelinde geleceğin tahmin edilerek gerçekleşecek olayların ortadan kaldırılmasında gerekli ihtiyaç ve kaynakların önceden saptanmasıdır.

Etkin afet planlaması, belirli dinamikler ile işleyen bir sürecin yönetimini de beraberinde getirmektedir. Etkin bir afet planlaması basamakları;

  1. Planlama takımı oluşturmak
  2. Mevcut durum analizi etmek
  3. Hedef ve öncelikleri belirlemek
  4. Planı geliştirmek
  5. Planı hazırlamak/yazmak
  6. Planı güncellemek

Afet ve Acil Müdahale Ekipleri İş Sağlığı ve Güvenliği

Arama kurtarma personeli durumu dikkatlice değerlendiren, uygun kurtarma donanımına sahip olan, ortamın emniyetini gözetip artçı tehlikelerin önlemini alan ve afetzedeleri kurtarmak için bazı girift, karmaşık ve hassas kurtarma teknikleriyle saatlerce hatta günlerce çaba gösteren kişilerin meydana getirdiği gruplardır.

Afet Risk Azaltma

Afet riskinin azaltılması, afet risklerini tanımlamak, değerlendirmek ve azaltmak için sistematik bir yaklaşımdır. Afete karşı sosyo-ekonomik kırılganlıkları azaltmakta, onları tetikleyen çevresel ve diğer tehlikelerle uğraşmayı amaçlamaktadır. Geniş bir kapsama sahip olan afet risk azaltması kalkınma ve yardım kuruluşlarının sorumluluğundadır. Bu, geçici bir benimseme veya tek defalık bir eylem olmamalı bu tür kuruluşların faaliyetlerinin ayrılmaz bir parçası olmalıdır. Bu yaklaşımın kalkınma ve insani yardım çalışmalarının hemen her sektöründe afet riskinin azaltılması girişimleri için uygulama potansiyeli vardır.

Afet Risk Azaltma Kavramı Gelişimi

Son yarım asırda afet düşüncesinin ve pratiğinin değişimi, afetlerin oluşum nedeninin sorgulanmasına yönelik olmuştur. Afetler oluşmadan önce afet riskini azaltarak toplum üzerindeki etkilerini en aza indirmek için daha bütüncül, bütünsel yaklaşımlar (afet riskinin azaltılması veya afet risk yönetimi) ve afetler sırasındaki etkilerin yönetilmesi gittikçe önem kazanmaktadır.

‘Afet Risk Azaltma’ kavramı toplum genelindeki afet riskleri ve savunmasızlıklarını en aza indirmek için uygulamalar, stratejiler ve politikalar geliştirmek ve bunların yaygın bir şekilde uygulanması ve geliştirilmesi anlamına gelmektedir. Özellikle, 2004 yılında Hint Okyanusu’ndaki tsunamiden sonra bu kavramın daha çok anlaşılması ve dikkate alınması için dünya çapında çağrılar yapılmaya başlanmıştır. Bu nedenle, 2005 yılında Japonya’nın Kobe kentinde gerçekleştirilen BM’nin 2. Afetlerin Azaltılması Dünya Konferansı’nda, uluslararası toplumların, ulusal devletler ve uluslararası kuruluşların bu konudaki çabalarının artırılması sürecinin başlatılması kararı alınmıştır. Bu süreçte ilk adım Hyogo Çerçevesi’nin resmî onayı olmuştur. Bu ‘Afet Risk Azaltma’ için ilk uluslararası kabul niteliği taşıyan belge olmuştur. ‘Afet Risk Azaltma’ konusunda diğer bir çerçeve sözleşmesi, (Hyogo Çerçevesi’nin devamı olan çerçeve) Japonya’nın Sendai kentinde 14-18 Mart’ta düzenlenen Dünya Afet Riski Azaltma Konferansı’nda kabul edilmiştir.

İş Yeri Afet ve Acil Durum Planlaması

Çalışma hayatını önemli ölçüde etkileyen bu tür afet ve acil durumlarla mücadele etmek yönetici, işveren ve çalışanların kaçınılmaz görevlerindendir. Afet ve acil durumlarla mücadele ve bunlara müdahale etmenin yanı sıra hazırlıklı olmanın da (proaktif olmak) önemi büyüktür. Yaralanma ve ölümle sonuçlanabilecek olay meydana gelmeden önce alınacak önlemler, eğitimler, tatbikatlar ve planlamalar, olay meydana geldikten sonra yapılacak kriz yönetiminden (reaktif davranış) çok daha önemli olabilir.

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu nu ve bu Kanun’dan sonra onu destekleyici nitelikte yürürlüğe giren yönetmeliklerden birisi olan İşyerlerinde Acil Durumlar Hakkında Yönetmelik kapsamında her iş yerinin acil durum planı hazırlaması ve uygulaması zorunlu hâle getirilmiştir.

Afet acil durum planlamalarının ana temeli olan risk analizi aynı zamanda işletme/kurumlar için ileriye dönük zarar azaltma çalışmalarında planlamaya yardımcı olacaktır. Risk analizinde sistematik bir şekilde işletmenin/kurumun faaliyet alanı göz önünde bulundurulmalı ve analizin uzman kişilerce yapılmasına özen gösterilmelidir.

Afet ve Acil Durumların Çalışma Hayatına Etkisi

Asrımız depremler, yangınlar, seller, büyük endüstriyel tesis kazaları ve küresel ısınma gibi büyük çevresel felaketlerin sıklıkla meydana geldiği bir yüzyıl olmaktadır. Afetlerde en önemli zararların büyük bir kısmı (fiziksel çevre ve sosyal kayıplar dışında) endüstri ve iş dünyasında meydana gelmektedir. Günümüzde afet ve acil durumların yol açtığı iş, pazar, kapasite ve talep kayıpları sürekli gündemde olmakta ve önlemler için sürekli çözümler üretilmeye çalışılmaktadır.

Afet ve Acil Durumlarda İş Sürekliliği

İş sürekliliği yönetimi, organizasyonu, kurum ve kuruluşların faaliyetlerini, herhangi bir felaket, kriz ve afet durumunda önceden belirlenen seviyede yürütebilme becerisidir. İş sürekliliği herhangi bir felaket, kriz ve afet durumda organizasyon, kurum ve kuruluşların kritik ürün, servis ve faaliyetlerini çok az zararla geçirmesini, kriz anına hazır bulunma durumunu ifade etmektedir. İş sürekliliği yönetim sistemine sahip olan bir kuruluş, afet ve acil durumlarla karşı karşıya kaldığı zaman krizi önceden oluşturduğu kriz yönetim planları, afet ve acil durum planları ve iş süreklilik planları doğrultusunda işletmeyi en az zarar ve soğukkanlılıkla yönetebilir (Sarı, 2019).

İş Yerlerinde Acil Durum Planı Zorunluluğu

Afet ve Acil Durum Planı olması tek başına yeterli değildir; Aynı zamanda bu planın görevli olanlar tarafından çok iyi bir şekilde öğrenilmesi, yılda en az bir defa tatbikat ve alıştırmalarla herkes tarafından denenmesi, öğrenilmesi ve geliştirilmesi gereklidir.

Risk yönetimi, riskleri tanımlama ile başlayan, riskleri değerlendirmeyi, sorumlu kişi ve birimlerin belirlenmesini, risklerin transferi için belirlenen yöntemleri, onun uygulanmasını, gözlem ve değerlendirilmesini kapsayan bir süreci ifade etmektedir. Ortaya çıkabilecek risklerin önceden dikkatli bir biçimde ve ayrıntıları ile tanımlanıp değerlendirilmesi ve bu riskleri minimize edecek veya tam olarak ortadan kaldıracak önlemlerin alınması olarak tanımlanabilir.

2012 yılında yürürlüğe giren “İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği”nde iş yerlerinde olabilecek tehlike ve riskler genel olarak ele alınmıştır. Bu yönetmeliğin üçüncü fıkrasında, çalışma ortamında bulunan fiziksel, kimyasal, biyolojik, psikososyal, ergonomik ve benzeri tehlike kaynaklarından oluşan veya bunların etkileşimi sonucu ortaya çıkabilecek tehlikelerin belirlenmesi ve kayda alınması belirtilmektedir.

Ulusal Mevzuatta Acil durum Planlaması

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle Kanun kapsamındaki bütün iş yerleri iş sağlığı ve güvenliği çalışmaları yapmakla yükümlü tutulmuştur. Bu Kanun’dan sonra Kanun’u destekleyici olarak yürürlüğe giren yönetmeliklerden biri de İşyerlerinde Acil Durumlar Hakkında Yönetmelik’tir. Kanun’la beraber bu yönetmelik kapsamında her iş yerinin acil durum planı hazırlaması ve uygulaması zorunlu hâle getirilmiştir.

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 12’nci maddesine göre ise ciddi, yakın ve önlenemeyen tehlikenin meydana gelmesi durumunda işverenler; çalışanların işi bırakarak derhâl çalışma yerlerinden ayrılıp güvenli bir yere gidebilmeleri için, önceden gerekli düzenlemeleri yapmak ve çalışanlara gerekli talimatları vermekle yükümlüdürler.

İş Yeri Afet ve Acil Durum Risk Değerlendirmesi

Risk yönetimi, riskleri tanımlama ile başlayan, riskleri değerlendirmeyi, sorumlu kişi ve birimlerin belirlenmesini, risklerin transferi için belirlenen yöntemleri, onun uygulanmasını, gözlem ve değerlendirilmesini kapsayan bir süreci ifade etmektedir. Ortaya çıkabilecek risklerin önceden dikkatli bir biçimde ve ayrıntıları ile tanımlanıp değerlendirilmesi ve bu riskleri minimize edecek veya tam olarak ortadan kaldıracak önlemlerin alınması olarak tanımlanabilir.

İş sağlığı güvenliği ve afet ile ilgili mevzuatlarda, kamu binaları da dâhil bütün iş yerleri afet ve acil durumlara karşı hazırlıklı olmak durumundadır.

Afet ve Acil Durum Risklerinden Korunma

Aslında birçok insan, çoğu zaman, günlük yaşamında karşılaştığı tehlikeler karşısında sistematik bir yöntem izlemeden risk değerlendirmesi yapmakta ve önlemlerini almaktadır.

Ülkemizdeki 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, afetlere hazırlıklı olma ve afetleri etkin yönetme konusunda yükümlülükler getirmiştir. Bu Kanun’da risklerle mücadele edilmesi, tehlikelerin riske dönüşmeden ortadan kaldırılması, bireysel korunmadan önce toplu korunma yöntemlerine yer verilmesi şeklinde risklerden korunma ilkelerinin üzerinde durulmuştur.

Önleyici Yaklaşımla Afet ve Acil Durumlarda Yapılması Gerekenler

Afet ve acil durumlarda önleyici yaklaşım süreçleri doğrultusunda yapılacak planlama şu şekilde özetlenebilir: Öncelikle, kurum veya işletmenin en güvenli ve en riskli yerleri belirlenmeli; yapı, iş yeri krokisi üzerinde işaretlenerek ilgili yerlerde herkesin görebileceği bir yere asılmalıdır. Belirlenen güvenli ve riskli yerlere göre oda, salon, bölüm, depo, atölyeden ve yapıdan çıkış için alternatif yollar belirlenmelidir. Yapının kat ve vaziyet planları hazırlanmalı ve görülebilir bir yere asılmalı, açık ve kapalı alanlar için müdahale planları yapılmalı, eğitimler takvimlendirilmeli ve mutlaka tüm personele verilmelidir. Isıtma, havalandırma gibi sistemlerin kontrolleri düzenli yapılmalı ve afet anında nasıl kapanacağı ilgili herkese öğretilmelidir. Afet sonrası çalışanların evlerine gidememe durumları düşünülerek alternatif ulaşım imkânları ile ilgili gerekli tedbirler alınmalıdır. Çalışanlarla beraber düşünülerek, yeterli miktarda temel ihtiyaç malzemesi bulunduğundan, bunların sağlıklı bir şekilde depolanıp, saklandığından emin olunur. Afet ve acil durum sonrası ihtiyaç duyulabilecek malzemeler belirlenmeli, depolanma imkânı ve gerekliliği olanlar uygun şekilde depolanmalı, depolanamayanların nasıl temin edileceği planlanmalıdır.

Afet ve Acil Durum Planlaması

Toplumun bütün kesimlerinde olduğu gibi, kamu binalarının, özel firma ve iş yerlerinin de bir afet planı olmalıdır. Bunun en büyük nedeni, çalışan insanların günün önemli bir bölümünü iş yerlerinde geçiriyor olmalarıdır. Eğer bir kurum/iş yerinin afet planı yoksa, hazırlanması ve uygulamaya konulması için, orada çalışan herkesin buna yardımcı olması gerekmektedir. Afetler her zaman her yerde olabilir ve afetlere müdahale etmekle yükümlü kişiler/kurumlar, afet sonrası ihtiyaçlarımızı çok kısa bir sürede karşılamakla yükümlüdürler.

Afet ve Acil Durum Planlama Öncesi

Planlamaya başlamadan önce, kuruluşun sahip olduğu, afet ve acil durum öncesi, esnası ve sonrasında kullanılabilecek imkân ve dış kaynaklar (personel, ekipman, sosyal ve yönetsel tesisler, anlaşma yapılacak kurum ve kuruluşlar) tespit edilmeli, yaşanabilecek bir afet durumunda veya acil durumda mevcut durumun bilinmesi ve doğru bir planlamanın yapılabilmesi açısından fayda sağlayacaktır. Planlama çalışmalarının ilk aşamalarında kuruluşun genelinde karşılaşılabilecek olası tehlikeler ve bu tehlikelere maruz kalabilecek mekânlar ve tahmini insan sayısı ile birlikte bu tehlikelere karşı varsa mevcut hazırlıklar ve eksikler tespit edilmelidir. Bu kapsamda kuruluşun sahip olduğu güvenlik stratejisi ve analizleri, zemin ve yapısal risk analizleri için yardım alınacak kaynaklar değerlendirilmelidir.

Sonuç olarak yukarıda özetlemeye çalışılan afet ve acil durum planlamasında en önemli husus, herhangi bir afet veya acil durum olsun veya olmasın afet ve acil durum planının uygulanmasıdır. Planı uygulamak için herhangi bir afet veya acil durum olmasını beklemek gerekmez. Plandaki görevler ve görevlendirmeye uygun personel, ekipler periyodik olarak belirli aralıklarla eğitilmeli; planın parçaları ayrı ayrı tatbikatlar ile tecrübe ve test edilip yeniden değerlendirilmeli ve geliştirilmelidir. Afetin zararlarını azaltmak ve ona karşı daha iyi hazırlanabilmek ve korunaklı olabilmek için gerekli olan her şey yapılmalı ve önlemler alınmalıdır.