AFET EKONOMİSİ VE SİGORTACILIĞI - Ünite 2: Mikroekonominin Genel İlkeleri Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 2: Mikroekonominin Genel İlkeleri
Giriş
Gerçeğe ulaşmak ve gerçekleri görebilmek için ekonomik olaylara bakışımızı Mikroekonomi ve Makroekonomi olmak üzere iki perspektifte toplayabiliriz. Mikroekonomi, ekonomide bireylerin ve firmaların davranışlarıyla ve tek tek piyasaların çalışma mekanizmalarıyla ilgilenir. Makroekonomi ise iktisadi olaylara daha bütüncül bakar, toplulaştırılmış ekonomik büyüklüklerle ilgilenir. Örneğin; Elma piyasasında elma fiyatlarının nasıl ortaya çıktığı mikroekonominin konusudur. Bir ülkede fiyatlar genel düzeyinin nasıl ortaya çıktığı ile makroekonomi ilgilenir. Cep telefonu piyasası ve cep telefonu talebi mikroekonominin, bir ülkede üretilen tüm mal ve hizmetlere olan toplam talep makroekonominin konusudur. Bir fabrikanın üretim koşulları, üretim miktarı, ürün fiyatları, üretilenlerin toplam değeri ve fabrikanın verimlilik düzeyi mikroekonominin, bir ülkede üretilen tüm mal ve hizmetlerin cari piyasa değerlerinin toplamı olan GSYH makroekonominin konudur. Bireylerin tek tek gelir düzeyleri ile mikroekonomi, bir ülkenin milli gelir düzeyi ile makroekonomi ilgilenir.
Mikroekonomi, iktisadi davranışların daha çok bir boyutunu detaylarıyla analiz eder ve genel yerine kısmi analiz yapar. Böylece analizlerini basite indirgeyen mikroekonomi, ele aldığı konunun ekonominin geri kalanıyla girdiği zincirleme etkileşimi inceleme alanı dışında bırakır. Makroekonomi ise bu zincirleme etkileşimleri de dikkate alan bir yapıya sahiptir.
Bu bölümde mikroekonominin en temel konularından biri olan “talep” konusuna değinilecek ve piyasa güçleri olarak bilinen unsurlardan önce piyasa talebi, piyasa arzı ve bunları etkileyen faktörlerle ilgili özet bilgilere yer verilecektir.
Talep ve Arzı Belirleyen Faktörler
Talep ve arzı belirleyen çok sayıda faktör vardır. Ancak bu bölümde iktisadi düşünce yönteminde iktisadi olayları etkileyen en önemli faktörlere yer verilecektir.
Talep, Piyasa Talebi ve Piyasa Talep Eğrisi
Ekonomik anlamda talep, bir mal veya hizmete yönelik, alım gücüyle desteklenmiş ve piyasaya yönelmiş satın alma isteğidir. Bir mal veya hizmetin satın alınmasını akıldan geçirmek (hayal etmek) sadece bir istek olur, bunun ekonomik anlamda talep sayılabilmesi için isteğin yanında yeterli alım gücü olmalı ve satın alma amacıyla o mal veya hizmetin piyasasına yönelmiş olunmalıdır.
Piyasa talebinin temelinde bireysel talep vardır. Bireysel talep , bir tüketicinin bir maldan belirli bir dönemde değişik fiyatlardan satın almak istediği mal veya hizmet miktarlarıdır. Bir mal veya hizmetin piyasa talebi ise bireylerden oluşan toplumun, belirli bir dönemde farklı fiyat düzeylerinde o mal veya hizmetten satın almak istediği miktarları gösterir. Bir mal veya hizmetin piyasa talep eğrisi ise o mal veya hizmetin bireysel talep eğrilerinin toplamından ibarettir.
Bu konuda üzerinde durulması gereken bir kavramda “fayda”dır. İktisatta fayda kavramı konusunda iki yaklaşımın mücadelesi vardır:
- Faydanın ölçülebilir olduğunu ileri sürenler (kardinalist iktisatçılar)
- Faydanın subjektif bir kavram olduğunu, ölçülemeyeceğini, sadece sıralanabileceğini ileri sürenler (ordinalist iktisatçılar).
Her iki görüş de bir insanın herhangi bir maldan tükettiği miktar arttıkça o malın toplam faydasının önce artacağını ama belli bir doyma noktasından sonra azalacağını savunur. Kardinalist iktisatçılar bir malın tüketilen ilk biriminin en yüksek faydayı sağlayacağını ama daha sonra tüketilen her birimin toplam faydada meydana getirdiği değişimin (marjinal faydasının) azalacağını ileri sürerler. Bu duruma “azalan marjinal fayda yasası” adı verilir.
Marjinal Fayda , bir mal veya hizmetten tüketirken tükettiğimiz son birimin toplam faydada meydana getirdiği değişikliktir. Bir mal veya hizmetten tükettiğimiz ilk birim en yüksek marjinal faydayı sağlar. Daha sonraki birimlerin marjinal faydası giderek azalır.
Bir malın talebi öncelikle o malın fiyatıyla ilişkilidir. Başka koşullar değişmezken, bir malın fiyatı düşerse o maldan daha çok talep edilirken, fiyatı yükselirse o maldan daha az talep edilir. Talep edilen mal miktarı ile malın fiyatı arasındaki negatif yönlü bu ilişki, ekonomi biliminde “talep kanunu” olarak bilinir. Bir malın talep edilen miktarıyla fiyatı arasındaki ilişkileri gösteren tabloya “talep şedülü” adı verilir (kitabın 29. sayfasındaki tablo 2.1’de gösterildiği gibi).
Bir malın fiyatı düştüğünde daha fazla satın alınmak istenmesi iki etkiyle açıklanmaktadır. Bunlar; ikame etkisi ve gelir etkisidir. Bir malın fiyatı düştüğünde diğer malların fiyatının değişmediği varsayımı altında, fiyatı düşen mal diğer mallar karşısında nisbi olarak ucuzlamış olur. Tüketici fiyatı ucuzlayan malı diğer mallar yerine kullanmak, yani ikame etmek ister ve bu nedenle fiyatı düşen maldan daha çok talep eder. Bu duruma “ikame etkisi” adı verilir. Öte yandan, bir malın fiyatı düştüğünde diğer malların fiyatlarının ve tüketicinin gelirinin değişmediği varsayımı altında tüketicinin reel geliri artar. Reel geliri artan tüketici hem ilgili maldan hem de diğer mallardan daha fazla miktarda satın almak ister. Bu duruma da “gelir etkisi” adı verilir.
Piyasa Talebini Etkileyen Faktörler
Bir malın talebini etkileyen ilk faktör malın kendi fiyatıdır. Bir malın kendi fiyatı değişirse aynı talep eğrisi üzerinde hareket edilir. A noktasından B noktasına geçiş böyle bir değişimdir (kitabın 29. sayfasındaki Şekil 2.1’de gösterildiği gibi). Buna “talep edilen miktardaki değişim” denir. Bu konuda dikkat edilmesi gereken konu “talep edilen miktardaki değişme” ile “talepteki değişme” kavramlarını birbiriyle karıştırılmamasıdır. Talep edilen miktardaki değişme aynı talep eğrisi üzerinde hareket etmeyi, talepteki değişme ise talep eğrisinin bütünüyle yer değiştirmesini açıklamaktadır. Talep edilen miktardaki değişmenin sebebi malın fiyatındaki değişikliklerdir. Talepteki değişmenin sebebi ise malın kendi fiyatı dışındaki faktörlerin değişmesidir. Dolayısıyla, bir malın talebini belirleyen malın kendi fiyatı dışında da faktörler vardır. Eğer malın kendi fiyatı dışındaki faktörler değişirse talep eğrisi bütünüyle yer değiştirir ve tüm fiyat düzeylerinde talep edilen miktarlar artar veya azalır. Bir malın talebini belirleyen malın kendi fiyatı dışındaki faktörler ise aşağıda açıklanmıştır.
Tüketicinin Gelir Düzeyi ve Gelir Dağılımı: Bir malın fiyatı değişmezken tüketicilerin ortalama gelir düzeyi arttığında talep eğrisi bütünüyle sağa kayar ((kitabın 30. sayfasındaki Şekil 2.2’de gösterildiği gibi). Bunun anlamı bu mala olan talep tüm fiyat düzeylerinde artmaktadır. Bu arada unutmamak gerekir ki tüketicilerin gelir düzeyi yükseldiğinde tüm mallara olan talep artmayabilir, hatta azalabilir de. Tüketicilerin gelir düzeyi yükseldiğinde talebi artan mallara “normal mal”, talebi azalan mallara ise “düşük mal” (fakir mal, tutulmayan mal…) adı verilir. Bazı ürünlere olan talep gelir düzeyi yükseldikçe çok daha fazla oranlarda artar. Bu tür mallara “lüks mal” adı verilir.
Gelir dağılımı, bir toplumda üretilen milli gelirin yüksek ve düşük gelir grupları arasında nasıl dağıldığını gösteren bir kavramdır. Bir toplumda gelir dağılımı düzeliyorsa bu durum - başka şartlar sabitken - normal mallara talebi artırır, düşük mallara talebi azaltır. Diğer yandan bozuk gelir dağılımı var iken yüksek gelir grupları tarafından talep edilen birçok lüks malın talebi, gelir dağılımı dengeli hale geldikçe azalacaktır. Gelir dağılımının bozulması durumunda ise mekanizma tam tersine işler.
Tüketicilerin Zevk ve Tercihleri: Bu faktör, bir malı satın alma yönünde değişiyorsa o malın talep eğrisi sağa doğru kayacaktır. Bu durum, tüketicilerin her fiyat düzeyinde o mala olan taleplerinin artışı anlamına gelir. Tüketicilerin zevk ve tercihleri bir malı daha az satın alma yönünde değişiyorsa o malın talep eğrisi sola doğru kayacaktır. Bu durum, tüketicilerin her fiyat düzeyinde o mala olan taleplerinin azalışı anlamına gelir.
İkame ve Tamamlayıcı Malların Fiyatları: Bazı malların birbirinin yerine kullanılması yani ikame edilmesi durumunda bu mallara “ikame mallar” adı verilir. Tükenmez kalem ve dolma kalem, kırmızı et ve tavuk eti, gibi mallar ikame mallara örnek verilebilir. Birbirinin yerine kullanılabildiği için ikame malların fiyatlarındaki değişimler bu malların taleplerini etkiler. Bir malın fiyatı ile ikame malın talebi arasındaki ilişki doğru yönlüdür.
Bazı mallar ise ancak birbirleri ile birlikte kullanılabilir veya tüketilebilir hâle gelir. Bu tür mallara “tamamlayıcı mallar” adı verilir. Bu konudaki klasik bir örnek otomobil ve benzindir. Birbirleri ile birlikte kullanılabildikleri için tamamlayıcı mallardan birinin fiyatındaki değişiklik diğerinin talebini etkiler.
Tüketici Bekleyişleri: Gelecekte olması beklenen olaylar bugünkü iktisadi davranışları belirleyen önemli faktörlerdendir. Tüketicilerin belirli konularda bekleyişleri de onların mal ve hizmet talebi üzerinde etkilidir. Bu bekleyişleri iki ana başlık altında toplayabiliriz: Fiyatlarla ilgili bekleyişler ve gelir düzeyi ile ilgili bekleyişler. Tüketiciler bir malın fiyatının gelecekte artacağını bekliyorlarsa içinde bulundukları dönemde o maldan daha çok talep ederler. Benzin fiyatlarının birkaç gün içinde artacağını bekleyen bir tüketici otomobilinin deposunu doldurmaya çalışır. Tüketicilerin genelinde bu bekleyiş güçlüyse benzin talep eğrisi sağa kayacaktır. Tüketiciler bir malın fiyatının gelecekte azalacağını bekliyorlarsa içinde bulundukları dönemde o maldan daha az talep ederler.
Tüketicilerin gelir düzeylerindeki bekleyişleri de içinde bulundukları dönemde mal ve hizmetlere olan taleplerini etkiler. Tüketiciler gelir düzeylerinin artacağını bekliyorlarsa daha gelir düzeyleri değişmeden mallara olan taleplerini içinde bulundukları dönemde artırırlar. Bu durumda talep eğrisi sağa kayacaktır. Ya da tam tersi, tüketiciler ileride gelirlerinin azalacağını bekliyorlarsa içinde bulundukları dönemde mal taleplerini azaltırlar. Bu durumda talep eğrisi sola kayacaktır.
Nüfus: Artan bir nüfus ve buna eşlik eden ortalama gelir artışı o ülkede satılan tüm mal ve hizmetlere olan talebin artmasına ve talep eğrilerinin sağa kaymasına neden olacaktır.
Arz, Piyasa Arzı ve Piyasa Arz Eğrisi
Arz, firmaların belirli bir dönemde çeşitli fiyat düzeylerinde bir maldan satmak (üretmek) istedikleri miktarlardır. Piyasa arzının temelinde firmaların bireysel arzları vardır. Her bir firmanın bir malın değişik fiyatlarından satmaya (üretmeye) hazır olduğu miktarlar farklıdır. Çünkü her firmanın maliyetleri, yönetim yapısı, kuruluş yeri, verimliliği vb. faktörler farklıdır. İşte piyasa arz eğrisi farklı ekonomik koşullarda üretim yapan bireysel firmaların değişik fiyatlardan piyasada satmak istedikleri arz miktarlarının toplamından oluşur. Bir malın arzı öncelikle o malın fiyatıyla ilişkilidir. Başka koşullar değişmezken, bir malın fiyatı düşerse bir firma o maldan daha az arz eder. Çünkü firmaların temel amacı “kâr maksimizasyonu”dur. Fiyatı düşen bir malı üreten bir firma maliyet koşullarının sabit kaldığı varsayımıyla kârlılığı düşeceği için o maldan daha az satmak veya üretmek ister. Bir firma bir malın fiyatı yükselirse maliyet koşullarının sabit kaldığı varsayımıyla kârlılığı yükseleceği için o maldan daha çok arz eder. Arz edilen mal miktarı ile malın fiyatı arasındaki pozitif yönlü bu ilişki, ekonomi biliminde “arz kanunu” olarak bilinir. Arz kanununu anlayabilmek için bir tablodan yararlanabiliriz. Bir malın farklı fiyatları ile piyasada arz edilmek (üretilmek, satılmak) istenilen miktarları arasındaki ilişkileri gösteren tabloya “arz şedülü” adı verilir (kitabın 32. sayfasındaki tablo 2.2’de gösterildiği gibi).
Piyasa Arzını Belirleyen Faktörler
Bir malın arzını belirleyen ilk faktör malın kendi fiyatıdır. Bir malın kendi fiyatı değişirse aynı arz eğrisi üzerinde hareket edilir. Arz edilen miktardaki değişme aynı arz eğrisi üzerinde hareket etmeyi, arzdaki değişme ise arz eğrisinin bütünüyle yer değiştirmesini açıklamaktadır. Arz edilen miktardaki değişmenin sebebi malın kendi fiyatındaki değişikliklerdir. Arzdaki değişmenin sebebi ise malın kendi fiyatı dışındaki faktörlerin değişmesidir. Örneğin bir malı üreten firmaların sayısındaki artış her fiyat düzeyinde arz edilmek istenen miktarı artıracağı için arz eğrisini bütünüyle sağa kaydıracaktır. Dolayısıyla, bir malın arzını belirleyen malın kendi fiyatı dışında da faktörler vardır. Eğer malın kendi fiyatı dışındaki faktörler değişirse arz eğrisi bütünüyle yer değiştirir ve tüm fiyat düzeylerinde arz edilen miktarlar artar veya azalır.
Üretim Faktörü Maliyeti: Firmaların üretim yaparken kullandığı üretim faktörleri veya girdiler için harcadıkları paralar malların maliyetlerinin önemli bir kısmını oluşturur. Bu nedenle üretim faktörü fiyatlarındaki artışlar firmaların maliyetlerini de artıracağı için her fiyat düzeyinde arz edilmek istenen miktarı düşürür ve arz eğrisi bütünüyle sola kayar. Tam tersine, üretim faktörü fiyatlarındaki azalışlar maliyetleri düşüreceği için her fiyat düzeyinde arz edilmek istenen miktarı artırır ve arz eğrisi bütünüyle sağa kayar ((kitabın 33. sayfasındaki tablo 2.4’de gösterildiği gibi).
Teknolojik gelişmeler de üretim faktörü maliyetlerini etkileyen bir unsur olarak arz eğrisini etkilemektedir. Teknolojideki gelişmeler üretim maliyetlerini düşürerek arz eğrisini sağa kaydırır.
Diğer Mal Fiyatları: İkame ve tamamlayıcı malların fiyatları değiştiğinde ilgili malın arzı da bundan etkilenir. Örneğin buğday fiyatlarında önemli bir artış olduğunda bir sonraki dönem daha önce arpa veya mısır üreten üreticiler buğday üretimine yönelecekleri için buğday arz eğrisi sağa kayacaktır.
Bekleyişler: Ekonominin her alanında olduğu gibi bekleyişler malların arzını da etkiler. Firmaların, bir malın gelebileceği fiyat düzeyiyle ilgili bekleyişleri, içinde bulundukları dönemdeki üretimlerini ve ayrıca üretim planlarını etkiler. Soğan üretiminin bir sonraki dönemde “iyi para getireceğini” yani soğan fiyatlarının yükseleceğini bekleyen çiftçiler soğan üretimlerini artırırlar ve soğan arz eğrisi sağa kayar.
Vergi, Teşvik ve Benzeri Düzenlemeler: Vergiler, bir firma için en önemli maliyet kalemleri arasındadır. Yüksek vergi oranları firmaların üretim yapma isteklerini olumsuz etkiler. Hükümetler piyasayı canlandırmak istedikleri zaman vergi oranlarını veya vergi ve benzeri yükümlülükleri azaltır ve böylece firmaların maliyetlerini düşürerek üretime teşvik etmiş olur. Bu durumda arz eğrisi sağa kayacaktır. Bazen kamu otoritesi çeşitli amaçlarla bazı malların üretimini teşvik etmek ister ve üreticiye parasal yardım ve benzeri desteklemede bulunur. Bu duruma ekonomi literatüründe “sübvansiyon” adı verilir. Sübvansiyon uygulanan malların üretimi artar ve arz eğrisi sağa kayar.
Esneklik Kavramı, Talep ve Arz Esneklikler
Esneklik aslında bir duyarlılık ölçüsüdür. Bir A değişkeni, bir B değişkenindeki değişmelere karşı çok duyarlı ise “A’nın B’deki değişmelere karşı esnekliği yüksek”, az duyarlı ise “A’nın B’deki değişmelere karşı esnekliği düşüktür” denir. Ekonomide esneklik kavramı son derece önemlidir ve çok sayıda uygulama alanı bulunmaktadır.
Talep esnekliği seçeceğimiz değişkenlere göre birkaç farklı açıdan ele alınabilir. Talep miktarı öncelikle malın veya hizmetin fiyatına bağlıdır. Dolayısıyla talep esnekliği ile ilgili öncelikli kavram “talebin fiyat esnekliği”dir. Talebin fiyat esnekliği, talep miktarının ilgili malın fiyatında meydana gelen değişmeye verdiği tepkinin ölçüsüdür. Bazı ürünlerin talep miktarı fiyatındaki değişmelere karşı çok duyarsızdır. Örneğin tuzun talep miktarı fiyatındaki değişmelere karşı çok duyarlı değildir. Tuzun fiyatı % 50 oranında yükselse bile tuzun talebi çok fazla düşmez. Tam tersi tuzun fiyatı %50 düşse tuzun talep miktarı çok fazla yükselmez. O nedenle tuz “esnekliği düşük” bir maldır. Eğer talebin fiyat esnekliğini bir katsayı olarak hesap etmek istersek şu formülü kullanabiliriz:
Talebin Fiyat Esnekliği = Malın Talep Miktarındaki %Değişme / Malın Fiyatındaki % Değişme
Talebin fiyat esnekliği katsayısı bir firmanın gelirini önemli ölçüde belirleyen bir kavramdır. Sattığı ürünün fiyatını artırarak gelirini artırmayı düşünen bir firma için sattığı ürünün talebinin fiyat esneklik katsayısı düşük olmalıdır. Böylece ürettiği malın fiyatını artırsa bile talep miktarı fazla düşmeyeceği için gelirini artırabilecektir. Bu nedenledir ki devlet vergi miktar ve oranlarını artırırken talebi kolayca düşmeyecek olan sigara, benzin, toz şeker vb. gibi ürünleri tercih eder. Benzer şekilde firmalar fiyat düşürerek satış miktarlarını artırmak ve böylece gelirlerini çoğaltmak istemeleri hâlinde de esneklik katsayısına dikkat etmek durumundadır. Fiyatı düştüğünde talep miktarı artmayan bir ürünün varlığı söz konusu ise firmaların gelirleri beklediklerinin tam aksine düşecektir.
Bir malın talep miktarını fiyatı dışında tüketicilerin gelir düzeyi de etkiler. Ama ne ölçüde? Bu farklı bir esneklik kavramı olan “talebin gelir esnekliği” ile açıklanabilir. Tüketicilerin geliri arttığında bir mala olan talebin artması beklenir. Söz konusu mal tüketicilerin geliri arttığında talebi artan bir mal ise bu tür mallara “normal mal” denir. Tam tersi, tüketicilerin geliri arttığında talebi azalan mallara da “düşük mal” (fakir mal) adı verilir. Talebin gelir esnekliği katsayısını hesaplama için şu formülü kullanırız:
Talebin Gelir Esnekliği = Malın Talep Miktarındaki % Değişme / Gelirdeki % Değişme
Talebin gelir esneklik katsayısı pozitif ise ilgili mal normal bir mal, negatif ise düşük bir maldır.
Son esneklik kavramı “talebin çapraz fiyat esnekliği”dir. Bu esneklik türünde B malının talep miktarının A malının fiyatındaki değişikliğe duyarlılığı ölçülmektedir. Talebin çapraz esneklik katsayısını hesaplamak için şu formülü kullanırız:
Talebin Çapraz Esnekliği = B malının Talep Miktarında % Değişme / A Malının Fiyatında % Değişme
Talebin çapraz esneklik katsayısı eğer pozitif değer taşıyorsa bu iki mal ikame mal, negatif değer taşıyorsa bu iki mal tamamlayıcı maldır. Örneğin kırmızı et fiyatları arttığında beyaz et talep miktarı artar, değişim pozitif yöndedir. Oysa örneğin benzin fiyatları arttığında otomobil talep miktarı azalır, değişim negatif yöndedir. Talebin çapraz esneklik katsayısı “0” (sıfır) ise bu iki mal ilişkisiz maldır.
Esnekliğin bir diğer uygulaması da “arz esnekliği”dir. Arz esnekliği bir malın fiyatındaki değişmeye malın arz miktarının verdiği tepkiyi ölçer. Arz esnekliği, arz edilen miktardaki yüzde değişmenin fiyattaki yüzde değişmeye oranıdır. Arz esnekliğini şu formülle ölçebiliriz:
Arz Esnekliği = Malın Arz Edilen Miktarındaki %Değişme / Malın Fiyatındaki % Değişme
Hesaplanan arz esnekliği katsayısı “1”den büyükse arz “esnek”, “1”den küçükse arz az esnek anlamına gelir. Çok kısa dönemde arz esnekliği birçok üründe “0”a yakındır. Çünkü fiyatta bir artış olduğunda üretim miktarı aynı dönemde artırılamaz. Arzın fiyat değişikliğine ayak uydurması birçok üründe zaman alan bir süreçtir.
Piyasa Dengesi ve Piyasa Dengesini Belirleyen Faktörler
Bu başlık altında piyasada arz ve talebin nasıl karşı karşıya geldiği ve denge fiyatının nasıl ortaya çıktığı konusunda özet bilgiler yer alacaktır.
Piyasa Dengesinin Oluşması
Piyasa ekonomisinde arz ve talep güçlerinin hareketleri sonucunda arz ve talebin karşı karşıya gelmesiyle oluşur. Bir piyasa “dengeye” gelmişse ve bu denge değişme eğiliminde değilse bu piyasaya “temiz piyasa” adı verilir. Talep fazlası varsa tüketiciler arasındaki rekabet, arz fazlası varsa üreticiler arası rekabet nedeniyle mevcut fiyat dengeye doğru hareket eder, ta ki talep veya arz fazlası kalmayana dek.
Piyasa Dengesinde Değişmeler
Piyasa bir kez dengeye geldiğinde bu dengenin bir daha bozulmayacağının garantisi yoktur. Talebi veya arzı belirleyen fiyat dışındaki faktörlerden biri değiştiğinde talep veya arz eğrilerinin yeri değişeceği için yeni bir piyasa dengesine ulaşılır.
Farklı Piyasa Türleri ve Firma Davranışları
Bir piyasanın yapısını belirleyen en temel ölçütler:
- Piyasadaki firma sayısı ve büyüklüğü,
- Ürünün özelliğidir, diğer bir deyişle ürünün homojen veya heterojen (farklılaştırılmış) olması,
- Piyasaya girişin ve çıkışın engelli olup olmadığı,
- Fiyat dışı rekabetin olanaklı olup olmadığı,
- Firmaların piyasa gücü veya diğer bir deyişle fiyat kontrolü derecesi,
- Firmaların uzun dönemde ekonomik kârlarının varlığıdır.
Bütün bu ölçütlere göre dört farklı piyasa yapısı bulunmaktadır: Tam rekabet, monopolcü rekabet, oligopol ve monopol.
Tam Rekabet Piyasası: Bu piyasada çok sayıda firma ve tüketici vardır. Hiçbiri tek başına piyasa üzerinde söz sahibi değildir ve alış ve satışlarıyla piyasa denge fiyatını etkileyemezler. Dolayısıyla bu piyasada tek bir fiyat vardır, alıcı ve satıcılar bu fiyatı kabul etmek durumundadır. Yani bu piyasada fiyat “veri”dir.
Monopol Piyasası: Gerçek hayatta bir örneğini bulmanın çok zor olduğu bir piyasa türüdür. Monopol bir ürünün tek satıcısı veya üreticisi olmak demektir. Ürettiği malın ikamesi yoksa monopolcü firma büyük bir güce sahip olur. Bir monopol ya fiilen kendiliğinden oluşur ya da devlet müdahalesiyle oluşturulur. Monopoller bazen piyasadaki bazı firmaların birleşmesiyle oluşabilir. Firmalar rekabet etmek yerine fiili veya yasal olarak birleşerek sanki bir monopolmüş gibi birlikte hareket edip aşırı kârlar elde edebilir. Eğer firmalar birleşerek tek bir firma ve yeni bir tüzel kişilik kazanıyorsa bu duruma “tröst”, firmalar tüzel kişiliklerini koruyarak birleşiyorlarsa bu duruma “kartel” adı verilir.
Monopolcü Rekabet Piyasası: Bu piyasa ve firma analizleri daha çok gerçek hayatta karşılaştığımız piyasa ve firma türlerini anlayabilmemize katkı sağlar. Gerçek hayatta mal ve hizmet piyasalarında en çok karşılaştığımız piyasa türleri monopolcü rekabet ve oligopol piyasalarıdır. Monopolcü rekabet piyasası temel özellikleri itibarıyla daha çok tam rekabet piyasasına, oligopol piyasası da monopol piyasasına daha yakındır. Monopolcü rekabet piyasasında aynı ürünü üreten çok sayıda nisbeten küçük firma vardır.
Oligopol Piyasası: Gerçek hayatta kullandığımız pek çok üründe oligopol piyasalar geçerlidir. Bu piyasa türünde en az iki firma bulunur ve iki firmanın olduğu oligopol piyasasına “düopol” adı verilir. Firma sayısının üst sınırı yoktur. Eğer bir firmanın piyasadaki davranışları (satış kampanyaları, fiyatlar, reklâmlar vb. gibi) diğer firmaların davranışlarını etkileyebiliyorsa o piyasa oligopoldür. Bu piyasanın en önemli özelliği “karşılıklı bağımlılık”tır. Oligopol piyasasında firmalar fiyatlar ve piyasa üzerinde farklı seviyelerde kontrole sahiptir.