AFET YÖNETİMİ I - Ünite 8: Uygulama Örnekleriyle İyileştirme Aşaması ve Bu Aşamada Yapılması Gereken Çalışmalar Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 8: Uygulama Örnekleriyle İyileştirme Aşaması ve Bu Aşamada Yapılması Gereken Çalışmalar

Giriş

Afetlerle mücadelenin temelinde, afet yönetiminin tüm aşamalarını bir bütün olarak düşünmek, afet öncesi, sırası ve sonrasında, önceden belirlenen yol, yöntem ve eylemleri etkin ve hızlı bir şekilde uygulamak yatar. Bu evrelerin, doğrusal olarak ilişkili değil, döngüsel bir ilişki yapısı gösterdiği unutulmamalıdır.

Dünyanın afet yönetimi konusunda önde gelen ülkeleri dâhil olmak üzere; afet risklerini azaltmada başarı sağlansa dahi, tamamen ortadan kaldırmak mümkün olmamaktadır. Bu nedenle, afet sonrası iyileştirme safhasında yapılacaklara her afet sonrası gerek duyulmaktadır.

İyileştirme Nedir?

İyileştirme, afete uğrayan toplumun yasam koşullarını yeniden oluşturma amacıyla, olası afet risklerini azaltmak amacıyla gerekli düzenlemeleri yapmak için alınan kararlar ve faaliyetlerin tümüdür.

Modern afet yönetimi kavramında; kayıp ve zararların azaltılması, hazırlık, tahmin ve erken uyarı, afetlerin etkilerini anlamak ve haritalamak gibi afet öncesi korunmaya yönelik çalışmalar “Risk Yönetimi”; etki analizi, müdahale, iyileştirme, yeniden yapılanma gibi afet sonrası çalışmalar ise “Kriz Yönetimi” olarak kabul edilmektedir.

Afet sonrası müdahale ve iyileştirme adına yürütülen faaliyetlerin ana hedefi, afete uğramış toplulukların iaşe, ibate haberleşme, ulaşım, su, elektrik, kanalizasyon, doğalgaz gibi hayati önem arz eden kritik altyapının çalışır hale getirilmesi ve diğer iyileştirme çalışmaları vasıtasıyla en kısa zamanda normale dönme çabasıdır.

İyileştirme aşaması afet yönetimi döngüsü içerisinde «risk azaltma» aşaması ile iç içe geçen bir asamadır. Her iki aşamada gerçekleştirilen çalışmaların ortak amacı; olası bir afet tehlikesine karsı sosyal yasamın tüm kurumlarının hazırlıklı olmasını sağlamaktır.

Afet Sonrası İyileştirme Çalışmaları

Afet sonrasında öncelikli olan asıl hedefin, zarara uğramış birey ve toplulukların desteklenmesi olduğu kadar, yerel ekonomik canlılığın yeniden kazanılması, altyapının geliştirilmesi, sanayinin ve ticaretin desteklenmesi, toplum eğitimi, sosyal ve psikolojik destek hizmetlerinin sağlanarak toplumun olası bir yeni afet karsısında daha dirençli kılınması olduğu anlaşılmaktadır.

Bu aşamada ana hedef, afete uğramış toplulukların, haberleşme, ulaşım, su, elektrik, kanal izolasyon, eğitim, sosyal aktiviteler, geçici ve kalıcı barınma ihtiyacı, çalışma ve ekonomik alanlardaki hayati aktivitelerinin en az düzeyde de olsa karşılanarak, zaman içerisinde geliştirilerek devamını sağlamak ve sonuçta etkilenen insanlar için afet öncesinden daha güvenli ve gelişmiş bir yasam çevresi oluşturmaktır.

Afet sonrası yapılan iyileştirme çalışmaları, müdahale çalışmalarıyla iç içe geçer. İyileştirme çalışmalarını, genel olarak hemen afet sonrası alınan önlemler kapsamında “ön iyileştirme çalışmaları” ve daha sonraki süreçte ortaya çıkan “yeniden yapılanma çalışmaları” olarak iki ana baslığa ayırabiliriz. Ön iyileştirme çalışmaları, öncelikle yerine getirilmesi zorunlu acil yardım, kritik tesis ve alt yapının isler hale getirilmesi, beslenme ile ilgili önlemler, geçici barınma çalışmaları, enkaz kaldırma çalışmaları, defin hizmetleri ve sağlık ve psiko-sosyal hizmetler olarak düşünülebilir.

Afet sonrası arama-kurtarma, yangın söndürme ve benzeri müdahale çalışmalarının yanı sıra afetzedelerin temel ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için kritik öneme sahip tesislerin faaliyetlerine devam etmesini sağlamak gerekir. Çöken ya da hasara uğrayan altyapı ve iletişim tesisleri (enerji üretim ve dağıtım noktaları, elektrik, su, doğalgaz, kanalizasyon, telefon hatları, baz istasyonları ve benzeri) geçici ya da kalıcı olarak çalışır hale getirilir.

Afet ve acil durumlar sonrası insan yasam alanlarında ve mühendislik yapılarında hasar ve yıkımlar meydana gelir. Bu alanlar ve yapılar hasar gördüklerinden geçici ya da kalıcı olarak kullanılamaz hale gelmiş olabilirler. Bunun yanı sıra özellikle deprem gibi afet olaylarından sonra insanlar belirli bir süre için konutları hasar görmemiş bile olsa artçı depremler nedeniyle evlerine girmek istemeyebilirler. Bu durum insanların acil barınma ihtiyacının süratle giderilmesini gerektirir.

Acil yardım ve önlemler bir yandan sürdürülürken, bir yandan ya afetin doğurduğu kayıpları, özellikle, yapıların ne ölçülerde afet olayından etkilendiğini belirlemek amacıyla “hasar tespiti” çalışmaları yapılmaktadır. 7269 sayılı yasa, afetler sonrasında yapılacak yardımların seklini belirleyebilmek amacıyla “Genel Hayata Etkililik” kavramı tanımlayarak, bir sınır koymuştur.

Yapılacak yardımların sekli ve miktarı bu sınıra göre değişmektedir. Genel hayata etkililik, çeşitli büyüklüklerdeki yerleşme yerlerinde, doğal afetler nedeniyle yıkılan veya ağır hasar gören konut birimi sayısı esas alınarak belirlenmektedir.

Afet etütleri sonucuna göre gerektiğinde alınabilecek önlemleri, afete maruz bölge sınırlarını, haritaları ve afetzede listelerini içeren teknik rapora Afet Etüt Raporu adı verilir. Afetin türüne bağlı olarak yapılan ve hazırlanan afet etüt raporları (heyelan, kaya düşmesi, çığ ve benzeri göreceli olarak daha küçük çaplı yerel olaylarda) ya da hasar tespit çalışmaları (depremler gibi geniş alanları etkileyen olaylarda) vasıtasıyla, o afetin genel hayatı etkileyip etkilemediği belirlenir.

Bir afet sonrası kimlere ve nasıl afet konutu / işyeri veya onarım yardımı yapılacağını belirlemek üzere hak sahipliği çalışmaları gerçekleştirilir. Yıkılan veya ağır hasar gören ya da muhtemel afetlerden etkilenebilecek binalarla olan mülkiyet ilişkilerini belgeleyebilen ve yeniden yapılacak binalardan veya verilecek inşaat kredisinden yararlanabilen afetzedeye hak sahibi denir. Hak sahibi olabilmek için afetzedenin, Kanun ve adrese dayalı nüfus kayıt sisteminin öngördüğü Sartlar ile ilgili mevzuattaki diğer şartlara uygun durumda olup gerekli başvuruları yapması gerekir.

Hak sahibi kabul edilen afetzedelerin yerleşme yerlerinin belirlenerek daimi iskânlarının sağlanması amacıyla bu yerlere ait “Yer Seçimi Raporu” hazırlanır. Bu rapor; yeni yerleşim yerine ait, mekânsal, jeomorfolojik, jeolojik, hidrojeolojik, imar ve mülkiyet durumu vb. bilgileri içeren, yer seçimi yapılan alanları doğal afet tehlikeleri, imar kanunu ve ilgili mevzuatlar açısından değerlendiren, yer seçim gerekçelerini belirten ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının görüşlerini içerecek şekilde hazırlanır.

27.12.1999 tarih ve 587 sayılı “Kanun Hükmünde Kararname (KHK)” ile Türkiye’de ilk kez deprem zararlarının ekonomik maliyetlerinin karşılanmasında yalnızca kamu kaynaklarının kullanılması politikasından vazgeçilmiş ve ‘belediye sınırları ve mücavir alanlar içerisindeki’ konut sahiplerinin deprem hasarlarına karsı evlerini sigorta ettirmeleri zorunluluğu getirilmiştir. Aynı zamanda bu KHK ile 7269 sayılı yasanın öngördüğü, depremlerden evleri yıkılan veya ağır hasar gören mal sahiplerine yeni konut yapma yükümlülüğü de kaldırılmıştır. Bununla birlikte, KHK’nin yürürlüğe girdiği tarihten sonra, evlerini deprem sigortası yaptırmayan mülk sahipleri, evleri depremlerden zarara uğradıkları takdirde, devletten yeni konut yapımı veya hasar gören konutların onarımı için yardım alamayacaklardır. Söz konusu KHK ile bir zorunlu deprem sigortası havuzu oluşturulmuş ve bu havuzun yönetimi için “Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK)” kurulmuştur.

Zorunlu Deprem Sigortası, yasadığınız binada depremin meydana getirdiği maddi zararları karşılamaya yönelik bir teminat sistemidir. Bu sayede yasamın deprem öncesindeki temel standartlarında devam edebilmesi amaçlanır.

İyileştirme Çalışmaları İle İlgili Yurtiçi ve Yurtdışı Örnekler

28 Mart 1970 günü 7,2 büyüklüğünde bir deprem Gediz ve yakın civarını vurmuştur. 1500 km2 ’yi aşan bir alanda etkili olan deprem sonucu birçok yerleşim biriminde can ve mal kayıpları olmuştur. Depremde 1086 kişi hayatını kaybetmiş 1265 kişi de yaralanmıştır. Afet sonucu toplamda 9452 konut yıkılmış ya da ağır hasar görmüş, 9480 konut orta derecede, 7737 konut ise hafif derecede hasar görmüştür. Deprem sonrası, geçici barınaklar, çadırlar, prefabrik okullar kurulmuş, ulusal ve uluslararası yardımlar koordine edilmiştir

Daha önce birçok kez büyük tarihsel depremlere uğramış olan Erzincan’da 13 Mart 1992 günü 6,8 büyüklüğünde yıkıcı bir deprem daha olmuştur. 653 kişi hayatını kaybetmiş, toplamda 44.671 konutun % 13’ü yıkılmış ya da ağır hasar görmüş, % 20’si orta hasara ve % 30’u da hafif hasara uğramıştır. Depremden hemen sonra, askeri personel ve polis kuvvetleri güvenliği sağlamıştır. Deprem sonrası elektrik, su, kanalizasyon ve telefon sistemleri çalışmaz hale gelmişti. Telefon ve elektrik hatları 3 gün sonra çalışır hale getirilirken, su ve kanalizasyon sistemi 4 hafta içinde belediyeye yoğun dış yardım sayesinde çalışır hale getirilebilmişti. Erzincan’ın eski yerleşim alanı Fırat Nehri ve demiryolunun güneyinde kalan alandaydı. 1939 depreminden sonra şehir demiryolunun kuzey ve kuzeydoğusuna tasındı. Bu alan, “Geçici Barınma Alanı” olarak adlandırıldı ve prefabrike evler buraya yapıldı. 1992 depreminden sonra, kısa kadar olan zaman kısıtlı olduğundan, mevcut enkazın varlığı ve getirdiği ekstra işlemler, boyutlarının uygun olmayışı vb. sebeplerden Erzincan için yeni yerleşim alanı şehrin doğusunda seçildi. Yeni yerleşim alanları, heyelan, su baskını, kaya düşmesi vb. tehlikelerin irdelendiği jeolojik kriterlere göre seçilmiştir.

23.10.2011 tarihinde Van Merkezde, büyüklüğü 7,0 olan bir deprem meydana gelmiştir. Depremden sonra, 09.11.2011 tarihinde Van Gölü içerisinde (Edremit İlçesi yakınlarında) büyüklüğü 5,6 olan bir deprem daha meydana gelmiştir. İlk depremde 604, ikinci depremde ise 40 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, toplam 252 vatandaşımız enkazdan sağ olarak kurtarılmıştır. İlk yapılan değerlendirmeler çerçevesinde; AFAD tarafından Van İli ve köyleri ile Erciş İlçesi ve köyleri için “Genel Hayata Etkililik” kararı alınmış ve ilk etapta toplam 15 bin konutun yapılması ve afetzedelerin süratle kalıcı konutlara yerleştirilmesi planlanmıştır. Bu amaçla, 2012 yılında TOKI tarafından Van İl merkezinde 10 bin konutun Erciş İlçe merkezinde 5 bin konutun, sosyal donatılarıyla birlikte inşasına başlanmıştır. Depremde zarar gören vatandaşlara yönelik olarak, 8 ay boyunca ‘Toplum Yararına Çalışma Programları’ kapsamında 5.000 kişi istihdam edilmiştir

Japonya’daki deprem 1,5 milyon nüfuslu Kobe şehir merkezinde 17 Ocak 1995 tarihinde şafak vakti meydana gelmiştir. 6433 can kaybına, 250.000 bina enkazına ve 10 trilyon Yen değerinde maddi zarara neden oldu. Ölenlerin %80’i, eski ahşap evlerin yıkılması ve depremi takip eden büyük yangınlar sonucu yaşamlarını yitirdiler. Japonya’da afetten sonra afetle mücadele için sağlanan yardım faaliyetleri “Afetle Mücadele Kararnamesi” ile belirlenmiştir. Bu maddeye göre, yardım faaliyeti çeşitleri aşağıdaki gibidir (söz konusu madde hem müdahale hem de iyileştirme çalışmalarını kapsar):

  • Kalacak yer temini (Geçici barınma dâhil)
  • Yiyeceklerin dağıtımı, içme suyu temini
  • Giyecek, yatak ve diğer zaruri ihtiyaçların dağıtımı ve/veya ödünç verilmesi
  • Tıbbi bakım
  • Mağdurları arama ve kurtarma
  • Afet yüzünden zarar gören konutların geçici onarımı
  • İş kurmak için gerekli fonların, donanım ve araçgerecin dağıtılması ve /veya ödünç verilmesi
  • Okul malzemelerinin dağıtımı

Sürdürülebilirlik ve İyileştirme Çalışmaları

Ülkelerin afet yönetim sistemleri, risk azaltma ve iyileştirme çalışmalarına bakısı, sigorta sistemleri, sosyokültürel yapıları, mevcut yapı stokları ve benzeri farklılıkları nedeniyle iyileştirme çalışmalarının farklılaşması doğaldır. Bu kısımda, afetzede adayı bireylerin, yerel yönetimlerin ve merkezi yönetimin, iyileştirme çalışmalarını-planlarını nasıl görmesi gerektiği, sürdürülebilir bir iyileştirmenin, nasıl sağlanabileceği gibi konulara dair ortak noktalar sunulmaktadır.

İyileştirme çalışmalarının ve planlarının hazırlanıp, dokümante edilerek etkin bir şekilde uygulanmasındaki asıl hedef fiziksel kaynaklar ve insan kaynaklarının doğru şekilde kullanılmasıdır.

İyileştirme çalışmaları sürdürülebilirliğin 6 prensibini içermelidir. 6 prensip şöyledir:

  1. Afetzedelerin hayat kalitesini koruyabilmek, mümkünse daha iyi hale getirmek,
  2. Yerel ekonomik canlanmayı sağlamak,
  3. Sosyal eşitliği korumak,
  4. Çevresel kaliteyi koruyabilmek, mümkünse daha iyi hale getirmek,
  5. Afete dayanıklılığı arttırmak ve afet risklerini azaltmaya katkıda bulunmak,
  6. Karar verme sürecinde katılımcılığı sağlamak ve bir ortak görüsü kullanmak

İdeal bir “İyileştirme Çalışması - Planı” aşağıdaki adımları içermelidir:

  1. Organize olmak
  2. Halkın katılımı
  3. Diğer teşkilatlar ve şubelerle koordineli çalışma
  4. Afet sonrası ortaya çıkan problemleri tanımlama ve anlama
  5. Problemleri irdeleme ve fırsatları tartışma
  6. Amaçları ve hedefleri belirleme
  7. Alternatif stratejiler geliştirme
  8. Eylem planı hazırlama
  9. Eylem planında görüş birliği arama
  10. Uygulama, gözden geçirme, revize etme

İyileştirme çalışmalarını zorlaştıran ya da karsısındaki engel teşkil eden unsurlar genel kapsamda şu şekilde sıralanabilirler:

  1. Toplumun karsı karsıya kaldığı afetin türü ve hasarın derecesi
  2. Kurallar, mevzuat ve politikalar
  3. Mülkiyet hakları, kamulaştırma, sigorta, arazi kullanımı, plan tadilatları, parasal kaynak vb. problemler
  4. Daha çabuk “normale dönme” isteği
  5. Gelişme ve kalkınma imkânlarını fark
  6. Yerel yönetim çalışanlarının rolleri ve görevlerindeki ani değişim
  7. Olağanüstü bir problem gibi görünene olağanüstü çözüm arama gayreti
  8. Karar vericiler, yetki sahipleri, farklı birimler, teşkilatlar ve afetzedeler arasındaki sistematik iletişim eksikliği
  9. “Doğru olanı yap” siyasi iradesinin eksikliği

Afet risklerinden uzaklaşma yaklaşımını genel bir afet sonrası eyleme dönüştüren anahtar özellikler ve araçlar, liderlik, vizyon, siyasi irade, kurallar, kanunlar, teşvikler ve kaynaklardır. Aşağıda, eğer mevcutlarsa, iyileştirme aşamasını kolaylaştırabilecek bazı unsurlar sıralanmıştır:

  1. Paydaş algısı
  2. Siyasi irade
  3. Otorite
  4. Finansman
  5. Öncelik
  6. Vizyon