AFET YÖNETİMİ I - Ünite 2: Zarar Azaltma Aşamaları Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 2: Zarar Azaltma Aşamaları

Giriş

Afetlerin olumsuz etkileri ile karşılaşılmadan önce yapılması gereken çalışmalar bulunmaktadır. Bu çalışmalar, afetlerin olumsuz etkilerini azaltmak anlamında çok önemli faaliyetlerdir. Bu sebeple afet zararlarının azaltılması aşaması afet yönetim sistemi içerisinde belki de en önemli aşama olarak düşünülmelidir.

Afet Öncesine Odaklanmak

Bir olayın afete dönüşmesi sonrasında ortaya çıkan yıkım ve kayıplar için çözüm üretmek ya da bu yıkımı ortadan kaldırarak afet öncesi koşullara dönebilmek oldukça güç, stresli ve bir o kadar da maliyetli bir duruma işaret eder. Uzun yıllar boyunca yeryüzünün farklı coğrafyalarında yaşanan birçok afetin bıraktığı izler ve bu afetlerden edinilen tecrübeler, afet olmadan önce önemli bazı çalışmalar yapılarak afetlerin ağır sonuçlarını hafifletmeyi önermektedir. Afet öncesine odaklanma ve zararı hafifletme ya da azaltma anlayışı arzu edilmeyen, stresli birçok afet maliyetinin hafifletilmesi veya ortadan kaldırılması anlamına gelir. Toplumların karşı karşıya kaldıkları ve baş edemedikleri bir takım doğa veya insan kaynaklı olaylar afet olarak tanımlanan ve sonuçları yıkıcı olan durumlar ortaya çıkarmaktadır. Toplumlar baş edebilme mekanizmaları oluşturamaz ve geliştirip uygulayamazlar ise benzer sonuçların tekrarı ile karşılaşmaktan kurtulamayacaklardır.

Toplumları ve mal varlıklarını korumak için birçok mekanizma da bulunmaktadır. Geçmiş afet tecrübeleri ve gelişen bilim ve teknoloji sayesinde toplumların afetlerle baş edebilme mekanizmalarını oluşturmaya yönelik yöntem ve yaklaşımlar oluşturulabilmiştir. Bu mekanizmaları uygulayabilmek ve afetlerin etkisini azaltarak ortaya çıkması muhtemel belirsizliklerin önüne geçmek yine toplumların kendilerinin başarabileceği bir durumdur. Genel anlamda, toplumların afetlerle baş edebilmesi ve afet sonrası süreçlere hızlı biçimde uyum sağlayarak aksayan ya da hasar görmüş sistemlerini onarabilmesi kabiliyeti için gerekli yöntemler ile bunlara ait araçların tümü zarar azaltma yaklaşımı içerisinde değerlendirilir.

Zarar Azaltma

“Zarar Azaltma” kavramı tanımlanırken genel olarak afetin oluşturduğu tehlikenin önlenmesi veya bu tehlikenin oluşturduğu risklerin azaltılması ve ortaya büyük kayıpların çıkmasının önüne geçilmesi için yapılması gereken çalışmaların bütününe verilen isim olarak tanımlamak doğru olacaktır. Geniş bir çerçeveden ele alınması gerektiği için de birçok farklı kurum ve kuruluş ile farklı disiplinlerin (mühendislik, mimarlık, sosyal bilimler, sağlık vb.) belirlenen hedef ve stratejiler doğrultusunda birlikte çalışmasını gerektirmektedir. Zarar azaltma aşaması afet meydana geldikten sonra tespit edilen toplumun zayıf ve dirençsiz noktalarının onarılması aşamasında başlar ve bir sonraki afet olayına kadar devam eder.

Afetin olumsuz etkilerinin ve ortaya çıkan hasarın neden olduğu zararın üstesinden gelmek için afetten etkilenen toplulukların kendi kaynakları birçok zaman yeterli olamamaktadır. Bir başka ifade ile afetten etkilenen toplulukların afetin olumsuz etkileri ile baş edebilme kapasiteleri yeterli olmayabilmektedir. Bu durumda, afetin etkilediği bölge veya bölgelere ülkenin hem kendi kaynakları hem de dışarıdan alınan yardımlar ile müdahale edilmesine çalışılmaktadır. İnsanların yaşadığı çevrelerde meydana gelen yıkımların ve hem fiziksel, hem ekonomik hem de sosyal kayıpların tamamının yerine konabilmesi her zaman tam anlamı ile başarılamayabilmektedir. Afetin yol açtığı zararın tazmin edilebilmesi ve afetten etkilenen toplulukların yeniden normal yaşama döndürülebilmeleri bu açıdan oldukça güç ve maliyetli bir sürece işaret etmektedir.

Öte yandan, tartışılması gereken bir başka nokta da afetten etkilenen toplulukların normal yaşama döndürülürken afet öncesi duruma döndürülmeleri anlayışıdır. Oysa hedeflenmesi gereken, yeniden afet öncesi koşulların oluşturulması değil bu koşullardan daha iyi koşulların oluşturulmasıdır. Çünkü zaten afet öncesi koşullar toplulukların afete dirençli olmasını ve afetten etkilenmemesini sağlayamadıkları için başarısız olmuşlar ve meydana gelen doğa ya da insan kaynaklı olay afete dönüşmüştür.

Afet olgusunu “döngüsel bir” şema içinde değerlendirerek hem afet öncesinde hem de afet sonrasında yapılacaklar ile afet zararlarını azaltma yönünde çalışmalar yapılması gerektiğinin altı çizilmelidir.

Bu döngüsel anlayış zarar azaltma yaklaşımı için de geçerli olup, afet olmadan önce ya da söz konusu bir olayın afete dönüşmesini engellemek amacı ile toplulukların afet dirençlilikleri arttırılmalıdır. Bu da ancak zarar azaltma çalışmaları ile gerçekleştirilebilir. Aynı şekilde, herhangi bir olayın afete dönüşmesi engellenememiş ise, bu durumda, olay meydana geldikten sonraki süreçte gelecekte olması muhtemel benzer olaylar karşısında toplumsal dirençliliği arttırmak için afetten etkilenen toplulukların zayıf veya dirençsiz olduğu alanlar ortaya konulmalı ve bu alanlarda zarar azaltacak çalışmalar gerçekleştirilebilmelidir.

Bu sebeple afet zararlarını azaltma süreci hem afet olmadan önce hem de afet yaşandıktan sonra sürmesi gereken döngüsel bir duruma işaret eder. Herhangi bir afet olmadan önce, söz konusu afetin niteliği ve olası etkileri hesaplanarak toplumun ve fiziksel çevrenin zayıflıkları önceden tespit edilebilirse, buna yönelik zarar azaltma çalışmaları geliştirmek ve afet olmadan önce uygulamak son derece önemli bir kazanç sağlayacaktır. Afet olmadan önceki süreçte doğru bir planlama ile daha çok kaynağı zarar azaltma süreçlerine yönlendirmek de mümkün olabilecektir.

Doğa ya da insan kaynaklı birçok olayın afete dönüşmesinde özellikle hızla artan nüfus yoğunlukları, bu nüfusların riskli alanlarda kümelenmesi, kentsel alanların kontrolsüz olarak büyümesi ve hızla nüfusu artan kentsel alanların sahip olduğu alt ve üst yapı kapasitelerinin sağlıklı bir büyüme için yeterli olmaması önemli etkenlerdir. Kentsel alanları etkileyen afetlerin artık çoklu afetler niteliğine büründüğü, bir afet olayının başka afetleri de tetiklediği durumların daha sıklıkla karşımıza çıktığı da bir gerçektir. İnsan nüfusunun ve buna paralel olarak yerleşim alanlarının hızla büyümesi beraberinde karmaşık sorunlar ve karmaşık afet olayları yaşanmasına da neden olmaktadır.

Zarar azaltma çalışmalarında afetlerin niteliği de çok önem kazanmaktadır. Afetin tanımında da belirtildiği gibi beklenmedik bir biçimde ortaya çıkan olayları afet olarak tanımlarken kimi afetlerin yavaş yavaş geliştiği, etkilerinin ise yine yavaş yavaş görüldüğü durumlar da oluşmaktadır. Küresel iklim değişimi ve buna bağlı olarak ortaya çıkabilecek kuraklık afeti bu türden bir afet olarak belirtilebilir. Bu durumda, geleneksel afet yönetimi yaklaşımlarının yetersiz kalacağı ve zarar azaltma çalışmalarında etkileri uzun yıllar sonrasında çıkabilecek yavaş gelişen afetlere karşı da politika ve stratejiler geliştirilmesi gerekmektedir.

Geleneksel afet yönetim yaklaşımında da yer alan afet öncesi çalışmalar ya da “Risk Yönetimi” yaklaşımı özellikle son yıllarda afetlerden kaynaklı artan ekonomik, fiziksel ve çevresel kayıplar sebebiyle önem kazanmaya başlamıştır. Çağdaş ve dönüşen afet yönetimi yaklaşımında yatırımların afet öncesi çalışmalara yapılması ve “Afet Risk Yönetimi” yaklaşımına odaklanılması gerektiği ön plana çıkartılmaktadır.

Bir olayın afete dönüşmesi sürecinde mevcut olan bir tehlikeden ve bu tehlikenin oluşturduğu risklerden bahsedilmesi gerekmektedir. Çağdaş afet yönetimi yaklaşımı afet öncesi alınması gereken önlemleri (zarar azaltma) ve hazırlıkları “Risk Yönetimi” çerçevesinde değerlendirmektedir. Afet risklerinin yönetimi ancak doğru planlanmış ve uygulanabilmiş zarar azaltma yaklaşımları ile gerçekleştirilebilir.

Zarar Azaltma yaklaşımının arkasında yatan önemli bir anlayış özellikle doğa kaynaklı olayların genel anlamda önlenemeyecek olması ancak bu olayların afete dönüşmemesi için bir takım afet öncesi çalışmalar yapılabileceğidir. Depremler, şiddetli fırtınalar, aşırı ve ani yağışlar, tsunami, hortum vb. doğal olaylarının önlenmesi mümkün olamayacağına göre bu olaylar gerçekleştiği zaman insan yerleşimlerinin zarar görmemesi veya zararın azaltılması için yapılması gerekenler afet öncesi çalışmalar içerisinde belirlenmektedir. Zarar Azaltma yaklaşımı da bu süreç içerisinde belirlenmiş çalışmaları ifade etmektedir. Zarar Azaltma çalışmalarının başarısını etkileyen temel faktör ise; toplumun dirençlilik yapısıdır. Afete dirençli bir toplum oluşturulması için farklı alanlarda ve sektörlerde kapasite oluşturulması gereklidir.

Bu kapasitenin oluşmasında etkili yaklaşımlar ise afet kültürü oluşturulması, afet güvenli yapı üretimi, etkili ve sürdürülebilir yasal ve yönetsel sistem, sürekli eğitim ve güvenilir politik yapılar olarak özetlenebilir. Bunların aksi durumlar ise toplumsal kırılganlıkları arttırmakta ve toplumun dirençlilik seviyesini azaltmaktadır.

Dirençsizlik ve Zarar Azaltma

Zarar Azaltma yaklaşımlarının önündeki temel engeli toplumsal dirençsizlik olarak tanımlamak mümkün görünmektedir. Zarar Azaltma ve Dirençsizlik arasında doğrudan ilişki bulunmaktadır. Bu sebeple dirençsizliğin kavramsal karşılığını da anlamak gerekir.

Dirençsizlik, bir toplumun sahip olduğu fiziksel, sosyal, ekonomik ve çevresel faktörlerin durumundan ortaya çıkmakta ve tehlikelerin etkileri karşısında toplumun kırılganlığını arttıran süreç olarak görülmektedir. UNISDR (2009) da benzer bir tanım kullanmakta ve toplumsal dirençsizliğin fiziksel, sosyal, ekonomik ve çevresel özelliklere bağlı çok çeşitli faktörlere dayalı olduğunu belirtmektedir. Dirençsizlik, aslında toplum, yapılı (fiziksel) çevre ve ekosistem gibi geniş bir alanı ve bu alanın afetlerin sonuçlarına göre ürettiği potansiyel ve orantısız kayıplar ile baş edebilme ve iyileştirme kapasitelerinin tümünü içerir. Bir başka tanımlamada ise, dirençsizlik iki karşıt güçten oluşur, bir tarafta dirençsizliğe yol açan ve gözlenebilen süreçler, diğer tarafta ise deprem, fırtına, sel gibi tehlikelere fiziksel olarak maruz kalma.

Dirençsizliği ortadan kaldıracak çalışmalar ise afet öncesinde yapılması gerekli zarar azaltma çalışmalarının tümünü içerir. Buna göre “Zarar Azaltma” tanımı şu şekilde yapılabilir; tehlikelerin ve bunlara bağlı afetlerin olumsuz etkilerini önleyecek, azaltacak veya sınırlandıracak her türlü yapısal ve yapısal olmayan önlemleri içeren faaliyetler bütünüdür. Zarar Azaltma önlem ve yaklaşımları mühendislik teknikleri, politika, yasal-yönetsel direktifler, mesleki uygulamalar, sosyal adalet ve afete dirençli inşa süreçlerinden güçlendirilmiş çevresel politikalara ve toplumsal farkındalığa kadar uzanan çok geniş kapsamlı önlemleri içermektedir.

Geleneksel afet yönetimi anlayışında birbirinden kopuk görünen afet öncesi ve afet sonrası süreçlerin bütüncül olarak değerlendirilmesi amacı ile özellikle 1990 yılı sonrasında başta Birleşmiş Milletler olmak üzere farklı uluslararası kurum ve kuruluşlar afet yönetiminde yeniden yapılanma anlayışı geliştirmektedirler. “Yara Sarma Yaklaşımı” kavramı daha çok afet olayı meydana geldikten sonra afetten etkilenen bölgeye yapılan müdahale ve yardımları anlatmak amacı ile kullanılmaktadır. Olay olmuş, hasar meydana gelmiş ve acil yardım ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Hasarın onarılması ve acil yardıma ihtiyaç duyan topluluklara sağlık, barınma, giysi ve diğer ihtiyaçları için yardım çalışmaları başlamıştır. Artık, ilgili kamu kaynakları ve görevliler tarafından afetten etkilenen toplulukların yaraları sarılmaktadır.

Afetlerin artan etkileri hem uluslararası kurumları hem de ülkeleri, afetin sonuçları ile mücadele etme yaklaşımından afet öncesine odaklanarak afet risklerini azaltma anlayışına yönlendirmektedir. Afet öncesi yapılacak yatırımlar afet sonrası ortaya çıkacak hasarın tazmini ve iyileştirme çalışmalarında gerekecek maliyetleri oldukça düşürecektir. Afet olayları sonrası ortaya çıkan kayıp ve hasarlar için farklı istatistikler tutulabilmektedir. Bu istatistiki bilgiler (can kaybı, etkilenen nüfus yoğunluğu, hasar durumu, hasarlı yapı sayıları, altyapı hasarları, çevresel etkiler, topoğrafya ile ilgili değişimler vb.) afetten etkilenen toplulukların kırılgan ya da dirençsiz olduğu noktalar ve alanlar ile ilgili bilgiler verebilmektedir. Böylelikle zarar azaltma çalışmalarında bu bilgilerden faydalanılarak öncelikli zarar azaltma alanları ve buna göre yapılacak yatırımlar belirlenebilir. Afetlerin ortaya çıkardığı ve artış eğiliminde olan maliyetler özellikle gelişmekte olan ekonomiler için kalkınma çabalarında ciddi kesintilere neden olmaktadır. Afet sonrası işgücü ve tesislerde yaşanacak kayıplar kısa vadede telafi edilememekte ve bunun ekonomik maliyetleri orta ve uzun vadede yalnızca afetten etkilenen bölgelere ve topluluklara değil tüm ülkeye hatta kimi zaman başka ülkelere de etki edebilmektedir. Afet sonrasında ortaya çıkan doğrudan etkilerin yanında ikincil etkiler de afet kayıplarını arttıran önemli bir durumdur.

Zarar azaltma yaklaşımları ile olası ikincil etkiler ve kayıpların da önüne geçmek mümkün olacağından afetin sadece birincil etkileri değil ikincil etkileri de azaltılmış olacaktır. Afetin birincil etkiler içerisinde, yapıların yıkılması veya hasar görmesi, altyapı sistemlerinin (enerji hatları, doğalgaz-petrol boru hatları, yollar, köprüler vb.) hasar görmesi, topoğrafyanın değişmesi, ekolojik yapının hasar görmesi, can kayıpları ve yaralanmalar sayılabilir. İkincil etkiler, radyoaktif veya kimyasal sızıntıların ve yangınların uzun vadede çevre, ekoloji ve insan yaşamı üzerinde etkileri (kanser vb. çeşitli hastalıkların artışı, bazı canlı türlerinin yok olması gibi), üretim ve işgücü kaybına bağlı olarak ekonomik kayıpların ortaya çıkması, ortaya çıkan büyük konut ihtiyacının kısa vadede karşılanamamasına bağlı olarak sağlıksız kentsel alanların -illegal yaşam alanlarının- ortaya çıkışı, sosyal ve politik huzursuzluklar, artan çeşitli suç olayları, çatışmalar, kitlesel göç olayları vb. olarak örneklenebilir.

Afet öncesi çalışmalar için yön gösterici ve destekleyici olması açısından bir bölgede yaşanması muhtemel bir afet için (deprem, sel, fırtına, sanayi tesisi kazası vb.) senaryolar oluşturulur. Tıpkı bir film senaryosu yazılması gibi bir süreç belirlenir. Bu tip çalışmalar bir yandan afet sonrası müdahale ve iyileştirme operasyonlarında ne tür bilgi ve çalışmalara ihtiyaç olduğunu belirlemede önemli katkılar sağlarken, öte yandan toplumun ve fiziksel çevrenin zayıf ve dirençsiz noktaları da tespit edilerek afet öncesinde zarar azaltma çalışmalarında yol gösterici kaynaklar olarak kullanılabilir. Afet zararlarının azaltılmasında dünyada ve ülkemizde yaşanan birçok örnek aslında afet tehlike ve risklerinin sadece afetten doğrudan etkilenen ülkelerin sorumluluğu olmadığı, uluslararası organizasyonların ve ülkeler arası işbirliğinin oluşturulması gerektiğini göstermektedir. Özellikle günümüzde afetlerin etkilerinin ve şiddetlerinin arttığı göz önünde bulundurulacak olunursa, zarar azaltma yaklaşımlarında uluslararası işbirliğinin ön plana çıkartılmasının önemi de daha iyi anlaşılabilecektir. Zarar azaltma aşamasında çok disiplinli ve birçok kurumun ortak çalışması anlayışından bahsedilmesi aslında bu aşamanın idari (yönetimsel) örgütlenmesi ve hukuksal yapısının da geniş ve bir o kadar da karmaşık olabileceğine işaret etmektedir.

Zarar Azaltmanın Temel Amaçları ve Konuları

Zarar azaltma yaklaşımının içeriğini oluşturan temel amaçları belirlemek gerekmektedir. Bu amaçlar doğrultusunda hazırlıklar yapılarak kaynak kullanımı için sağlıklı ve sürdürülebilir bir planlama ve koordinasyon yapılabilir. Bu amaçlar;

  1. Afet, Afet Tehlike ve Riskleri ile bu tehlike ve riskleri azaltacak düzenlemelerle ilgili yasalyönetsel mevzuatın (kanunlar, yönetmelikler vb.) gözden geçirilmesi, eksikliklerinin tespiti ve ihtiyaç duyulan düzenlemelerin yapılması,
  2. Doğrudan yapı üretimi ve yapıların inşa edileceği alanların kullanımı ile ilgili kanun ve yönetmeliklerin gözden geçirilmesi,
  3. Afet tehlike ve risklerinin farklı ölçeklerde (makro ve mikro ölçekler gibi) belirlenmesi, geliştirilmesi ve bunlarla ilgili altlıkların (haritalar gibi) oluşturulması,
  4. İhtiyaç duyulan ve zarar azaltma aşamasında gerekli olan bilgi ve teknolojinin üretilmesi için Araştırma-Geliştirme (AR-GE) faaliyetlerinin düzenlenmesi ve uygulanması,
  5. Ülke genelinde etkin ve yaygın kayıt-kontrol ve erken uyarı sistemlerinin (yangın takip ve uyarı, deprem kayıt, fırtına takip, kuraklık ölçüm vb. istasyonlar) alt ve üstyapılarının oluşturulması, geliştirilmesi ve inşası,
  6. Zarar azaltma anlayışının, afet kültürünün bir parçası olarak toplumun her kesimine ulaşmasının sağlanması. Bunun için gerekli olan eğitim ve öğretim faaliyetlerinin planlanması ve sürekliliğinin sağlanması,
  7. Zarar azaltma yaklaşımlarının kalkınmanın (ekonomik ve sosyal) her aşamasına entegre edilmesi,
  8. Sigorta ve benzeri ekonomik kaynak oluşturma çalışmalarının düzenlenmesi ve sürekliliğinin sağlanması,
  9. Sağlıklı ve güvenli yerleşim alanlarının oluşturulabilmesi için mevcut ve riskli yerleşim yerlerinde kentsel dönüşüm çalışmalarının yapılması şeklinde sıralanabilir.

Afetlerden etkilenecek halkın, kurumların ve iş yerlerinin gereken önlemleri alabilmesi için eğitim ve bilinçlendirme faaliyetleri düzenlenmesi de zarar azaltma etkinlikleri arasında gösterilebilir. Zarar azaltmanın konuları arasında;

  • Afet zararlarını azaltmak için mevcut teşvik ve kaynakların belirlenmesi,
  • Yerleşim bölgelerinde, kurum ve kuruluşlardaki tehlikelerin belirlenmesi,
  • Yerleşim bölgelerinde, kurum ve kuruluşlar için risk profili çıkarılması,
  • Afet senaryolarının üretilmesi ve çözüm yollarının geliştirilmesi,
  • Etki analizi ve olası hasarların belirlenmesine yönelik hazırlıkların yapılması,
  • Uygulanmış ve uygulanmamış olan afet yönetimi çalışmalarının belirlenmesi,
  • Kısa, orta ve uzun vadeli zarar azaltma planlarının hazırlanması,
  • Mevcut zarar azaltma önlemlerinin değerlendirilmesi,
  • Toplumu ve farklı kurum ve kuruluşları ilgilendiren hazırlık ve planlar ile ilgili koordinasyonun sağlanması,
  • Toplumu afet öncesi korumaya yönelik erken uyarı alt yapısının kurulması,
  • Tehlike bölgelerinin yeri ve meydana gelmesi muhtemel zararlardan korunmak amaçlı alınması gerekli önlemlerin topluma sürekli ve güvenilir bir biçimde aktarılması,
  • Toplumun afet bilincini yükseltmeye yönelik çalışmaların yapılması,
  • Risk altındaki yapı ve insanların korunmasına yönelik kamulaştırma ve başka bölgeye nakletme seçenekleri de dahil olmak üzere farklı çalışmaların yürütülmesi,
  • Risk altındaki kritik ve hayati önemdeki tesis, yapı ve altyapıların güçlendirilmesi,
  • Mevcut planların güncelleştirilmesi ve geliştirilmesi
  • Tarihi eserler, çevre ve doğal yaşamı korumaya yönelik çalışmaların yürütülmesi,
  • Sürdürülebilir kalkınma için iş yerlerinin afetlere dirençli hale getirilmesi sayılabilir.

Zarar azaltma konularının çeşitliliğinden de anlaşılacağı üzere, bu aşamada farklı yöntem ve yaklaşımlar ile zarar azaltma çalışmalarının eşgüdüm içerisinde ve çok disiplinli, çok katılımlı ve sürekliliği sağlanacak biçimde düzenlenmesi gerekmektedir. Zarar azaltmanın temel kuralı; önlenmesi mümkün olan tehlikelere karşı engel olucu tedbirleri almak, önlenmesi mümkün olmayan tehlikelere karşı ise koruyucu tedbirleri almaktır. Bu temel anlayış, afetlerin zararlarını en aza indirecek planlama ve stratejiler için yol gösterici olacaktır. Örneğin, meteorolojik tehlikeler (sel, fırtına, kuraklık gibi) karşısında engel olucu tedbirler almak çoğu zaman mümkün olamasa da koruyucu ve hasar oluşmasını önleyici tedbirler alınmasına ağırlık verilmelidir. Savaş, bölgesel çatışma ve buna bağlı kitlesel göçler gibi insan kaynaklı afetlerde de bir taraftan söz konusu olayların çıkması ya da başlamasına engel olucu (önleyici) tedbirler alınırken, diğer taraftan başlamış olan olayların yayılması ve toplulukların etkilenmesine karşı koruyucu önlemler alınması zarar azaltma faaliyetleri olarak kabul edilmelidir. Özellikle doğa kaynaklı afetlerin zararlarını azaltmaya yönelik yapılacak en etkin çalışmalar; yasalyönetsel düzenlemeler ile birlikte uygulanması gereken çevre koruma ve yapılaşma (kentleşme) kriterlerinin hayata geçirilmesi, bu kriterler ile ilgili denetleme mekanizmalarının eksiksiz ve sürekli uygulanmasıdır.