AİLE EĞİTİMİ - Ünite 6: Aile Sisteminde Yaşanan Sorunlar Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 6: Aile Sisteminde Yaşanan Sorunlar

Ünite 6: Aile Sisteminde Yaşanan Sorunlar

Giriş

Aile, aralarında duygusal, sosyokültürel ve kan bağları olan

bireylerden oluşan, amaç ve görevleri olan bir yapıdır. Her

aile birbirinden farklı özellikler taşır. Ailenin yaşadığı yer,

çevre, yeni kişilerin katılması ya da ayrılması, aile

üyelerinin kişisel özellikleri, gelişim dönemleri, ilgi, istek

ve beklentileri, gibi pek çok nokta ailenin değişim kaynağı

olabilmektedir. Günümüzde aile yapısı ve anne-baba rolleri

giderek değişmektedir. Her bireyin ailede üstlendiği görev

ve sorumluluklar öncelikle kendi yaşamlarını sonra da diğer

aile üyelerini etkilemektedir. Kısaca aile, belirli rollerin

üstlenildiği, ilişkilerin kurulduğu ve üyelerin birbiriyle

etkileşimleri çerçevesinde sürekli olarak gelişen ve değişen

bir sistemdir.

Aile Sistemi ve Yaşam Döngüsü

Değişen toplumsal yapı içinde aile kavramını ele alan ve

farklı bakış açıları içinde ailenin gelişimini, özelliklerini

inceleyen çeşitli kuramlar bulunmaktadır. Aileyi bir sistem

olarak ele alan, ailenin yapısı, etkileşimi, işlevleri,

özellikleri ve yaşam döngüsü içinde değişimini ortaya

koyan kuramlardan biri de Aile Sistemleri Kuramıdır.

Ailenin Özellikleri: Aile, paylaşılan geçmişi ve ortak bir

geleceği olan insanlardan oluşan bir yapıdır. Kan, yasal

veya tarihi bağlarla bir araya getirilen en az üç ve

çoğunlukla dört ya da beş kuşağın bütün duygusal sistemini

kapsar. Aile üyeleri arasındaki sınırlar, psikolojik uzaklık

değişir ve roller sürekli olarak yeniden tanımlanır. Sistem

anlayışına göre aile bir geçmişi paylaşan, duygusal bağı

olan, aile üyelerinin ve ailenin bütününün gereksinimlerini

karşılamak için stratejiler planlayan insanlardan oluşmuş

karmaşık bir yapıdır. Aile sistemleri kuramının aileye

ilişkin bazı temel varsayımları şunlardır

• Her aile tek olmakla birlikte içinde sonsuz sayıda

kişisel, kültürel ve ideolojik özellikleri

barındırabilen bir çeşitliliğe sahiptir.

• Aile, kendini oluşturan unsurlarla etkileşimde

bulunmanın yanında sınırlarını koruyan ve

değişime farklı biçimlerde tepki veren bir yapıdır.

• Aile, her üyesinin gelişip kendi gereksinimlerini

karşılayabileceği işlevleri olan bir yapıdır.

• Aile bütünü yelerini etkileyen değişim

süreçlerinden geçer. Ancak her üyenin değişimin

getirdiği gerilimden etkilenme düzeyi farklıdır.

Aile, bir düzen ve iç dengeye sahip açık bir sistemdir. Aile

yapısındaki bir değişim tüm üyeleri farklı düzeyde

etkileyerek, sistemin yeni duruma uyumunu gerektirir. Aile

sisteminin beş temel karakteristik özelliği şunlardır:

• Aile kuralları: Aile üyeleri birlikte nasıl

yaşayacakları konusunda kurallar geliştirerek,

ailenin sabit duruşunu korurlar.

• Ailede rollerin düzenlenmesi: Aile içinde rollerin

dağılımında kültür, geçmiş yaşantılar, ailenin

büyüklüğü, deneyimleri, yaşam tarzı, etnik köken

gibi etmenler belirleyicidir.

• Dışsal ve içsel aile sınırları: Bütün aileyi okul,

dini kurumlar, diğer aileler ve dışarıdaki insanlar

gibi başka sistemlerden ayıran çizgiler dışsal

sınırlardır. Ailenin içsel sınırları, aile üyelerinin

birbirleriyle olan ilişkilerini tanımlar.

• Aile üyeleri arasındaki güç dağılımı: Aileler karar

alma ve çatışmaları çözme konusunda kendilerine

özgü yollar kullanabilirler. Güç dağılımı ailenin

yapısına ve üyelerin gereksinimlerine göre

değişebilir.

• İletişim süreci: Bir ailede rollerin, kuralların

düzenlenmesi ve diğer tüm etkinlikler iletişim

yoluyla gerçekleşir. İletişim örüntüleri aile

içindeki ilişkilerin nasıl gittiğini gösterir

Aile sistemleri kuramında aileyle ilgili olarak; aile yapısı,

etkileşimi, işlevleri ve yaşam döngüsü olmak üzere dört

temel unsur bulunmaktadır.

Aile Yaşam Döngüsü; bireyin yaşam sürecinin tüm

boyutlarını içeren aynı zamanda ailenin bir bütün olarak

vurgulanmasını sağlayan ve ailenin zaman içinde gelişimini

açıklayan bir modeldir. Diğer bir ifadeyle aile yaşam

döngüsü, ailenin kuruluşundan başlayarak üyelerinin

tamamını kaybedinceye kadar geçen zaman içinde belirli

evrelerde ailenin yaşadığı gelişim ve değişimi gösteren

modeldir. Aile yaşam döngüsü, ailelere destek veren uzman

ve danışmanlara aile içindeki sorunların belirlenmesinde ve

çözüm sürecinin planlanmasında önemli katkılar sağlar. İlk

çalışmalardan itibaren yaşam döngüsünde 4 ile 10 arasında

evre tespit edilmiştir. McGoldrick, Carter ve Garcia-Preto

(2014) tarafından ortaya konulan aile yaşam döngüsünün

evreleri şöyle sıralanabilir:

• Evre1: Evden ayrılma: Genç yetişkinlik,

• Evre2: Evlilik bağı ile ailenin bir araya gelmesi,

• Evre3: Küçük çocuklu aileler,

• Evre4: Ergen çocuklu aileler,

• Evre5: Çocukları evden ayrılması ve orta yaşta

ilerleme,

• Evre6: Geç yaştaki aileler,

• Evre7: Yaşamın sonlarına yaklaşan aileler.

Aile yaşam döngüsü, ailenin oluşumu, gelişimi ve

çocukların değişimlerine göre ailenin yapısında görülen

değişiklikleri çekirdek ya da tipik aile yaşam basamaklarına

göre ortaya koyar. Aile değişen sınırları, kuralları, rolleri,

güç dağılımı ve iletişim özellikleri tanımlanan yaşam

dönemlerinden geçmektedir.

Sorun Yaşayan Ailelerin Genel Özellikleri

Aile içinde ya da dışında karşılaşılan yeni durumlarla ilgili

çeşitli sorunlar, krizler yaşanabilmektedir. Bir ailede hiç

sorun yaşanmaması mümkün değildir. Sorunlarla baş

edememenin yansıra görmezden gelme ya da durumu

gerçekçi biçimde değerlendirememe nedeniyle sorunlar

büyüyüp kalıcı hale gelebilmektedir. Aile, geçirdiği tüm

değişimlere rağmen temel işlevlerini korumaktadır. Ailenin

en önemli işlevleri; çocuk doğurma, büyütme ve

ÇGE209U-AİLE EĞİTİMİ

Ünite 6: Aile Sisteminde Yaşanan Sorunlar

2

sosyalleştirme, çocukları çeşitli roller için yaşama hazırlama

ve aile üyelerinin derin ve doyurucu duygular yaşadığı bir

ortamı hazırlamaktır.

Sağlıklı ailenin özellikleri hakkında her ne kadar tam bir

fikir birliği olmasa da bazı temel özellikler bulunmaktadır.

Bunlar; duyguları paylaşma, bireysel farklılıkları kabul

etme, ilgi ve sevgi duygularının gelişimi, işbirliği, mizah

duygusu, yaşamı sürdürmek için temel gereksinimlerin

karşılanması, problem çözme, iletişim, geniş bir felsefi

düşünce, taahhüt ve takdir duygularını ifade etme, birlikte

zaman geçirme, maneviyat ve başa çıkma becerileridir.

Sağlıksız ailelerde ise sevginin koşullu olarak sunulması,

üyelerin kişiliklerinin önemsenmemesi, rollerin kişilerin

özelliklerine göre belirlenmemesi, etkileşimin zayıf ya da

aşırı güçlü olması, üyelerin kendilerini ifade etme

koşullarının sınırlı olması ve değişimin zor kabul edilmesi

gibi bazı özellikler görülmektedir.

Aile İçi Dinamikler: Aile dinamiklerinin temel ilkesi

sistemler anlayışına dayanmaktadır. Bir üyenin davranışı

doğrudan ya da dolaylı olarak diğerlerini etkiler. Ailede eşler

arasındaki ilişki temeldir. Farklılıkların tartışılması,

gereksinimlerin karşılanması, birlikte karar alma, çatışmaları

yönetme, bağlılık gereksinimlerinin giderilmesi, ileriye

dönük konularda bir eşin diğerine karşı davranışları tüm aile

üyeleri arasındaki iletişimi etkiler. Ebeveynlik tutumları ile

ilgili yaşanan sorunlar ciddi kişilerarası çatışmalara ve

çocuklarda aile düzenini reddetme ve evden kaçmaya neden

olabilmektedir. Kardeşler arasındaki ilişkiler ise, çocuklarda

tartışma kalıplarını geliştirme, işbirliği yapma, karşılıklı

destek verme gibi konularda becerilerin kazanılmasını

sağlar. Uyum; ailenin durumuna göre yapısını, rollerini ve

kurallarını değiştirebilme yeteneğidir.

Aile sisteminin en önemli karakteristik özellikleri aile

kuralları, aile rollerinin düzenlenmesi, dışsal ve içsel aile

sınırları, aile üyeleri arasında güç dağılımı ve iletişim

sürecidir. Aile de ilişkiler ve ortamı sağlıklı kılan diğer

önemli bir özellikte aile kurallarının açık, kişilerin

gereksinimlerine ve koşullarına göre yeniden düzenlenebilir

olmasıdır. Son bir özellik olarak aile de iletişim zayıfsa,

kişiler duygu düşüncelerini samimiyetle ifade

edemiyorlarsa ya da ettiklerinde olumsuz tepkilerle

karşılaşıyorlarsa böyle bir durumda sorunları konuşmak,

anlamak mümkün değildir.

Sosyo-Psikolojik Özellikler: Ailenin sosyal özelikleri; aile

yapısı, sosyoekonomik durumu, eğitim düzeyi, yaşanılan

ortam ve özellikleri, eşlerin çalışma durumu ve koşulları, aile

çevresindeki maddi ve manevi destek kaynakları gibi pek çok

unsuru kapsamaktadır. Psikolojik özellikler ise, ailenin

amaçları, inançları, değerleri, tutumları, çocuk yetiştirme

anlayışları, iletişim özellikleri ve aile ilişkileri başta olmak

üzere diğer bazı unsurlardan oluşmaktadır. Bu özellikler,

ailenin zorluklara karşı dayanıklılığını, değişimlere uyumunu

ve sorunlara yaklaşımını etkilemektedir.

Aile, üyelerini içinde bulunduğu topluma hazırlayan,

destekleyen, bireyselleşme ve toplumsallaşma sürecinde

oldukça işlevsel bir kurumdur. Her birey içinde bulunduğu

ailenin psikolojik ve sosyolojik özelliklerini davranışlarında

genel olarak taşır. Birey, ilk bağlantı kurduğu sosyal çevre

olarak aile atmosferinin etkisiyle ilk davranış kalıplarını

öğrenir. Ebeveynler yaşam döngüsü çerçevesinde ailenin

içinde bulunduğu sosyal çevrenin koşullarıyla harmanlanmış

psikososyal davranışları çocuklarına aktarırlar.

Sorunların yaşandığı dönemde ailenin sınırları ciddi

biçimde zorlanır. Aile üyelerinin gereksinimlerinin

karşılanamaması ya da belirsizlikten kaynaklanan kaygı ve

depresif durumlar aile ilişkilerini olumsuz yönde

etkilemektedir. Aile yaşam döngüsü içinde sürekli yeni

durumlarla, değişikliklerle karşılaştığı için her değişim bir

zorlanma ve sorunun kaynağı olabilir. Aile ortamında baskı,

çatışma, kontrolünü yitirme ve belirsizlik durumlarının

yaşanması sorunların ortaya çıkmasına neden olur. Ailenin

sorunlar karşısındaki tepkisi, eşler, kardeşler ya da ebeveyn

ile çocuklar arasında yaşanabilecek çatışmalarla sonuçlanıp,

ailenin dengesini bozabilir.

Çocukların Rolleri: Aile yaşamında bir çocuğu dünyaya

getirme, ebeveyn olma çok önemli ve sorumluluk getiren

bir karardır. Dünyaya gelen çocuk kendini karakteristik

özelliklere ve yapıya sahip bir ailenin içinde bulur. Çocuğun

sağlıklı bir yapı içinde olumlu yaşantılarla yetiştirilmesinde

diğer sosyal grup ve etmenlere göre aile birinci önceliği

taşımaktadır. Çocuğun gereksinimlerinin karşılanması,

sevgi, ilgi ve güven veren bir aile ortamında bulunması

onun tüm gelişim özelliklerini, kişiliğini ve yaşama bakışını

etkiler. Ebeveynlerin yaşamlarının bazı dönemlerinde

karşılaştığı zorluklar, eşler arası uyumsuzluk, iletişim

bozuklukları aile ortamında karmaşa ve dengesizlik yaratır.

Ailelerin çocuk dünyaya getirmedeki amaçları ile çocuğa

verdikleri değer birbiriyle yakından ilişkilidir. Aile yapısı,

ailenin amaçları ve işlevleri çocuk için hazırlanan koşulları

ve çocuğun rollerini etkilemektedir. Sağlıklı bir aile

ortamında çocuk kendine özgü gelişim özellikleri, bireysel

farklılıkları, gereksinimleri, becerileri, eğilimleri olan

bakım, korunma ve desteğe ihtiyaç duyan bir varlıktır.

Sonuç olarak çocuğun ailedeki rolleri ailenin yapısına,

demografik özelliklerine, tutum, inanç ve değerlerine göre

değişmektedir.

Farklı Aile Tiplerinde Yaşanabilecek Sorunlar

Toplumsal, sosyokültürel ve ekonomik yapının geçmişten

günümüze kadar değişimiyle birlikte aile yapısı, işlevleri ve

yaşanan sorunlar da değişime uğramıştır. Ailelerde

yaşanabilecek sorunlar; Çekirdek ailelerde, Geleneksel

geniş ailelerde, Tek ebeveynli ailelerde ve Koruyucu veya

evlat edinmiş ailelerde olmak üzere farklı aile tipinde ele

alınabilir.

Çekirdek Ailelerde Yaşanabilecek Sorunlar: Çekirdek

ailenin toplum içindeki en önemli işlevlerinden biri, çocuk

yapma ve çocuğun çok küçük yaşta sosyalleşmesini

sağlamaktır. İkincisi ise, eşler arasındaki psikolojik uyum

ve dengenin kurulmasıdır. Çekirdek ailenin işlevleri dikkate

alındığında, en çok yaşanan sorunların da çocuğun

ÇGE209U-AİLE EĞİTİMİ

Ünite 6: Aile Sisteminde Yaşanan Sorunlar

3

yetiştirilmesi, eşler arasında ilişkiler, sosyokültürel etmenler

ve ekonomik kaynaklı sorunlar olduğu görülmektedir. Her

aile yapısında olduğu gibi çekirdek ailede de karşılaşılan

bazı sorunlar vardır. Bu sorunlar aile sistemleri kuramı ve

yaşam döngüsü çerçevesinde şu başlıklar altında

toplanabilir:

• Çiftlerin bir araya gelerek aileyi oluşturma

döneminde,

• Çocuğun aileye katılmasıyla birlikte ilk kez

ebeveyn olunan dönemde,

• Ailenin küçük çocuğa sahip olduğu dönemde,

• Ergen çocuklu ailelerde,

• Gençlik döneminde çocuğa sahip olan ailelerde,

• İleri yaşta ailelerde.

Çekirdek ailelerde ortaya çıkabilecek sorunlarda bu konuyla

ilgili tüm uzmanların (eğitimciler, çocuk gelişimciler,

psikolog, çocuk hekimleri ve sosyal çalışmacılar) çocuğu

aile ile bir bütün olarak değerlendirerek, çocuk ve aile için

destekleyici ve güçlendirici bir anlayış benimsemesi

önemlidir.

Geleneksel Geniş Ailelerde Yaşanabilecek Sorunlar:

Geniş ailenin neslin devamını sağlama, çocuğun eğitimi ve

toplumsallaşması, aile üyelerinin psikolojik doyumu,

ekonomik olarak bir üretim ve tüketim birimi olması,

koruyuculuk görevi, itibar sağlaması, dini bilgi ve

uygulamaların aktarılması, boş zamanların

değerlendirilmesi gibi işlevleri bulunmaktadır. Geniş ailenin

kalabalık olması eşler arasındaki yakınlığı azaltır ve eşler

birbirine sevgilerini açık biçimde gösteremezler, kendilerine

gezme, dinlenme, eğlenme için özel zaman ayıramazlar.

Geniş ailenin özellikleri ve işlevlerine bakıldığında, eşlerin

aile içindeki rolleri, kurallar, güç dağılımı, çocuğun

yetiştirilmesi ve eğitimi gibi konularda karar verme

yetkilerinin oldukça sınırlı olduğu görülmektedir.

Geniş ailede eşler arasındaki sorunlar, çocukla ilgili

sorunlara ek olarak büyük ebeveynler ve diğer aile üyeleriyle

yaşanan sorunları da katmak gerekir. Geniş ailelerde

yaşanan sorunlar karşısında çocuğu yalnızca anne baba ile

birlikte değil tüm diğer aile üyeleri ile bir bütün olarak ele

almak ve çözüm odaklı bir yaklaşım izlemek yerinde

olacaktır. Ancak, çok önemli bir nokta çocuk gelişimcilerin

ailenin gereksinimlerini belirleme aşamasından itibaren

diğer alan uzmanları ile disiplinler arası bir çalışma

yürütmesi gereklidir. Disiplinler arası yaklaşım; belirli bir

konu, kavram ya da sorunu birden fazla disiplinin yöntem ve

anlayışıyla ele alan, değerlendiren yaklaşımdır.

Tek Ebeveynli Ailelerde Yaşanabilecek Sorunlar: Tek

ebeveynli ailelerin ortaya çıkışında boşanma, eşlerden

birinin ölümü, evlilik dışı planlı ya da plansız bir biçimde

çocuk sahibi olmayı seçmek ya da tek yetişkin olarak bir

çocuğu evlat edinmek gibi temel unsurlar etkili olmaktadır.

Bu ailelerin büyük çoğunluğunda aile reisi olarak anneler

ekonomik, ebeveyn kimliği, eski eşin engellemeleri, aşırı rol

üstlenme gibi sorunlarla ve riskli koşullarla karşı karşıyadır.

Genel olarak bu ailelerin en çok yaşadığı olumsuzluklar iş ve

kariyer sınırlamaları, sosyal kısıtlamalar ve fiziksel

yorgunluktur. Ayrıca, aile sınırları ve rolleri tam

tanımlanmamış ya da belirsizdir. Çoğunlukla olumsuz

duygusal birikim, depresyon ve ekonomik zorluklarla

mücadele içindedirler. Tek ebeveynli ailelerde çocukların

akademik başarıları oldukça sınırlıdır ve karşı cins ile

ilişkilerde zorlanmalar, özdeşim modelinin eksikliği

dolayısıyla kimlik karmaşası yaşanabilen sorunlar

arasındadır. Bu aile yapısında ebeveynlerle, çocuklarla ve

sosyokültürel, ekonomik durumla ilgili sorunlar yaşanması

muhtemeldir. Diğer aile tiplerinde olduğu gibi tek ebeveynli

ailelere yönelik çalışmalarda da çocuk gelişimcilerin, diğer

alan uzmanları ile gereksinim belirleme, destekleri planlama,

uygulama ve değerlendirme aşamalarında disiplinler arası

bir anlayışla birlikte çalışmaları kaçınılmazdır.

Özdeşim, çocuğun gelişim sürecinde etkisi altında kaldığı

kişileri model alarak davranışları ve toplumsal rolleri

kazanma çabasıdır.

Koruyucu veya Evlat Edinmiş Ailelerde Yaşanabilecek

Sorunlar: Koruyucu aile hizmetleri; öz ailesi bulunan ancak

öz ailesince bir süre için bakılamayan, çeşitli nedenlerle

evlat edindirilme şansını tümüyle yitirmiş olan çocukların,

bakım ve yetiştirilme sorumluluğunu devlet ile paylaşan kişi

ya da ailelerin sunduğu, özel nitelikler gerektiren bir

hizmettir. Koruyucu aileler, sosyal çalışmacılar tarafından

ayrıntılı sosyal inceleme ve değerlendirmelerle seçilen geçici

anne babalardır. Koruyucu aile sisteminde uygulamaların

yeterince tanıtılması, ilgili yasal düzenlemelerde zorlukların

giderilmesi, konuyla doğrudan ilgilenecek yeterli sayıda ve

nitelikte meslek elemanı yetiştirme, istihdam etme, koruyucu

ailelerin belirlenen standartlar ölçüsünde eğitimlerinin

yapılması ve süreçte izleme, değerlendirme çalışmalarına

ilişkin izlenen politikalarda genel sorunlar bulunmaktadır.

Bu çocukların önceki travmatik deneyimleri, çocuğun

gelişimsel açıdan yaşıtlarından daha geride kalmasına ve

koruyucu aile ile aralarında ciddi uyum sorunları

yaşanmasına neden olmaktadır. Ayrıca, koruyucu aile

olmaya gönüllü ailelerin, çocuklarla çalışmak konusunda

bilgi, deneyim ve hazırbulunuşluklarının yeterli olmaması

karşılıklı uyum sorunlarını artırmaktadır.

Koruyucu aile sistemi ile sıklıkla karıştırılan evlat edinme

ise, ailesi olan ya da olmayan çocukların yasal koşullar

doğrultusunda yeni aile yanına yerleştirerek gelişimlerini

sağlıklı bir şekilde tamamlamalarına fırsat veren bir

uygulamadır. Evlat edinme aynı zamanda çocuğun ihmal,

istismar ve kötüye kullanma olaylarını da beraberinde

getirme potansiyeline sahip olduğu için süreçte çocuğun ve

ailenin durumunu izleme, değerlendirme ve gerekli

önlemleri alma çalışmaları da yapılmalıdır.

Ailelerde Sık Karşılaşılan Sorunlar

Aileyi oluşturan kişilerin bir araya gelmesiyle birlikte

çatışmalar, uyum sorunları, işsizlik, yoksulluk, şiddet, alkol

ve madde bağımlığı, aileden birinin kaybı gibi pek çok

sorunla karşı karşıya gelebilirler. Ailelerde en sık

karşılaşılan sorunlar; Ölüm-kayıp-hastalık durumu,

ÇGE209U-AİLE EĞİTİMİ

Ünite 6: Aile Sisteminde Yaşanan Sorunlar

4

Boşanma durumu, İşsizlik, yoksulluk ve yoksunluk

durumları, Madde ve alkol bağımlılığı durumu ile Şiddet ve

istismar durumudur.

Aile Ölüm-Kayıp Durumları: Yaşam döngüsü içinde

ailelerin en çok zorlandıkları durumlardan biri ölümle

yüzleşmektir. Fonksiyonel bir birim olarak ailenin

güçlenmesi ve üyelerin uyumunu desteklemek için dört

temel aile görevi bulunmaktadır. Bunlar; Ölüm ve kayıp

hakkında ortak bir açıklamada bulunmak; Kayıpla ilgili

deneyimleri paylaşmak; Aile sisteminin yeniden

düzenlenmesi; Yaşam uğraşları ve diğer ilişkilere

yönelmedir. Yas sürecini yaşayan kişilerde farklılıklar

olmakla birlikte belli evreler içinde yaşanan tepkiler ve

duygu durumları sırasıyla; Yadsıma, Öfke, Pazarlık,

Depresyon ve Kabullenmedir. Çocuğun yaş, gelişim

özellikleri ve olgunlaşma düzeyine göre kayıp ve ölüme

verilen anlam, tepkiler ve destek süreci değişmektedir.

Boşanma: Boşanma, eşlerden birinin veya ikisinin isteğiyle

evlilik bağının hukuki kararla ortadan kalkmasıdır. En

sağlıklı boşanma durumlarında bile çocukların yeni

hayatlarına uyum sağlayabilmeleri zaman alır. Anne

babasının boşanacağını öğrenen çocuğun öncelikle güven

duygusu sarsılmaktadır. Boşanma nedeniyle çocuklarda

sıklıkla görülebilen bazı tepkiler; boşanma kararından

dolayı kendisini suçlama, ebeveyninden ayrı kalma

korkusu, yaşından daha küçük çocuklarda görülebilecek

davranışlar sergileme, okulda ve toplumsal hayatta

uyumsuz davranışlar sergileme, boşanma olayına karşı çok

tepkisiz ve ilgisiz davranma, depresyon, uyku ve yeme

bozuklukları, arkadaş ilişkilerinde eskiye göre bozulma, ani

ve kontrolsüz tepkiler vermedir.

İşsizlik, Yoksulluk ve Yoksunluk: Ailenin düzenli bir gelire

sahip olmaması ya da çok düşük gelirle yaşamını

sürdürmesi başta çocuklar olmak üzere tüm aile üyelerinin

bedensel, ruhsal, sosyal duygusal gelişimini, yeterliliklerini,

topluma katılma ve toplumsal kaynaklara ulaşma durumunu

olumsuz yönde etkilemektedir.

Madde ve Alkol Bağımlılığı: Madde kullanımında bazı

riskli faktörler vardır. Bunlar; ekonomik yoksunluk, erken

ilk kullanım, düşük başarı düzeyi, düşük okul performansı

ve okulu bırakma, aile sıcaklığından ve rehberliğinden

yoksun olma, akran gruplarının madde kullanımı, aile

anlaşmazlıkları ve aile yaşamındaki baskı olarak sayılabilir.

Bağımlılık yapıcı maddeler; tüm bedensel yapıları

etkileyen, zamanla organ sistemlerinde kalıcı değişikliklere

yol açan, bedensel, ruhsal ve davranışsal sorunlar oluşturan

bağımlılık yapan doğal ya da yapay keyif verici

maddelerdir. Bu maddelerin en yaygın olarak kullanılanları

sigara ve alkoldür. Daha az yaygın olanlar arasında esrar,

eroin, kokain, afyon türevleri, uyku ilaçları, yatıştırıcı

maddeler bulunmaktadır. Bağımlılık yapıcı madde

kullanımı çok ciddi bir toplum sağlığı sorunudur. Bu

maddelerin kullanımı, yol açtığı sağlık sorunlarının yanı

sıra, oluşturduğu ekonomik, sosyal ve ahlaki kayıplarla,

bulaşıcı hastalıkların yaygınlaşmasına etkisiyle, toplumun

önündeki en önemli sorunlardandır.

Şiddet ve İstismar: Aile içi şiddet, aile bireylerinden

birisinin diğer bir aile bireyine fiziksel, zihinsel, duygusal,

psikolojik, cinsel veya ekonomik olarak hükmetmesi ya da

zarar vermesidir. Şiddet, aile içinde herhangi birinin

diğerleri üzerinde güç ve kontrol elde etmek amacıyla, eşine

veya diğer aile üyelerine istismar edici davranışlar

uygulamasıyla ortaya çıkar. İtip kakmak, dövmek,

tokatlamak, alay etmek, aşağılamak, korkutmak, tehdit

etmek, parasız bırakmak, cinsel yolla istismar etmek gibi

pek çok davranış şiddet olarak kabul edilmektedir. Aile içi

şiddet nedenlerine ve ortaya çıkış biçimine göre; fiziksel,

duygusal, cinsel ve ekonomik şiddet olmak üzere dört grup

altında değerlendirilmektedir.

Çocuğun ruhsal ve bedensel bütünlüğünü bozucu

davranışların tümü çocuk istismarı olarak tanımlanmaktadır.

Çocuk istismarı, yaygın olarak; fiziksel, duygusal ve cinsel

istismar boyutlarını içermektedir. Her vatandaşın,

kurumların ve kurumlarda görevli personelin ihmal ve

istismarı bildirmemesi ise Türk Ceza Kanunu’nun 278-279-

  1. maddelerince suç olarak sayılmaktadır.

Aile Sorunları Nedeniyle Risk Altındaki Çocuklara

Yönelik Hizmetler

Kendi yaşam koşullarından dolayı okulda ve yaşamda

başarısız olma olasılığı olan çocuklar için yaygın olarak

“Dezavantajlı ya da risk altındaki çocuklar” ifadesi

kullanılmaktadır. Ailelerde yaşanan sorunlar karşısında risk

altında bulunan çocuklara yönelik koruyucu, önleyici,

eğitici, geliştirici, rehberlik ve rehabilite edici sosyal hizmet

faaliyetlerini yürütmek ve koordine etmek Aile, Çalışma ve

Sosyal Hizmetler Bakanlığı (AÇSHB) birimlerinden Çocuk

Hizmetleri Genel Müdürlüğünün (ÇHGM)

sorumluluğundadır. Çocuklara yönelik hizmetlerle ilgili

olarak Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı

kapsamında hizmet veren çocuk destek merkezleri, çocuk

evleri sitesi, çocuk evleri ve Sağlık Bakanlığı kapsamında

hizmet veren çocuk izlem merkezleri (ÇİM) sayılabilir.

Çocuk Destek Merkezleri; çocuk destek merkezleri, suça

sürüklenme, suç mağduru, sokakta yaşama, gebelik, madde

bağımlılığı gibi alanlarda (11-14/15-18) yaş gruplarında

çocuklara hizmet vermektedir.

Çocuk Evleri Sitesi; çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtları

mevzuatına göre hizmetlerin yürütüldüğü fiziksel mekan

değişikliğini içeren yerlerdir.

Çocuk Evleri; korunmaya ihtiyacı olan 0-18 yaşlar

arasındaki çocukların kaldığı ev birimleridir. Çocuk evleri,

çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtları mevzuatına göre

hizmetlerin yürütüldüğü yerlerdir.

Çocuk İzlem Merkezleri (ÇİM); Sağlık Bakanlığına bağlı

hastaneler, kurumlar kapsamında her il için ayrı olmak üzere

cinsel istismara uğrama şüphesi altındaki mağdur çocukların,

ifade alma, adli muayene ve diğer her türlü soruşturma

işlemlerinin tek merkezde yapılması için planlanan yerlerdir.