AİLE EĞİTİMİ - Ünite 8: Özel Gereksinimli Çocuklar ve Ailelerinin Desteklenmesi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 8: Özel Gereksinimli Çocuklar ve Ailelerinin Desteklenmesi

Özel Gereksinimli Çocuklar

Gelişimi farklı olan bireyleri tanımlamak için alanda; “özürlü”, “engelli”, “özel gereksinimi olanlar”, “gelişim farklılığı olanlar”, “farklı gelişim gösterenler” ve “öğrenme farklılığı olanlar”, “özel eğitim gerektiren bireyler” gibi terimler kullanılmaktadır (Baykoç, 2011). “Özürlü” ve “engelli” gibi ifadeler etiketlemeyi arttıran terimlere örnek; “özel gereksinimli”, “farklı gelişen”, “gelişim farklılığı olanlar”, “özel eğitim gerektiren bireyler” gibi ifadeler de etiketlemeyi en aza indirmek için kullanılan terimlere örnek olarak verilebilir. Türkiye’de son olarak 2009 yılında yeniden düzenlenen Milli Eğitim Bakanlığı, Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği’nde (ÖEHY) ise “özel eğitime ihtiyacı olan birey” ifadesi kullanılarak, bu gruptaki bireyler “çeşitli nedenlerle bireysel özellikleri ve eğitim yeterlilikleri açısından beklenilen düzeyden anlamlı farklılık gösteren birey” olarak tanımlanmaktadır. Farklılık beklenilenin altında ya da üstünde olabilir.

Özel Gereksinimli Çocuklarda Yetersizlik Alanlarının Sınıflandırılması

Özel gereksinimli terimi genellikle hem gelişimsel yetersizliği olan çocuğu hem de üstün yetenekli çocuğu kapsayacak şekilde kullanılır. Özel gereksinimli çocuklar, zihinsel özellikler; duyusal yeterlilikler; iletişim yeterlilikleri; duygusal ve davranışsal gelişim ve fiziksel özellikleri bakımından normal çocuklardan farklılıklar gösterirler. Özel gereksinimli çocukların farklılıkları şu şekilde gruplandırılabilir (Kirk, Gallagher, Coleman & Anastasiow 2012):

  • Zihinsel Farklılıklar: Zihinsel olarak ileri düzeyde olan çocukları (üstün zekâlı) ve çok yavaş öğrenen çocukları kapsamaktadır.
  • İletişim Farklılıkları: Dil ve konuşma bozukluğu olan çocukları ve otizm gibi iletişimde bozulma ya da gecikme olan yetersizlikleri kapsamaktadır.
  • Öğrenme Yetersizliği: Sınıflarda öğrenme ve dikkat problemi olan çocukları kapsamaktadır.
  • Duyusal Farklılıklar: İşitme ve görme bozukluğu olan çocukları kapsamaktadır.
  • Davranışsal Farklılıklar: Duygusal ya da sosyal olarak meydan okuyucu çocukları kapsar.
  • Çoklu veya Ağır Yetersizlikler: Birden fazla yetersizliği olan çocukları kapsar (Örneğin, Serebral Palsi, zihinsel ve gelişimsel yetersizliği olan ya da hem işitme hem de görme yetersizliği olan çocuklar).
  • Fiziksel Farklılıklar: Hareket, sağlık ve fiziksel canlılığa engel olan duyusal bozukluğu olmayan çocukları kapsar.

Yetersizlik Türlerinin Yaygınlık Oranları

Özel gereksinimli bireylere ilişkin sayısal bilgilere ulaşılması her dönemde güç olmuştur. Türkiye ve pek çok ülke yetersizliği olan bireylere ilişkin istatistiki bilgileri Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) tahminleri doğrultusunda vermektedir. WHO’nun raporlarına göre dünya nüfusunun yaklaşık %10’unun yetersizlik durumundan etkilendiği, bunların da 200 milyonunu çocukların oluşturduğu bilinmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2014-2015 yılı istatistiki verilerine göre temel eğitimden (ilkokul kademesi) faydalan öğrenci sayısı 5,434150 iken; özel eğitimden faydalan öğrenci sayısı 9967’dır. Özel eğitimden ilkokul kademesinde faydalanan 8151 öğrencinin zihinsel yetersizlik grubundan olduğu görülmektedir. Sayısal veriler incelendiğinde zihinsel yetersizlik grubunu işitme, görme ve ortopedik yetersizlik grupları izlemektedir. Özel eğitim alanında okul öncesiilk-orta-lise ve kaynaştırma eğitimindeki toplam özel gereksinimli çocuk sayısı ise 259282’dir. Ülkemizde özel gereksinimli bireylerin sadece %41’nin ilkokul mezunu olduğu (çok azı ilkokul sonrası eğitim almaktadır) dikkate alındığında, eğitim hizmetlerinden yararlanma oranlarının çok düşük olduğu söylenebilir.

Sık Rastlanılan Yetersizlik Alanlarının Genel Özellikleri

Öğrenme Güçlüğü

Öğrenme güçlüğü ABD Ulusal Öğrenme Bozukluğu Kurulu tarafından yapılan tanıma göre; konuşma, dinleme, okuma, yazma, matematik ve akıl yürütme yeteneklerinin kazanılmasında ve kullanılmasında önemli derecede güçlüklerle kendini gösteren heterojen bir grup bozukluktur. Öğrenme güçlüğü terimi ilk kez 1962’de Kirk tarafından kullanılmıştır. Bu terimle nörolojik, duygusal ya da davranışsal bozukluklardan kaynaklanan konuşma, dil, okuma-yazma, aritmetik becerilerden bir ya da daha fazlasında gecikme ya da bozulma olması ifade edilmektedir. Zihinsel yetersizlik, duyu kusurları ve kültürel farklılıklar bu tanımın kapsamına alınmamıştır (Akt. Karaman, Kara ve Durukan, 2012). Öğrenme güçlüğü olan çocuk konuşma ve yazma dilini kullanmada ve anlamada zorluk çeker ve dinleme, düşünme, okuma, yazma, hecelemede zorluk gözlenebilir. Öğrenme güçlüğü matematikte de gözlenebilir.

Disleksi, disgrafi ve diskalkuli öğrenme güçlüğünün üç türüdür. Öğrenme güçlüklerinin bu türleri bir arada görülebildiği gibi tek başlarına da görülebilmektedir.

  • Disleksi, okuma ve heceleme becerilerinde ciddi bozukluğu içerir.
  • Disgrafi, el yazısında zorluğu içerir. Çok yavaş ve okunaksız yazma ve imla hataları yapma bu zorluklardandır.
  • Diskalkuli, matematiksel işlemlerde zorluk çekmeyi içerir.

Dil ve Konuşma Bozuklukları

Dil ve konuşma bozuklukları, iletişim bozuklukları kapsamında ele alınmaktadır. İnsanların bir arada yaşayabilmelerinin en önemli gerekliliklerinden biri olan iletişim, diğer kişilere bilgi, duygu ve düşüncelerin aktarılması sürecidir. İletişim sürecinde en etkili araç olarak ilk akla gelenler dil ve konuşma olmaktadır. Dil, sembol ve kurallardan oluşmuş iletişim aracı; konuşma ise dilin sese dönüştürülmüş halidir.

Dil ve konuşma bozukluğunun nedenleri organik bozukluklar ve işlevsel bozukluklar olmak üzere iki grupta toplanabilir. Organik bozukluklar, bireyin sinir-kas mekanizmasındaki tanımlanabilir bir soruna bağlı olan bozukluklardır. İşlevsel bozukluklar ise, ne organik ne de sinir sistemine bağlı olarak tanımlanan bozukluklardır. Serebral Palsili ya da dudak damak yarıklığı olan bireylerdeki dil ve konuşma bozukluğu, organik bozukluklardandır. Kekemelik ve ses kaybı gibi bozukluklar ise işlevsel bozukluklardır (Maviş, 2011).

Zihinsel Yetersizlik

Amerikan Zihinsel ve Gelişimsel Yetersizlikler Birliği (AAIDD)’nin 2010 yılında yapmış olduğu tanıma göre zihinsel yetersizlik, “zihinsel işlevlerde ve uyumsal davranışlarda gözlenen önemli düzeyde sınırlılıkların karakterize ettiği; bilişsel, sosyal ve pratik uyumsal becerilerde kendini gösteren bir yetersizlik türüdür. Bu yetersizlik 18 yaşından önce ortaya çıkmaktadır”.

Zihinsel yetersizlik çok çeşitli etmenlere bağlı olarak ortaya çıkabilmektedir. Doğum öncesinde, sırasında ya da sonrasında ortaya çıkan çeşitli biyolojik ve sosyal etmenlerin zihinsel yetersizliğe neden olduğu söylenebilir. Bazı durumlarda zihinsel yetersizliğin temel belirleyicisi biyolojik faktörler, bazı durumlarda ise sosyal faktörler olabilmektedir. Kimi durumlarda ise çeşitli biyolojik ve sosyal etmenler bir araya gelerek zihinsel yetersizliğe yol açabilmektedir. Zihinsel yetersizliği olan bireylerin çeşitli özellikleri aşağıdaki gibi özetlenebilir (Eripek, 2003):

  • Dikkat : Genel olarak dikkatleri dağınık ve kısa sürelidir.
  • Bellek : Zihinsel yetersizliği olan bireylerin pek çoğu hatırlamada güçlük çeker. Görsel ve işitsel algıları zayıftır. Bellekle ilgili yaşadıkları en önemli problem öğrendikleri bilgileri kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe aktarmadır.
  • Genelleme : Genelleme yapmakta zorlanırlar, kazandıkları bilgileri ilişkilere göre gruplamada güçlük çekebilirler.
  • Öğrenme : Akranları gibi öğrenebilir ve öğrenmeye devam ederle ancak öğrenme hızları daha yavaştır.
  • Güdülenme : Dikkatte, bellekte, kendini düzenlemede, dil gelişiminde, akademik başarıda süregelen problemler göstermeleri güdülenme problemlerinin ortaya çıkmasına uygun bir zemin hazırlamaktadır. Yaşanılan uzun süreli başarısızlıklar “öğrenilmiş çaresizlik” geliştirme olasılığını artırmaktadır.
  • Dil Gelişimi: Zihinsel yetersizliği olan bireyler dil ve konuşmayı zihinsel yetersizliği olmayan bireylerin geçtiği basamaklardan geçerek edinirler. Ancak bu basamaklardan geçiş hızları daha yavaştır.
  • Kendini Düzenleme : Zihinsel yetersizlik gösteren bireyler yaşıtlarıyla karşılaştırıldığında kendilerini düzenleme stratejilerini daha az sıklıkta kullandıkları görülmektedir. Bu beceri dil gelişimini de etkilemektedir.
  • Akademik Başarı: Zekâ ile başarı arasındaki yakın ilişki nedeniyle, zihinsel yetersizlik gösteren bireylerin akademik başarıları da düşük olmaktadır.
  • Sosyal Gelişim: Zihinsel yetersizlik gösteren bireylerin benlik kavramları zayıftır ve arkadaşlıklarında sıklıkla problem yaşarlar.

Duygu ve Davranış Bozukluğu

Duygusal uyum güçlüğü; sağlık durumu, zihinsel ve duyusal faktörlerle açıklanamayan pek çok durumu içermektedir. Bunlar, bireyin kendisi ve çevresiyle sağlıklı ilişki kurma ve sürdürmede güçlük çekme, genel bir mutsuzluk ve depresyon hâli, bireysel sorunlar veya okul problemleriyle ilgili korku, tırnak yeme, parmak emme ve benzeri fiziksel belirtilerden bir veya birden fazlasını içerir (Santrock, 2012).

Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) Otizm, ilk olarak 1943 yılında çocuk psikiyatristi Amerikalı Leo Kanner tarafından tanımlanmıştır ve tıp alanına “Erken Çocukluk Otizmi” olarak girmiştir. Otizm, genellikle yaşamın ilk üç yılında ortaya çıkan, gelişimsel bir bozukluktur. Bireyin sosyal etkileşimini ve iletişimini olumsuz yönde etkileyen bir problemdir.

Özel Gereksinimli Çocuklarda Tanılama Süreci

Özel gereksinimi olan bireylerin özel eğitim ve ilişkili hizmetlerden faydalanabilmesi için tanılamalarının yapılmış olması gerekmektedir. Özel gereksinimli çocukların tanılanması sıklıkla başarılı müdahalelerin ilk adımıdır. Uygun tanılama, uygun destek ve hizmetlerin ya da çocuğun özel ihtiyaçları için müdahalelerin sağlanması açısından önemlidir (Kirk, Gallagher, Coleman & Anastasiow, 2012). Özel gereksinimli çocukların 0-3 yaş döneminde tanılanması kritik bir öneme sahiptir.

Tıbbi Tanılama

Tıbbi tanılama yetkili sağlık kuruluşlarında hekimler tarafından tıbbi ve psikometrik testlerden elde edilen veriler doğrultusunda sınıflandırma yapmak ve teşhis koymak için yapılmaktadır.

Eğitsel Tanılama

Tıbbi tanılama özel gereksinimli bireylerin özel eğitime yönlendirilmesi için yeterli değildir. Her bireyin yetersizlikten etkilenme düzeyi ve eğitim ihtiyaçları farklılık göstermektedir. Bu nedenle tıbbi tanılama sonrası eğitsel tanılama ve değerlendirmenin yapılması gerekmektedir. Eğitsel değerlendirme ve tanılama sürecinde, eğitsel amaçla bireyin tüm gelişim alanındaki özellikleri ve akademik disiplin alanlarındaki yeterlilikleri ile eğitim ihtiyaçları belirlenerek en az sınırlandırılmış eğitim ortamına ve özel eğitim hizmetine karar verilir. Bireyin eğitsel değerlendirme ve tanılaması Rehberlik ve Araştırma Merkezinde oluşturulan Özel Eğitim Değerlendirme Kurulu tarafından nesnel, standart testler ve bireyin özelliklerine uygun ölçme araçlarıyla yapılır.

Özel Gereksinimli Çocukların Aileleri

Aileye yeni bir bebeğin katılacağı haberi çoğu ailede mutluluk, sevinç yaratır. Aile üyeleri aileye yeni bir bebeğin gelişini beklerken çoğunlukla sağlıklı bir bebeğin hayalini kurar ve heyecanla onun gelişini beklerler. Kimse bu süreçte gelişimsel olarak farklı bir bebek ihtimalini aklına getirmek istemez. Ancak, doğan bebeğin özel gereksinimli olması tüm aile üyelerinde hayal kırıklığı oluşturabilir. Özel gereksinimli çocuğun ailenin yaşantısında ve planlarında değişiklik yaratması yoğun bir kaygıya neden olabilir. Özel gereksinimli yeni bir birey aileye katıldığında sadece anne baba değil varsa kardeşler de bu durumdan etkilenmektedir. Kimi araştırmalarda (Gözün Kahraman ve Karadayı, 2015) özel gereksinimli kardeşe sahip çocukların, bu duruma ilişkin fazla bilgi sahibi olmadığı görülmüştür. Anne babalar ve kardeşin özel gereksinimli çocuğu tanıma ve sağlıklı ilişkiler geliştirebilmeleri için bilgi ve sosyal desteğe gereksinimleri vardır.