AİLE VE ÇOCUKLA SOSYAL HİZMET - Ünite 6: Risk Altındaki Çocukların Sorunları ve Sosyal Hizmetler Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 6: Risk Altındaki Çocukların Sorunları ve Sosyal Hizmetler
Giriş
Gelecekteki yaşamın temellerinin atıldığı çocukluk döneminde çocukların eğitimi ve gelişimini engelleyebilecek ihmal istismar, zorla çalıştırılma, suça yönlendirme gibi sorunlarla karşılaşabilmektedir.
Çocukluk Dönemi ve Sorunlar
Sosyo-kültürel bir kavram olan çocukluk öteki toplumsal kavramlar gibi norm ve değerlere göre göreceli olarak belirlenir.
Nitelikli bir vatandaş yetiştirmenin yolu her yönden sağlıklı olarak yetiştirilmiş çocuktan geçer. Çocukluk döneminde yaşamın temelleri atılmakta, fiziksel gelişim ile içinde yetişilen ortamın da katkısıyla oluşan psiko- sosyal kazanımlar çocuğun kimlik kazanmasında belirleyici olmaktadır.
Günümüzden hem dünyada hem de ülkemizde olmak üzere çocukların hiçte hak etmedikleri sorunlarla karşı karşıya kaldıkları görülmektedir.
Kimi çocuklar hizmet, tarım ve sanayi sektöründe sağlıksız ve elverişsiz koşullarda çalıştırılırken kimileri ise sokak gibi çocuğun gelişimi için hiç de uygun olmayan bir ortamda çalışmakta ya da yaşamak zorunda kalmaktadır.
Çocukların karşılaştıkları sorunlar denildiğinde şu başlıklar ön plana çıkmaktadır;
- Çocuklara yönelik cinsel istismar
- Medyada çocuk istismarı
- Çocuk emeği sömürüsüne karşı yasal düzenlemeleri uygulanması
- Ailede çocuğa yönelik şiddet
- Savaşlarda çocuk ölümleri
- Sokakta yaşayan çocukların sayısı
- Çocuk suç oranları
- Çocuk ölüm oranlarında, zengin ve fakir ülkeler arasında durum
Çocuk Hakları ve Çocuğun Değeri
Türkiye nüfusunun 2015 yılı sonu itibariyle %29’unu çocuktur. Bir ülkede çocuğa verilen değer, o ülkede çocuk haklarının ne durumda olduğunun değerlendirilmesinde kilit bir rol oynamaktadır. Burada bir ülkedeki çocuk sayısı kadar, çocuğa verilen değer de önemlidir.
Yapılan çalışmalar çocukların artık ekonomik olarak aileye katkı sağlayacak değerler olarak göstermektedir. Mayer ve Trommsdorff yaptıkları çalışmanın bulgularına göre İsrail ve Çin dışında tüm kültürlerdeki yetişkinler, iki veya üç çocuğa sahip olmanın gerektiğini belirtmişlerdir. İsrail’de daha çok çocuk sahip olma isteği görülürken, Çin’de ise daha az çocuk sahibi olma yönünde bir eğilim söz konusudur.
Çocuk hakları insan hakları çerçevesinde ortaya çıkmış olup, çocuğun, fiziksel, zihinsel, duygusal, sosyal, ahlaki ve ekonomik bakımdan, özgürlük ve insan onuruna yakışır, sağlıklı biçimde yetişebilmesi için ona hukuk kurallarıyla tanınan yetkiler ve menfaatler olarak özetlenebilir ve zarar görmekten ve istismardan korumayı; onları duygusal olarak uygun tarzda yetişmeleri için şans vermeyi; sağlık, barınma ve eğitim gibi temel ihtiyaçları sağlamayı kapsar.
Türkiye’de daha çok Batı değerleri, bakış açısı ve dili ile oluşturulan bir zemin üzerine inşa edildiği görülen insan hakları, çocuk hakları başlığı altında ilk defa 12 Eylül 2010 halk oylaması sonucu kabul edilen yeni Anayasa değişikliğinin 10. maddesinde anayasamızda ayrı bir başlık olarak yer almıştır.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi
Çocukların özel durumu nedeniyle düzenlenen ve çocuk hakları olarak adlandırılan bazı haklar bulunmaktadır.
Çocuk hakları bakımından en önemli aşama, hiç kuşkusuz uluslararası düzeyde benimsenen evrensel bildirilerdir.
Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi; insan hakları ilke ve standartlarının çocuklar açısından geliştirildiği bir sözleşmedir. Sözleşme; çocukların insan hakları yasasıdır. Çocukların ve gençlerin her yönden nitelikli ve bilinçli insanlar olarak yetiştirilmesine, toplumun ve insanlığın mutluluğunu ve geleceğini korumasına dönük bir yatırımdır.
Sözleşme 26 Ocak 1990 tarihinde imzaya açılmış ve imzaya açılışının ilk gününde 61 ülke tarafından imzalanmıştır. Türkiye Sözleşmeyi imzalayan 43. ülke olmuştur. Sözleşme, şu an 193 ülke tarafından imzalanmış durumdadır ve bu sayı diğer tüm insan hakları belgelerine atılan imzalardan daha fazladır.
Yaşama ve Gelişme Hakkı
Yaşama-gelişme, temel bir özgürlüktür ve haktır. Önce yaşam vardır ve yaşam ilk özgürlüktür. Bu ilk özgürlüğün somutlaşması da ilk hakkı, yani yaşama hakkını ifade eder. Gelişme ise insani bir işlevdir.
Türkiye Cumhuriyeti 1982 Anayasası’nın 17. maddesinde “herkes yaşama hakkına sahiptir” demektedir. Yaşama hakkı, insan hakları içerisinde diğer bütün hakların olmazsa olmazı olarak yer almaktadır.
Çocuk hakları bağlamında ise yaşama-gelişme hakkına şemsiye haklar içerisinde özel bir önem ve öncelik verilmiştir. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin konuyla ilgili 6. maddesi şu şekildedir:
- Taraf Devletler, her çocuğun temel yaşama hakkına sahip olduğunu kabul ederler.
- Taraf Devletler, çocuğun hayatta kalması ve gelişmesi için mümkün olan azami çabayı gösterirler.
Eşitlik-Ayrım Gözetmeme İlkesi
Kanun önünde, politikalarda ve uygulamalarda eşitlik ve ayrım gözetmeme, tüm insanlar için temel haklardan birisidir. Bu ilke, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi başta olmak üzere birçok uluslararası sözleşmede yer almış ve hatta eşitlik bakışı, bu sözleşmelerin temelini oluşturmuştur. Bu doğrultuda T.C. Anayasasının 10. maddesinde de eşitlik ile ilgili hüküm bulunmaktadır.
Çocuğun Yüksek Yararı İlkesi
Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 3. Maddesinin 1. fıkrasında çocuğun yüksek yararı ile ilgili hüküm yer almaktadır. Bununla birlikte sözleşmenin diğer maddelerinin çoğunda da çocuğun yüksek yararına vurgu yapıldığı görülmektedir.
Çocuğun Katılım Hakkı
Katılım, çocuğun kendini etkileyecek kararlara dâhil olması için güçlendirilmesini ve kapasitesinin artırılmasını teşvik eden bir süreçtir. Katılım ayrıca kendini ve düşüncelerini ifade etme özgürlüğünü ve temel sivil hakları içerir (The State of the World’s Children, 2009, s. 15).
Çocuğun katılım hakkı, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 12. maddesinde Her çocuk, kendisini ilgilendiren herhangi bir konu ya da işlem sırasında görüşlerini serbestçe ifade etme, görüşlerinin dikkate alınmasını isteme ve katılma hakkına sahiptir.” şeklinde ifade edilmiştir.
Risk Altındaki Çocuklar Kavramsallaştırılması
Fiziksel ve psikolojik gelişimleri ve kişisel güvenliği tehlikede olan; ana babasız, bakıcısı tarafından terk edilmiş; fuhuş, dilencilik, alkollü içkiler veya uyuşturucu madde kullanma gibi sosyal tehlikelerle ve kötü alışkanlıklara karsı savunmasız bırakılan çocuklar risk atındaki çocuklar olarak nitelendirilebilir.
Türkiye özelinde ve dünyada sanayileşme ile birlikte ciddi oranda kırsal alandan şehre göç başlamıştır. Şehre gelen ailelerin eğitim eksikliği ve gerekli istihdamı sağlayamamaları sonucunda ailelerde baskı oluşmuş ve bunun olumsuz yansımaları çocuklar üzerinde görülmüştür. Çocuklar sokaklarda çalıştırılmakla kalmamış, aile içi şiddete ve farklı istismarlar maruz kalmış, yeterli fiziki ve sosyal imkânlardan yoksun bırakılmıştır.
Risk altındaki çocuk deyiminden; eğitim seviyesi düşük ve erken yaşta okulu bırakan genç nüfus, anne veya babasından her ikisi veya biri hayatını kaybetmiş veya ayrı yasayan, bu nedenle bölünmüş aile çocukları ile herhangi bir sebepten sokakta yaşayan ve/veya sokakta çalışan, suça sürüklenmiş, uyuşturucu ve/veya uçucu madde bağımlısı, maddi sebepler ve/veya bilinçsizlik nedeniyle fiziki, manevi ve ahlaki gelişimi ya da kişisel varlığı tehdit altında korunmaya muhtaç durumda bulunan çocuklar kastedilmektedir.
Çocuk hakları Çocuk Haklarına Dair Sözleşme tarafından güvence altına alınmıştır. Sözleşme medeni, siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel hakları bir bütün olarak bizlere sunan ve çocukların haklarına saygı, haklarının korunması ve hayata geçirilmesi için gerekenleri kısaca açıklayan bir yol haritasıdır.
Sokak Çocukları ve Yaşadıkları Sorunlar
Çocuklar çalışma yaşamına başta ailelerinin yönlendirmesi gibi çeşitli nedenlerle girmekte ve bu yaşamda çeşitli sorunlarla yüz yüze gelmektedir. Bu çocuklar aileleri tarafından gelir kaynağı, işverenler tarafından ise ucuz işgücü olarak görülmektedir. Eğitim ve oyun çağı ağır koşullarda çalışmakla geçiren çocuklar hem yaşamsal riskler altında kalmakta hem de çeşitli gelişim engelleri ile karşı karşıya kalmaktadırlar.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 32. maddesine göre çocuk işçiliği ile ilgili Taraf Devlet olarak ülkemizin sorumluluğu şu şekilde ifade edilmektedir:
- Taraf Devletler, çocuğun, ekonomik sömürüye ve her türlü tehlikeli işte ya da eğitimine zarar verecek ya da sağlığı veya bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlâksal ya da toplumsal gelişmesi için zararlı olabilecek nitelikte çalıştırılmasına karşı korunma hakkını kabul ederler.
-
Taraf Devletler, bu maddenin uygulamaya konulmasını sağlamak için yasal, idari, toplumsal ve eğitsel her önlemi alırlar. Bu amaçlar ve öteki uluslararası belgelerin ilgili hükümleri göz önünde tutularak, Taraf Devletler özellikle şu önlemleri alırlar:
- İşe kabul için bir ya da birden çok asgari yaş sınırı tespit ederler;
- Çalışmanın saat olarak süresi ve koşullarına ilişkin uygun düzenlemeleri yaparlar.
- Bu maddenin etkili biçimde uygulanmasını sağlamak için ceza veya başka uygun yaptırımlar öngörürler.
Günümüzde dünya genelinde 5-14 yaş grubunda 67 milyon çocuğun tehlikeli olmayan işlerde (ailenin tarım ve ev işleri veya ticari işlerde ebeveyne yardım etme) ve 180 milyondan fazla çocuğun da tehlikeli işlerde çalıştığı tahmin edilmektedir.
Atauz (2001, s. 168) bu ayrımı “sokaktaki çocuklar” ile “sokağın çocukları” şeklinde yapmaktadır. Buna göre; sokaktaki çocuklar çoğunlukla harçlıklarını çıkarmak, aile geçimine katkıda bulunmak ve bazen de tek başına ev geçindirmek amacıyla sokakta çalışan çocukları ifade etmektedir.
Sokakta Yaşayan Çocuklar
Yaşadıkları ortamlarda her türlü ihmal, istismar, sömürü ve kötü davranışa maruz kalan, aile veya yasal yakınlarıyla bağları kısmen ya da tamamen kopmuş, risklere karşı kendilerini koruyamayan, çoğunlukla da yaşadıkları ortam ve geçirdikleri travma sonucu uçucu ve uyarıcı madde kullanan çocuklardır.
Sokakta Çalıştırılan Çocuklar
Ailelerinin, yakınlarının, çeşitli çıkarcı kişi veya grupların sokak, meydan, pazar veya alışveriş merkezleri vb. gibi yerlerde çalıştırarak, geçimlerini temin etmede araç olarak kullanılan çocuklardır.
Çocuklar neden sokaktalar?
- Aile içi şiddete maruz kalmaları
- Ailelerinin parçalanması
- Ailenin bakamayacağı sayıda çocuk yapması
- Ekonomik yetersizlik
- İstenmeyen gebelikler sonucu dünyaya gelmeleri
- İstismara uğramaları ve kurtuluşu sokakta aramaları
- Çarpık kentleşme sonucu sağlıksız yerleşim bölgelerinde olmaları
- Çocuk haklarının yaşama geçmemiş olması
vb. nedenlerle sokağa itilen çocuk sayısı her geçen gün artmaktadır.
Çocukları Sokakta Bekleyen Riskler ve Tehlikeler
Çocukları sokakta bekleyen riskler ve tehlikeler şöyle sıralanabilir:
- Şiddet
- Madde bağımlılığı
- Suça karıştırılma
- Sağlık sorunları
- Cinsel istismar
Sokak Çocuklarının Korunması ve Rehabilitasyonu İçin Sosyal Hizmet Uygulamaları
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın Sokakta Yaşayan/Çalıştırılan Çocuklara Yönelik Hizmet Modeli kapsamında sokak çocuklarının korunması ve rehabilitasyonu için yürütülen sosyal hizmet uygulamalarından bazıları şunlardır:
- Hizmet Uygulamaları Ebeveyn bilinçlendirilmesi
- Ailedeki çalışmayanlara iş imkânı sağlama
- Yaşı çalışmak için uygun olan çocuklara meslek edindirme
- Koruyucu aile uygulaması
- Çocuk ve gençlik merkezleri
- Toplumla çalışma uygulamaları
- ALO 183
İstismara Uğraya Çocuklar ve Sorunlar
Çocuk Hakları Sözleşmesinde İhmal İstismarın Yeri
Sözleşmenin 39. maddesi, “çocuğun gerek bedensel gerek zihinsel bakımdan tam erginliğe ulaşmamış olması nedeniyle doğum sonrasında olduğu kadar, doğum öncesinde de uygun yasal korumayı da içeren özel güvence ve koruma gereksiniminin bulunduğu” temelinde düzenlenmiştir.
18 yaşına kadar olan herkesin çocuk kabul edildiği bu sözleşmeye taraf olan devletler çocuğun ana babasının, vasilerinin ya da kendisinden hukuken sorumlu olan diğer kişilerin hak ve ödevlerini de göz önünde tutarak, esenliği için gerekli bakım ve korumayı sağlamayı üstlenirler ve bu amaçla tüm uygun yasal ve idari önlemleri alırlar.
Sözleşmenin çocukların korunması ile ilgili en önemli vurgu 39. ve 40. maddelerde yapılmıştır. 39. Maddeye göre: “Taraf devletler, her türlü ihmal, sömürü ya da suiistimal, işkence ya da her türlü zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ya da ceza uygulaması ya da silahlı çatışma mağduru olan bir çocuğun, bedensel ve ruhsal bakımdan sağlığına yeniden kavuşması ve yeniden toplumla bütünleşebilmesini temin için uygun olan tüm önlemleri alırlar. Bu tür sağlığa kavuşturma ve toplumla bütünleştirme, çocuğun sağlığını, özgüvenini ve saygınlığını geliştirici bir ortamda gerçekleştirilir”.
Çocuk istismar ve ihmali, anne-baba ya da bakıcı gibi bir erişkin tarafından çocuğa yöneltilen, toplumsal kurallar ve profesyonel kişilerce uygunsuz ya da hasar verici olarak nitelendirilen, çocuğun gelişimini engelleyen ya da kısıtlayan eylem ve eylemsizliklerin tümüdür. Çocuk istismarı, çocuklardaki hastalanma ve ölümün en önemli nedenlerinden birini oluşturmaktadır. Çocukluk döneminde karşılaşılan istismar ve ihmalin ölüme kadar gidebilen olumsuz etkileri yalnızca akut dönemle sınırlı kalmamaktadır. Büyüme ve gelişme sürecinde karşılaşılan olumsuz deneyimleri çocuğun geleceğini de şekillendirmekte, oluşan sorunlar yıllar içinde çok farklı tablolara neden olabilmektedir.
Şiddete sebep sadece anne baba yaşının çok genç olması, işsizlik, ekonomik sıkıntılar, aile içi geçimsizlik, alkol ya da uyuşturucu kullanımı, çok çocuklu aile, ana babada ruhsal bozukluk değil okulda öğretmenin kişilik bozukluğu, kalabalık sınıflar, sosyal baskılar da şiddete yol açmaktadır.
İstismara uğrayan çocuktaki bazı özellikler istismarı kolaylaştırmaktadır. Bu çocuklarla ilgili risk faktörleri şunlardır;
- Çocuklara yönelik cinsel istismar
- Çocukta hiperaktivite, tik, kekemelik
- Engelli çocuk (fiziksel sakatlık, doğumsal anomaliler, zekâ geriliği )
- Sürekli veya aşırı ağlayan çocuk
- Çocukta davranış bozuklukları
- Çocukta okul başarısızlığı
- Anti sosyal arkadaş grubu
- Bazı toplumlarda kız çocuğu olmak
- Gebe annenin diğer çocuğu olmak
- Az uyuma ve uyku düzensizlikleri
- İkiz, üçüz çocuklardan biri olmak
- Düşük doğum ağırlıklı ve/veya prematüre çocuklar
- Çocuğun beklenen, istenen cinsiyette olmaması
- Yemek yemeyen iştahsız çocuk veya aşırı iştahlı çocuk
- Gece işemeleri (enüresis)
- Kronik hastalıklar ve çocukluk travmaları
Yoksulluk, evsizlik, işsizlik, düşük eğitim düzeyi, zamansız ve istenmeyen gebelik veya evlilik dışı gebelik, çok çocukluluk, stresli iş ortamı veya iş yaşamında başarısızlık ve bunun gibi faktörler aile içi faktörlere örnek olabilir.
Anne baba ile ilgili risk faktörlerinden bazıları ise şöyledir; Çocukluklarında istismara uğramış olmaları, mutsuz çocukluk geçirmiş olmaları ve Her türlü ruhsal problemler ve hastalıklar gibi.
Toplumla ilgili risk faktörlerinden bazıları ise şunlardır;
Yoksulluk, sosyal eşitsizlikler (cinsiyet ile ilgili eşitsizlikler: kız çocuklarının okula gönderil memesi), 13- 14 yaşında evlendirilmeleri vb. o toplumda uygulanan ve normal kabul edilen durumlar, k orunmaya yönelik yasa olmaması veya uygulanmasındaki aksaklıklar, çocuğa verilen değerin az olması gibi.
İstismar, fiziksel, duygusal, cinsel ve ekonomik istismar olmak üzere dörde ayrılabilir;
Fiziksel İstismar
Ludwig’e göre (2006) fiziksel istismar ; birincil olarak ihmal sonucu,
- çocuğun güvenliğinin tehlikeye girmesi,
- çocuğun fiziksel yeteneklerinin geçici ya da kalıcı olarak zarar görmesi,
- sürekli tekrarlandığı anlaşılan ve tanımlanamayan fiziksel yaralanma belirtilerinin gözlenmesidir.
Duygusal İstismar
Reddetme, tek başına bırakmak, yıldırma, suça yöneltme, duygusal tepki vermeyi reddetme, aşağılama, kendi çıkarına kullanma, vaktinden önce yetişkin rolü verilmesi duygusal istismara örneklerdir.
Cinsel İstismar
Cinsel istismar “Çocuğun cinsel suçu isleyen ya da diğer bir kişi tarafından uyaran olarak kullanıl dı ğ ı çocuk ile yeti ş kin arasındaki ili ş ki ve etkile ş im” olarak tanımlanabilir. Bazı cinsel istismar örnekleri ise ş öyle sıralanabilir; Genital bölgeleri elleme, teşhircilik, röntgencilik, ırza geçme, pornografide kullanmaya.
Cinsel istismara uğrayan çocuklarda sıklıkla şu belirtiler tespit edilmiştir; vücudunun değişik yerlerinde tırnak izleri, gözaltında morluk gibi bir takım fiziksel belirtiler olabilir. Baş ve karın ağrısı, kusma, iştah azalması, dudak/ağız ve genital/anal bölgede ağrı, şişme, kızarma, kanama, iltihap kapmaları, vücudun çeşitli yerlerinde morluklar, şişkinlikler, üriner iltihaplar, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve altını ıslatma gibi fiziksel belirtiler.
Ensest
Sıklıkla rastlanan cinsel istismarlardan bir diğeri ise ensesttir. Ensest, bir kişinin annesi, babası, kardeşi, amcası, dayısı, halası, teyzesi, torunları ile olan cinsel ilişkisidir. İlişki özellikle taraflardan birinin rızasına rağmen, zorla ve baskıyla ya da ödül ve kandırmayla ortaya çıktığında bir istismar konusu olarak görülmektedir. Ensestin toplumda utanç duyulan bir şey olması, ensest ilişki içinde olan bireylerin bunu her zaman gizleme eğiliminde olmaları enseste ilişkin kesin rakamsal verileri sınırlı kalacak sayıda olmasına sebep olmaktadır.
Çocuklar Neden Yaşadıklarından Bahsetmezler?
Çocukların kendilerinden inanılmayacağını düşünmeleri, başlarının belaya gireceğinden korkmaları, istismarcının tehdidinden korkmaları, istismarcıyı korumak isteyebilmeleri, nasıl anlatılacağını bilmemeleri, cinsel davranışların yanlış olduğunu bilmemeleri çocukların yaşadıklarından bahsedememelerinin başlıca sebepleridir.
Ekonomik İstismar
Ekonomik istismarın temel unsuru olan çocuk işgücü ise şöyle açıklanabilir: “çocukları, çocukluklarından, potansiyellerinden ve onurlarından yoksun bırakan, fiziksel ve zihinsel gelişimlerine zarar veren bir çalışma” .
Türkiye İstatistik Kurumu Hane Halkı Çocuk İşgücü Anketi sonuçları çocuk işgücü ile ilgili çarpıcı veriler ortaya koymaktadır Çalışan çocukların %44,7’sş (399 bin kişi) tarım, %24,3’ü (217 bin kişi) sanayi ve %31’i (277 bin kişi) hizmet sektöründe yer almaktadır.
Ekonomik istismar, çocuğun gelişimini engelleyen, haklarını ihlal eden işlerde ya da düşük ücretli işgücü olarak çalışması veya çalıştırılmasıdır. Ailelerin ekonomik durumlarının yetersiz olması ve bunun yanında günümüz ekonomik şartlarında çocuk emeğinin ucuz olması ve işverenin de ucuz işgücünü tercih etmesi çocukların ekonomik yönden istismar edilmesindeki en önemli etkenlerdir. Çocuklar tarım, sanayi, hizmet ve sokak sektöründe çalıştırılmaktadır.
Suça Sürüklenen Çocuklar
Suç olgusu, tüm toplumlarda görülen, bireye ve topluma maliyeti yüksek olan bir sosyal sorundur. Günümüz toplumlarının en önemli sorunlarından birisi artan suç oranlarıdır. Genel suçluluğun içinde çocuk suçlarındaki artış oranları, dikkat çekmektedir. Sokakta yaşayan ve çalışan çocuklar olgusu, dünya gündeminin en üst sıralarında yer alan ve öncelikli çözüm bekleyen ekonomik ve toplumsal bir sorundur.
Sağlıksız aile içi ilişkiler, parçalanmış aileler, ailede suçlu kişilerin varlığı, aile içi şiddet çocuğu suça iten etkenlerin başında gelmektedir.
Çocuk suçluluğunun aileyle ilgili risk faktörlerini ise şöyle sıralanabilir; evde çocuğa katı disiplin uygulanması, kötü muamele, şiddet, ihmal ve istismar, reddedici ve kısıtlayıcı ana baba davranışları, ailenin parçalanması, aile içinde suç işlemiş kişilerin varlığı, özellikle anne babanın cezaevinde oluşu, evden kaçma veya ayrı yaşama, çocuğun ve ailedeki diğer bireylerin kişilikleri, çocuk ve ailenin yaşadığı çevre ve ekonomik koşullar, çocuk ve diğer aile bireylerindeki ruh sağlığı bozuklukları ve hastalıklar, aile bireyleri ve çocuk arasındaki iletişimin niteliği, ailede madde bağımlılığı ve alkolizm, anne babanın evliliklerindeki uyumsuzluk, kavga ve evi terk etmeleri, bireyler arasındaki paylaşım, sıcaklık, yakınlık gibi ilgi yoksunlukları ve ev düzensizliği, suça yönelten yanlış inançlar ve töreler.
Sosyal Hizmet Odağında Risk Altındaki Çocuklar
IFSW’nin son tanımına göre (2014) sosyal hizmet sosyal değişme ve gelişmeyi, sosyal bütünleşmeyi ve insanların özgürleşmesini ve güçlenmesini arttıran uygulama odaklı bir meslek ve akademik disiplindir.
Toplumun sosyal yapısını oluşturacak olan çocukların, beden ve ruh sağlıklılarının korunması herkes tarafından kabul edildiği halde, toplumda hala korunmasız, güçsüz ve hakkını savunamayan çok sayıda çocuk şiddete maruz kalmaktadır.
Hukukçular kanunların belirttiği kalıplar içinde istismarla ilgilidirler, bu nedenle istismarın kanıtlarla ortaya konması birincil önceliktir. Doktorlar ise, vücutta görülen lezyonların ortadan kaldırılması için çalışırken, psikologlar, istismar ve ihmalin davranışlara yansıyan sorunların ortadan kaldırılması için çalışırlar. Sosyal hizmet uzmanları ise konuyu hukuksal, tıbbi, ruhsal, sosyal tüm boyutları ile değerlendirmek ve çocuğun üstün yararı için farklı sistemlerle çalışır.