AİLE YAPISI VE İLİŞKİLERİ - Ünite 5: Aile Politikaları ve İlgili Kurumlar Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 5: Aile Politikaları ve İlgili Kurumlar

Giriş

Her toplum kendine özgü bir yapıda biçimlenir ve bu durum hemen her devlette farkı bir şekilde aile politikası oluşturur. Genel olarak ulusal ve uluslararası düzeyde aile politikaları aile kurumunun korunması, güçlendirilmesi ve karşılaştığı sorunların çözümlenmesi üzerine kuruludur. Aile kurumu devlet gibi toplumsal kurumlardan hem sosyal, ekonomik ve siyasal olarak etkilenir; hem de kendi gereksinimleri üzerinden toplumsal kurumları etkiler.

Aile Politikaları

Aile politikası kavramı temelde aile kurumunun güçlendirilmesi, korunması, işlevlerini yerine getirebilmesi açısından desteklenmesi ve karşılaştığı sorunların çözümlenebilmesi açısından ulusal ve uluslararası düzeyde oluşturulmuş çeşitli düzenlemeler, uygulamalar ve kararlardır. Bir başka yaklaşım ise aile politikasını iş hayatına katılımı korumak koşuluyla aile kurumunun kurulması için engellerin giderilmesi ve çocukların refahı için üretilen politikalar olarak tanımlar.

Toplum ve Aile Politikası: Her toplumsal yapı farklı aile politikalarına sahip olabilir. Toplum içinde özellikle daha zayıf pozisyondaki aileleri daha fazla destekleme, aileyi geleneksel yapı içerisinde gelenek ve göreneklerin temel alınarak desteklenmesi ve korunması, eşitlikçi bir görüşle aile kurumuna yaklaşım gibi yaklaşımlar devletlerin aile politikalarını şekillendirebilir. Bazı görüşler aile kurumu ile ilgili çok kısıtlı düzenlemeleri savunurken, bazı görüşler ise toplumun en temel kurumu olan aile ile ilgili düzenlemelerin toplumu da geliştireceği düşüncesiyle eşitlik ilkesine dayalı daha açık aile politikalarını savunurlar.

Toplumun en temel kurumu olan aile kurumundaki aile üyeleri arasında katı kurallara dayalı oluşmuş olan hiyerarşik yapı, zaman içerisinde daha esnek ve eşitlikçi bir yapıya dönüşmüştür. Aile ile ilgili kararların eşler arasında değerlendirilerek ortak alınması, çocuk haklarının öneminin toplum tarafından da dikkate alınması ve aile kurumu ile ilgili sorumlulukların paylaşılması gibi konular sanayi dönemi sonrası oluşan aile yapısının, sanayileşme öncesi toplumun geleneksel aile yapısından ayrıldığı önemli alanlardır.

Avrupa Ülkelerinde Aile Politikaları

Avrupa Ülkelerinde sanayi devrimi ile birlikte toplumsal yapı içinde ortaya çıkan yoksulluk, çocuk işçiliği, ailesi olmayan çocuklar gibi sorunlar temel olarak aile kurumunun sorunları olarak ele alınmış ve ancak aile kurumunun güçlendirilmesi yoluyla bu sorunlarla mücadele edilebileceği düşüncesi öncelik kazanmıştır.

Avrupa Ülkelerinde Aile Kurumuna Yaklaşım: Sosyal devlet anlayışı içinde Avrupa Ülkeleri aile kurumu için çeşitli önlemler alarak kendi aile politikalarını şekillendirmişlerdir. Aile politikaları ile ilgili çalışmalar yapan Dumon, aile kurumunun korunması ve geliştirilmesi için alınan önlemleri; ekonomik önlemler (istihdam politikaları vb.), eğitim ve danışma hizmetleri ile ilgili önlemler ile aile yerine geçici süreli ya da sürekli geçebilecek kurumsal yapıların (yaşlı bakım merkezi, çocuk yuvası, koruyucu aile hizmeti, vb.) oluşturulmasını sağlama önlemleri olarak üç kategoriye ayırmıştır.

Aile kurumunun geliştirilmesi ve korunması için alınması gereken önlemler her ülke için farklı şekilde uygulanmaktadır. Aile kurumuna müdahalenin sınırları çerçevesinde ülkeler açık aile politikaları ve kapalı aile politikaları arasındaki spektrumda aile politikaları uygularlar.

Özellikle Avrupa Ülkelerinde şekillenen aile politikaları; sosyal kültürel politikalar, gelir politikaları, çalışma düzeni ve bakım politikaları ile çocuk refahı politikaları şeklinde sınıflandırılabilir.

Ayrılmış ailelere destek sağlama, doğum oranlarını yükseltme girişimleri, boşanmaları engelleme düzenlemeleri ve gecikmiş gebelikle ilgili bilgilendirme programları ülkelerin uyguladıkları aile ile ilgili önlemleri içeren sosyal kültürel politikalara örnek olarak gösterilebilir. Aile kurumuna yönelik devletler tarafından yapılan tüm yardımlar ve vergilendirmede sağlanan kolaylıklar ülkelerin aile kurumuyla ilgili gelir politikalarını oluşturur. Gelir politikası çocuk bakım yardımı gibi tüm nüfusa uygulanabilecek yardımları içerdiği gibi, özellikle düşük gelirli ailelere yönelik eğitim desteği gibi yardımları da içerir.

Aile politikasının en önemli kollarından biri de çalışma düzeni ve bakım politikasıdır. Özellikle gebe ve çocuklu kadınların iş yaşamına katılımını ve çocukların bakımını düzenleyen politikalar bu kapsam altında değerlendirilir. Genel olarak çocuklar için ailelere ülkeler tarafından sunulan yetiştirme desteği aile politikasının çocuk refahı bölümünü oluşturur.

Aile Politikalarında Koruyucu Önlemler

Devletler tarafından uygulanan aile kurumu için koruyucu yaklaşım, aile kurumunun devamlılığının ve bütünlüğünün sağlanması ilkesine dayanır.

Sosyal Güvenlik ve Aile Kurumu: Genel olarak bireyin yaşam mücadelesinde yarın endişesini azaltan ve bireyin sosyal ve ekonomik alanlarda asgari bir güvenceye sahip olmasını amaçlayan kurumsal bir yapı olan sosyal güvenlik kavramı, şüphesiz aile kurumu ile ilgili düzenlemelerde de öncelikli bir role sahiptir. Gebelik döneminde işine son verilen kadınlarla ilgili önlemler, temel koruyucu önlemlerin en önemlilerinden biridir.

Çocukların Aile Politikalarındaki Yeri: Aile kurumunu oluşturan en önemli bileşenler olan, yetişkinler gibi davranabilme özgürlüğünden yoksun olan çocuklar aslında vesayet altında tutulurlar. Çocuklar, haklar açısından insanlık tarihinde uzun bir dönem unutulmuşluk içinde kalmışlardır. Çocuk hakları ise çocuklar için yetişkinler tarafından yetişkinlere karşı savunulan haklar olarak tanımlanabilir.

Çocuk hakları; refah hakları, çocukları korumaya yönelik haklar ve çocuklara özerklik sağlamaya çalışan haklar olarak değerlendirilebilir. Çocukların refah hakları beslenme, eğitim, barınma ve sağlık ihtiyaçlarının giderilmesini içerir. Çocukların korunma hakları onları ilgisizlik, ihmal ve şiddetten korumaya yönelik önlemlerden oluşur. Özerklik hakları ise çocukların, çocukluk dönemi bitmeden önce kendileri ile ilgili konularda daha fazla bağımsız olabilmelerinin desteklenmesini içerir.

Çocuk hakları ile ilgili uluslararası alanda üç önemli metin yazılmıştır: Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi (1924), Çocuk Hakları Bildirgesi (1959) ve Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi (1989).

Genel olarak değerlendirildiğinde Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde söz konusu olan haklar hukuksal garanti yerine ahlaki önermeler şeklindedir. On sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır maddesiyle başlayan sözleşmenin genel ilkeleri şöyle sıralanabilir:

  • Çocukları ilgilendiren tüm konularda çocuğun yararı gözetilir.
  • Her çocuk yaşama hakkına sahiptir.
  • Her çocuk vatandaşlık statüsü kazanmalıdır.
  • Çocukların kimliğini ve ismini koruma hakları vardır.
  • Çocukların ebeveynleri ayrımcılığa tabi tutulamaz.
  • Çocuk kendini ifade etme ve düşüncesini özgürce açıklama hakkına sahiptir.
  • Çocuğun özel yaşantısına müdahale edilemez.
  • Her çocuğun sosyal güvenlik hakkı vardır.
  • Çocuk din, vicdan ve düşünce özgürlüğüne sahiptir.
  • Çocukların dinlenme, oyun, eğlence hakkı vardır.
  • Çocuğun kültürel kimliğine ve diline saygılı olunmalıdır.
  • Çocuklar ekonomik sömürüye karşı korunmalıdır.
  • Çocuklar cinsel istismara karşı korunmalıdır.
  • Çocuklar zararlı maddelerden korunmalıdır.

Özellikle eğitim konusu çocuklarla ilgili düzenlenmesi gereken en önemli alanlardan biridir. Çocukların eğitimi temel alınarak yapılan aile yardımlarında toplum ve ailenin etkisi açısından ülkeler için şu göstergeler oldukça önemlidir:

  • Yetersiz ve düzensiz bakımın çocuğun geleceği üzerindeki olumsuz etkileri konusunda artan bilinç,
  • Eğitimi insana bir yatırım olarak gören yaklaşım,
  • Aile içerisinde, eşlerin iş yükü dağılımını sorgulayan anlayış,
  • Cinsiyet ayrımcılığı ve çocukların sosyal dışlanmaya maruz kalması gibi eşitsiz uygulamalara yönelik artan farkındalık,
  • Çocuk hakları alanındaki uluslararası örgütlere artan katılım.

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin önemli maddelerinin zaman içerisinde aynen insan hakları bildirgesinde olduğu gibi ülkelerin yasalarına girmesi beklenmektedir. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) tarafından yayınlanan‚ Zengin Ülkelerde Çocuk Yoksulluğu raporuna göre, çocuk yoksulluğu düzeyi temel olarak;

  • Sosyal ve ailevi değişikliklerden,
  • İşgücü piyasası faktörlerinden ve
  • Hükümetlerin politik ve ekonomik önceliklerinden etkilenir.

Aile Kurumu ve Uluslararası Düzenlemeler: Birleşmiş Milletler tarafından 1948 yılında kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde evlilik ve aile kurma temel bir hak olarak kabul edilmiştir. Beyannamenin 16. Maddesi topluma ve devletlere aile kurumunun korunma sorumluluğunu vermiştir. Madde 16:

  1. Yetişkin bir erkeğin ve kadının, ırk, yurttaşlık veya din bakımlarından herhangi bir kısıtlamaya uğramaksızın evlenme ve aile kurmaya hakkı vardır.
  2. Evlenme sözleşmesi, ancak evleneceklerin özgür ve tam iradeleriyle yapılır.
  3. Aile, toplumun, doğal ve temel unsurudur, toplum ve devlet tarafından korunur.

Her ülkede bazı farklılıklar olmasına rağmen temel olarak aile politikaları evlilik ve çocuk sahibi olmayı destekleme, doğum ve doğum sonrası izinler, ebeveyn ve çocuk yardımı, eğitim desteği, aile danışmanlık ve sağlık desteği ve rehberlik alanlarına dayanmaktadır. Ülkelerin aile kurumunu desteği yalnızca belirli koşullar içinde özel ve geçici bir destek olarak kalmamalı, aynı zamanda ailelerin normalde olması gereken yaşam standartlarını korumaya ve hatta geliştirmeye yönelik planlanmalıdır.

Türkiye’de Aile Politikaları

Her ülke kendi dinamikleri içinde farklı aile politikaları uygular. Türkiye hem coğrafi hem de politik özellikleri açısından uygulanan aile politikaları bakımından Akdeniz ülkeler grubuna dahildir. Akdeniz ülkeleri yakın zamana kadar diğer Avrupa ülkelerine göre tarımsal faaliyetlerin daha yoğun olduğu, aile kurumunun da bu açıdan devletin refahı için öncelikli olduğu ülkelerdir. Akdeniz ülkelerinde son yıllarda görülen hızlı kentleşme aile kurumunda etkili olsa da akraba ve komşuluk ilişkileri yine de önemini korumaktadır.

Ülkemizde, kadınların işgücüne katılma oranı son on yılda % 23.6’dan % 33.4’e ulaşmıştır (TÜİK 2017). Ancak yine de Türkiye’de kadın istihdam oranları Avrupa Birliği Üyesi Ülkelerin oldukça gerisindedir.

Türkiye’de Aile Yapısının Temel Özellikleri: Türkiye’deki aile yapısı geleneksel özelliklerini koruyan moderngeleneksel bir yapı olarak tanımlanabilir. Bu yapı geleneksel özellikleriyle sıcak, samimi, destekleyici ve dayanışmayı öne çıkartan bir yapı iken, diğer taraftan sosyo-ekonomik koşulların ve kadının değişen statüsünün etkisiyle aile içi rollerin değişimi, daha eşitlikçi bir yaklaşımla otoritenin aile üyeleri arasındaki paylaşımında ortaya çıkan sorunlar, ülke toplumu açısından ele alınması gereken iletişimsizlik, çatışma, ilgisizlik, yalnızlaşma, şiddet gibi önemli sorunları içermektedir.

Türkiye’de Aile ile İlgili Düzenlemeler: Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 41. Maddesi: “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.” şeklinde yazılmıştır. Türkiye aynı zamanda 1961 yılında imzalanan, Avrupa’da sosyal ve ekonomik hakları tanıyan ve bu hakları güvence altına alan, denetim mekanizması içeren önemli bir belge olan Avrupa Sosyal Şartı’nın (1961) aile kurumu ile ilgili anlaşmalarına taraftır.

Avrupa Sosyal Şartı ile tanımlanan ve güvence altına alınan aile ile ilgili temel haklar şunlardır:

  • Çalışma hakkı,
  • Adil çalışma koşulları hakkı,
  • Güvenli ve sağlıklı çalışma koşulları hakkı,
  • Adil bir ücret hakkı,
  • Çocukların ve gençlerin korunma hakkı,
  • Çalışan kadınların korunma hakkı,
  • Mesleğe yöneltme hakkı,
  • Mesleki eğitim hakkı,
  • Sağlığın korunması hakkı,
  • Sosyal güvenlik hakkı,
  • Sağlık ve sosyal yardım hakkı,
  • Sosyal refah hizmetlerinden yararlanma hakkı,
  • Ailenin sosyal, yasal ve ekonomik korunma hakkı,
  • Çocukların ve gençlerin sosyal, yasal ve ekonomik korunma hakkı,
  • Çalışan göçmenlerin ve ailelerinin korunma ve yardım hakkı,
  • İstihdam ve meslek konularında cinsiyete dayalı ayrım yapılmaksızın fırsat eşitliği ve eşit muamele görme hakkı.

Türkiye’de Aile ile İlgili Kurumlar

Daha önceleri ülkemizde aile ile ilgili hizmetler ya Basbakanlık’a ya da Devlet Bakanlığı’na bağlı olarak devam ettirilmekteyken, 2011 yılında Aile ve Sosyal politikalar Bakanlığı kurulmuştur. Oluşan kurumsal yapı ile Aile ve Sosyal Araştırmalar, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Kadının Statüsü, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlükleri, Özürlüler İdaresi Başkanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu Primsiz Ödemeler Genel Müdürlüğü kapatılarak bakanlık genel müdürlüklerine dönüştürülmüştür.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın Görevleri: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın görevleri 3.6.2011 tarihli ve 633 sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile tanımlanmıştır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı misyonunu “Birey, aile ve toplum refahını artırmak amacıyla dezavantajlı kesimler öncelikli olmak üzere tüm toplumu hedefleyen katılımcı anlayışla, adil ve arz odaklı bütüncül sosyal politikalar üretmek, uygulamak ve izlemek” olarak tanımlamıştır. Teşkilat yapılanmasında Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü, Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü bakanlığın ana hizmet birimleri olarak çalışır.

10 Temmuz 2018 tarihli ve 30474 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin, altıncı kısım ikinci bölümünün “Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığı” olan başlığı “ Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ” olarak yeniden düzenlenmiştir.

Kadına Yönelik Şiddet: Birleşmiş milletler 2003 yılında yayımladığı Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesi’nde kadına yönelik şiddeti “Kadınlarda fiziksel, cinsel, ruhsal herhangi bir zarar ya da üzüntü doğuran ya da bu sonucu doğurmaya yönelik özel yaşamda ya da kamu yaşamında gerçekleşebilen her türlü davranış, tehdit, baskı ya da özgürlüğün keyfi biçimde engellenmesi” olarak tanımlamıştır. Kadına yönelik en yaygın görülen şiddet ise kadına yönelik aile içi şiddet olarak tanımlanan şiddet türüdür. Kadına yönelik şiddet sadece fiziksel olarak değil, cinsel, ruhsal ve ekonomik şiddet olarak da görülmektedir.

Erkek egemen sistem içinde erkeklerin kadınları kontrol altına alma ve kadınların yaşamını ve yaşam alanlarını denetleme ve düzenleme isteği kadına yönelik şiddetin temel nedenidir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, özellikle az gelişmiş ülkelerde olmak üzere tüm dünyada kadına yönelik şiddete neden olmaktadır. Türkiye, Birleşmiş Milletler’in Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi’ni 1985 yılında imzalamış ve Birleşmiş Milletler’in “Kadına Yönelik Şiddet” tanımını kabul etmiştir.

Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi ile İlgili Yasal Düzenlemeler: Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 8/3/2012 tarihinde kabul edilen 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun amacı “Kadınları, çocukları, aile bireylerini ve tek taraflı ısrarlı takip mağdurlarını şiddete karşı korumaktır”. Kanun ile şiddet uygulayan hakkında evden uzaklaştırma gibi birtakım tedbirler uygulanmaktadır.

Kanunun korumasından;

  • Aile içi şiddete maruz kalan eş ve çocuklar ile aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireyleri (akrabalar),
  • Tek taraflı ısrarlı takip mağdurları,
  • Mahkemece ayrılık kararı verilen veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı olan ya da evli olmalarına rağmen fiilen ayrı yaşayan aile bireyleri yararlanabilir.

Şikayet ve ihbar için;

  • Şiddete uğrayan kişi,
  • Diğer kişiler (aynı evde oturan bir kişi, kardeş, çocuk, akraba ya da şiddeti gören, duyan, tanık olan herhangi bir kişi, örneğin komşu, öğretmen, doktor vb.) başvuruda bulunabilir.

Adli yardımdan faydalanmak için talepte bulunulması halinde 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında yapılan işlemler için hiçbir masraf alınmamaktadır.

Ülkemizde Kadın ve Aile ile İlgili Hizmet Veren Diğer Kurumlar: Ülkemizde bazı kamu kurum ve kuruluşları ile üniversitelerde hizmet veren merkezler de kadın hakları ve aile kurumunun korunması ve geliştirilmesi için hizmet vermektedir. Bu kurumların bir kısmı şöyle sıralanabilir:

  • Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu,
  • Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü,
  • Ankara Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (KASAUM)
  • Hacettepe Üniversitesi Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi (HÜKSAM)
  • Gazi Üniversitesi Kadın Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi,
  • ODTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı,
  • Başkent Üniversitesi Kadın-Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Araştırma ve Uygulama Merkezi (BUKCAM),
  • Atılım Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi
  • Marmara Üniversitesi Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi
  • Marmara Üniversitesi Kadın İşgücü İstihdamı Araştırma ve Uygulama Merkezi,
  • İstanbul Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi,
  • İ.T.Ü. Bilim, Mühendislik ve Teknolojide Kadın Araştırmaları ve Uygulama Merkezi
  • İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi,
  • Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Forumu,
  • Koç Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi (KOÇKAM),
  • İstanbul Aydın Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Merkezi Kadın Araştırmaları Koordinatörlüğü
  • Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (ESKAM),
  • Anadolu Üniversitesi Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (AKAUM),
  • Akdeniz Üniversitesi Kadın Çalışmaları ve Toplumsal Cinsiyet Araştırma ve Uygulama Merkezi (KATCAM),
  • Adnan Menderes Üniversitesi Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi (ADUKSAM),
  • Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi
  • Celal Bayar Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi
  • Ege Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (EKAM),
  • Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı,
  • Dokuz Eylül Üniversitesi Kadın Hakları ve Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (DEKAUM),
  • İzmir Ekonomi Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (EKOKAM)
  • Gaziantep Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (GÜKAMER),
  • Dicle Üniversitesi Ceylan Enstitüler Binası Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi,
  • Erciyes Üniversitesi Kadın Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi,
  • İnönü Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi,
  • Kırıkkale Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi
  • Ondokuz Mayıs Üniversitesi Kadın ve Toplum Araştırma Merkezi,
  • Kars Kafkas Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (KSAUM)
  • Kocaeli Üniversitesi Kadın Sorunlarını Araştırma ve Uygulama Merkezi (KASAUM)
  • Mersin Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (MERKAM),
  • Muğla Üniversitesi Kadın Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi (MÜKAMER),
  • Sakarya Üniversitesi Kadın Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi,
  • Süleyman Demirel Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (SAUKAM),
  • Trakya Üniversitesi Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi (TÜKSAM),
  • Uşak Üniversitesi Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi,
  • Yüzüncü Yıl Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma Merkezi (YUKAM).

Ülke çapında ve yerel birçok sivil toplum kuruluşu da dernek, vakıf, oluşum olarak kadın hakları ve aile kurumu ile ilişkili hizmet vermektedir. Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı aile içi şiddetle ilgili yayınları da olan önemli bir sivil toplum kuruluşudur. Aile kurumunun korunması elbette çok önemli ve öncelikli bir görevdir. Bununla birlikte aileyi güçlendirme ve korumanın yolu hem ailedeki sosyal riskleri en aza indirgeyecek önlemler almaktan, hem de ekonomik olarak aileyi güçlendirici önlemler almaktan geçmektedir.