AİLE YAPISI VE İLİŞKİLERİ - Ünite 7: Medeni Hukuk ve Aile Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 7: Medeni Hukuk ve Aile

Giriş

T.C. Anayasası’nın 41. maddesinde; anayasa, aileyi toplumun “temel taşı” olarak görmekte ve korunmasını toplumun huzur ve refahını korumanın önemli bir aracı ilan etmektedir. Aynı maddeye göre “eşlerin eşitliğine dayanır” hükmü yer almaktadır. Ayrıca Anayasanın 20. maddesinde sadece kişilere değil aileye de özel hayatın gizliliği konusunda hak tanınmıştır

Yurttaşlık hukuku da denilen medeni hukuk, hak kazanımı ve kullanımı konusunda koşulları belirler. Aileyi oluşturan kişiler arasında, aileler ile aileler arasında ya da aileler ile kurum ve kuruluşlar arasında anlaşmazlık, uyuşmazlık ya da hak ihlali yaşanması durumunda bu ilişkiler bozulmakta, onarılması için ise mahkemelere başvurulabilmektedir.

Sosyalliklerde yaşamı düzenleyen kurallar sadece hukuk kuralları değildir. Aynı zamanda dini ve/veya mezhebi kurallar, gelenek ve görenekler gibi kültürel açıdan kabul edilmiş ve uygulanmaması durumunda çeşitli yaptırımlara neden olan kurallar da sosyalliklerin yaşamını düzenleyen önemli etkenlerdir. TMK’nın başlangıç bölümü “kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa hâkim, örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir” şeklindedir. Böylece toplumun yaşamını düzenlemede etkili olan hukuk kuralları dışında diğer kurallar da mahkemelerce verilecek kararlar içinde yer alır.

Evlenme

Evlilik, kadın ve erkeği karı-koca olarak birbirine bağlayan, doğacak çocuklara belli bir hukuki statü sağlayan, devlet aygıtının üzerinde kontrol, hak ve yetkisi bulunan, çerçevesi yasalarca belirlenmiş ilişki biçimidir. Evlenme, insan türünün neslinin devamını, çocuklar açısından sosyalleşmenin ilk olarak başladığı ailenin kurulmasını ve çeşitli ekonomik düzenlemelerin yapılmasını sağlar. Kısaca evlenme, hukuken, kültürel ve sosyal olarak kabul görmüş bir şekilde insan türünün neslini devam ettirmesini sağlar.

Nişanlılık: TMK’nın 118-123 arasındaki maddeler nişanlanma konusundadır. Nişanlanma, bir evlenme vaadi ve medeni hukuk sözleşmesi olarak kabul edilmektedir. Nişanın bozulmasının çeşitli durumlarda maddi ve manevi tazminat hakkı doğurduğu belirtilmektedir

122. madde, “nişanlılık evlenme dışındaki bir sebeple sona ererse, nişanlıların birbirlerine veya anne ve babanın ya da onlar gibi davrananların, diğer nişanlıya vermiş oldukları alışılmışın dışındaki hediyeler, verenler tarafından geri istenebilir” şeklindedir. Nişanlanma bir medeni hukuk sözleşmesidir.

Evlenme Ehliyeti ve Koşulları: Evlenme tarafların olumlu sözel yanıt vermeleri ile başlayan, medeni hukuku özelde aile hukukunu ilgilendiren bir anlaşmadır. TMK’nın 124- 133 arasındaki maddeler evlenme koşulları ve evlenmeye engel olacak haller ile ilgilidir.

Evlenme koşulları maddi ve şeklen diye ikiye ayrılabilir. Maddi evlenme koşulları, tarafların evlenme ehliyetine sahip olması ve evlenme engellerinin bulunmaması, şeklen evlenme koşulları ise evlenme töreni öncesi, sırası ve sonrasındaki işlemlerle ilgilidir.

Ehliyetin Koşulları: TMK’nın 124. maddesi erkek veya kadının 17 yaşını doldurmadıkça (bir başka deyişle 18 yaşından gün almadıkça) evlenemeyeceğini ifade etmektedir. Ancak hâkim önemli bir gerekçenin varlığında 16 yaşını doldurmuş kadın ve erkeğin evlenmesine izin verebilir.

TMK’nın 125. maddesi ehliyet koşullarından ayırt etme gücü ile 126, 127 ve 128. maddeleri ise yasal temsilcinin izni ile ilgilidir. Ayırt etme gücünden yoksun olanlar evlenme ehliyetine sahip olmamaları nedeniyle, küçükler ve kısıtlanmış olanlar ise yasal temsilcilerinin izni olmaksızın evlenemezler.

Evlenme Engelleri: TMK’nın 129 ila 133 arasındaki maddelerinde evlenmeye engel teşkil edecek hükümler yer almaktadır. Kanunda belirtilen hususların tümünün evlenmeye (kesin olan ve kesin olmayan) engel olmaları aynı ölçüde değildir. Evlenmeyi kesin olarak engelleyen nedenler; hısımlık, önceki evlilik ve evlenmeyi engelleyecek derecede akıl hastalığıdır.

Akıl hastalığı, ayırt etme gücünden ayrı bir madde olarak evlenmeye engel durum olarak tanımlanmıştır. Yani akıl hastalığı bulunanlar ayırt etme gücü bulunsa bile evlenmeleri sağlık kurulu raporu ile verilecek izine bağlanmıştır. Önceki medeni kanunda akıl hastalarının evlenmesine hiçbir şekilde izin verilmemekteydi.

Kesin olmayan evlenme engelleri kadın için bekleme süresi ve başka kanunlarda belirlenmiş olan evlenmeye engel hastalıklardır. TMK’nın 132. maddesine göre boşanmış kadın 300 gün geçmedikçe tekrar evlenemez. Bu süre biten evlilikten bir çocuk sahibi olmayacak oluşunun kesin saptanması amacıyla beklenmektedir. Kadının aynı adamla tekrar evliliği veya gebe olmadığının ispatı bu süreyi sona erdirir. TMK’nın 134 ila 144 arasındaki maddeleri evlenme başvurusu ve töreni ile ilgili detayları içermektedir.

Batıl Olan Evlenmeler: Evlenmenin kurucu unsurlarının (evlenmenin aynı cinsten iki kişi arasında yapılmış olması, iki tarafın evlendirme memuru önünde hazır olmamaları, evlenmenin resmi memur önünde yapılmamış olması) bulunmadığı durumlarda evlenme hukuken yok sayılmaktadır.

Mutlak Butlan: Evlenme töreni yapılıp kişiler evlendikten sonra bazı durumlar evliliğin yasal olarak geçersiz (butlan) sayılmasına neden olur. Bunlara batıl olan yani geçerli olmayan evlenme denir. Yok hükmünde olan evliliklerden farkı, yapıldıkları andan itibaren varlık kazanır ve geçerli bir evlilik gibi hukuki sonuçlar doğurur.

TMK’nın 145. maddesi evliliğin geçersiz sayılmasının nedenleri ‘eşlerden birinin; evlenme sırasında evli bulunması, ayırt etme gücünden yoksun bulunması, evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığı bulunması, eşler arasında evlenmeye engel olacak derecede hısımlığın bulunması’ şeklindedir.

146. madde ise 145. maddedeki durumlardan biriyle karşılaşıldığında savcının re’sen veya ilgisi bulunan herkesin dava açabileceğini belirtmektedir.

Nisbi Butlan: Mutlak butlandan farkı, nisbi butlana sebep olabilecek durumlarda ilgili tarafların ve özelde de çıkarları ihlal edilen eşin dava açma hakkı bulunmaktadır. TMK’nın 148 ila 151. maddeleri arasında nisbi butlan nedenleri yer almaktadır. Bunlar şöyle sıralanabilir:

  • Evlenmeyi hiç istemediği veya evlendiği kişiyle evlenmeyi düşünmediği halde yanılarak bu evlenmeye razı olma,
  • Eşinde bulunmaması gereken önemli bir nitelikte yanılarak evlenme (yanılma),
  • Aldatma,
  • Eşinin namus ve onuru hakkında onun tarafından veya onun bilgisi ile başkası tarafından aldatılarak evlenmeye razı olma,
  • Sağlığı için tehlike oluşturacak bir hastalığın kendisinden gizlenmesi (aldatma),
  • Kendisi veya yakınlarının hayatı, sağlığı veya namus ve onuruna yönelik tehlike ile korkutularak evlenmeye razı edilme (korkutma).

Boşanma

Boşanma her aile ve kişi için kriz durumudur. Boşanma kararının alınmasına kadar geçen süreç ve boşanma sonrası dönem özellikle çocukları olumsuz etkilemektedir.

Bu dönemde çocuklarda akut olarak (ani olarak) huzursuzluk, çabuk ağlama, uyku sorunları, parmak emme, altını ıslatma, okul başarısında azalma veya fazlasıyla vurdumduymaz olma gibi belirtiler gelişebileceği gibi özellikle yoğun çatışmalı bir dönemin ardından boşanan çiftlerin çocuklarında yetişkinlik dönemine yansıyabilecek duygusal bağ kurmada güçlük, terk edilmeye aşırı duyarlılık, öz saygıda azalma ve kendini kolaylıkla suçlama gibi sorunlar ortaya çıkabilir.

Boşanmanın Sebepleri: Boşanma, karşılıklı anlaşma ile yapılan evliliğin eş veya eşlerin başvurusu ve hâkimin kararı ile bitirilmesidir. TMK’da boşanma ile ilgili maddeler 161 ila 184 arasındadır. Boşanma nedenleri; zina, hayata kast / pek kötü veya onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz davranış, terk, akıl hastalığı ve evlilik birliğinin sarsılması olmak üzere altı başlık altında toplanmıştır.

Zina : TMK 161. maddede, eşlerden birinin zina etmesi durumunda diğer eşin boşanma davası açabileceği, eşlerden birinin zinadan haberdar olma halinin üzerinden 6 ay veya zinanın üzerinden 5 sene geçmişse veya affetmiş ise dava açma hakkını kaybedeceği belirtilmiştir.

Eşin Cana Kast Etmesi: TMK’da bir eşin diğerinin canına kast etmesi, eşi intihar davranışına yöneltme veya ölümüne neden olabilecek durumda terk etmesi yani hayata kast, fiziksel şiddet, hakaret, işkence, özgürlüğü kısıtlama gibi pek kötü ve onur kırıcı davranışlar boşanma sebepleri olarak yer almaktadır.

Eşin Suç İşlemesi: Bir eşin suç işlemesi durumunda, işlenen suçtan dolayı ceza alıp alınmadığına bakılmaksızın, diğer eş boşanma talebinde bulunabilir. Bu durumda suçun davayı açan eş açısından küçük düşürücü olup olmadığı, evlilik birliği üzerinde ne kadar baskı oluşturduğu önemlidir. Haysiyetsiz yaşam sürülmesi yani toplum içerisinde kabul görmeyecek tarzda yaşam davranışlarının eş tarafından sürekli sergilenmesi dava açma sebebidir.

Terk : Terkin gerçekleşmiş sayılması için fiili ayrılık, süre ve ihtar şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir. Eşlerden birisi evden ayrılmış ve haksız bir neden yüzünden eve dönmüyor veya eve dönmesi engelleniyorsa ise fiili ayrılık gerçekleşmiştir. Fiili ayrılığın kesintisiz altı ay sürmesi durumunda terkin süre şartı, terk eden eşe aile mahkemesi tarafından dönmesi için yapılan uyarılara uyulmaması durumunda terkin ihtar şartı sağlanmış olur. İhtar fiili ayrılıktan dört ay sonra yapılır ve terk eden eşin iki ay içerisinde dönmesi istenir

Akıl Hastalığı: TMK’da “eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir” denmektedir. Diğer nedenler boşanmanın özel sebepleri olarak geçmesine rağmen evlilik birliğinin temelden sarsılması genel sebeptir.

Evlilik Birliğinin Sarsılması: Kanuna göre evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Boşanma için, hâkimin tarafları dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatleri için gerekli değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü durumunda anlaşmalı boşanma söz konusudur

Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılan dava hâkimce reddedilmiş ve karar sonrası üç sene içinde ortak hayat sağlanamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden herhangi birinin isteği ile boşanmaya karar verilir.

Boşanma ve Ayrılık: Boşanma davalarında veya başvuru durumunda boşanma olmaksızın hâkim ayrılık kararı verebilir. Karar en az bir en çok üç yıl arasındadır. Süre sonunda ortak hayat yeniden kurulamamışsa eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Eş ya da eşler sadece ayrılık için başvurmuşlar ise bu durumda sadece ayrılık kararı verilebilir.

Boşanmada Tazminat ve Nafaka: TMK’nın 174. maddesine göre maddi manevi zarara uğrayan eş, diğer eşten tazminat isteyebilir. Hem maddi hem manevi tazminat davaları boşanmanın kesinleşmesinden bir yıl içerisinde açılabilir.

TMK’nın 175. maddesine göre “boşanma sebebiyle yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak şartıyla geçimi için diğerinin mali gücü oranında süresiz nafaka isteyebilir.”

TMK’nın 176. maddesine göre maddi tazminat veya nafaka alacaklı tarafın yeniden evlenmesi veya taraflardan birinin ölümü sonucu kendiliğinden kalkar. Alacaklı tarafın evlilik olmadan biriyle beraber yaşaması, yoksulluk durumunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararı ile kaldırılır.

Çocuklar Bakımından Anne ve Babanın Hakları: TMK’nın 185. maddesi, boşanan eşlerin çocukları mevcutsa, bu çocukların durumunu gözetmesini hâkimden istemektedir

TMK’nın 182, 323 ve 325. maddeleri, velayeti alamayan eş ve çocukların ilişkisinin düzenlenmesine yöneliktir. Velayet verilmeyen eşin çocukla kişisel ilişki kurma hakkı bulunmaktadır. Hâkim, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararlarını gözeterek, çocuğun hangi sıklıkla, nerede, ne kadar süreyle görüşeceğine, görüşmenin refakatle yapılıp yapılmayacağına karar verir.

Velayetin verilmediği eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır. Hâkimin belirlediği bu katılım miktarına iştirak nafakası denir.

Evlilik ile İlgili Genel Hükümler

TMK’nın 185 ila 201. maddeleri evlilik ile ilgili genel hükümleri içermektedir. Bu maddelere göre hareket edilmemesi durumunda evlilik birliğinin sarsıldığı kabul edilir.

Haklar ve Yükümlülükler: Evlilikle ilgili genel hükümler eşlere karşılıklı olarak çeşitli sorumluluklar vermektedir. Bu maddelere göre hareket edilmemesi durumunda evlilik birliğinin sarsıldığı kabul edilir.

Genel Olarak: TMK’nın 185. maddesine göre, evlilik birliği evlenme ile kurulmuş olur. Eşler, birliğin mutluluğunu sağlamada, çocukların bakımı ve eğitimine birlikte özen göstermekle yükümlüdürler. Birlikte yaşamak (manevi ve cinsel anlamda), birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar. Taraflar aynı evde olmalarına rağmen yemek, yatak ve maddi sorumlulukları paylaşmıyorlarsa ve tekrar birliktelik sağlanamıyorsa bu maddedeki sorumlulukların yerine getirilmediği kabul edilir. Bir eşin evi fiilen terk etmesi TMK’nın 164. maddesinde düzenlenmiştir. Bu durum boşanma sebebi olarak kabul edilir.

TMK’nın 161. maddesinde eşlerden biri zina ederse, diğer eşin boşanma davası açabileceği yer almaktadır.

TMK’nın 185. maddesindeki “yardımcı olmak” kavramı, eşlerin evlilikte işbölümü yapmaları gerektiği şeklinde yorumlanmaktadır

Eşler birlikte çocukların bakım ve eğitimine ve onların gözetimine özen gösterme yükümlülüğü altındadırlar. TMK’nın 338. maddesine göre bu yükümlülük, kadın veya erkek eşin bir başkasından olan ve henüz ergin olmayan çocuklarını da kapsar.

Konutun Seçimi, Birliğin Yönetimi ve Giderlere Katılma: TMK’nın 186. maddesi evlilik birliğini eşlerin beraberce yöneteceğini, giderlere güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılacaklarını ve yaşayacakları evi beraber seçmeleri gerektiğini belirtir.

Eşler, çocukların yetiştirilmesi, iş ve okul dışındaki sosyal aktivitelerinin belirlenmesi, maddi harcamaların yer ve miktarı gibi konularda ortaklaşa karar almalıdır. Eşlerin aile ile zaman geçirmemesi, maddi harcamalara katılmaması veya aileyi zor durumda bırakacak aşırı harcamalarda bulunması, çocukların yetiştirilmesine ilgi göstermemesi veya onların gelişimine zararlı davranışlar sergilemesi durumunda eşin uyarılması için aile mahkemelerine dava açılabilir.

Önceleri evin bakım ve iaşesinin erkeğe ait olduğu TMK’da belirtilmiş ise de eşlerin eşitliği ilkesi gereği bu hükümden vazgeçilmiştir. Eşler evlilik birliği çerçevesinde mali sorumluluklarla ilgili eşit yükümlülük altındadırlar.

İkamet edilecek konutun seçiminde anlaşmazlık olması durumunda eşlerden biri veya ikisi aile mahkemesine başvurabilir. Mahkeme ikamet edilecek konutu seçmez, ancak eşlerin işyerlerine, çocukların okullarına yakınlığını, sağlık koşullarına uygunluğunu, ailenin maddi koşulları ve sosyoekonomik düzeyine uygunluğunu gözeterek seçmeleri konusunda taraf veya tarafları uyarır.

Kadının Soyadı: TMK’nın 186. maddesine göre kadın evlendiğinde eşinin soyadını alır. Son düzenlemelerle kadın evlendikten sonra mahkemeye veya nüfus müdürlüklerine başvurarak önceki soyadını eşinden aldığı yeni soyadının önünde kullanabilir. Evlenmeden önce iki soyadı taşıyan kadın bunlardan sadece birini kullanabilir.

TMK’nın 173. maddesi boşanan kadının eski soyadına dönmesini ifade eder. Aynı maddede istisnalarda düzenlenmektedir. Kadının boşandığı eşin soyadını kullanmasında maddi ve manevi menfaati varsa ve bu konuda erkek eş zarar görmüyorsa eşinin soyadını taşıması mümkündür. TMK’nın 27. maddesi eşlerin anlaşması halinde kadının soyadını kullanabilecekleri yönündendir. Kadın eş yazılı bir başvuru ile önceki soyadını erkek eşten aldığı soyadının önünde kullanabilir.

Birliğin Temsili: TMK’nın 188 ila 191 arasındaki maddeleri evlilik birliğinin temsili, temsille ilgili sorumluluğu, temsil yetkisinin sınırlandırılması veya kaldırılmasını ve temsil yetkisinin geri verilmesini düzenlemektedir. TMK’nın 188. maddesi eşlerin ikisinin de evlilik birliğini temsil ettiğine hükmeder. Ancak hâkim tarafından eşlerden birine temsil yetkisi verilmişse veya birlik açısından gecikmesi sakıncalı olan durumlarda, eşin hastalığı, başka yerde bulunması gibi nedenlerle rızası alınamadığında birlik tek eş tarafından temsil edilir.

Eğer eşlerden biri temsil yetkisini aşar veya kötüye kullanırsa, temsil yetkisini kullanmakta yetersiz kalırsa diğer eş tarafından mahkemeden temsil yetkisinin sınırlandırılması başvurusu yapılabilir.

Eşlerin Meslek ve İşi: TMK’nın 192. maddesi “eşlerin her biri meslek ve iş seçiminde diğerinin iznini almak zorunda değildir” şeklindedir. Ancak aynı maddeye “meslek ve iş seçiminde ve bunların yürütülmesinde evlilik birliğinin huzur ve yararı göz önünde tutulur” diye ekleme yapılarak izin alabilme şarta bağlanmıştır.

Eşlerin Hukuki İşlemleri: TMK’nın 193 ve 194. maddelerinde düzenlenmiştir

Genel Olarak: TMK’nın 93. maddesine göre “kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, eşlerden her biri diğeri ve üçüncü kişilerle her türlü hukuki işlem yapabilir.” Daha önce eşler arasında borçlanma olduğunda, borcun ödenmemesinden ötürü diğer eşe icra takibi yapılamazken, yeni düzenlemeler ile icra yoluyla borcun ödenmesi sağlanabilmektedir.

Aile Konutu: TMK’nın 194. maddesinde aile konutu hakkında yapılan düzenlemeden bahsedilmektedir.

Birliğin Korunması: TMK’nın 195 ila 200. maddeleri arasında düzenlenmiştir.

Genel Olarak: TMK’nın 195. maddesinde, eşlerin maddi veya manevi yükümlülükleri yerine getirmeme ya da evlilik birliği ile ilgili önemli konularda uyuşmazlığa düşmeleri durumunda hâkimin müdahalesini isteyebileceklerinden, hâkimin başvuru ile ilgili uyarma ve uzlaştırma çabasından ya da eşlerin isteğini göz önünde bulundurarak uyuşmazlığa ilişkin uzman kişilere yönlendirmesinden bahsedilmiştir. Uygulamada evlilik birliğinin korunmasına yönelik müdahaleleri aile mahkemeleri yapmaktadır.

Eşler Birlikte Yaşarken: TMK’nın 196. maddesine göre eşlerden birinin istemi üzerine hâkim, ailenin geçimi için her birinin yapacağı parasal katkıyı belirler. Çalışmayan eş var ise veya her ikisi de çalışıyor ancak ev işleri ve çocukların bakımı bir eşin üzerindeyse harcanan emek ve ayrıca eş diğer eşin işinde karşılıksız çalışıyorsa burada da harcanan emek hesaplamaya katılır.

Birlikte Yaşamaya Ara Verilmesi: TMK’nın 197. maddesi eşlerden birinin, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü durumlarda ayrı yaşama hakkına sahip olduğunu ifade etmektedir. Madde, evlilik birliğinin korunmasına için bir önlem olarak görülmektedir. Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır. Ayrıca mahkemeler bu durumda eşlerin ergin olmayan çocukları ile ilgili olarak anne, baba ile çocuklar arasındaki ilişkileri düzenleyen hükümler çerçevesinde karar verir.

Borçlulara Ait Önlemler: TMK 198. madde “eşlerden biri birliğin giderlerine katılma yükümlülüğünü yerine getirmezse, hâkim onun borçlularına, ödemeyi tamamen veya kısmen diğer eşe yapmalarını emredebilir” şeklindedir. Bu önlemle ilgili mahkeme kararı borçlu veya borçlulara tebliğ edilmemiş ise borçlu ödemesini asıl borçlu olduğu eşe yapması durumunda herhangi bir yaptırıma maruz kalmaz.

Tasarruf Yetkisinin Sınırlandırılması: TMK’nın 199. maddesine göre, “ailenin ekonomik varlığının korunması veya evlilik birliğinden doğan malî yükümlülüğün yerine getirilmesi gerektirdiği ölçüde, eşlerden birinin istemi üzerine hâkim, belirleyeceği malvarlığı değerleriyle ilgili tasarrufların ancak onun rızasıyla yapılabileceğine karar verebilir.”

Durumun Değişmesi ve Yetki: TMK’nın 200. maddesi eşlerden birinin talebi ile alınan önlemlerin kaldırılacağını, 201. maddesi ise evlilik birliğinin korunmasına ilişkin kararların hangi mahkemeler tarafından alınacağını düzenlemektedir.

Ev Düzeni: TMK’nın 367 ila 371 maddeleri arasındaki ev düzeni ile ilgili düzenlemelere göre “aile hâlinde yaşayan birden çok kimsenin oluşturduğu topluluğun kanuna, sözleşmeye veya örfe göre belirlenen bir ev başkanı varsa, evi yönetme yetkisi ona ait olur”. Bu maddenin ülkemiz için anlamı erkeklerin ev başkanı olduğudur. Gündelik yaşamda “ev başkanına” sağlanan ayrıcalık yasada bulunmamakta aksine ev başkanına önemli sorumluluklar yüklenmektedir. Örneğin bu maddelere göre;

  • Ev başkanı, birlikte yaşayanların evdeki eşyasını özenle korumak ve güvenlik altında bulundurmakla yükümlüdür,
  • Ev başkanı, ev halkından olan küçüğün, kısıtlının, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunan kişinin verdiği zarardan, alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle onu gözetim altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceğini ispat etmedikçe sorumludur,
  • Ev başkanı, ev halkından akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunanların kendilerini ya da başkalarını tehlikeye veya zarara düşürmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.

Evin yönetimine o evde çeşitli nedenlerle yaşayan herkes tabidir. Düzenlemeye göre, evi yönetme yetkisi kan veya kayın hısımlığı, işçilik, çıraklık veya benzeri sebeplerle ya da koruma ve gözetme ilişkisi içinde ev halkı olarak bir arada yaşayanların hepsini kapsar