ANADOLU ARKEOLOJİSİ - Ünite 5: Hellen Göçleri ve Arkaik Dönem Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 5: Hellen Göçleri ve Arkaik Dönem
Giriş
Tarihte Deniz Kavimleri olarak adlandırılan toplulukların Yunanistan ve Balkanlardan büyük bir göç dalgası halinde gelerek Doğu Akdeniz çevresindeki topraklara girmesi ile bölge, çeşitli karışıklıkların yaşandığı bir döneme girer. Bu büyük göç karşısında Yunanistan ve Anadolu’da bulunan büyük devletler kendilerini savunamayarak yıkılırlar. Yıkılan devletlerin yerlerine yeni devletlerin kurulmasına kadar geçen ve yaklaşık olarak MÖ 1200-800 yılları arasında kalan döneme ilişkin siyasi, sosyal ve kültürel durum ile ilgili bilgilerimizin son derece sınırlı olması, dönemin günümüz araştırmacıları tarafından “Karanlık Çağ” olarak da adlandırılmasına yol açmıştır.
Ege Göçleri Döneminde Anadolu
Ege Göçleri olarak adlandırılan göç hareketi, MÖ 2. binyılın sonlarına doğru Yunanistan’daki toplumların, buradan ayrılarak Anadolu’nun batı kıyılarında yeni yerleşim yerleri kurmalarıdır. MÖ 2. Binyılın II. yarısında Doğu Akdeniz’de merkezi, bürokratik ve feodal yapıya sahip monarşiler arasında kuvvetler dengesine dayalı bir sistem bulunmaktadır. Anadolu’nun batı kesimi ise Hititler ile Akhalar arasında kalan ve bunların etki alanı içine giren bir bölge konumundadır.
Akhalar : Yunan yazılı kaynaklarına göre Yunanistan’da Dorlardan önce yaşamış olan uygarlıktır. Arkeolojik bulgulara göre MÖ 2. binyılın ortalarına doğru Yunanistan ve doğu Akdeniz’in önemli askeri ve siyasi güçlerinden birisi haline gelmiştir. Akhalar, kale şeklinde etrafı surla çevrili kentlerde oturmuştur. En önemli yerleşimleri Mykenai kentidir. Homeros’un İlyada adlı destanında Troia savaşına karşı savaşan Yunanlılar Akhalar’dır.
Akdeniz’e kuzeyden gelerek Mısır’a kadar ilerleyen bir göç dalgası bulunmaktadır. Bu kavimler arasında bulunan Phrygler Anadolu’yu istila ederek Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasına yol açmışlardır. Kavimlerin hareketiyle oluşan bu göç dalgası Anadolu’daki topluluklarla birleşerek Kıbrıs, Suriye ve Filistin’deki yerleşimleri yerle bir ettikten sonra Mısır’a varmıştır. Deniz kavimleri göçü ile birlikte Yunanistan ve Anadolu’da siyasi ve sosyal karı şıklıklar meydana geldiği anlaşılmaktadır. Bu dönemde pek çok yerleşim yeri yıkılmıştır. Yazılı kaynakların da neredeyse hiçbir bilgi vermediği bu dönem ile ilgili bilgilerimiz son derece sınırlıdır. Bu nedenle Deniz Kavimleri Göçü sonrası dönem bilimsel literatürde “ Karanlık Çağ ” olarak adlandırılmaktadır.
Deniz Kavimleri göçünden sonra, Dor kavimlerinin kuzeyden Yunanistan’a yerleşmeye başladıkları dönemde Anadolu’nun batı sahillerinin farklı kesimlerine Yunanistan’dan göçler başlamıştır. MÖ 4. yüzyılda yaşamış ünlü Atina’lı tarihçi Thukydides, Dorların Peloponessos yarımadasına Troia’nın düşüşünden 80 yıl sonra işgal ettiklerini bildirir. Dolayısıyla yaklaşık olarak MÖ 12. yüzyılın sonlarında Dorlar’ın Yunanistan’a girdiği kabul edilebilir
Büyük kısmı daha önce yerleşim görmüş olan bu alanlar Batı Anadolu’da sahil kesiminde yaşayan en eski halklar olan Mys’ler, Pelasglar, Leleg’ler ve Kar’ların yaşadıkları yerlerdi. Yunanistan’dan Batı Anadolu kıyılarına göçen topluluklar; Aioller , İonlar ve Dorlar olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Konuştukları lehçelerde farklı olan bu üç topluluktan Aioller Batı Anadolu’nun kuzey kesimine, İonlar orta bölgelere, Dorlar ise güney kesime yerleşmişlerdir. Bu üç topluluktan Aioller ilk; Dorlar ise en son göç edenler olmuştur.
Aioller , Yunanistan’daki Thessalia ve Boeotia bölgelerinden gelmiş olan Aioller, kuzey batı Anadolu’da Lesbos (Midilli) adası ve Çandarlı körfezine yerleşmişlerdir. Bölge Aiollerin yerleşmesinden sonra antik çağ boyunca Aiolia adını almıştır. İonların yerleştiği bölgede bulunan Aiol yerleşimcileri, İonların gelişinden sonra kuzeye çekilmiştir. Aioller ile ilgili en önemli bilgileri Herodotos’dan almaktayız. Herodotos bize Aiollerin bölgede kurdukları kentler arasında dinsel ve siyasi bir birlik olan 12 tanesinin isimlerini bildirir. Bu kentlerden Kyme en önemlisidir (Aliağa-Nemrut Köyü) diğerleri, Larisa (Buruncuk Köyü) Neontheikos (Yanıkköy) Temnos (Görece-Kayacık Tepesi) Killa (Zeytinli Köyü) Notion (Ahmetbeyli) Aigiroessa (Kavaklıdere Köyü) Pitane (Çandarlı) Aigai (Nemrutkale) Myrina (Aliağa - Kalabaktepe) Gryneion (Yenişakran) ve Smyrna (Eski İzmir) şeklindedir. Aiol yerleşimcilerinin tarıma ağırlık verdiği düşünülmektedir.
İonlar , İonların Anadolu’ya gelişi Aiol’lerden daha sonra olmuştur. İonlar, Peloponnessos’un kuzeyindeki yurtlarından Atina’ya sürülmüş ve buradan da Atina Kralı Kodros’un oğlu Androklos yönetiminde bir grup Atina’lı ile birlikte bugünkü İzmir ve çevresindeki bölgeye yerleşmişlerdir. Bölge İonların yerleşmesinden sonra İonia adını almıştır. İonalar bölgeye MÖ 11. yüzyıldan itibaren ve uzun bir süre içinde gelmişlerdir. Bölgede Yunan yerleşimlerine işaret eden buluntuların en erken örnekleri Phokaia (eski Foça), Erythrai (Ildırı), Klazomenai (Urla), Teos (Sığacık), Miletos (Balat) ve Smyrna’dan (BayraklıEski İzmir) ele geçmiştir. İonialıların bölgeye gelişi ve yerleşim süreci, bölgenin bazı yerlerinde rahatken özellikle Leleg ve diğer yerli halkların bulunduğu yerlerde oldukça zor ve savaşlar neticesinde olmuştur. İonlar Batı Anadolu’da Hermos (Gediz Nehri) ile Maiandros’un (Büyük Menderes) hemen güneyine kadar gelen alana yerleşmişlerdir. Kurdukları şehirler çoğunlukla yarımadalar üzerinde olup savunulması rahat olan ve limanları sayesinde deniz ticaretine açık kentlerdir. Bu şehirler Miletos, Myus (Avşar Köyü) Priene (Güllübahçe) Ephesos (Selçuk) Kolophon (Değirmendere) Lebedos (Gümüldür) Teos, Klazomenai, Phokaia, Khios (Sakız Adası) Erythrai ve Samos’tur (Sisam Adası). Toplam sayısı 12 olan bu kentlere daha sonra Smyrna da katılmıştır.
MÖ 8. yüzyılda Panionion adını verdikleri dinsel ve siyasi bir birlik kurmuşlar ve birliğin merkezi olarak Mykale (Samsun dağı) dağı üzerindeki Posedion kült merkezini kullanmışlardır. Panionion birliği sayesinde İon kültürü diğer bölgelere oranla çok daha gelişmiştir.
Dorlar , Ege göçlerinin başladığı dönemde Yunanistan’ı kuzeyden güneye doğru işgal eden Dorlar Peloponnessos’a ulaştıklarında buradan yollarına devam etmişlerdir. Bazı Dor grupları, Ege denizindeki Kythera, Thera ve Melos adalarını işgal ederek buradan Rhodos ve Kos (İstanköy) adalarını ve bu adaların karşısında bulunan Anadolu’nun güneybatı köşesindeki Muğla civarındaki bölgeyi ele geçirmişlerdir. Bölge Dorlar gelmeden önce burada yaşayan Kar’lar dolayısıyla Karia adını almıştır. Dorların özellikle Reşadiye ve Datça yarımadalarına yerleşmeye başladıkları ve bölgenin en önemli iki kenti olan Halikarnassos ( Bodrum ) ve Knidos’u ( Datça ) kurdukları bilinmektedir. Antik yazarlar Halikarnassos’un Yunanistan’ın Argolis bölgesinden gelenler tarafından; Knidos’un ise Güney Yunanistan’daki Sparta kentinden gelenler tarafından kurulduğunu bildirmektedir. Bölgenin diğer önemli kentleri ise Lindos, Ialysos, Kameiros (Üçü de Rhodos adasındadır) ve Kos’tur (İstanköy Adası).
Aioller, İonlar ve Dorlar’ın bölgeye gelişleri sırasında karşılarına çıkan ve kendilerinden önce bölgeye yerleşmiş olan toplumlarla ve kimi zaman birbirleriyle de mücadeleler yaşamışlardır. Batı Anadolu’daki kentlerin Lydia ile olan ilişkileri ise biraz daha farklıdır. MÖ 7. yüzyıla kadar büyük ölçüde barış içinde devam eden durum bu dönemde Lydia krallığının başına Mermnad Sülalesinin ilk kralı olan Gyges’in geçmesi ile değişir.
Lydialılar
Lydialıların Batı Anadolu’da egemen olmaya başlamaları, Hellen Halklarının Batı Anadolu’da kolonizasyona başladıkları dönemle aynı zamana rastlamaktadır. Lydialılar, İlk kolonistlerden uzak durmuş ve doğrudan ilişkiye girmemiştir. Merminad sülalesini kurucusu olan Gyges hem Yunanlı Kolonistlerle bağlantı kurmuş, hem de Kuzeydoğudan gelen Kimmerlere karşı savaşından dolayı Assurlularla müttefik olmuş, Orta Anadolu’ya da açılmıştır. Gyges talihsiz bir şekilde ölünce yerine oğlu Ardys geçer. Ardys’e Assurbanibal yardımcı olur ve onun Vasal Kralı olarak yönetimde kalır. Ardys’ü Sadyates ve Alyates izler. Ancak Alyates Kimmerleri bertaraf eder ve Lydia krallığını genişletmeye ve geliştirmeye başlar.
Lydia Devletinin son kralı olan Kroisos ilk defa elektron sikkeyi bassan ve ticarette para kullanımını geliştiren kişidir. Elektron sikkenin kullanımı ticarette değiş-tokuş anlayışını yok etmiştir. Böylece tüccarların işi kolaylaşmış ve devlet garantisinde alışverişler gerçekleştirilmeye başlamıştır. Yunanlılar ile ilişkilerini iyi tutabilmek için Yunanistan’daki Delphi Kutsal kentine birçok hediye göndermiştir
Kroisos’un zenginliği masal değil gerçektir. Sardeis ve Bergama çevresindeki altın yataklarına egemen olması, Miletosluların yardımı ile Karadeniz’e kadar uzanan bir ticaret ağının kurulması ve altından bol miktarda sikkeler bastırabilmesi kralın zengin olmasının nedenleridir. Krallıkları merkezi sistem geleneğinde sürdürülmüştür. Yönetin babadan oğulla geçmekteydi. Yönetici sınıf yanında varlığını hissettiren bir tüccar sınıfı da vardı. Başkentleri çok kısa süre içerisinde dünya metropolü olmuştur. Kent halkı daha basit yapılarda yaşamlarını sürdürmekteydiler. Taş temelli, kerpiç duvarlı, ahşap destekli yapılar sazdan bir çatı ile örtülmekteydi.
Lydialıların süvari birlikleri oldukça tanınmıştır. Lydialıların mezar gelenekleri de oldukça ilginçtir. Kral nekropolü başkentin 4-5 km. kuzeyinde Bintepeler diye anılan mevkide yer almaktadır. Ayrıca mezar odasının girişinin önüne dromos denilen bir koridor ve onunda önüne bir giriş kapısı eklemişlerdir. Lydia Tümülüsleri ayrıca yığılan toprağın kaymasını önlemek için çevresi krepis denilen bir istinat duvarı ile çevrilmiştir. Tepe noktasına phallos yerleştirilmiştir.
Phallos (fallos): Antik dönemde erkek üreme organını birebir resmeden heykeltraşlık eserleridir. Üretkenliğin simgesidir.
Dinsel olarak baş tanrıça Kuvava yani Kybeledir. Tanrıçanın kutsal hayvanı olan Aslan aynı zamanda Lydia Kraliyet Sülalesinin simgesidir. Lydialılar Artemis’e Artimu demekteydiler. Tanrı Bakkhos da (Dionysos) Lydia kökenli tanrı olarak kabul edilmektedir
Kent Devletleri ve Kolonizasyon Dönemlerinde Anadolu
Batı Anadolu’da kurulan ilk Yunan şehirlerinin yönetim biçimi krallıktır. Ancak bu yönetim biçiminin değişerek zamanla demokrasi adı verilen şekle doğru gidişinin ilk örneklerini Batı Anadolu’da görmeye başlanır.
Kent-Devletlerinin ortaya çıkışı ve gelişimi: Kentdevletlerinin ilk örnekleri MÖ 8. yüzyılın sonlarından itibaren İonia bölgesinde görülmektedir. MÖ 7. yüzyılda İonia’da krallar, aristokratlar tarafından devrilerek oligarşik bir düzene sahip olan ilk kent-devletleri oluşmuştur.
Kolonizasyon : Yunanistan’daki kent-devletleri MÖ 8. yüzyıldan başlayarak Akdeniz’in çeşitli yerlerinde yeni yerleşim alanları kurmaya başlamışlardır. Kolonilerin kurulması askeri ve dinsel törenler ile gerçekleştirilmiştir. Kentin kurulması görevi, kolonistlerin başında bulunan ve genellikle aristokratlar arasından seçilen bir oikist (kurucu lider) tarafından yerine getirilmiştir. Koloni kurma sürecinin ilk aşaması oikist’in Yunanistan’daki Delphoi Apollon tapınağının kehanet merkezine danışması ile başlar. Kolonileşme süresince Oikist’in bundan sonraki görevi kentin yerini tayin ederek, kenti kuruluş ve organizasyon işlerini kontrol etmesidir. Yunan kolonileri genellikle deniz ulaşımının rahat olduğu kıyılarda kurulmuştur. Her koloni kendi kanunları, yönetim organları ile bağımsız birer kent-devleti (polis) haline gelmiştir. Anadolu anakarasındaki İon kentlerinin koloni kurma girişimleri, bölgenin doğusunda buluna Lydia krallığının bölge üzerindeki baskılarını yoğunlaştırdığı MÖ 7. yüzyılda başlar. İonia’nın önemli kentlerinden biri olan Miletos’un başta Marmara ve Karadeniz olmak üzere değişik bölgelerde 90 kadar koloni kurduğu bilinmektedir. Marmara bölgesi de özellikle Miletos ve Yunanistan’daki Megara kentlerinden yola çıkanlar tarafından kurulan kolonilere sahiptir.
Arkaik Dönem’de Anadolu
Arkaik Dönem olarak adlandırılan ve MÖ 7-6. yüzyıllarda devam eden dönemde Yunan Dünyası siyasi ve sosyal sorunlar ile uğraşır. Bu dönemde Anadolu’da Lydialılar ve Batı Anadolu kentleri hâkim durumdadır.
Anadolu’nun Pers yönetimine geçişi: MÖ 546 yılında Lydia egemenliğe son veren Pers kralı Kyros Anadolu’yu Pers egemenliği altına alır. Batı Anadolu’daki kentler Atina ve diğer Yunan kentlerinin etkisi ile ayaklanıp Pers yönetimine başkaldırasıya kadar bir sorun yaşamamıştır.
Hellen Göçlerinden Arkaik Çağın Sonuna Kadar Anadolu Mimarlığı
Hellen Göçleri ve Kolonizasyon Dönemi
Kent Planlaması: Hellen Göçleri’nden sonraki dönemde Anadolu’da Hitit dönemi kentleri Deniz kavimleri sonrası küçülerek büyük ölçüde köy karakterindeki yerleşimler halini almıştır. Hellen göçleri sonrası Batı Anadolu’daki kentler konusunda elimizdeki en kapsamlı veriler Smyrna (Eski İzmir) kentinde yoğunlaşmaktadır
Tapınak Mimarisi: Hellen Göçleri sonrası Ege dünyasında Yunan tapınaklarının ilk planlarının örnekleri ortaya çıkmaya başlar. Ephesos Artemis tapınağının altında bulunan MÖ 8. yüzyıla kadar inen kalıntılarda etrafı duvarla çevrili bir kutsal alan ile bu alanın ortasında yer alan bir sunak ve içinde kült heykelinin bulunduğu küçük odalar saptanmıştır. Samos adasında bulunan Hera tapınağının temellerinde de MÖ 8. yüzyılın ortasında sunağın önünde basit bir tapınak yapısının temelleri saptanmıştır.
Arkaik Dönem
Kent Planlaması: Yunanistan’daki kentlere oranla siyasi gelişimini çok daha hızlı tamamlayan Batı Anadolu’daki Kent-Devletleri mimari bakımdan da daha hızlı biçimde büyür. Kentleşme olgusu ile bu dönemde karşılaşılmaktadır. Kentleşme iki yolda olmuştur:
- Kendi çekirdeğinden gelişen kentler,
- Geçmişi olamayan kentler.
Kentlerin Bünyesinde Bulunması Gereken Öğeler
Akropolis (Akropol şehrin kalbi), Agora (Pazar yeri), Bouletherion (şehir meclisinin toplandığı yer), Prytaneion (icra komisyonun toplandığı yer), Tapınaklar (agora ortasında), sunaklar, çeşitli anıtlar, çeşmeler, stoalar agorada bulunur. Tiyatro, Ostrakhismos (çanak - çömlek mahkemesi), Gymnasion, Nekropolis (Nekropol-mezarlık) ve surlar.
Tapınak mimarisi: Yunan Tapınağı tanrının evidir, halk onun içine giremez. Dini törenler tapınağın önündeki sunakta yapılmaktaydı. Assos Athena Tapınağı, Troas bölgesinde dor düzeninde bir tapınak Assos kentinde bulunmaktadır. Pek alışık olunmayan siyah süngertaşından inşa edilmiştir. İnce uzun megaron tipinde bir naosu vardır. İki katlı alt temel üzerinde yükselir. Ephesos Artemis Tapınağı: Ama eski çağın bütün yapıları içerisinde en önemlisi ve en tanınmışı Ephesos’taki Artemis Tapınağıdır. Arkaik devir tapınağından önceki döneme ait 3 evreli bazı temel kalıntıları bulunmuştur. Didyma Apollon Tapınağı: Ionia’daki diğer önemli yapı Apollon Philesios’a ait Didyma’da yer alan tapınaktır. Hellenistik devre ait tapınağın altında arkaik döneme ait bir tapınak yer almaktadır. Didyma’daki Apollon rahiplerine Brankhid denir. Kehanet ocağını yazılı başvurulmakta, rahipler soruların yanıtları kap kırıklarına yazıp geri vermekteydiler. Kült heykeli Kanakhos tarafından yapılmıştır.
Hellen Göçlerinde Arkaik Çağın Sonuna Kadar Anadolu Heykeltraşlığı
Ege Göçleri ve Kolonizasyon Dönemi Anadolu’da Heykeltraşlık
Karanlık Çağda Anadolu’nun kıyı kesiminde bulunan en erken heykel örnekleri MÖ 7. yüzyılın başına tarihlenmektedir. Miletos, Ephesos ve Erythrai’de ele geçen örnekler küçük boyutlu, kadın ve erkek figürinlerinden oluşmaktadır.
Arkaik dönem heykeltraşlığı: Arkaik Dönem ile birlikte Anadolu’da Yunan Heykeltraşlığının etkileri görülmeye başlar. Yunan Heykeli ilk çağlardan itibaren dinin etkisinde kalmıştır. Assos Tapınağının tüf taşından alçak çalışılmış kabartmaları, dor tapınağına ait tek süslemeli arkhitrav bloklarıdır. Ionia Anadolu yarımadasında yer aldığı, Asya ve Mezopotamya komşusu olduğundan, sanat oluşumunda doğu sanatının etkisinde kalmaktadır. Bayraklı, Ephesos ve Miletos gibi merkezler birçok örnek vermektedir. Bayraklı’da fildişi aslan heykeli bulunmuştur. Ephesos’ta iki fildişi aslan heykelciği bulunmuştur. Fildişi malzeme yerli değil ithaldir. Fildişi malzeme bu bölgede fazla kullanılmıştır. Yine Ephesos’ta kadın heykeli bulunmuştur. Cephesel yapılmış, batı ve doğu özelliklerini bir arada taşımaktadır. Giysinin altı kavisle bitmekte, ayaklar görünür, elbise ortasında bir pili, uzun kollar, vücuda yapışıktır. Ion arkaik heykeltıraşlığının merkezi Samos ve Milet şehirleridir. Küçük Asya kıyı şeridinde yeni gelişen Ion koloni kentleridir. Ayakta duran bir genç erkek heykeli Pytanae’de (Çandarlı) bulunmuştur. MÖ 530-510 yıllarına tarihlenmektedir. MÖ 540 dolaylarından Kyzikos’ta bulunmuş kaide üzerinde üç kadın heykeli içerir. Ephesos’tan bir yüz heykel parçasında Ionia özellikleri karşımıza çıkmaktadır. Dolgun bir yüzün varlığı, hafif çekik gözler, kaşlarda keskin bir hat olması, genel bir yumuşama görülmesi ve detayların boya ile belirtilmesi ve ağzın doğala yaklaşması bölge özelliklerinin etkileridir.
Likya Bölgesi’nde en erken mezar kabartmalarından birisi Xanthos Aslanlı Mezar’dır. Mezar odası yüksekçe bir paye üzerinde yer alır
Hellen Göçlerinden Arkaik Çağın Sonuna Kadar Anadolu Seramik Sanatı
Ege Göçleri ve sonrası dönem Anadolu yerleşimleri, seramik bakımından oldukça zengindir. Bu seramikler, kökenleri ve üretildiği dönemler açısından incelendiği zaman Anadolu’nun bu dönemdeki ticari, kültürel ve sosyal dünyası ile ilgili önemli bilgiler vermektedir. Kendine özgü kap formları ve üstlerinde görülen deniz yaratıkları ve savaş sahneleri ile dikkat çeken Miken seramiklerinin buluntu yerleri arasında Troia, Pitane (Çandarlı), Ephesos, Miletos, Bodrum-Müskebi sayılabilir.
Protogeometrik ve Geometrik Dönemler
Protogeometrik (Geometrik döneme hazırlık safhası) seramiklerin ilk örnekleri Yunanistan’da Atina kentindeki Kerameikos Mahallesinde üretilmiştir. Kelimesinin bu mahallenin isminden geldiği araştırmacılar tarafından kabul edilmiştir. En tipik özellikleri, Amphora gibi büyük boyutlu kaplar üzerinde düz çizgilerden oluşan şeritler ve bu şeritlerin arasında kavisli dalga motifi, yarım daire şeklinde konsantrik dalga süslemelerine sahip olmasıdır. Geometrik dönem seramikleri, içki ve yemek servisinde ve mezarlara sunma amacıyla kullanılan, amphora, krater, kylix gibi bazı standart kap şekilleri ile üretilmiştir.
Orientalizan (Doğu Etkisindeki Dönem)
Kolonizasyon’un başladığı dönemde Yunan kökenli tüccarlar, Akdeniz’in çeşitli bölgeleri ile ticaret yapmaya başlamıştır. Ağırlıklı olarak zeytinyağı ve şarap alışverişine dayalı bu ticari örgütlenme, bu bölgelerdeki Mısır, Filistin ve Assur gibi doğu kültürlerinin Yunan dünyasında tanınmasına neden olmuştur. Orientalizan dönemde Ege bölgesinde yapılan seramiklerde figürlerde duruş ve kompozisyon düzenlemesi, insan ve hayvan figürlerinin daha detaylı ve görkemli biçimde yapılmaya başlamasını dikkat çekici özelliklerdir. Orientalizan seramik sanatının Yunanistan’daki öncü merkezi Korinth kentidir. Batı Anadolu’da Orientalizan dönem seramiği üretimi yapan önemli merkezler arasında Pitane , Larissa , Smynra , Klazomenai atölyeleri sayılabilir.
Kuzey Aiolia’da yer alan Pitane adlı kentin nekropolünde çok sayıda geç Orientalisan stilde üretilmiş seramik ele geçmiştir. İonia bölgesinde Smyrna (Bayraklı) ve Larissa (Buruncuk) kazılarında ele geçen ve bu bölgeye özgü olan çok sayıda Orientalisan stilde seramik bulunmuştur. Ele geçen seramiklere göre bölgede karşılaşılan bu üretim MÖ 7. yüzyılın II yarısından MÖ 6. yüzyılın sonlarına kadar devam etmiştir. İonia bölgesinde bulunan Klazomenai kenti, aynı zamanda Orientalisan dönemde önemli bir seramik üretim merkezidir. Geometrik dönemden itibaren seramik üretimi yapıldığı anlaşıla kentin nekropolünde yapılan kazılarda MÖ 5. yüzyıl ortalarına kadar seramik üretildiği anlaşılmıştır.
Arkaik Dönem
Yunanistan’da Attika Bölgesi’nde MÖ 7. yüzyılın ortalarında başlayan yeni bir teknik, zaman içinde popüler bir hale gelerek bütün Akdeniz dünyasında Yunan seramiklerinin popülerliğini arttırmıştır. Boyama tekniğinin yanı sıra siyah figür tekniğinde aynı zamanda Yunan mitolojisinden alınma sahnelerin kapların üzerinde betimlenmesinde de bir artış gözlenmektedir. Betimleyici ve hikâyeci bir boyama stilinin geliştiği Arkaik çağ Yunan seramiği, bu nedenle seramik sanatının gelişiminde önemli aşamalardan birisini meydana getirmektedir. Siyah Figür tekniğinde Atina seramiklerinin Anadolu’daki en erken örnekleri Smyrna (Bayraklı) buluntuları ile temsil edilmektedir. MÖ 6. yüzyıl boyunca dağılım alanı giderek artan Atina üretimi siyah figürlü seramikler yüzyılına ortalarından başlayarak Karia’nın güneyi ve Lykia’nın yanı sıra iç Anadolu’da Gordion ve Midas kentinde de kullanılmaya başladığı kazı buluntuları ile saptanabilmiştir