ANADOLU ARKEOLOJİSİ - Ünite 8: Anadolu’da Roma Dönemi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 8: Anadolu’da Roma Dönemi

Giriş

Romalılar cumhuriyet yönetimi altında önce Anadolu’nun batısını; imparatorluk döneminde ise Trakya ve Anadolu’nun doğusunu ele geçirmişlerdir. Roma İmparatorluğu’nun doğudaki geleneksel sınırı Euphrates (Fırat) Irmağı’dır. MS 330 yılında Constantinopolis (Sarayburnu, İstanbul) kentinin kurulmasıyla, Roma İmparatorluğu’nun başkenti de doğuya taşınmıştır.

Roma Cumhuriyeti’nin Anadolu’yu Ele Geçirmesi

Romalılar MÖ 3. yüzyılın sonlarında ticari ve politik ilişkilere girdikleri Pergamon Krallığı ve Rhodos Cumhuriyeti ile müttefiklik antlaşması yapmışlardı. Seleukos kralı III. Antiokhos’un Makedonia Krallığı ile ittifak yaparak Pergamon Krallığı’na savaş açması üzerine Romalılar da bu savaşa dahil oldular.

Anadolu’nun batısını büyük ölçüde ele geçiren ve orduları Yunanistan’a geçmiş olan Seleukos Kralı III. Antiokhos Romalılara yenilerek Anadolu’ya çekilmek zorunda kaldı. Böylece Romalılar Anadolu’da kendilerine toprak almasalar da müttefikleri aracılığı ile etki alanlarını genişletmiş oldular. MÖ 133 yılında Pergamon Krallığı’nın son kralı III. Attalos öldüğünde, krallığını vasiyet yoluyla Roma devletine bıraktı. Böylece Batı Anadolu’da ilk defa toprak elde eden Romalılar burada “Asia Eyaletini” kurdular.

Aeneas , Batı Anadolu’daki Troia Savaşının kaybedilmesinden sonra, yıkımdan kurtulabilen Troialı kahramandır. Efsanesi Romalı yazar Vergilius tarafından Aeneas adıyla kaleme alınmıştır. Bu efsanede Troia savaşından kurtulanları yöneten Aeneas, pek çok maceradan sonra İtalya’ya ulaşmıştır)

MÖ 88 yılında Roma Devleti’ne savaş açan Pontus Kralı VI. Mithridates, Asia eyaletini tamamen ele geçirdi ve Anadolu’da yaşayan bütün Roma vatandaşlarını idam ettirdi ve ardından Yunanistan’a geçerek buradaki Roma etkisini kırmaya başladı. Kral VI. Mithridates’e karşı Roma generali Sulla bir ordu ile doğuya gelerek Anadolu’da Mithridates ile savaştı ve Asya eyaletini yeniden ele geçirdi. Ancak Pontus Krallığı ile barış yaparak İtalya’ya geri dönmek zorunda kaldı.

Roma donanmasına önem verilmemesi ve Seleukos Krallığı gibi devletlerin zayıflamış olması bu bölgede korsanlığın hızla yayılmasına neden oldu. Korsanlık MÖ 67’de Pompeius’un Anadolu’ya yeni bir sefer düzenlemesine kadar devam etti. Pompeius, Pontus Kralı VI. Mithridates’i de yendi (MÖ 64). Ardından Anadolu’da iyice zayıflamış Seleukos Krallığı gibi küçük devletleri de ortadan kaldırarak geniş bir bölgeyi Roma topraklarına kattı. Sonuç olarak, Bithynia Eyaleti, Pontus Eyaleti, Kilikia Eyaleti ve Suriye Eyaleti kurularak Anadolu’nun ve yakın çevresinin büyük bir kısmı Roma Devleti’ne katılmış oldu.

Anadolu’da Roma İmparatorluğu Yönetimi

Julius-Claudius’lar Dönemi (MÖ 27-MS 68): MÖ 20 yılında Augustus Anadolu’ya gelmiştir ve Anadolu’daki eyaletlerin vergi sistemlerini düzenlemiştir. Bazı kentler Augustus (Yüce) unvanının Grekçe tercümesi olan Sebastos kelimesi ile isimlerini değiştirmişlerdir. Bunlardan en ünlüsü hâlâ benzer bir isim taşıyan Sebasteia’dır ( Sivas ).

MÖ 25 yılında Galatia Krallığı’nı ilhak ederek Anadolu’da yeni bir Roma eyaleti olan Galatia Eyaleti’ni kurmuştur. Augustus’un Anadolu’daki en önemli icraatı (işi) Roma İmparatorluğu’na yeni bağlanmış yerlerde güvenliği sağlamak ve az gelişmiş diğer yerlerde şehirleşmeyi hızlandırmak için emekli askerleri yerleştirdiği 20 civarında koloni kentleri kurmasıdır. Bunlar arasında Colonia Julia Augusta, Antiokheia (Yalvaç-Isparta), Colonia Julia Germe (Yürme KöyüEskişehir) sayılabilir.

Augustus Dönemi’nin icraatları, en sağlam kopyası Ankyra’daki (Ankara) Augustus tapınağının duvarlarına yazılmış olan vasiyetnamesinde anlatılmıştır. Buna göre, en önemli icraatı, iç savaşları sona erdirerek ve komşuları ile mümkün olduğu yerlerde savaş yerine diplomatik çözüm yolunu seçerek, “ Pax Romana ” yani Roma barışını meydana getirmiş olmasıdır.

Augustus’un ölümüyle tahta geçen Tiberius (MS 14-37) zamanında Kappadokia Krallığı da ilhak edilerek eyalet haline getirilmiştir. Kappadokia’nın başkenti olan Mazaka - Eusebeia yeni bir isim alarak Caesareia ( Kayseri ) olarak anılmaya başlamıştır. İmparator Claudius döneminde (MS 41-54) Lykia ve Thrakia’nın da Roma eyaletleri yapılmasıyla Roma İmparatorluğu Euphrates (Fırat) Irmağına kadar olan bütün Anadolu’yu kontrolü altına almıştır.

Julius-Claudiuslar hanedanı, son imparator olan Nero’nun (MS 54-68) öldürülmesiyle sona erer. Bu dönemin özellikle heykel sanatında en önemli merkezi Aphrodisias’tır. Burada imparator kültü için inşa edilen Sebasteion yapısının frizlerinde Julius-Claudiuslar ailesinin üyeleri mitolojik konular için de gösterilmişlerdir.

Flaviuslar Dönemi (MS 69-96): Nero’nun ölümüyle başlayan iç savaştan galip çıkan ve doğu eyaletleri tarafından imparator ilan edilip İtalya’yı ele geçirerek tahtı kazanan Vespasianus (MS 69-79) ile Flaviuslar hanedanı başlar. Flaviuslar hanedanı, son imparator olan Domitianus’un (MS 81-96) öldürülmesiyle sona ermiştir. Flaviuslar döneminde Anadolu’daki yollar tamir edilerek yeni yollar yapılmıştır.

Antoninuslar Dönemi (MS 98-193): Flaviuslar hanedanının son üyesi İmparator Domitianus’un (MS 81- 96) öldürülmesinden sonra, saygın bir senatör olan Nerva (MS 96-98) tahta geçti. General Traianus, Nerva tarafından veliaht olarak gösterilmiştir. Traianus (MS 98-117) imparator olunca tekrar fetih politikası izledi. Traianus döneminde Doğu Anadolu’nun büyük bir kısmı ele geçirilmiş ve sınır Tigris (Dicle) ırmağına kadar ilerletilmiştir.

Hadrianus Dönemi, Roma İmparatorluğu’nun her tarafı için en görkemli dönemdir. Hadrianus yönetimi sırasında uzun gezilere çıkarak pek çok sorunu yerinde incelemiş ve çözmüştür. Hadrianus’un evlat edinerek yerine veliaht gösterdiği Antonius Pius (MS 138-161) döneminde Anadolu’da meydana gelen iki ayrı deprem Bithynia ve Karia-Lykia kentlerine zarar vermiş, imparator yıkılan kentlere para yardımlarında bulunmuştur.

Antoninus’lar Döneminde Anadolu kentleri altın çağını yaşamıştır. Gerek İmparatorlar, gerek Anadolu’daki eyaletleri yöneten valiler gerekse şehirlerin zengin kişileri Anadolu şehirlerine kamu yapıları inşa ettirmişler, sosyal ve kültürel kurumların (gymnasionlar ve tiyatrolar gibi) yaşaması için bağışlar yapmışlar ve heykeller diktirtmişlerdir.

Severuslar Dönemi (MS 193-235): Severuslar Dönemi’nin en önemli icraatı, Caracalla Dönemi’nde (MS 211-217) kaleme alınan bir emirname ile Roma İmparatorluğu sınırları içinde yaşayan herkesin Roma vatandaşı yapılmasıdır. Böylece Romalı ve vatandaşlık hakkı olmayan eyaletli arasındaki farklar ortadan kaldırılmıştır. Akropol (Yukarı şehir) , antik kentlerde en yüksek yerlere inşa edilen içinde tapınak, yönetim binaları vs. bulunduğu etrafı surlarla çevrili alan.

Asker İmparatorlar Dönemi (MS 235-284): Bu dönem bütün Roma İmparatorluğu’nun karışıklıklara boğulduğu bir süreçtir. Bütün sınırlarda yaşanan bozgunlar ve iç savaş nedeniyle güvenliğin sağlanamaması yerel ölçekli isyanlara da neden olmuştur. Roma İmparatorluğu’nu bu dönemde en çok etkileyen diğer bir olay büyük veba salgınıdır. Roma İmparatorluğu’nda yaşayan nüfusun neredeyse 1/4’ü veba salgını sonucu hayatlarını kaybettiler. Asker İmparatorlar Dönemi’nde yaşanan zorluklara katlanan artan sayılarda Roma vatandaşları dünyada çekilen acılara karşılık ölümden sonra öbür dünyada mutluluk vadeden Hıristiyanlığa geçmeye başladılar.

Kendisini imparator ilan eden generaller arasında süren iç savaşlar, barbar kabilelerin ve Roma’nın komşularının ülke içine akınları, yerel ölçekli isyanlar, eşkıyalık korsanlık ve büyük veba salgını bütün Roma İmparatorluğu’nda sosyal yapı ve şehirlerin görünümünü değiştirmiştir.

Roma İmparatorluğu yıkılmak üzereyken, İmparator II. Claudius ve Aurelianus’un askeri zaferleri ile dış tehditler ve iç isyanlar sona erdirilmiştir. Askeri alanda yaptıkları yenilikler Geç Roma dünyasını şekillendirecektir. Her iki imparator da mali durumu düzeltmek için reform denemeleri yaptıysa da tahtta uzun süre kalamamaları nedeniyle bu reformlar kalıcı olamamıştır.

Tetrarşi Dönemi (MS 284-324): İmparator Diocletianus (MS 284-305) yönetimi ele aldıktan sonra temelleri kendisinden önce atılmaya başlanmış yapısal reformlara önem verdi. Antoninus’lar devrindeki gibi yetenekli bir kumandan olan Maximianus’u “Caesar” ilan ederek kendisine veliaht yaptı. Daha sonra, “Augustus” payesi vererek kendisi ile ortak imparator ilan etti. Maximianus, Mediolanum’dan (Milano, İtalya) Batı Roma topraklarını, Diokletianus ise Balkanlar ve Doğu Anadolu’ya rahatça ulaşabileceği Nikomedia’dan (İzmit) Doğu Roma topraklarını yönetecekti. Böylece, Roma İmparatorluğu resmi olarak ikiye bölünmese de idari anlamda Doğu ve Batı olarak bölünmüş oluyordu.

İdari reformun en önemli özelliklerinden biri Diocletianus tahta geçtiğinde 48 adet olan eyaletlerin tamamı bölünerek, daha küçük yeni eyaletler oluşturulmuş ve sayı 104’ü geçmiştir. Bütün eyaletler 12 adet dioecesis altında gruplandırılmıştır. Dioecesis, eyaletlerin toplandığı büyük idari bölgedir. Ayrıca askeri ve sivil yönetim tamamen birbirinden ayrılmıştır.

Enflasyona karşı mali reformlar da yapılmıştır. MS 301 yılında kaleme alınan “ Narh Emirnamesi ” ile imparatorluk çapında var olan her türlü meta ve hizmet için ödenecek en yüksek fiyatların sabitlenmesi denenmiş; yeni tip ve birimlerde sikkeler basılarak paraya duyulan güvensizlik sona erdirilmeye çalışılmıştır. Mali durumdaki reformlar başarılı olamamıştır.

Constantinuslar Dönemi (MS 324-363): I. Constantinus, Diocletianus’un başlattığı reformları sürdürmüştür. En önemli icraatı, imparatorluğun tek bir başkentten idare edilmesinin mümkün olmaması nedeniyle yeni bir başkent kurması olmuştur. Bu amaçla, coğrafi bakımdan oldukça elverişli bir yerde olan küçük Byzantion ( Sarayburnu , İstanbul ) kenti yeni imar faaliyetleri ile genişletilerek MS 330’da Constantinopolis adıyla Roma İmparatorluğu’nun ikinci başkenti ilan edildi. Roma kentinden pek çok kamu kurumu ve memurlar buraya taşındı. Kısa sürede yeni başkent, eskisini gölgede bırakacak kadar önem kazandı. I. Constantinus, yönetimi süresince, özellikle din konusunda farklı dinlere inananların kişisel tercihlerinde hür oldukları ve birbirlerine saygılı davranmaları gerektiğini bildiren pek çok emirname yayınlamıştır.

Valentinianus Hanedanlığı (MS 364-379): Bu dönemde Hunların batıya doğru ilerlemesi ile, Orta Avrupa’daki kavimler yerlerinden edilerek Roma sınırlarına yüklenmeye başladırlar. İmparator I. Valentinianus, Tuna Irmağını aşan kabilelere karşı başarılı bir dizi savaş yapsa da sefer sırasında MS 375 yılında ölmüştür. Valentinianus Hanedanlığı Döneminde Roma İmparatorluğu içinde yaşayan halkın büyük bir kısmı Hıristiyan olmuş ve Paganlar cezalandırılmaya başlanmıştır.

Thedosius Hanedanlığı (MS 379-450): Ordunun isteği ile Augustus ilan edilen I. Theodosius, bu artan tehditlere karşı başarılı savaşlar yaparak imparatorluğun kurtarıcısı olmuştur. I. Theodosius MS 395 yılında Roma İmparatorluğu’nu Batı ve Doğu olarak kalıcı bir şekilde oğulları arasında bölmüştür.

Doğu Roma İmparatorluğu başkenti Constantinopolis olmak üzere, İmparatorluğun Grekçe konuşulan bölgelerinde kurulmuştur. Doğu Roma İmparatorluğu varlığını, İstanbul’un 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilmesine kadar sürdürmüştür. Bu devlete verilen Bizans adı, tarihçiler tarafından eski Roma İmparatorluğu ile karıştırılmaması için bir ayrım meydana getirmek amacı ile takılmış modern bir yakıştırmadır.

Thedosius döneminde Constantinopolis kentinde bulunan Hipodrom içine anıt dikilitaşlar dikilmiştir. Bu dönemde bütün pagan tapınakları kapatılarak kamu kullanımına verilmiş ve bunların büyük kısmı kiliselere dönüştürülmüştür.

II. Thedosius’un (MS 408-450) en önemli icraatlarından biri kendisi ve kendisinden önceki imparatorların çeşitli konularda yazdıkları emirnameleri bir araya getirerek ve Codex Theodosius adıyla yayınlayarak bir Roma Hukuku oluşturmasıdır.

Anadolu’da Roma Dönemi’nde Din

Roma Dönemi’nde Anadolu’daki dinsel hayat, Hellenistik Dönem’deki gibi devam etmiştir. İmparatorluk döneminde Roma imparatorlarının bazıları yaşarken, bazıları ise öldükten sonra tanrılaştırılmıştır. Bu kült Tanrıça Roma kültüyle birleştirilmiş ve özellikle eyaletlerde gelişimi teşvik edilmişti.

Örneğin;

  • Ephesus’da (İzmir, Selçuk, Efes) dört ayrı imparator adına Sebasteion’lar,
  • Ankyra’daki (Ankara) Augustus Tapınağı,
  • Pergamon akropolünde inşa edilen Traianus Tapınağı
  • Ephesos’daki Hadrianus Tapınağı da bu amaçla kullanılan yapılar arasında başta gelir.

Sebasteion : Tanrıça Roma ve tanrılaşmış Roma İmparatoru’na tapmak için inşa edilen tapınak. Synkretik, pek çok değişik pagan tanrısının kültleri ve dolayısıyla özelliklerinin birleştirilmesi ile ortaya çıkan karışık kültler

Hıristiyanlık İmparator Augustus zamanında Hz. İsa tarafından kurulmuştur. MS 1. ve 2. yüzyıllarda özellikle fakir halk arasında gizlice bütün Roma İmparatorluğu sınırları içerisinde hızla yayıldı. Bugün Ortodoks ve Katolik kiliselerinin adandığı belli başlı azizlerinin ve din şehitlerinin büyük bir kısmı MS 2. ve 3. yüzyıllarda Anadolu’da yaşamışlardır.

MS 4. yüzyılda İmparator I. Constantinus zamanında Hıristiyanlık önce serbest bırakıldı sonra da Roma İmparatorluğu’nun resmi dini oldu. MS 4. yüzyıl sonu - MS 5. yüzyıl başında paganlık yasaklanmış, pagan tapınakları ve diğer mülkleri kiliseye devredilmiştir.

Anadolu’da Roma Mimarlığı

Anadolu’da şehircilik ve anıtsal mimari Roma yönetimi öncesinde başlamıştır. Dolayısıyla Romalılar özellikle batı Anadolu’yu ele geçirdiklerinde zaten anıtsal yapılar ile dolu ve düzenli şehirlere sahip oldular.

Roma İmparatorluk çağında Anadolu’da bulunan eyaletlerin güvenliği ve refahının artırılması için mevcut yollar geliştirilmiş, pek çok yeni yol ağı inşa edilmiştir. Bu yolların güvenliğini sağlayan istasyonlar Roma ordusunun askerleri tarafından korunmaktaydı.

Anıtsal yapılarda Romalılar özellikle yüksek yapı formlarını uygulamışlardır. Dolayısıyla Yunan tarzı yekpare taştan yapılar hâlâ yapılmakla beraber, tuğla ve çimento gibi malzemeler daha yoğun kullanılmış, kemer, tonoz ve kubbe gibi mimari formlar yaygınlaşmıştır.

Zafer takı , bir zaferi kutlamak için inşa edilen anıtsal kapı. Romalılar özellikle Roma kentinde zafer takları inşa ederlerken, Anadolu’da bu form zafer amaçlı olmayan anıtsal kapılar için kullanılmıştır.

Önemli bir yapı tipi Aquadukt’tür ( Aquadukt: suyun arazideki eğimleri ve çukur yerleri aşması için inşa edilen kemerler üzerinde yükselen su köprüleri ). Suyun şehirlere uzak mesafelerden taşınabilmesi için kaynaktan gelen su çok düşük bir eğimle su yollarına verilmiş, ova ve vadi gibi derin noktaları bu su yollarının aşabilmesi için su kemerleri inşa edilmiştir.

Roma hamamları , sadece yıkanma amacıyla sınırlı kalmayan, eğitim, spor ve kültürel faaliyetler için de kullanılan çok mekânlı ve çok amaçlı büyük yapılardır.

Hamam binası Roma’nın anıtsal mimarlığının en görkemli eserleri arasındadır. Anadolu’da hamamlar Hellenistik Dönemi yaygınlaşmış eğitim kurumları olan Gymnasiumlar ile birleştirilmiştir.

Nymphaion’lar , daha önceki dönemlerde sade çeşme yapıları şehirlerde olmakla beraber Roma İmparatorluk çağında bu yapı tipi anıtsal bir forma bürünmüş ve pek çok kentte Roma imparatorlarının gücünü sembolize eden bir hâle gelmiştir. Roma İmparatorluk Çağında şehirlere inşa edilen bir başka su yapısı Latrina’dır. Günümüzden farklı olarak pek çok kişinin aynı anda beraber kullanabildiği latrinalar şehirlerde inşa edilen düzenli kanalizasyon sistemleri ile beraber Anadolu şehirlerindeki sağlık seviyesini artmışlardır.

Diğer bir yeni yapı tipi Basilika’dır . Basilikalar mahkeme ve borsa yapıları olarak kullanılmışlardır.

Romalılar Yunan tarzı at nalı biçimindeki tiyatro yapısının plan tipini değiştirerek yarım daire hale getirmişler ve sahne binasını taştan inşa etmeye başlamışlardır. Roma tiyatrosu , oturma yerleri ve sahnesi yarım daire planlı ve genellikle sahne binası taştan inşa edilerek ana binayla organik olarak bağlı bulunan tiyatro yapısı. Orta Anadolu’da bulunan höyüklerde kerpiç konut mimarisi veya Lykia’da taş temelli ahşap yapılar devam etmiştir.

Latrina , toplu olarak kullanılabilen tuvalettir. Amphitheatron ( Amfitiyatro ), planı tam daire şeklinde olan tiyatro yapısı (Türkiye’de bu form nadir olarak kullanılmıştır, yarım daire planlı tiyatroların bu kelime ile adlandırılması yanlıştır). Atriumlu ev , odaları merkezi ve tepesi açık bir avlunun etrafında yer alan ev planı tipi.

Anadolu’da Roma Heykel Sanatı

Romalılar Yunan heykeltıraşlığını temel olarak alıp geliştirmişlerdir. Bugün Türkiye’deki müzelerde sergilenmekte olan Roma heykeltıraşlığı örneklerinin çok büyük bir kısmı mermerdendir. Gerçek Roma heykeltıraşlığı özellikleri portre heykellerinde görülebilir. Oldukça realist bir üslup izleyen bu sanatta sadece önemli kişiler değil, normal halk da tasvir edilmiştir.

Roma anıtları Romalıların zaferlerini vurgulayabilecekleri önemli kamusal alanları oluşturuyordu; bu nedenle politik propaganda amaçlı pek çok anıt dikilmiştir.

Anadolu’da Roma İmparatorluk Çağı’nda pek çok heykel atölyesi kurulmuştur. Özellikle Aphrodisias veya Pamphylia heykeltıraşlık okulları bunlar arasında sayılabilir.

Yeni kurulan başkent Constantinopolis’in süslenmesi için aralarında dünyanın yedi harikasından biri olan Olympia Zeus heykeli de olmak üzere Yunan dünyasının başyapıtları buraya taşınmıştır.

Roma rölyef sanatının çok güzel örnekleri lahitler üzerinde de görülmektedir. Anadolu’da üretilen kabartmalı lahitler Roma İmparatorluğu’nun her tarafına satılmıştır.

Anadolu’da Roma Döneminde Ekonomi

Diocletianus’un reformlarına kadar olan süreçte, Roma İmparatorluğu’nun vergileri, içerisinde asker bulunan eyaletler ve Mısır gibi zengin bazı bölgelerden olmak üzere imparatorluk hazinesine gidiyordu. İtalya ve asker bulunmayan eyaletlerin gelirleri ise senato kasasında toplanmaktaydı. İmparatorluk kasası öncelikle ordunun gereksinimlerini karşılamakta, ama diğer yandan pek çok kamu harcamasının finansmanında da kullanılmaktaydı.

Roma İmparatorluğunun tüccarları ağırlıklı olarak Akdeniz ve Batı Avrupa’daki Roma topraklarında oluşan barış ortamından faydalanarak uzun mesafeli ticaret yapar duruma gelmişlerdir.

Roma Dönemi’nde paranın düzenli ve kaliteli basılması, vergilerin toplanabilmesi, imparatorluğa gelir getiren sektörlere yatırımlar yapılması sayesinde, cumhuriyetin zenginleşmesi ile MÖ 2. yüzyılda artan fiyatlar, MS 3. yüzyıl ortası krizine kadar hemen hemen sabit kalmıştır. MS 3. yüzyılda yaşanan siyasal kriz ve ekonomik sonuçları, paranın maden ayarlarının düşürülmesi gibi nedenler yüksek bir Enflasyona neden olmuştur. Geç Roma Dönemi boyunca bu buhran sürmüştür.

Romalılar, açık arttırmalar, hisse senetleri, bonolar ve bankalar, devlet güvenceli krediler, ipotek gibi günümüz ekonomisinde yer alan faaliyetlerin hepsini kullanmışlardır

Her ne kadar asıl amaç askeri olsa da Romalılar her gittikleri yerde yollar inşa etmişlerdir. Bu yollar askeri birliklerin ve teçhizatlarının sevkiyatını kolaylaştırmakta ama aynı zamanda bölgedeki yerleşimlerin ekonomik olarak Roma topraklarındaki diğer yerlere bağlanmasını da sağlamaktaydı.

Yolların ve gelişen güven ortamının ticareti arttırmasının Anadolu’daki en önemli sonucu daha önceki dönemlerde sadece deniz kıyısında yoğunlaşan büyük metropol kentlerinin Anadolu içlerinde de gelişmesidir.