ANAYASA I - Ünite 7: 1961 Anayasası Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 7: 1961 Anayasası

Giriş

27 Mayıs 1960’da Türk silahlı kuvvetleri adına yönetime el koyan Milli Birlik Komitesi (MBK), bir bildiri ile müdahalenin nedenlerini ve temel hedeflerini bildirmiştir. Bu müdahalenin nedeninin 1924 Anayasası’nın 1946’da çok partili siyasal ihtiyaçları dikkate alınarak değiştirilmemesi ihmali yüzünden; Türkiye’deki siyaset bilimcileri ve anayasa hukukçularının görüş birliğinde oldukları çoğunlukçu demokrasi anlayışının demokratik siyasal hayatın olağan akışını önleyen boyuta ulaşmasıdır. MBK 27 Mayıs 1960’da el koyduğu iktidar yetkilerini 15 Ekim 1961’de yapılan genel seçimler ardından seçilmiş organlara devretmişlerdir.

Millî Birlik Komitesi Yönetimi ve Geçici Anayasa Düzeni

MBK, 12.06.1960’da kabul ettiği “1924 Tarih ve 491 Sayılı Teşkilat-ı Esasiye Kanununun Bazı Hükümlerinin kaldırılması ve Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında Geçici Kanun”la anayasa düzeninin genel esasları hükme bağlanmıştır. Kanunun 1. Bölümünde ‘Genel Hükümler’ başlığı altında iktidarı geçici olarak Milli Birlik Komitesi’ne emanet ettiğini açıklar. Kanunun 3. maddesi yasama, yürütme yetkilerini düzenler. 17. maddeye göre “Milli Birlik Komitesi’nin Başkanı, aynı zamanda Devlet’in ve Bakanlar Kurulu’nun Başkanı’dır.” Kanunun 8. maddesi, “Milli Birlik Komitesi genel seçimlerle kurulacak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin görevine başlaması ile hukuki varlığını kaybeder ve kendiliğinden dağılmış olur” hükmüne yer vermektedir.

1961 Anayasasının Yapım Süreci

Kurucu Meclisin Yapısı

1961 Anayasası, MBK’nin kabul ettiği 157 ve 158 Sayılı Kanun’larına öngördüğü esaslara göre kurulan bir Kurucu Meclis tarafından hazırlanmıştır. Kurucu Meclis MBK ile Temsilciler Meclisi’nden oluşan iki meclisli organdır. Kurucu Meclis Hakkında Kanunu kabul eden ve bu Kanun gereğince 1961 Anayasası’nın yapımı sürecine katılan 23 MBK üyesidir. Kurucu Meclis’in Temsilciler Meclisi adıyla anılan kanadının üye kompozisyonu, 157 Sayılı Kanun’un 4. maddesiyle, bu üyelerin belirlenmesinde izlenecek yöntem ise 158 Sayılı Kanun’la hükme bağlanmıştır. 157 Sayılı Kanun’un 4., 158 Sayılı Kanun’un 2. maddesine göre, Temsilciler Meclisi’nin 10 üyesi Devlet Başkanı, 18 üyesi MBK tarafından atanmıştır. Bundan başka, üyeleri MBK tarafından atanmış olan Bakanlar Kurulu da bu Mecliste yer almıştır. Toplam sayısı 75 olan il temsilcileri, illerin nüfusuna göre, ilçe delege seçme kurulları tarafından seçilir. Toplam sayıları 49 olan CHP ve 25 olan CKMP temsilcileri de 158 Sayılı Kanun’un 6. Maddesi gereğince, seçmenler tarafından değil, partinin yetkili organ ve kurulları tarafından seçilmişlerdir. Bundan başka 27 Mayıs müdahalesinin ardından, yargı kararıyla kapatılmış olan DP temsilcileri, Kurucu Meclis’te yer almamışlardır. Kanunun 4. maddesi, çeşitli kurum ve kuruluşların temsilcilerinin de Temsilciler Meclisi’nde yer almalarını öngörmektedir. Temsilciler Meclisi’nde yer alacak kuruluşlarla, bunlara tahsis edilen üye sayısı şöyledir: barolar 6, basın 12, eski muharipler birliği 2, esnaf teşekkülleri 6, işçi sendikaları 6, odalar 10, öğretmen teşekkülleri 6, tarım teşekkülleri 6, üniversiteler 12, yargı organları 12’dir. Temsilciler Meclisi’nde gençlik temsilcisinin de yer alacağını düzenlemektedir. Gençlik temsilcisinin İstanbul Üniversitesi öğrencisi Hüseyin Onur olduğu hükmüne yer vermektedir. Böylece, gençlik, Temsilciler Meclis’inde adı 158 Sayılı Kanunla açıkça tasrih edilmiş bir kişi tarafından temsil edilecektir.

Anayasanın Hazırlanması ve Halkoyuna Sunulması

157 Sayılı Kanun’un 18. maddesinin ilk fıkrası, Kurucu Meclis’in asıl görevinin yeni anayasayı ve buna uygun seçim kanununu yapmak olduğunu düzenlemektedir. Kanunun 17. maddesi, Temsilciler Meclisi’nin hukukî varlığını güvence altına alan bir hükme yer vermektedir. Kanunun 15. maddesi ise Temsilciler Meclisi’nin toplantı ve karar nisabını düzenlemektedir. Bu hükme göre Temsilciler Meclisi, üye tam sayısının salt çoğunluğu ile toplanır; toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir. Temsilciler Meclisi’nin kabul ettiği anayasa hükümleri, MBK tarafından benimsenmediği takdirde, üzerinde görüş ayrılığı olan bu hükümler, MBK üyeleri ile Temsilciler Meclisi’nin birlikte yer aldıkları 80 birleşik toplantıda görüşülür. Birleşik toplantıların toplantı ve karar nisabı, 157 Sayılı Kanunun 27. maddesinde düzenlenmektedir. 157 Sayılı Kanun, Kurucu Meclis çalışmalarını hızlandırarak mümkün olan en kısa zamanda sivil yönetime geçmeyi sağlayacak düzenlemeleri de içermektedir. Kanunun 35. maddesine göre, yeni anayasa halkoylamasında reddedildiği takdirde, seçim kanunu hükümlerine göre yeni bir Temsilciler Meclisi’nin seçimi sağlanarak anayasayı yapma yetkisi, bu meclise tanınacaktır. Kanun’un 32. maddesi, anayasanın halkoyuna sunulmasından önce siyasi partilerin propaganda özgürlüklerinin sınırlanabileceğini gösteren bir hükme yer vermektedir. 1961 Anayasası, 9 Temmuz 1961’de yapılan halkoylamasında %61,5 evet oyu ile kabul edilmek suretiyle yürürlüğe girmiştir.

1961 Anayasası’nın Temel Özellikleri

1961 Anayasası’nın çoğulcu bir demokrasi düzeninin kurulmasını hedefleyen yenilikleri, devlet otoritesini anayasanın üstünlüğü ile sınırlaması; bu amaçla, hukuk devleti ilkesinin tüm mekanizmalarına yer vermesi, hak ve hürriyetlerin alanını genişleterek bunları çeşitlendirmesi; böylece, güçlü bir siyasal toplumun oluşumunu teşvik etmesi şeklinde özetlenebilir.

Çoğulcu Demokrasinin Kurulmasını Sağlayan Anayasal Düzenlemeler

Anayasanın çoğulcu demokrasiye geçişi sağlayan yenilikleri, egemenlik, hukuk devleti, anayasanın üstünlüğü, anayasa yargısı ve hak ve hürriyetleri HUK115U-ANAYASA I Ünite 7: 1961 Anayasası 2 düzenleyen hükümlerinde somut olarak göze çarpmaktadır.

Egemenlik yetkisinin paylaştırılması: 1961 Anayasası ise 4. maddesinde “Egemenlik kayıtsız şartsız Türk milletine aittir” hükmü yanında, 1924 Anayasasından farklı olarak “Millet, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organlar eliyle kullanır” düzenlemesine yer vermektedir. 4. madde, tüm devlet düzeninin anayasanın öngördüğü esaslara uygun olarak şekillenmesini hedeflemiştir. Anayasa, 8. maddesinde yer verdiği anayasanın üstünlüğü kuralını, kanunların anayasaya uygunluğunu denetleyecek özel yetkili bir Anayasa Mahkemesi kurmak suretiyle yaptırıma bağlamıştır.

Hukuk devleti: Anayasa, hukuk devletini, Cumhuriyetin temel niteliklerinden biri olarak düzenlemekle yetinmemiş.

Aynı zamanda, bu ilkenin uygulanmasını sağlayacak; kanunların anayasaya uygunluğunu denetleyen bir Anayasa Mahkemesi’nin kurulması, yürütmeye ve idareye ait tüm işlemlerin hukuka uygunluk denetimine tâbi kılınması, yargının tarafsızlık ve bağımsızlığının güvenceli hâle getirilmesi, ceza hukukunun ve ceza yargılamasının kişi güvenliğini koruyan ilkelerle sınırlanması mekanizmalarına da yer vermiştir.

Temel hak ve hürriyetlerin korunması: Anayasanın cumhuriyetin niteliklerini düzenleyen 2. maddesinde yer verdiği ‘insan haklarına dayanan devlet’ ifadesi, insan haklarının tanınıp korunmasının yeni anayasa düzeninin temel değerleri arasında olduğunu göstermektedir. 1961 Anayasası ise 1924 Anayasa’sından farklı olarak tüm hak ve hürriyetleri ayrıntılı biçimde düzenlemek suretiyle kanun koyucunun yetkisini sınırlamıştır. Anayasa, ‘Temel hak ve hürriyetlerin özü’ başlıklı 11. maddesinde tüm hak ve hürriyetleri güvence altına alan genel bir koruma hükmüne yer vermiştir. Bu maddeye göre: “Temel hak ve hürriyetler, Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak ancak kanunla sınırlanabilir. Kanun, kamu yararı, genel ahlak, kamu düzeni, sosyal adalet ve milli güvenlik gibi sebeplerle de olsa bir hakkın ve hürriyetin özüne dokunamaz.” 11. maddenin hak ve hürriyetlere sunduğu ikinci güvence ise bunları sınırlayan kanunların anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olması şartıdır. 11. maddenin 2. Fıkrası hak ve hürriyetlere sunduğu üçüncü koruma, öz güvencesidir. Öze dokunma yasağının ne olduğu ise Anayasa Mahkemesi tarafından somut olarak tanımlanmıştır. Yüksek Mahkeme’ye göre, sınırlamaya yönelik hükümler, bir hakkı veya hürriyeti “açıkça yasaklayıcı veya örtülü bir şekilde yapılamaz hale koyucu veya ciddî surette güçleştirici ve amacına ulaşmasını önleyici ve etkisini ortadan kaldırıcı nitelikte” olduğu takdirde o hak ve hürriyetin özüne dokunmuş sayılacaktır.

Karar organlarını sınırlayan diğer yenilikler: 1961 Anayasası, 120 ve 121. maddeleriyle üniversitelerle TRT’ye özerklik tanımak suretiyle hükûmetlerin bu kurumlar üzerinde siyasal sâiklerden kaynaklanan keyfî uygulamalara yönelmelerini önlemiştir. Anayasa, yerel yönetimleri düzenleyen 116. maddesiyle de merkezî yönetimin yetkilerini sınırlayarak çoğulcu bir demokrasinin kurulmasını hedeflemiştir. 1961 Anayasası 116. maddesiyle yerel yönetim kuruluşlarını merkezî idare karşısında koruyan bir hükme yer vermiştir.

Vesayet denetimi sağlayan kurumlar: Anayasa koyucunun seçilmiş organlara duyduğu aşırı güvensizlik, onun hukuk devleti mekanizmalarıyla sınırlanmış bir anayasa düzeni kurmakla yetinmemesine, seçilmiş organların kararlarını siyasal yerindelik yönünden denetleyecek vesayet kurumlarına yönelmesine de yol açmıştır. 1961 Anayasası’nın hükümleri yoluyla ve bu anayasanın yürürlüğü döneminde fiilen ortaya çıkan vesayet kurumları, Millî Güvenlik Kurulu (MGK), Cumhuriyet Senatosu, Cumhurbaşkanlığı ve Anayasa Mahkemesi’dir.

Anayasa hükümlerinin yarattığı vesayet kurumları: 1961 Anayasası’nın yarattığı en önemli vesayet kurumu, bu Anayasa’nın 111. maddesiyle düzenlenen MGK’dir. MGK, asker ve sivil üyelerden oluşan karma bir yapıya sahiptir. Milli Güvenlik Kurulu, milli güvenlik ile ilgili kararların alınmasında ve koordinasyonun sağlanmasında yardımcılık etmek üzere, gerekli temel görüşleri Bakanlar Kuruluna bildirir. 11 Aralık 1962 tarihli 129 Sayılı Kanuna göre, MGK’nin sivil üyeleri, Başbakan, Devlet Bakanı, Başbakan Yardımcıları, Milli Savunma, Dışişleri, İçişleri, Maliye, Ulaştırma ve Çalışma Bakanlarıdır. 1961 Anayasası’nın yarattığı bir başka vesayet kurumu, bu Anayasa’nın 70. maddesiyle düzenlenen Cumhuriyet Senatosu’dur.

Fiilen Vesayet Kurumuna Dönüşen Organ ve Kurumlar

  • Cumhurbaşkanlığı
  • Anayasa Mahkemesi

12 Mart Yarı Askeri Müdahalesi ve Bu Müdahalenin Teşvik Ettiği Anayasa Değişiklikleri

Çoğulcu demokrasinin gereği olan kurumlar yanında, yarattığı vesayet mekanizmalarıyla karar alma sürecinin temsilî demokrasi ve hukukun üstünlüğü kurallarına göre şekillenmesini de önlemiştir. Bu mekanizmalar aracılığıyla devlet seçkinleri, anayasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, izlenecek politikalar konusunda parlamento çoğunluğu ve hükûmetlerle zaman zaman çatışmaya dönüşen görüş ayrılıkları sergilemişlerdir. Nihayet soğuk savaş döneminin üniversite gençliğini ve sendikal örgütleri sokak hareketlerine teşvik eden etkisi, Türkiye’de de 1960’ların sonunda kamu düzenini sarsan terör ve şiddet olaylarına yol açmıştır. Böylece Türkiye, pek çok faktörün bir araya gelmesi neticesinde 12 Mart 1971’de Silahlı Kuvvetler’in yayınladığı bir muhtırayla yarı askerî bir yönetim dönemiyle karşılaşmıştır. 1961 Anayasası’nın pek çok hükmü, TBMM tarafından askerî liderlerin talepleri doğrultusunda, 20 Eylül 1971 Tarihli 1488 Sayılı Kanun ve 15 Mart 1973 Tarih 1699 Sayılı Kanun’la önemli ölçüde değiştirilmiştir. Anayasal hakların alanını sınırlayan, hukuk devleti güvencelerini zayıflatan, HUK115U -ANAYASA I Ünite 7: 1961 Anayasası 3 yürütme organını güçlendiren, askerî otoriteye yeni yetki ve ayrıcalıklar sunan de ğ i şiklikler yapılmı ştır.

Anayasal Hakların Sınırlanması

11. maddenin 1. fıkrasına eklenen hüküm şöyledir: “Temel hak ve hürriyetler, Devletin ülkesi ve milletiyle bütünlü ğünün, Cumhuriyetin, millî güvenli ğin, kamu düzeninin, kamu yararının, genel ahlâkın ve genel sa ğlı ğın korunması amacı ile veya Anayasanın di ğer maddelerinde gösterilen özel sebeplerle, Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak, ancak kanunla sınırlanabilir.” Maddenin 3. ve 4. Fıkralarının “Temel hakların özü” şeklindeki ba şlı ğı, “Temel Hak ve Hürriyetlerin Özü, Sınırlanması ve Kötüye Kullanılamaması” şeklinde de ğ i ştirilmi ştir. Anayasa ile kanun arasında sözel bir uyum sa ğlanırken, ki şi hakları devletin ceza yargılaması yetkisi kar şısında güvencesiz bırakılmı ştır.

Yürütmenin Güçlendirilmesi

Anayasa’nın TBMM’nin görev ve yetkilerini düzenleyen 64. maddesine yapılan eklemelerle Bakanlar Kuruluna, KHK çıkarma yetkisi tanınmı ştır. Anayasa’nın 61. maddesine yapılan bir eklemeyle Bakanlar Kurulu’na “vergi, resim ve harçların muafiyet ve istisnaları ile nispet ve hadlerine ili şkin hükümlerde de ğ i şiklik yapma” yetkisi tanınmı ştır. Bundan ba şka 120 ve 121. maddelerde yapılan de ğ i şikliklerle, üniversitelerin özerkli ği zayıflatılmı ş; TRT’nin özerkli ği ise sona erdirilmi ştir.

Askeri Otoritenin Güçlendirilmesi

1488 Sayılı Kanun, MGK’yi düzenleyen 111. maddede yaptı ğı de ğ i şiklikle, askerî otoritenin Kurul aracılı ğıyla hükûmetler üzerinde sahip old u ğu etkiyi güçlendirmi ştir. Anayasa’nın Danı ştay’ı düzenleyen maddesine yapılan bir eklemeyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin (AY İM) kurulması sa ğlanmı ştır. 1699 Sayılı Kanun’un Anayasa’nın 136. maddesine yaptı ğı bir eklemeyle Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin (DGM) kurulması sa ğlanmı ştır. DGM’ler, devletin güvenli ği aleyhine i şlenen suçları yargılamak amacıyla kurulan ola ğanüstü mahkemeler niteli ğindedir.

1961 Anayasası’nın Uygulanması ve 12 Eylül 1980 Askeri Müdahalesi

1960’ların sonlarında terör ve şiddet eylemlerinin kamu düzenini sarsacak boyutlara ula şmasıyla anayasa üzerinde yürütülen tartı şmalar daha da yo ğunla şmı ş; kamuoyunun belirli bir kesimi, şiddet eylemlerinin sorumlulu ğunu 1961 Anayasası’yla kurulan özgürlükler düzenine yüklemi ştir. TSK’nin 12 Mart’ta yayınladı ğı bir muhtırayla yönetime el koymasının ardından Anayasa, askerî otoritenin talepleri do ğrultusunda önemli de ğ i şiklikler geçirmi ştir. Nisan 1980’den 12 Eylül 1980’e kadar geçen sürede yeni Cumhurba şkanı’nı seçmek üzere yapılan oylamaların hiçbirinde TBMM’nin üye tam sayısının salt ço ğunlu ğuna ula şılamamı ştır. Bütün bu nedenlerle TSK, 12 Eylül 1980’de yönetime bir kez daha el koyarak parlamento ve hükûmeti feshetmi ştir.