ANAYASA I - Ünite 1: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 1: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

Giriş

Bu ünitede, anayasa hukukunun temel kavramları tanımlanacaktır. Bu çalışmanın amacı, anayasa hukukunun temel esaslarını tanımlamak; bu esaslar çerçevesinde Türkiye’nin anayasal gelişmelerini takip etmektir.

Anayasa

Anayasa, bir devletin hukuk düzenini kuran, inşa eden, şekillendiren hukuk belgesidir. Dilimizde anayasa kavramının kurucu, inşa edici, şekillendirici rolünü ifade etmek amacıyla sırasıyla Kanun-ı Esasî ve Teşkilât-ı Esasiye Kanunu kavramları kullanılmıştır. Günümüzde ise Kanun-ı Esasî ve Teşkilât-ı Esasiye Kanunu ifadeleriyle eş anlamlı olan anayasa terimi kullanılmaktadır. Bir hukuk metninin anayasa olarak adlandırılabilmesi için, yasama, yürütme ve yargı organlarının kuruluşunu, işleyişini ve karşılıklı yetkilerini düzenleyen hükümlere yer vermesi; ayrıca, geniş bir haklar ve özgürlükler listesi ile bu hak ve özgürlüklerin güvence mekanizmalarını içermesi gerekmektedir.

Anayasanın Üstünlüğü Kuralı ve Normlar Hiyerarşisi

Anayasa metni, devlet otoritesini kullanan tüm organ ve makamların varoluş koşullarını ve yetkilerini düzenlemektedir. Böylece anayasaya dayanan bir devlet düzeninde yasama, yürütme ve yargı gibi tüm organlar, varlıklarını anayasadan kazanabilirler ve ancak anayasanın kendisine sunduğu yetkileri kullanabilirler. Bu sayede devlet otoritesi hukukla sınırlanabilir ve bu otoritenin önceden tahmin edilmesi mümkün olan sınırlar içinde hareket etmesi sağlanabilir.

Anayasanın temel norm olması, onun, normlar hiyerarşisinin en üst basamağında yer almasıdır. Kanunlar, tüzükler, yönetmelikler gibi hukuk kuralları ise bu hiyerarşik düzen içinde anayasadan sonra gelirler. Buna, “anayasanın üstünlüğü kuralı” denilmektedir. Anayasanın üstünlüğü kuralı, basitçe, “kanunların anayasaya aykırı olamayacağı” şeklinde tanımlanabilir. Anayasanın üstünlüğü kuralının yaptırımı, anayasaya aykırı kanunların hukuk sisteminden tasfiye edilmesidir. Bu tür bir tasfiye işlemi olmaksızın anayasanın üstünlüğü, pratik bir değer ifade etmez.

Anayasa Hukuku

Anayasa hukukunun konuları arasında; Yasama organının yapısı (tek meclisli mi, iki meclisli mi olduğu) yönetilenlerin siyasal tercihlerinin yasama organının kompozisyonuna nasıl yansıdığı (seçim sistemleri) yürütme organının yapısı (hükûmet sistemleri), yargı gücünün temel özellikleri, yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı, anayasaya uygunluk denetimi, hak ve özgürlüklerin kapsamı ve niteliği ile bunlara ilişkin koruma mekanizmaları yer almaktadır.

Anayasa Çeşitleri

Anayasa kavramı, farklı kriterler esas alınarak yapılan sınıflandırmalarda maddî ve şeklî anayasa, yazılı ve yazısız anayasa, esnek ve katı anayasa gibi çeşitli alt tipler olarak ortaya çıkmaktadır. Bunlar:

Maddî Anayasa: Bir kuralın maddî bakımdan anayasa olması, onun normlar hiyerarşisi içindeki yeriyle değil, içeriği ile ilgili bir sorundur. Kuralın içeriği, devletin üç temel organıyla ilişkili olduğu takdirde, bu tür bir kural maddî anayasa olarak tanımlanmaktadır. Örneğin; 30.03.2011 tarih 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun da normlar hiyerarşisinde anayasadan sonra gelen, adi kanun niteliğinde olan bir hukuk metnidir. Böyle olmakla beraber, bu Kanun, yargı organının önemli bir unsuru olan Anayasa Mahkemesi’nin kuruluşu, işleyişi ve yetkileri konusunda hükümler içermesi nedeniyle maddî bakımdan anayasadır.

Şekli Anayasa: Şekli anayasa, normun içeriği değil, normlar hiyerarşisi içindeki yeri dikkate alınarak yapılan bir tanımlamadır. T.C. 1982 Anayasası’nın “Tabi servetlerin ve kaynakların aranması ve işletilmesi” başlıklı 168. ve “Ormanların korunması ve geliştirilmesi” başlıklı 169. maddelerinde yer alan hükümler, şeklî anayasa kavramının tipik örneklerini oluşturmaktadır. Bu hükümler, maddî bakımdan anayasanın tanımıyla örtüşen bir içeriğe sahip değildir. Buna karşılık her iki düzenleme de Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın hükümleridir. Bu maddeler, Türkiye’nin hukuk sisteminin tepe noktasında yer alan temel norm niteliğindeki anayasanın düzenlemeleridir.

Yazılı Anayasa: Bir anayasanın içermesi gereken ve anayasada yer alması arzu edilen tüm kuralların yetkili bir organ tarafından, usulüne uygun olarak tek bir metin içinde toplanmasıdır.

Yazısız Anayasa: Devlet hayatında uygulanan kurallar uzunca bir süreden beri tekrarlana gelen; bu nedenle, bunlara uyulması konusunda güçlü bir konsensüsün mevcut olduğu kurallardır. Yazısız anayasanın tipik örneği İngiltere’dir.

Esnek Anayasa: Bir anayasa içerdiği hükümlerin değiştirilebilmesi için adi kanunların değiştirilmesinden daha zor koşullar gerektirmiyorsa, o anayasa, esnek (yumuşak) anayasa olarak tanımlanmaktadır. Esnek anayasa, iki şekilde ortaya çıkabilir. Birincisi, anayasa, yer verdiği bir hükümle açık olarak içerdiği düzenlemelerin adi kanunların değişikliğinde izlenen yöntemle değiştirilebileceğini beyan edebilir. İkincisi, anayasa, içerdiği hükümlerin hangi yöntemle değiştirilebileceği konusunda hiçbir hükme yer vermeyebilir. İlk yöntemin somut bir örneği olmadığı tespit edilmiştir. İkincisine örnek olarak 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu gösterilebilir. Esnek anayasalar, adi kanunlar gibi değiştirilebildiklerinden, aslında bu belgeler, normlar hiyerarşisi içinde kanunlarla aynı basamakta yer almaktadır. Bu yüzden esnek bir anayasa, üstün bir hukuk belgesi değildir.

Katı Anayasa: Bir anayasanın içerdiği hükümler, adi kanunların değiştirilmesinde izlenen yöntemden daha farklı bir yöntemle değiştiriliyorsa bu tür bir anayasaya katı (sert) anayasa denilmektedir. Anayasanın katılığı, onun bir tür toplum sözleşmesi olarak kabul edilmesinden kaynaklanmaktadır. Anayasanın katılığı ile otoriter olması; esnekliği ile de liberal ve demokratik olması kastedilmemektedir. Katılık kavramını, otoritarizm; Esneklik kavramını da özgürlükçülük ve demokrasi ile özdeş görmek ciddî bir yanılgıya yol açar. Nitekim katı bir anayasa, özgürlükçü ve demokratik; esnek bir anayasa da otoriter olabilir. Bir anayasaya katılık kazandıran çeşitli yöntemler mevcuttur. Bunlar:

  • Değişmezlik Yasağı: Anayasa hükümlerinden bir veya birkaçının değiştirilmesi kesin olarak yasaklanmışsa, buna değişmezlik yasağı denir. Değişmezlik yasağının varlığı, bir anayasayı katı hâle getiren özellikler arasındadır. Örneğin, TC 1982 Anayasası ise bu Anayasa’nın “Devletin şekli” başlıklı 1, “Cumhuriyetin nitelikleri” başlıklı 2. ve “Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, milli marşı ve başkenti” başlıklı 3. maddesinde yer alan hükümlerin değiştirilmesini yasaklamaktadır.
  • Özel Meclis Yöntemi: Bir anayasanın içerdiği hükümler, normal parlamentolar tarafından değil, ancak bu amaçla kurulan özel meclisler tarafından değiştirilebiliyorsa, bu tür bir yöntem de anayasaya katılık özelliği kazandırmaktadır.
  • İvedilikle Görüşme Yasağı: Anayasa değişikliklerinin parlamentoda bir kez görüşülmesi yasaklanıyorsa, buna, ivedilikle görüşme yasağı denir. 1982 Anayasası da 175. maddesinde, ivedilikle görüşme yasağını düzenlemektedir.
  • Salt Çoğunluk ve Nitelikli Çoğunluk Kuralı: Adi kanun değişikliklerinin teklif ve kabul aşamalarında, özel çoğunluklar gerekmediği hâlde, anayasa değişikliklerinin teklif ve kabul aşamalarında özel çoğunluklar aranıyorsa, bu tür bir yöntem de anayasanın katılığına işaret etmektedir. T.C. 1982 Anayasası, anayasa değişikliği teklifinin en az TBMM üye tamsayısının üçte biri tarafından hazırlanarak imzalanması şartını aramaktadır. TBMM, 600 milletvekilinden oluşmaktadır. Bu durumda, bir anayasa değişikliği teklifi hazırlanması için en az 200 milletvekilinin imzası gerekmektedir.
  • Süre Yasağı: Bir anayasa, yürürlüğe girmesini takiben belirli bir süre geçmedikçe değiştirilemiyorsa, buna, süre yasağı denir.
  • Dönem Yasağı: Bir anayasa, savaş, sıkıyönetim, seferberlik gibi olağanüstü hâllerde, cumhurbaşkanına vekâlet veya niyabet hâllerinde, kısacası, belirli dönemlerde anayasa hükümlerinin değiştirilmesini yasaklıyorsa, buna, dönem yasağı denir.
  • Devlet Başkanının Veto Yetkisi: Adi kanunların yapımı ve değiştirilmesi sürecinde, devlet başkanının sahip olduğu yetki, sadece bir imza yetkisi ise; buna karşılık, anayasa değişikliği sürecinde, devlet başkanına veto yetkisi tanınıyorsa, bu tür bir yöntem de anayasanın katılaşmasına yol açmaktadır. 1982 Anayasası’nın 89. maddesiyle Cumhurbaşkanı’na TBMM tarafından kabul edilen kanunlar üzerinde tanınan imza yetkisi, bir veto yetkisi değildi. Bu maddenin ilk metnine göre, cumhurbaşkanı, bir kanunu imzalamayı uygun bulmadığı takdirde, gerekçesini göstererek tekrar görüşülmek üzere TBMM’ye iade ettiği takdirde TBMM, iade edilen metni, basit çoğunlukla aynen kabul edebilmekteydi. Kısacası Anayasa, TBMM’nin iade edilen metni aynen kabulü için nitelikli bir çoğunluk aramamaktaydı. Buna karşılık, Anayasanın 175. maddesi 1. fıkrasında “Değiştirme teklifinin kabulü, Meclisin üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunun gizli oyuyla mümkündür.” Hükmüne yer vermiştir. Aynı madde 3. fıkrasında ise “Cumhurbaşkanı Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları, bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderebilir. Meclis geri gönderilen Kanunu, üye tam sayısının üçte iki çoğunluğu ile aynen kabul ederse Cumhurbaşkanı bu Kanunu halkoyuna sunabilir.” hükmüne yer vermektedir. Bu düzenlemeler karşısında, Cumhurbaşkanının anayasa değişiklikleri üzerinde sahip olduğu yetkinin bir veto yetkisi olduğu uzun yıllar Türk Anayasa Hukuku öğretisinde kabul edilmiştir.
  • Halkoylaması: Anayasa, parlamento tarafından kabul edilen anayasa değişikliği sürecinin tamamlanması için halk oylaması şartına yer veriyorsa, bu tür bir yöntem de anayasanın katılaşmasına yol açmaktadır.