ANAYASA II - Ünite 8: Türkiye’de Anayasa Yargısı Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 8: Türkiye’de Anayasa Yargısı

1982 Anayasası ve Anayasa Yargısı

1982 Anayasası da Cumhuriyetin diğer Anayasaları gibi (1924,1961) yazılı ve sert bir anayasadır. Anayasa hükümlerinin değiştirilmesinde izlenmesi gereken yöntemi düzenleyen 175. madde, değişiklik sürecinin teklif, görüşme ve kabul aşamaları için özel kurallara yer vermiştir. Öte yandan bu madde, anayasa hükümlerinin değiştirilmesinde adi kanunların yapımından farklı olarak onay aşamasına yer vermiş, bu onay yetkisini Cumhurbaşkanı ve halk arasında paylaştırmıştır. Böylece anayasa hükümlerinin değiştirilmesi, adi kanunların yapımına kıyasla önemli ölçüde güçleştirilmiştir. Bundan başka Anayasa 4. maddesiyle, ilk üç maddenin değiştirilmesini yasaklamaktadır. Bu hüküm de 1982 Anayasasının katı bir anayasa olduğunu göstermektedir.

Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu, Üye Kompozisyonu, Üyelerin Seçimi ve Görev Süreleri

5982 sayılı Kanunun 12 Eylül 2010 halkoylamasında kabulüyle birlikte, Anayasa Mahkemesinin yapısı bir ölçüde değişmiştir. Değişik 146. madde şöyledir: “Anayasa Mahkemesi on yedi üyeden kurulur. Türkiye Büyük Millet Meclisi; iki üyeyi Sayıştay Genel Kurulunun kendi başkan ve üyeleri arasından, her boş yer için gösterecekleri üçer aday içinden, bir üyeyi ise baro başkanlarının serbest avukatlar arasından gösterecekleri üç aday içinden yapacağı gizli oylamayla seçer. Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılacak bu seçimde, her boş üyelik için ilk oylamada üye tam sayısının üçte iki ve ikinci oylamada üye tam sayısının salt çoğunluğu aranır. İkinci oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için üçüncü oylama yapılır; üçüncü oylamada en fazla oy alan aday üye seçilmiş olur. Cumhurbaşkanı; üç üyeyi Yargıtay, iki üyeyi Danıştay, bir üyeyi Askerî Yargıtay, bir üyeyi Askerî Yüksek İdare Mahkemesi genel kurullarınca kendi başkan ve üyeleri arasından her boş yer için gösterecekleri üçer aday içinden; en az ikisi hukukçu olmak üzere üç üyeyi Yükseköğretim Kurulunun kendi üyesi olmayan yükseköğretim kurumlarının hukuk, iktisat ve siyasal bilimler dallarında görev yapan öğretim üyeleri arasından göstereceği üçer aday içinden; dört üyeyi üst kademe yöneticileri, serbest avukatlar, birinci sınıf hâkim ve savcılar ile en az beş yıl raportörlük yapmış Anayasa Mahkemesi raportörleri arasından seçer. Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ve Sayıştay genel kurulları ile Yükseköğretim Kurulundan Anayasa Mahkemesi üyeliğine aday göstermek için yapılacak seçimlerde, her boş üyelik için, en fazla oy alan üç kişi aday gösterilmiş sayılır. Baro başkanlarının serbest avukatlar arasından gösterecekleri üç aday için yapılacak seçimde en fazla oy alan üç kişi aday gösterilmiş sayılır. Anayasa Mahkemesine üye seçilebilmek için, kırk beş yaşın doldurulmuş olması kaydıyla; yükseköğretim kurumları öğretim üyelerinin profesör veya doçent unvanını kazanmış, avukatların en az yirmi yıl fiilen avukatlık yapmış, üst kademe yöneticilerinin yükseköğrenim görmüş ve en az yirmi yıl kamu hizmetinde fiilen çalışmış, birinci sınıf hâkim ve savcıların adaylık dâhil en az yirmi yıl çalışmış olması şarttır. Anayasa Mahkemesi üyeleri arasından gizli oyla ve üye tam sayısının salt çoğunluğu ile dört yıl için bir Başkan ve iki başkanvekili seçilir. Süresi bitenler yeniden seçilebilirler. Anayasa Mahkemesi üyeleri aslî görevleri dışında resmi veya özel hiçbir görev alamazlar.”

Yukarıda değindiğimiz gibi, 6771 sayılı Anayasa Değişikliği Kanunu, Anayasanın Askerî Yargıtay’ı düzenleyen 156. ve Askerî Yüksek İdare Mahkemelerini düzenleyen 157. maddelerini ilga etmiştir. Böylece, bu iki Yüksek Mahkemeden Anayasa Mahkemesine aday gösterme usûlü de ortadan kalkmıştır. Nitekim 6771 sayılı Kanun, bununla uyumlu olarak Anayasa Mahkemesinin 17 olan üye sayısını 15’e indirmiştir. Ne var ki, 6771 sayılı Kanun, Anayasanın geçici 21. maddesi olarak düzenlediği hükümle Askerî Yargıtay ve Askerî Yüksek İdare Mahkemesinden seçilerek Anayasa Mahkemesinde görev yapmakta olan birer üyenin üyelik statülerini görev sürelerinin bitime kadar muhafaza eden bir hükme yer vermiştir. Bu hükme göre, “Askerî Yargıtay ve Askerî Yüksek İdare Mahkemesinden Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilmiş bulunan kişilerin herhangi bir sebeple görevleri sona erene kadar üyelikleri devam eder.”

5982 sayılı Kanun 147. maddeyi değiştirerek, üyelerin görev süresini 12 yılla sınırlamış ve bir kişinin iki kez seçimine olanak tanımamıştır. Değişik 147. maddeye göre: “Anayasa Mahkemesi üyeleri on iki yıl için seçilirler. Bir kimse iki defa Anayasa Mahkemesi üyesi seçilemez. Anayasa Mahkemesi üyeleri altmış beş yaşını doldurunca emekliye ayrılırlar. Zorunlu emeklilik yaşından önce görev süresi dolan üyelerin başka bir görevde çalışmaları ve özlük işleri kanunla düzenlenir. Anayasa Mahkemesi üyeliği, bir üyenin hâkimlik mesleğinden çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymesi halinde kendiliğinden; görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceğinin kesin olarak anlaşılması halinde de, Anayasa Mahkemesi üye tamsayısının salt çoğunluğunun kararı ile sona erer.” Ne var ki üyelerin görev sürelerinin 12 yılla sınırlanması, 12.9.2010 tarih 5982 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce seçilmiş olan üyelere değil, ancak 147. madde değişikliğinin yürürlüğe girmesinden sonra seçilen üyelere uygulanacaktır.

5982 sayılı Kanunun 149. maddede yaptığı değişiklik ise Anayasa Mahkemesinin iki bölüm ve bir Genel Kuruldan oluşacağını hükme bağlamıştır. Değişik 149. maddeye göre: “Anayasa Mahkemesi, iki bölüm ve Genel Kurul halinde çalışır. Bölümler, başkanvekili başkanlığında dört üyenin katılımıyla toplanır. Genel Kurul, Mahkeme Başkanının veya Başkanın belirleyeceği başkanvekilinin başkanlığında en az on iki üye ile toplanır. Bölümler ve Genel Kurul, kararlarını salt çoğunlukla alır. Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik incelemesi için komisyonlar oluşturulabilir. Bu fıkrayla Genel Kurulun on iki olarak öngörülen toplantı yeter sayısı, 21.01.2017 tarihli 6771 sayılı Kanunla ona indirilmiştir. Bunun nedeni, aynı Kanunla Askerî Yargıtay ve Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin ilga edilmesi; böylece, bu mahkemelerden Anayasa Mahkemesine seçilen iki üyeliğin sona erecek olmasıdır. Görüldüğü gibi, 2010 Anayasa değişikliği, Anayasa Mahkemesinin çalışma usulünü değiştirmiştir. Bunun nedeni, 2010 Anayasa değişikliğinin 148. maddenin 3. fıkrasına eklediği hükümle, bireysel başvuru hakkını tanınmış olmasıdır. Aşağıda inceleyeceğimiz bireysel başvuru hakkı, Mahkemenin iş yükünü önemli ölçüde artıracağından, bu iş yükünü karşılamak amacıyla, Yüksek Mahkemenin iki bölüm ve bir Genel Kuruldan oluşacağı hükme bağlanmıştır.

Anayasa Mahkemesinin Görev ve Yetkileri

Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkilerinin ne olduğu, 1982 Anayasasının 148. Maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin 1. fıkrası, Anayasa Mahkemesinin temel görevi olan anayasaya uygunluk denetiminin kapsamını düzenlemektedir. 148. maddenin ilk metninin 1. fıkrası şöyledir: “Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler. Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler. Ancak, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz.” Yukarıda değindiğimiz gibi, 21.01.2017 tarihli 6771 sayılı Kanun, kanun hükmünde kararname olarak tanımlanan düzenleyici işlemleri ortadan kaldırmıştır. Sözü geçen Kanun, bunun yerine, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi adı verilen yeni bir işlem türü yaratmıştır. Öte yandan 6771 sayılı Kanun, sıkıyönetimi de ilga etmiştir. Bundan başka, aynı Kanunla, Cumhurbaşkanına olağanüstü hal dönemlerine özgü olarak, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarma yetkisi de tanınmıştır. Böylece, bu değişikliğe bağlı olarak, 148. maddenin anayasaya uygunluk denetiminin kapsamını düzenleyen ilk fıkrasının değiştirilmesi gerekmiştir. 6771 sayılı Kanunla değişik 148. maddenin 1. fıkrası şöyledir: “Anayasa Mahkemesi, kanunların, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler ve bireysel başvuruları karara bağlar. Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler. Ancak, olağanüstü hallerde ve savaş hallerinde çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz.” 21.01.2017 tarihli 6771 sayılı Kanun, Anayasa Mahkemesinin Yüce Divan sıfatıyla yapacağı yargılamanın kapsamını da değiştirmiştir. Yukarıda açıkladığımız gibi, bu Kanunla Türkiye’de başkanlık sistemine geçilmiş; buna bağlı olarak, Cumhurbaşkanı yardımcılığı makamı yaratılmış ve parlamentarizme özgü olan Bakanlar Kurulu ilga edilmiş; bunun yerine bakanlık statüsü kavramı kabul edilmiştir. Öte yandan, aynı Kanunla Askerî Yargıtay ve Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ilga edilmiş; Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun resmî adı “yüksek” sıfatı çıkarılarak düzenlenmiştir.

Anayasaya Uygunluk Denetimine Konu Olan Normlar

  • Kanunlar
  • Kanun hükmünde kararnameler
  • Parlamento kararları
  • Milletlerarası Andlaşmalar

Anayasallık Bloku

Anayasaya uygunluk denetiminde başvurulan ölçü normlara anayasallık bloku adı verilmektedir. Anayasanın üstünlüğü kuralına yer veren yazılı ve sert anayasalı bir sistemde, anayasa normlarının anayasallık blokunu oluşturduğu açıktır. Diğer bir deyişle, bu tür bir anayasa düzeninde, anayasaya uygunluk denetiminde başvurulan ölçü normlar, anayasa hükümleridir. Böyle olmakla beraber, bazı anayasa düzenlerinde, anayasallık blokunu oluşturan kurallar, anayasa hükümlerinden ibaret değildir. Örneğin, 1990’larda demokrasiye geçen Orta ve Doğu Avrupa devletlerinden Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Bulgaristan ve Slovak Federal Cumhuriyeti gibi devletlerin anayasalarında, anayasa mahkemelerine, sadece kanunların anayasaya uygunluğunu değil, aynı zamanda, bu devletlerin taraf oldukları milletlerarası antlaşmalara uygunluğunu da denetleme yetkisi tanınmıştır.

Hukukun Genel İlkeleri

Anayasa Mahkemesi, kurulduğu tarihten bu yana çeşitli kararlarında hukukun genel ilkelerine atıfta bulunmuştur. Ne var ki Yüksek Mahkeme anayasaya uygunluk denetimi yaptığı hiçbir kararında, hukukun genel ilkelerini esas ölçü norm olarak kullanmamış, bunlardan ancak destek ölçü norm şeklinde yararlanmıştır. Bu nedenle Türk anayasa yargısında, hukukun genel ilkelerinin anayasallık blokunda yer aldığını öne sürmek mümkün değildir. Yüksek Mahkemenin hukukun genel ilkelerine atıfta bulunduğu kararlarının temelinde, Anayasanın 2. maddesindeki hukuk devleti ilkesi yer almaktadır.

Anayasaya Uygunluk Denetiminin Kapsamı

1982 Anayasasının Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkilerini düzenleyen 148. maddesi, Yüksek Mahkemeye şekil ve esas yönünden olmak üzere iki tür anayasaya uygunluk denetimi yapma yetkisi tanımıştır. Bu denetim türlerinin ayrıntıları aşağıda açıklanmaktadır.

Şekil denetimi: Bir normun şekil yönünden anayasaya uygunluk denetimi, o normun yapılmasında uyulması gereken usul kurallarına uygunluğunun denetlenmesi anlamına gelmektedir. Böyle olmakla beraber 1982 Anayasası 148. maddesinin 2. fıkrasında, adi kanunlarla anayasa değişikliklerinin yapımında izlenmesi gereken tüm yöntem kurallarının, anayasaya uygunluk denetimine tabi olmadığı anlamına gelen bir hükme yer vermektedir. Bu hükme göre: “Kanunların şekil bakımından denetlenmesi, son oylamanın, öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı; Anayasa değişikliklerinde ise, teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlıdır.”

Esas denetimi: Bir normun esas yönünden anayasaya uygunluk denetimi, o normun içeriği itibariyle anayasa kurallarına uygunluğunun araştırılmasını ifade etmektedir. Bazı anayasa hukukçuları ve kamu hukukçuları, esas yönünden denetimin ne anlama geldiğinin anlaşılmasını kolaylaştırmak amacıyla, denetime tâbi olan normun sebep, amaç ve konu unsurları yönünden ele alınabileceğini önermektedir.

Anayasaya Uygunluk Denetiminin Usulleri

  • Soyut norm denetimi
  • Somut norm denetimi
  • Bireysel başvuru hakkı