ARKEOLOJİK ALAN YÖNETİMİ - Ünite 1: Alan Yönetimi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 1: Alan Yönetimi

Korumada Amaç ve Kapsam

Günümüzde koruma sözcüğü çevrenin bütün bileşenlerini içerecek bir anlama kavuşmuştur. Bir dönemin kültüreli kentsel, mimari, sosyal, ekonomik yaşamı artık tarihsel çevre üzerinden okunmaktadır. Alan ölçeğinde (kentsel, arkeolojik, kırsal vb.) korumada aktif rol üstlenen farklı grup ve disiplinlerin koruma eylemlerini, toplumsal uzlaşma sağlayarak katılımcı bir politika ile bir araya gelerek sürdürülebilir bir politikayı planlı olarak gerçekleştirmeleri gerekiyorsa, bu koşulları yerine getirecek eylemler alan yönetimi kavramının temelini oluşturmaktadır.

Alan yönetiminin iki kapsamından söz edilebilir. Bunlar; konu kapsamı ve mekânsal kapsamdır. Konu kapsamı, sit alanı ve ören yerleriyle bağlantı noktalarının ve etkileşim alanlarının bir bütün olarak korunması, geliştirilmesi, yönetim planının hazırlanması, onaylanması, planın uygulanması ve denetlenmesi gibi temel konuları kapsamaktadır. Mekânsal kapsam ise, alan yönetiminin gerektirdiği yönetim planı içinde yer alan sit alanı ya da ören yeridir.

Alan Yönetiminin Üst Söylemi: Kent Yönetimi

Alan yönetimi, ülkemizde genellikle kentsel veya arkeolojik alanlar için hazırlanmaya çalışılmaktadır. Özellikle kentsel koruma alanlarında hazırlanacak yönetim planlarının daha iyi anlaşılması için kentin tümünün yönetimine ilişkin bazı temel hususlar önemlidir.

Alan Yönetimine Duyulan Gereksinim

Alan yönetimi, genel hatları ile ülkenin kültür varlıklarının belirlenmesi, korunması, gerekiyorsa yeni işlevlere uyarlanması, özetle kültürel değerlerin bir araya gelerek oluşturdukları ve sit olarak tanımlanan koruma alanlarının yaşamını biçimlendiren bir kavramdır. Bu kavrama ve kavramın öngördüğü planlama, projelendirme ve uygulamalara şu nedenlerle ihtiyaç duyulmaktadır:

  1. Kültür varlıklarının kırılgan, kolay bozulabilen yapılarından dolayı kültür varlığı ile ilişki içinde olan kişi ve kurumların kısa bir zaman içerisinde uygulanabilir ve üzerinde anlaşma sağlanmış ortak kararlar verebilmeleri doğru kurgulanmış, güvenilir ve dinamik bir mekanizmanın varlığını gerekli kılar.
  2. Sit alanlarının anlam ve öneminin belirlenmesi gerekliliği.
  3. Yönetim alanlarında, onların değer ve önemleri üzerinde olumsuz değişimler olmaması için farklı uzmanların katkısını gerektiren sürecin planlanması ve gerçekleştirilmesi gerekliliği.
  4. Kültür varlıkları ile ilgili otoritelerin belirlenmesi ve ilgililere duyurulması gerekliliği.
  5. Bir alandaki kültür varlıklarının korunması için hangi katkıların gerektiğinin belirlenmesi ve bu katkıların kullanımına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi gerekliliği ve bununda bir mali kaynak yönetimi konusu haline gelmesi.
  6. Korumanın planlı olarak gerçekleşmesi için kültür varlıklarının içinde bulunduğu durumun saptanması ve bu saptama sonucunda müdahale önceliklerinin belirlenmesi amacıyla iyi bit örgütlenme gerekliliği.
  7. Önceliklerin uygulanabilmesi için izlenecek sürecin tanımlanması ve hizmetlerin bir takvime bağlanması gerekliliği.
  8. Alan yönetimine konu olacak yerde bulunan bu kurum ve kuruluşların arasındaki eş güdüm ve iş birliğinin belirlenmesi ve tüm kurumlar tarafından en etkin şekilde uygulanmasının sağlanması gerekliliği.
  9. Gerek korumayla ilgili gerekse diğer tüm tarafların gereksinimlerinin belirlenmesi ve bu gereksinimleri en akılcı ve ekonomik düzeyde ülkenin temel mali politikasına uygun şekilde planlanması gerekliliği.
  10. Verimliliği üst düzeyde tutmak için yapılan yatırımların uyumlu, tutarlı ve tamamlayıcı olması için doğru bir zamanlamanın yapılması gerekliliği.

Tanım ve Kavramlar

Alan Yönetimi Kavramı

Kültürel ve doğal kaynakların korunmasında değerler ve koruma öncelikli olmak üzere sürdürülebilirliğin ve katılımcılığın sağlanması için Koruma Yönetimi ya da Alan Yönetimi olarak adlandırılan kapsamlı çalışmalar gündeme gelmiştir.

Alan yönetimi, temel olarak disiplinler arası ve çok aktörlü çalışmanın yasal, yönetsel ve finansal açılardan organize edilerek sürdürülmesi şeklinde tanımlanabilir. Alan yönetiminin amacı ise, disiplinler arası bilgi üretmek ve bu bilgiyi halkın katılımını sağlamak üzere paylaşmak yoluyla hızlı gelişme ve değişimlerin sistematik ve planlı biçimde yönetilmesi şeklinde açıklanabilir.

Alan Yönetimi (Yönetilmesi) Kavramının Gelişimi

Çevre ile İlgili Belgeler Üzerinden Bir Okuma

1970’li yıllardan itibaren, sanayileşme sürecinin sonuçları, giderek artan nüfus, plansız tüketimin kaynaklar üzerindeki olumsuz etkileri ve hızla gelişen kültürel turizm hareketleri, çevresel kaygıları artırmış; kaynakların kullanımı ve korunması konusunda yeni yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. 1970’lerden günümüze çevre konusunda önem arz eden konferans ve raporlar kronolojik olarak şu şekilde sıralanabilir:

  • 1972 Stockholm Konferansı
  • 1976 Vancouver Habitat Konferansı
  • Brundtland Raporu (1987)
  • 1992 Rio Zirvesi (Agenda 21)
  • 1996 İnsan Yerleşimleri Konferansı-İstanbul

Koruma İle İlgili Belgeler Üzerinden Bir Okuma

Koruma ile ilgili dünya genelinde ortaya konan belgelerin kronolojik sıralaması ise şu şekilde yapılabilir:

  • Dünya Kültürel ve Doğal Mirası Koruma Sözleşmesi, 1972
  • Avrupa Konseyi, Avrupa Mimari Mirası Korunması için Tavsiye Kararı, 1975
  • Burra Tüzüğü,1981, 1988, 1999 Dünya Kültürel Miras Alanları İçin Yönetim Rehberi, 1993, 1998
  • Avrupa Mimari Mirasının Korunması Sözleşmesi
  • Dünya Miras Konvansiyonunun Uygulanmasına İlişkin Uygulamaya Yönelik Rehber, 2005

Alan Yönetiminin Mevzuatta Gelişimi ve Hedefleri

Türkiye’de farklı zamanlarda alan yönetimi kapsamında değerlendirilebilecek düzenlemelerin yapıldı söylenebilir. Ülkemizde yaygın biçimde kullanılan en önemli araç Koruma Amaçlı İmar Planı’dır. 2007 yılı itibariyle 384 adet Koruma Amaçlı İmar Planı (KAİP) üretildiği bilinmektedir.

2000’li yıllardan sonra yürürlüğe giren ve bazıları reform niteliğinde olan düzenlemelerin en önemlisi olarak 5226 sayılı kanun gösterilebilir. Bu yasanın gerekçeli metninde çağdaş kültürel yaklaşımlara paralel bir süreç izlenerek bir takım saptamalar yapılmıştır.

Koruma alanında yeni yönetim modellerinin gündeme gelmesinde uluslararası uygulamalara uyum sağlanması, yine yapısal reformlar sürecinde 2003 yılında yasalaşmış olan 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile de ilintilidir. Bu kanun kamu yönetiminde stratejik yönetim modellerinin benimsenerek kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde kullanımının sağlanmasını ve yönetilmesini esas almaktadır.

Alan Yönetimi ile Anıt Eser Kurulunun Kuruluş ve Görevleri ile Yönetim Alanlarının Belirlenmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’te alan yönetiminin hedeflerine yer verilmiştir.

Mevcut Mevzuatın İrdelenmesi

5226 sayılı yasa Alan Yönetimi kavramını doğrudan ele almamaktadır. Bu sürecin varlığı ve gerekliliği 3.maddenin 10. Bendinde yer alan Yönetim Alanı tanımında kendisine yer bulurken; Yönetim Planı ise 11.maddesinde yer almaktadır.

Alan yönetimi kavramının daha iyi anlaşılabilmesi amacıyla bu tanımlar farklı yönleriyle ele alınıp, analiz edilmelidir.

Mekansal boyut: Bu boyut itibariyle konunun kültürel ve doğal değerler bağlamında, bu değerleri içinde barındıran alanların korunması olması neticesinde sit alanı, ören yeri ve etkileşim alanı kavramlarının tanımlanmasında yarar vardır.

Sit alanı, tarih öncesinden günümüze kadar gelen çeşitli medeniyetlerin ürünü olup yaşadıkları devirlerin sosyal, ekonomik, mimari ve benzeri özelliklerini yansıtan kent ve kent kalıntıları, kültür varlıklarının yoğun olarak bulunduğu sosyal yaşama konu olmuş veya önemli tarihi hadiselerin cereyan ettiği yerler ve tespiti yapılmış tabiat özellikleri ile korunması gerekli alanlar olarak tanımlanabilir.

Ören yeri, tarih öncesinden günümüze kadar gelen çeşitli uygarlıkların ürünü olup topografik olarak tanımlanabilecek derecede yeterince belirgin ve mütecanis özelliklere sahip, aynı zamanda tarihsel, arkeolojik, sanatsal, bilimsel, sosyal veya teknik bakımlardan dikkate değer, kısmen inşa edilmiş, insan emeği kültür varlıkları ile tabiat varlıklarının birleştiği alanlar şeklinde tanımlanabilir.

Etkileşim alanını ise, korunması gereken kültür varlıklarını ve sit alanlarını doğrudan etkileyen, sit bölgeleriyle bütünlük gösteren, korunacak sokak, meydan, yapı grupları ve benzerlerinin yer aldığı, sit bölgeleri arasında kalmış, sitleri doğrudan etkileyen veya koruma amaçlı imar planlarının hazırlanma aşamasında göz önünde bulundurulması gereken alanlar olarak tanımlamak mümkünüdür.

Amaç: Mevzuatta yer bulan alan yönetiminin 3 temel amacı şu şekilde sıralanabilir:

  • Alanın ve içerdiği kültür varlıklarının etkin bir şekilde korunması, yaşatılması, değerlendirilmesi,
  • Alanın belli bir vizyon ve tema etrafında geliştirilmesi,
  • Alanın toplumun kültürel ve eğitsel ihtiyaçlarıyla buluşturulması.

Aktörler: Mevzuatta yer alan “planlama ve koruma konusunda yetkili merkezi ve yerel idareler ile sivil toplum kuruluşları arasında eş güdümü sağlamak için oluşturulan” sözcükleri, korumayı içselleştirmiş, alanda etkili olan, proje tanımlayabilen ve yürütebilen, takım çalışması benimseyen, güçlerini paylaşabilen aktörleri tanımlamaktadır.

Alan Yönetimi Süreçlerinde Kullanılan Araçlar

Genel Sınıflama

Tarihsel çevre ve miras niteliğindeki yapılar bir yaşamın ayrılmaz birer altlığı olarak önem kazanmaktadır. Bu nedenle iyi bir yönetim planına dayalı bir alan yönetiminin, niteliği ve ölçeği ne olursa olsun gereksinimi olan araçlar şu şekilde sıralanabilir:

  1. Yasal araçlar
  2. Yönetimsel araçlar
  3. Parasal araçlar
  4. Koruma araçları
  5. Sosyal araçlar

Özel Sınıflama

Güçlülük-Zayıflık-Fırsatlar-Tehditler (GZFT) Analizi

Bir GZFT analizinin sonunda kişi veya kurumun stratejisini belirleme aşamasında sorulması gereken dört soru vardır:

  1. Güçlü olduğumuz noktaları nasıl değerlendirebiliriz, kullanabiliriz?
  2. Zayıf olduğumuz noktaları nasıl güçlendirebilir veya etkisiz kılabiliriz?
  3. Fırsatları en iyi nasıl değerlendirebiliriz?
  4. Tehditlere karşı nasıl bir savunma sistemi kurmalıyız?

Çevresel Etki Analizi

Çevresel etki değerlendirme raporları genellikle yatırımların çevrenin fiziksel özelliklerini ne düzeyde gözettiğini ya da gözetmesi gerektiğini belirlemek amacıyla yapılmaktadır. Konu kültür varlığı olduğunda, çevresel etki analizi o kültür varlığı ya da sit alanının içinde ya da çevresinde alınacak bir yeni kullanım kararının ya da getirilecek yeni bir işlevin kültür varlığını ne ölçüde etkileyeceğinin belirlenmesi anlamına gelmektedir.

Taşıma Kapasitesi

Taşıma kapasitesi, bir kültür varlığının ya da tarihsel çevrenin, niteliklerini yitirmeden kaldırabileceği yükün tür ve düzeyini göstermektedir.

Taşıma Kapasitesinin Türleri

Taşıma kapasitesinin sık rastlanan türleri şu şekilde sıralanabilir:

  1. Ekolojik taşıma kapasitesi
  2. Toplumsal taşıma kapasitesi
  3. Kültürel taşıma kapasitesi
  4. Ekonomik taşıma kapasitesi

Taşıma Kapasitesini Belirleyen Etkenler

Taşıma kapasitesinin belirleyen etkenler şu şekilde sıralanabilir:

  • Doğal ve kültürel kaynakların ekolojik ya da fiziksel yetenekleri
  • Kullanıcı gruplarının beklentileri, sosyal normlar ve davranışları
  • Yönetim etkinliklerinin türü ve miktarı

Nitelik Analizi

Nitelik analizinde kullanılan modellerden bir tanesinin ana hatları şu şekilde verilebilir:

  1. Alan ya da yapının koruma bağlamında statüsü
  2. Yapı ya da alanın bu statü altında yer almasını öngören ölçütler
    a. Mimari düzey
    b. Tarihi düzey
    c. Grup değeri
  3. Bu ölçütlere ek olarak göz önüne alınması gereken ölçütler:

    a. Bir dönemi temsil etme yeteneği
    b. Yaşam sürecinde niteliklerini koruma düzeyi
    c. Diğer anıtlarla grup oluşturabilme özelliği
    d. Eğer varsa arkeolojik potansiyelinin sürdürülebilirliği
    e. Kırılgan ya da dayanıklı bir yapıya sahip olma.

Niteliğin Derecelendirilmesi

Niteliğin derecelendirilmesinde başvurulan gruplar şu şekilde sıralanabilir:

  1. Ender rastlanan üst düzey değerlere sahip olmak
  2. Dikkate değer ölçüde önemli olmak
  3. Orta derecede önemli olmak

Taraflar (Aktörler/Paydaşlar)

Alan yönetiminin taraflarının “aktörler” ya da “paydaşlar” şeklinde de anıldığı söylenebilir. Paydaş kavramının ele alınmasında tanımlardan hareket ederek şu sorulara yanıt aranmalıdır:

  1. Yönetimin paydaşları kimlerdir?
  2. Bu paydaşlar ne istiyorlar?
  3. Paydaşlar isteklerine kavuşabilmek için ne yapıyorlar?
  4. Alan yöneticileri paydaşları nasıl yönetebiliyor?
  5. Yöneticiler sosyal sorumluluklarını yerine getirmek için neler yapabilirler?
  6. Yönetimin paydaşlarını dikkate alırken ve onlarla ilişki kurarken hangi yönetim bilgi sisyemine ihtiyaçları vardır?

Alan yönetimi konusunda iki temel paydaşın merkezi ve yerel yönetimlerin oluşturduğu “kamu organları” ile sivil toplumun temsilcileri olan “sivil toplum örgütleri” olarak tanımlanabilir.

Paydaş Yaklaşımının İlkeleri

Alan yönetimini gerçekleştirecek organların paydaşları ile olan ilişkilerinde göz önünde bulundurması gereken ilkeler şu şekilde sıralanabilir:

  1. İlke: Tüm yasal paydaşlar dikkate alınmalıdır.
  2. İlke: Paydaşlar dinlenmeli ve iletişim kurulmalıdır.
  3. İlke: Görev ve sorumluluk paylaşımında her paydaşın özelliği göz önünde bulundurulmalıdır.
  4. İlke: Ortaya çıkacak zararı minimize etmek için bütün paydaşlarla işbirliği içinde olunmalıdır.
  5. İlke: Paydaşlar onları tehlikeye atabilecek risklerden korunmalıdır.
  6. İlke: Paydaşlarla yaşanabilecek muhtemel çatışmalar önlenmelidir.