AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE İLİŞKİLERİ - Ünite 3: Türkiye-AB Ortaklık İlişkisinin Kurumsal Yapısı Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 3: Türkiye-AB Ortaklık İlişkisinin Kurumsal Yapısı

Giriş

Türkiye ile AET arasında 1963 yılında imzalanan Ankara Anlaşması ile kurulan ortaklık ilişkisini kavrayabilmenin bir boyutunu da bu ilişkinin kurumsal yapısı oluşturmaktadır. Bu nedenle bu bölümde ortaklık ilişkisinin içeriği ve Türkiye-AB arasındaki ortaklığın kurumsal yapısı ile diğer önemli kurumların görev ve yetkileri açıklanacaktır.

Ortaklık İlişkisi

Avrupa Birliğinin (AB) diğer ülkelerle kurduğu ilişkiler uluslararası anlaşmalara dayanmaktadır. Ortaklık anlaşmaları olarak tanımlanan bu uluslararası anlaşmalar, katılım sürecine temel oluşturan kapsayıcı çerçeve anlaşmalardır. AB’nin imzaladığı bazı ortaklık anlaşmaları, ortaklık ilişkisi kurma yoluyla ülkeleri AB üyeliğine hazırlamak amacıyla yapılmıştır. Yunanistan ile yapılan Atina Anlaşması ile Türkiye ile yapılan Ankara Anlaşması bu ilişki biçiminin örnekleridir. AB’nin Avrupa kıtasında olmayan ülkelerle de ortaklık ilişkisi kurduğunu görüyoruz Kurucu antlaşmalardaki hükümlere göre Avrupalı olmayan bu ülkelerin üyeliğe uzanacak bir ortaklık kurmaları mümkün değildir. Bu tip ortaklık anlaşmaları genelde taraflar arasındaki ticaretin serbestleştirilmesi ilkesi üzerine kurulmaktadır. Bu anlaşmalar karşılıklı çıkar alanlarını - savunma ve güvenlik, göç, çevre koruma ve enerji, bilim ve eğitim gibi - daha geniş ekonomik ve politik işbirliği oluşturmayı da içerebilir. Bu anlaşmalar, AET’nin kurucu ülkelerinin, daha önce sömürgeleri olan ülkelerle ortak ticaret politikasının koyduğu sınırların dışında ticari ilişkilerini sürdürme gayretiyle oluşturulmuştur. Bazı anlaşmalar ise ekonomik işbirliği ve kalkınma amaçlarıyla yapılmıştır. Lome Anlaşmaları, Fas, Tunus ve Cezayir’le yapılan anlaşmalar bu tür anlaşmalara örnek olarak gösterilebilir. Bir diğer özel anlaşma AET ile 3 Mayıs 1960 yılında kurulan Avrupa Serbest Ticaret Alanı (EFTA) üyesi ülkeler arasında imzalanan serbest ticaret anlaşmasıdır. AB’nin ortaklık anlaşmalarının temel özellikleri şunlardır:

  • Roma Anlaşmasının 238. maddesine dayanır,
  • Yakın bir ekonomik ve siyasi işbirliği niyeti taşır,
  • Ortaklık ilişkisini yöneten, tarafların temsil edildiği organlar yaratır,
  • En çok kayrılan ülke uygulaması yaratır,
  • Taraf olan ülke ile AB arasında ayrıcalıklı bir ilişki yaratır,
  • Özellikle 1994 yılından itibaren insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü gibi temel değerlere saygı koşullarını içerir,
  • Taraflar arasında işbirliği anlaşmalarının ötesinde bir ortaklık kurmayı hedeflemektedir.

AB’nin ortaklık ilişkisi kurduğu ülkeler AB’nin kurumsal yapısı içinde temsil edilmemekte, Birlik’in karar alma süreçlerinde yer almamaktadır. Ortaklık anlaşmalarını temel alarak kurulan organlarda taraflar eşit şekilde temsil edilmektedir. Bir tarafta AB ve AB üyesi ülkeler, diğer

tarafta da ortaklık ilişkisi kurulan ülke veya ülkeler bulunmaktadır. Ortaklık anlaşmasına dayanarak kurulan ortaklık organlarının yönetiminde kararlar her iki tarafın da onayı ile alınmaktadır. Bu nedenle ortaklık ilişkisinin organları “karşılıklılık (bilateralism)” ilkesine uygun olarak faaliyetlerini sürdürmektedir. Ortaklık ilişkisinde temel nokta AB ve AB üyesi ülkelerin ilişki kurduğu ülkenin bir “üye ülke” olmamasıdır. AB’nin kurumları ile ortaklık ilişkisinin kuramları birbirinden ayrılmıştır. Bu nedenle örneğin Yunanistan ile ortaklık ilişkisini kuran Atina Anlaşması hazırlanırken, AET’nin kurumsal yapısında Yunanistan’ın da temsil edilmesi için talepte bulunmuştur. AET, Yunanistan’ın henüz Topluluklara üye olmadığını, ortaklığın buna imkân vermediği gerekçesiyle bu talebi reddetmiştir. Ortaklık ilişkisinin bu özelliği de “kurumsal yapının özerkliği” olarak ifade edilir.

Türkiye-AB Ortaklık İlişkisinin Temel Organı: Ortaklık Konseyi

Türkiye ile AET Arasında Bir Ortaklık Yaratan Anlaşma 12 Eylül 1963 tarihinde Ankara’da imzalanmıştır. Bu nedenle Ankara Anlaşması olarak anılmaktadır. İmzalanan Anlaşma Avrupa Toplulukları, üye ülkeler ve TBMM’nin onay sürecinden geçerek 1 Aralık 1964 tarihinde yürürlüğe girmiştir. . Ortaklık ilişkisinin birincil hukuk kaynakları şu unsurlardan oluşur:

  • Türkiye ile Avrupa Ekonomik Topluluğu arasında bir ortaklık yaratan Anlaşma ve Ekleri
  • Katma Protokol ve Ekleri
  • Tamamlayıcı/Uyum Protokolleri

Ankara Anlaşmasının 6. maddesinde, Türkiye ile AT arasındaki ortaklık rejiminin uygulanması ve geliştirilmesini sağlamak üzere tarafların bir Ortaklık Konseyi oluşturmaları öngörülmüştür. Anlaşmanın 23. ve 24. maddeleri Ortaklık Konseyinin yapısı ve işleyişi hakkında hükümler içermektedir. Buna göre;

  • Ortaklık Konseyini, bir yandan Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinden üyeler, öte yandan Topluluk üyesi Devletler Hükümetlerinden, Konseyinden ve Komisyonundan üyeler meydana getirir.
  • Ortaklık Konseyi iç tüzüğünü yapar.
  • Ortaklık Konseyi üyeleri, iç tüzüğün öngördüğü şartlarla kendilerini temsil ettirebilirler.
  • Ortaklık Konseyi, kararlarını oy birliği ile alır.
  • Ortaklık Konseyi başkanlığı, altışar aylık süreler için Türkiye ile Topluluk temsilcilerinden biri tarafından, sıra ile yapılır. İlk başkanlık süresi Ortaklık Konseyi kararı ile kısaltılabilir
  • Ortaklık Konseyi, görevlerinde kendisine yardım edebilecek her komiteyi ve özellikle Anlaşmanın iyi yürütülmesi için gerekli işbirliği devamlılığını sağlayacak bir komite kurmaya karar verebilir.
  • Ortaklık Konseyi bu komitelerin görev ve yetkilerini belirtir.

Ortaklık Konseyinin çalışma yöntemi ve koşulları Brüksel’de 1 Aralık 1964 tarihinde gerçekleşen toplantıda kabul edilen İç Tüzük ile belirlenmiştir. İç Tüzüğe göre Ortaklık Konseyi, en az altı ayda bir Bakanlar düzeyinde toplanmakta ve dönem başkanlığı altı aylık sürelerle, bir AB temsilcisi ve bir Türk temsilci tarafından sırayla yapılmaktadır. Ortaklık Konseyinde Türkiye’nin bir oyu ve AB tarafının bir oyu vardır. Kararlar oybirliği ile alınır. Ortaklık Konseyi’nde, her iki tarafın olumlu oyu olmadan hiçbir kararın alınmasına imkân yoktur.

Ortaklık Konseyi kararları, tarafları bağlayıcı niteliği nedeniyle ikincil hukuk kaynağı olarak tanımlanabilir. Ortaklık Konseyi toplantısı sonucunda bir karar alınabileceği gibi Ankara Anlaşmasının 22. maddesinin öngördüğü gibi “taraflara yararlı tavsiyelerde de bulunulabilir”. Tavsiye kararları, taraflar üzerinde bağlayıcı değildir. Ortaklık Konseyinin özerk bir bütçesi yoktur. İç Tüzüğün 15. maddesi tarafların kendi masraflarını karşılamasını, Türkçe dışındaki dillere yapılacak tercüme ve toplantının organizasyon masraflarının ise Avrupa Komisyonu tarafından karşılanacağını belirtmektedir. Ortaklık Konseyi, Ankara Anlaşması’nın uygulanması için karar alır ve uygulanmasını sağlar. Bu nedenle yetkilerinden ilki karar yetkisidir. Ortaklık Konseyinin yetkilerinin sınırı ise Ankara Anlaşması ve eki niteliğindeki protokollerle çizilmiştir. Ortaklık Konseyi taraflar arasında uyuşmazlıkların çözümü bakımından da Ankara Anlaşması’nda yetkili kılınmıştır. Dolayısıyla Ortaklık Konseyi’nin yargı yetkileri ile donatıldığı söylenebilir. Anlaşma’nın taraflarınca Ortaklık Konseyine getirilen ve Anlaşma’nın uygulanması ve yorumlanması ile ilgili olarak Türkiye’yi, AB’yi veya AB üyesi bir devleti ilgilendiren her uyuşmazlık hakkında Ortaklık Konseyi kendisi karar verebilir veya uyuşmazlığı AB Adalet Divanı (ABAD) veya başka bir yargı merciine götürmeyi kararlaştırabilir. Ortaklık Konseyi, her yıl faaliyetleri hakkında hazırladığı raporu Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu’na sunar. Sayılan görevlerinden de anlaşılacağı üzere, Türkiye - AB ortaklığının en önemli organı olan Ortaklık Konseyinin etkin biçimde işlemesi, ortaklık ilişkilerinin geliştirilmesinde son derece önemlidir.

Ortaklık İlişkisinin Yardımcı Organları

Ankara Anlaşması’nda ifade edilen asıl organ Ortaklık Konseyidir. Ankara Anlaşması’nın 24. Maddesi Ortaklık Konseyi’ne faaliyetlerinde yardımcı olması amacıyla “yardımcı organlar” kurma yetkisi tanınmıştır. Bu yardımcı organlar ise; Ortaklık Komitesi, Karma Parlamento Komisyonu, Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi, Gümrük İşbirliği Komitesi ve Gümrük Birliği Ortak Komitesi’nden oluşmaktadır.

Ortaklık Komitesi

Ortaklık Komitesi Ankara Anlaşmasının 24’üncü mad-desinin verdiği yetkiye dayanarak Ortaklık Konseyinin 3/64 sayılı Kararıyla, 1964 yılında kurduğu yardımcı bir organdır. Kuruluş amacı Ortaklık Konseyine görevlerini düzenli ve sürekli biçimde yerine getirmesinde yardımcı olmak, Ortaklık Konseyi toplantılarının gündemini hazırlamak ve Ortaklık Konseyinin vereceği talimatlara uygun olarak, ortaklık ilişkisiyle ilgili teknik sorunlar üzerinde incelemeler yapmaktır. Ortaklık Komitesinin yapısı da Ortaklık Konseyine benzemektedir. Bu nedenle Komitede bir tarafta AB, diğer tarafta da Türkiye yer almaktadır. Komitenin çalışmaları, tarafların Brüksel’deki sürekli temsilcileri tarafından yürütülür. Komitenin başkanlık ve sekretarya görevlerini de Ortaklık Konseyi Başkanlığı görevini yüklenen taraf sürdürmektedir. 11-12 Aralık 1999 tarihlerinde gerçekleşen Helsinki Zirvesinde Türkiye “aday ülke” olarak kabul edilmesiyle diğer aday ülkeler için olduğu gibi Türkiye için de Katılım Ortaklığı Belgesi hazırlanması amacıyla Komisyon görevlendirilmiş-tir Türkiye için hazırlanan ilk Katılım Ortaklığı Belgesi 8 Mart 2001 tarihinde AB Bakanlar Konseyi tarafından onaylanmıştır. Ortaklık Konseyi 11 Nisan 2000 tarihinde aldığı 3/2000 sayılı karar ile AB müktesebatının analitik incelemesini gerçekleştirmek üzere Ortaklık Komitesine bağlı 8 alt komite kurulmuştur. Alt komiteler, görev alanına giren konularda, öncelikle AB müktesebatı ile Türkiye mevzuatının karşılaştırılmasını yapar. Alt komiteler ayrıca Katılım Ortaklığı Belgesinin ortaya koyduğu önceliklere bağlı olarak yasal uyum, uygulama ve yürütme ile ilgili ilerlemeyi değerlendirir. Alt komiteler, belirlenen sektörlerdeki ortaya çıkabilecek her sorunu gözden geçirir ve atılabilecek olası adımlara ilişkin önerilerde bulunur. Alt Komite çalışmaları sayesinde Türkiye’deki kurumlar AB müktesebatı hakkında doğrudan bilgiye ulaşabilmektedir Bu nedenle Alt Komite çalışmaları Türkiye'nin AB müktesebatına uyumu konusunda müzakere sürecinde önemli görevler yüklenmiştir.

Karma Parlamento Komisyonu

Karma Parlamento Komisyonu (KPK) Ankara Anlaşmasının 27. maddesine dayanarak, 1/65 Sayılı Ortaklık Konseyi Kararı ile 17 Eylül 1965 tarihinde kurulmuştur. KPK'nın İç Tüzüğü, Avrupa Parlamentosu tarafından 1966 yılında, TBMM ve Cumhuriyet Senatosu tarafından ise 1967 yılında kabul edilmiştir. Ortaklık Konseyi Kararında TBMM ve Avrupa Parlamentosundan seçilecek 15 er parlamenterden oluşmasına karar verilmiş olsa da günümüzde taraflar KPK'nda 25 er parlamenter ile temsil edilmektedir. KPK; Ortaklık Anlaşmasının uygulanması çerçevesinde danışma ve demokratik denetim görevini yerine getirir. Ortaklık Konseyinin kendisine sunduğu yıllık faaliyet raporunu inceler. Ayrıca TBMM ve Avrupa Parlamentosu tarafından verilen yetki dahilinde her konuyu inceleyebilir. TBMM'ye ve Avrupa Parlamentosuna tavsiye kararları sunabilir. KPK, eş başkanlık esasına göre yönetilir. TBMM ve Avrupa Parlamentosu tarafları kendi başkanlarını seçerler. Her iki tarafın başkanları ve ikişer başkan yardımcıları ile birlikte başkanlık divanını oluştururlar. KPK toplantılarında kararlar oy çokluğuyla alınmaktadır.

Karma İstişare Komitesi

AB’nin kurumsal yapısı içinde danışma organı niteliğinde görev yapan Ekonomik ve Sosyal Komite ve Bölgeler Komitesi bulunmaktadır. Benzer bir danışma organının Türkiye ile ortaklık ilişkisi sürecinde de oluşturulması amacıyla, yine Ankara Anlaşmasının 27. maddesine dayanarak Karma İstişare Komitesi (KİK), 16 Kasım 1995 tarihinde Avrupa Ekonomik ve Sosyal Konseyi tarafından oluşturulmuştur. AB-Türkiye Karma İstişare Komitesi, Avrupa Ekonomik Sosyal Komite (EESC)den 18 üye ile Türkiye’deki örgütlü sivil toplumu temsil eden 18 üyeden oluşur. Komitenin Türkiye kanadı sekreteryası Türkiye Odalar Borsalar Birliği (TOBB) tarafından yü-rütülmektedir. Türkiye tarafından Komiteye katkı TOBB, TİSK, Türk-İş, Hak-İş, Kamu-Sen, TZOB, TESK tarafından sağlanmaktadır. AB ve Türkiye tarafının be-lirlediği 2 Eş Başkan Komiteye başkanlık eder. Üyelerin görev süresi 2 yıldır. Türkiye için Komitenin amacı sivil toplum temsilcilerinin müzakerelere katkı sağlaması ve müktesebata uyumun ekonomik ve sosyal sonuçları hakkında analizlerde bulunmak, görüş bildirmektir. KİK, AB üyeliğinin hakları ve yükümlülükleri konusunda kamuoyunu aydınlatmak ve sivil toplum diyaloğunu güçlendirmek hedeflerine de katkı sağlamaktadır. Bu kapsamda Komite, Avrupa Komisyonunun 2005 yılında başlattığı “Sivil Toplum Diyaloğu”nda da yer almaktadır.

Gümrük İşbirliği Komitesi

Gümrük İşbirliği Komitesi, Ankara Anlaşmasının, Ortaklık Konseyini, görevlerinde kendisine yardımcı olabilecek her Komiteyi kurmaya yetkili kılan 24’üncü maddesine dayanarak 15 Aralık 1969 tarihli 2/69 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı ile kurulmuştur. Görev alanı Ankara Anlaşmasının gümrüklerle ilgili kısmıyla sınırlandırılmış olan, “teknik” bir komitedir. Üye devletlerin gümrük uzmanları, Avrupa Komisyonu birimlerinin gümrük sorunları ile ilgili memurları ile Türkiye gümrük uzmanlarından oluşan Gümrük İşbirliği Komitesinin karar alma yetkisi bulunmamaktadır. Taraflar arasında idari işbirliğini sağlamak ve Ortaklık Komitesinin gümrük alanında kendisine vereceği her türlü diğer görevi yürütmekle yükümlüdür. Gümrük İşbirliği Komitesi bütün çalışmaları hakkında Ortaklık Komitesini düzenli olarak bilgilendirir.

Gümrük Birliği Ortak Komitesi

Türkiye ile AB arasında kurulan Gümrük Birliğinin uygulama koşulları 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararında belirtilmiştir. Bilindiği gibi Gümrük Birliği kapsamında taraflar dış ticarette gümrük vergisi ile eş etkili vergi ve önlemleri tamamen kaldırmış ve AB’nin Ortak Gümrük Tarifesine uyum sağlamıştır. Böylece Türkiye AB’nin Ortak Ticaret Politikasına uyum sağlamanın yanında;

  • Fikrî, Sınai ve Ticari mülkiyetin korunması,
  • Rekabet,
  • Devlet yardımları ve kamu tekelleri,
  • Ticari korunma araçları,
  • Kamu ihaleleri gibi alanlarda da AB mevzuatına uyum yükümlülüğü altına girmiştir.

Bu nedenle Türkiye mevzuatının yukarıda belirtilen alanlarda AB mevzuatıyla sürekli uyumlaştırılması amacıyla Gümrük Birliği Ortak Komitesi (GBOK) (Customs Cooperation Committee) adında yeni bir yardımcı organ kurulmuştur.

Komite, taraflar arasında bilgi ve görüş alışverişini yürütür, Ortaklık Konseyine tavsiye kararları hazırlar, Gümrük Birliğinin düzgün işlemesini sağlamak amacıyla görüş bildirir, kendi iç tüzüğünü hazırlar ve görevlerini yerine getirmede kendisine yardımcı olacak alt komiteler veya çalışma grupları kurabilir. Gümrük Birliği Ortak Komitesi (GBOK) Anlaşma taraflarının bürokratik temsilcilerinden meydana gelir. Türkiye, AB üyesi olmadan Gümrük Birliğini gerçekleştirdiği için AB’nin Ortak Ticaret Politikasının belirlendiği karar alma süreçlerinde temsil edilememektedir. Üstelik gümrük birliğinin işleyişiyle doğrudan ilgili alanlarda Türkiye mevzuatını AB mevzuatı ile uyumlu hâle getirme yükümlülüğü altındadır. Gümrük Birliği nedeniyle Türkiye AB ülkeleriyle birlikte Avrupa Gümrük Alanı içinde yer almaktadır. Bu nedenle, AB’nin üçüncü ülkelerle imzaladığı serbest ticaret anlaşmaları (STA), Türkiye’nin de içinde yer aldığı gümrük alanını ve AB’yi kapsamaktadır. AB ile STA imzalayan üçüncü ülkeler, AB’ne gümrük tarifesi ve tarife dışı engellerde tavizler tanımaktadır. Ancak AB üyesi olmaması nedeniyle

Türkiye anlaşmanın sağladığı avantajlardan yararlanamamaktadır. Bunun için Türkiye’nin de eş zamanlı olarak bu ülkelerle STA imzalaması gerekmektedir. Türkiye, Gümrük Birliği ile bağımsız bir dış ticaret politikası izleme hakkından vazgeçmiş, bu alandaki egemenlik yetkilerini AB mevzuatına bağımlı hâle getir-miştir. 1 Ocak 1996 tarihinden itibaren tamamlanan gümrük birliği süreci ile artık Ankara Anlaşması’nın öngördüğü “son dönem” başlamıştır. Oldukça önemli olan Türkiye’nin temsil sorununun yanında yirmi yılı aşkın süredir yürürlükte olan Gümrük Birliği’nin içeriğinin de güncellenmesi ihtiyacı doğmuştur. Bu kapsamda 2014 yılında Avrupa Komisyonunun talebi doğrultusunda Dünya Bankası tarafından AB-Türkiye Gümrük Birliği Değerlendirmesi başlıklı bir rapor yayımlanmıştır. Raporda Türkiye’nin üzerinde durduğu taşıma kotaları, vizeler ve serbest ticaret anlaşmaları konularındaki sorunlar dikkate alınarak Gümrük Birliği’nin kapsamının tarım ve hizmetler sektörleri ile kamu alımlarını da kapsayacak şekilde genişletilmesi önerilmiştir.

Diğer Kurumlar

Ankara Anlaşmasına dayanarak iki taraf arasındaki ortaklık ilişkisinin kurumsal yapısı dışında Türkiye AB ilişkilerinde izlenmesi gereken iki önemli idari organ bulunmaktadır. Bu organlardan Türkiye’nin merkezi yönetim yapısı içinde yer alan Avrupa Birliği Başkanlığı, AB’nin idari yapılanması içinde de Diplomatik misyon olarak görev yapan Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu’dur.

Türkiye İdari Yapısı İçinde AB ile İlgili Yapılanma

Türkiye’nin 12 Eylül 1963 tarihinde imzalanan ve 1 Aralık 1964 tarihinde yürürlüğe giren Ankara Anlaşması ile AET ile kurduğu ilişkilerde Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Hükümetini yabancı devletler ve uluslararası kuruluşlar nezdinde temsil yetkisine sahip olan, Dışişleri Bakanlığı temsil etmiş ve uzun yıllar oldukça önemli görevler yüklenmiştir. Dışişleri Bakanlığının ülke içindeki koordinasyon görevi 15 Aralık 1982de çıkarılan 8/3987 sayılı kararname ile Devlet Planlama Teşkilatına verilmiştir. 16 Eylül 1986da 6 yıllık bir aradan sonra, Türkiye - AET Ortaklık Konseyi toplantısının ardından canlanan Türkiye-Topluluk ilişkileri Türkiye’de 17 Ekim 1986 tarihinde, AET ile ilişkilerin izlenmesi ve koordinasyonundan sorumlu bir Devlet Bakanlığının kurulmasına neden olmuştur.

27 Haziran 2000 tarihli 4587 numaralı “Avrupa Birliği Genel Sekreterliği Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun” ile Başbakanlığa bağlı Avrupa Birliği Genel Sekreterliği (ABGS) kurulmuştur. Avrupa Birliği Genel Sekreterliği; Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde Dışişleri Bakanlığınca yürütülen dış ilişkilerin koordinasyonu ve katılım müzakereleri dahil tüm dış temas ve müzakere görevlerini yürütmüştür.

8 Haziran 2011 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile ABGS görevlerini Türkiye Cumhuriyeti Avrupa Birliği Bakanlığına devretmiştir. Son olarak ise 15 Temmuz 2018 tarihinde yayınlanan 4 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Avrupa Birliği Başkanlığı kurulmuştur. AB Başkanlığı’nın görevi, Türkiye’nin AB üyeliğine hazırlanmasına yönelik yapılacak çalışmaların yönlendirilmesi, izlenmesi ve koordinasyonu ile üyelik sonrası çalışmaların koor-dinasyonunu yürütmektir. Avrupa Birliği Başkanlığı görevi Dışişleri Bakan Yardımcısı tarafından yürütülür. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Türkiye-AB katılım müzakerelerinde Türkiye tarafının Başmüzakerecisi’ dir.

Dışişleri Bakanlığı AB nezdindeki ilişkilerini 1963 yılında Brüksel’de kurduğu AB Daimi Temsilciliği aracılığıyla yürütmektedir. Avrupa Birliği Başkanı aynı zamanda Ulusal Mali Yardım Koordinatörüdür. Ulusal Mali Yardım Koordinatörü Türkiye’nin AB’ye katılım süreci ile AB’nin sağladığı mali kaynaklar arasındaki ilişkinin sağlanması ile AB kaynaklarının izlenmesi ve değerlendirilmesinden sorumludur.

Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu

Ankara Anlaşması’nın uygulamaya girmesinden sonra 9 yıl süren hazırlık döneminde Topluluk-Türkiye ilişkilerinde Avrupa Komisyonunun Türkiye’de açtığı ilk ofis Basın ve Enformasyon Bürosu olmuştur. Bu ofis Katma Protokolün yürürlüğe girmesinden hemen sonra, 1974 yılında Ankara’da açılmıştır. 1986 yılında gerçekleşen Ortaklık Konseyi toplantısından sonra Toplulukla ilişkiler canlanmış, Türkiye’de Devlet Bakanlığı düzeyinde yeniden yapılanan idari yapıya karşılık Avrupa Komisyonu da Basın ve Enformasyon Bürosu’nu diplomatik seviyede Delegasyon Statüsüne dönüştürmüştür. Brüksel’de 4 Şubat 1987 tarihinde imza-lanan ve 4 Haziran 1987 tarihli ve 19477 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan “Avrupa Toplulukları Komisyonu’nun Türkiye Delegasyonu’nun kurulması ve onun dokunulmazlık ve İmtiyazları Hakkında Anlaşma” temelinde tam diplomatik statü tanınmış olan “Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliği” kurulmuştur. Haziran 2004’te alınan bir karar ile Avrupa Komisyonu Türkiye Temciliği’nin adı, “Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu” olarak değişmiştir.

1 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe giren Lizbon Antlaşması çerçevesinde Avrupa Dış İlişkiler Servisi kurulmuştur. Kasım 2009 tarihinde alınan bir kararla da Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonunun adı “ Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu ” olarak değiştirilmiştir. Avrupa Birliği Delegasyonunun dört temel görevi vardır

  • Dış ilişkiler alanında Türkiye’nin dış politikasına ilişkin rapor hazırlamak ve AB’yi diplomatik düzeyde temsil etmek.
  • Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliğine ilişkin olarak, Türkiye’deki ekonomik, mali ve ticari gelişmelerin yanı sıra Gümrük Birliği hükümlerinin uygulanmasını izlemek.
  • AB’ye katılım müzakereleri çerçevesinde, siyasi kriterler ve müktesebata uyum konusunda Türkiye’nin kaydettiği ilerlemeyi izlemek ve müzakerelerin açılmasına yardımcı olmak. Delegasyon, Komisyonun her yıl yayınladığı İlerleme Raporu’nun hazırlanmasında gerekli bilgileri günlük bazda Merkeze rapor eder.
  • Katılım öncesi Yardım Programlarına ilişkin olarak Delegasyon, merkezî olmayan işbirliği prosedürlerinin uygulanmasından sorumlu Türk kurumlarına destek verir ve projelerin etkin şekilde uygulanmasını takip eder.

Diplomatik misyon olarak Avrupa Birliği Delegasyonu, Diplomatik İlişkiler Hakkında Viyana Sözleşmesi hükümleri çerçevesinde faaliyet gösterir ve büyükelçi unvanıyla Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’na akredite olan bir Delegasyon Başkanı tarafından yönetilir. Delegasyon faaliyetleri dışında Türkiye’de günümüzde çeşitli üniversite ve sivil toplum örgütleri bünyesinde faaliyet gösteren yaklaşık 17 adet AB Dokümantasyon Merkezleri ve 18 ilde yer alan AB Bilgi Merkezleri ile bir ağ oluşturmuştur.