BAKIM ELEMANI YETİŞTİRME VE GELİŞTİRME I - Ünite 5: Bakım Gerektiren Bireylerin Psikolojik İhtiyaçları Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 5: Bakım Gerektiren Bireylerin Psikolojik İhtiyaçları

Giriş

Günümüzde kronik hastalıkların, engelliliğin ve yaşlı nüfusunun artması aileye düşen sorumlulukları artırmakta ve bu sorumluluklar ailelerin ve bakım verenlerin sağlık hizmetleri kapsamında özel olarak ele alınmasını gerektirmektedir. Yaslanan nüfusun ve toplumda engelli bireylerin sayısının artması pek çok sorunu beraberinde getirmektedir. Kronik hastalıkların artısı, yaşlılıkta görülen yeti kayıpları, engellilik ve ikincil sağlık sorunlarının varlığı yaslının ve engellilerin bakıma ihtiyacı olan bireyler olduğu düşüncesine neden olmaktadır.

Tabi ki her yaslı ve engelli birey bakıma muhtaç olmasa da hastalanma ve yaralanma riskinin yüksek olması nedeniyle yardıma ihtiyaç duyabilir.

Yaşlı ve engelli bakım hizmetlerinde yer alacak tüm çalışanlar bakımı altındaki engelli ya da yaslı bireylerin bakım gereksinimlerini karsılarken bireyin psikolojik ihtiyaçlarını da desteklemelidirler. Ayrıca bakımı altındaki bireylerin de verebilecekleri psikolojik tepkilere karsı hazırlıklı olup doğru yaklaşımı sergileyebilmelidirler.

Engelli Ve Yaşlı Bireylerde Psikolojik Değişim Engelli Bireylerde

Nüfusların yaslanması ve yaslı insanların engelli hâle gelme riskinin daha yüksek olması ile birlikte diyabet, kalp ve damar hastalıkları, kanser ve akıl sağlığı bozuklukları gibi kronik sağlık sorunlarının da küresel olarak artış göstermesi engelliğinin artmasının nedenleridir.

Engellilik ayrıca bir yetersizlik veya özür nedeniyle yasa, cinsiyete, sosyal ve kültürel etmenlere bağlı olarak kişiden beklenen rollerin kısıtlanması veya yerine getirilmemesi durumudur. Engellilik; konuşma, görme, işitme bozuklukları, ortopedik sorunlardan, zihinsel engelliliğe kadar geniş bir yelpaze içinde çeşitlilik göstermektedir.

Yasama uyum sürecinde engelli bireylerin fiziksel ihtiyaçlarının karşılanmasının yanı sıra sağlığın sürdürülebilmesi için psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarının da karşılanması gerekmektedir.

Engelli bireylerin aileleri veya bakım verenler karşılaştıkları psikolojik sorunlar karsısında yetersiz kalabilmektedir. Ayrıca zor olan bakım sürecinde aileler ve bakım verenler de stres ve sıkıntı yasayabilmektedirler. Engelliler de toplumun içinde yasayan ve var olan bireylerdir. Engelli bireylerin de toplumdaki diğer bireyler gibi gereksinimlerinin karşılanması ve bunun için bazı hizmetlerin sunulması en temel gereksinimlerinin basında gelmektedir.

Yaşlı Bireylerde

Yaşlılar fiziksel, toplumsal ve psikolojik açıdan dünyadan derece derece geri çekilme süreci yasamaktadırlar. Fiziksel olarak etkinliklerini yavaşlatır, psikolojik olarak yasam alanlarındaki ilişkilerini sınırlı tutar ve dış dünyaya karsı olan dikkatlerini kendi yasam alanlarına odaklaştırmaya yönelirler. Böylece toplum üyeleriyle karşılıklı etkileşim azalır. Birey, kendini toplumdan çeker ve toplum da bireyden elini çeker, bu hem bir sosyal izolasyonun başlangıcı hem de ölümden önceki ilerleyici bir süreçtir.

Yaslandıkça, bireylerde ruhsal açıdan birtakım değişiklikler meydana gelmektedir.

Eskiye olan özlemin gün geçtikçe artması ve genç kuşaklarla arasındaki mesafenin artması yaslı insanlarda ruhsal açıdan görülen değişim belirtilerinden birkaçıdır. Yaslı insanlar için “eski” her zaman arzulanan bir istektir. Her gün yeni şeylerle ve olaylarla karşılasan ve bu yeniliklere uyum sağlayamayan yaslı insanlar için dünya, her gün daha kötüye gitmekte, toplum ve genç nesil ahlaki bakımdan yozlaşmaktadır. Bu düşüncede olan yaslı insanlar, gün geçtikçe kendilerini dış dünyadan soyutlamakta ve daha fazla içe kapanmaktadırlar.

Yaslıların iç dünyalarına kapanmaları ve içe dönük bir yasam sürmeleri, yaslı bireyleri benmerkezci davranmaya yönlendirebilmektedir.

Duygulanım durumu önemli ölçüde değişen yaslı insanların, en ufak hadiseler karsısında tepki olarak aşırı derecede hiddet ve üzüntü belirtisi gösterdikleri, ağlayıp çırpındıkları görülmektedir. Ölüm korkusu ve gelecekle ilgili endişeler, çocuklarının eğitim, is veya gelir gibi nedenlere bağlı olarak evden ayrılması, esin veya yakın çevrenin ölmesi, güven azlığı, şiddete maruz kalma korkusu, emeklilik sonrası maddi imkânların kısıtlanması vb. gibi hususlar da yaslı insanların duygulanım durumunu bozmakta ve yaslı insanlarda yalnızlık ve yabancılaşma duygularını arttırmaktadır. Diğer taraftan yaşlılıkta meydana gelen kayıplar, stresler, krizler, emeklilik, dulluk, hastalık, fiziksel gücün azalması, duyu kaybı, toplumsal statüdeki değişiklikler ve yasam standardındaki değişmeler gibi etkenler karsısında her yaslının aynı tutum ve davranış sergilediği söylenemez. Bu tip etkenler karsısında yaslı insanlar yasam deneyimleri ve kişilik özelliklerine göre tutum ve davranış geliştirirler.

Engelli Ve Yaşlılarda Karşılaşılan Psikolojik Sorunlara Yaklaşım

Kriz ve Krize Yaklaşım

Kriz bir olaya veya bir duruma bağlı ortaya çıkan, bireyin basa çıkabilme becerilerinin geçici olarak yetersiz kaldığı, belirsizliğin yoğun olarak yaşandığı karmaşık bir dönemi anlatır.

Kriz, ani ve beklenmedik bir şekilde ortaya çıkar. Krizlerin birçoğu kendiliğinden çözümlenebilir ancak bireyde eşlik eden bir ruh sağlığı sorunu var ise destek alınması gereken bir durum hâline dönüşebilir. Kriz durumunda olan her birey psikiyatrik hasta değildir. İllaki ruhsal bir hastalığı yoktur. Zorlu bir süreçle karşılaşmış ve çözümün kendisini astığını hissettiği bir noktada olabilir. Bu anlamda yalnızca yaslı ve engelli bireyler değil herkes zaman zaman hayatında kriz durumları yasayabilir. Kriz durumu bireye hem kişiliğini geliştirme sansı veren hem de ruh hastalığına dönüşebilme tehlikesi taşıyan bir durumdur.

Krizde görülebilecek belirtiler;

  • Bireyde aşırı kaygı, depresyon, öfke ve kendini suçlama duygularının varlığı
  • Aşırı sinirli ve etrafına zarar verici davranışlar sergilemesi
  • Saldırganlık,
  • İntihar girişimleri olarak sayılabilir.
  • Kaygı bireyde çarpıntı, terleme, boğulma hissi ve nefes alamama gibi bulgularla,
  • Depresyon ise iştah azalması, kilo kaybı, uyku bozukluğu, hareketlerde yavaşlama gibi bedensel bulgularla kendini gösterebilir.

Krize müdahalede amaç gerginliği azaltmak, bireyi kriz öncesindeki hâline geri dönebilecek gücü kazanmasına yardımcı olmaktır.

Birey ile iletişime geçtiğiniz her durumda bakım vericinin iletişim becerilerinin iyi olması çok önemlidir. Doğru iletişim ile bireyin duygularını tanımasına ve anlamasına yardımcı olunabilir. Bakım verici aynı zamanda iyi bir dinleyici olmalıdır. Beden dilini iyi kullanmalıdır. Örneğin bakım verirken, hasta ile sohbet ederken olumlu cümleler kurmanın yanı sıra yumuşak ses tonu, olumlu bir yüz ifadesi ile söyledikleriniz uyumlu olmalıdır.

Hastaya karsı içten davranmak ve empati kurmak hastanın psikolojisini anlamak ve yardım edebilmek için gereklidir. Hastayı dinlerken onay ifadeleri (basınızı öne doğru eğme, ses ile “evet ”gibi) kullanma, merak ettiği konularda onu bilgilendirme, yapamadığı ancak uğraşması gereken durumlarda cesaretlendirme (teşvik etme), konuşmalarınızda mizahı kullanma, göz teması ve dokunma (hafifçe omzuna) hastanın size güven duyması ve olumlu iletişimin sürdürülmesi için gereklidir.

Engelli ve Yaşlı Bireylerde İletişim

Bakım vericilerin iyi ve sağlıklı bir iletişimi gerçekleştirebilmesi için yapılabilecekler aşağıda belirtilmiştir:

  • İlk önce bireye kendinizi tanıtarak işe başlayın.
  • Ona bir otoriteymiş, onunla ilgili kararları artık siz verecekmişsiniz gibi yaklaşmayın.
  • Sakin tavırlarla yaklaşıp, olumlu cümlelerle kurarak, güler yüzlü olun.
  • Engelli ve yaşlı bireyler yetkinlikleri ile ilgili herhangi bir sağlık sorunları yoksa kendi kararlarını kendileri almak isterler ve bunun için saygı görmek isterler. Bu anlamda bireylerin kararlarına karsı saygılı olun, onların yerine karar vermeyin.
  • Onlara sorunluymuş ya da çocukla konuşuyormuş gibi davranmayın, diğer insanlara nasıl davranıyorsanız öyle davranın. Aşırı ilgi de bireyi rahatsız edebilir bu nedenle doğal olun.
  • Bireylerin yardıma ihtiyacı olan durumlarda gücünü en yüksek düzeyde kullanmasını sağlayın. Bir şeyler; kendisinin yapması onları mutlu hissettirir.
  • Herhangi bir şeyi yapmadan önce mutlaka izin isteyin.
  • Bireyin gerçekten yardıma ihtiyacı olduğunu gördüğünüzde ise ona yardım etmeyi teklif edin.
  • Bireyin yaşayabileceği tehlikelere karşı onu uyarın. Örneğin önünüzde merdiven var adımınızı simdi yukarı doğru atın” gibi. Yön tariflerinizde ise “azıcık yana”, “biraz öteye” gibi kelimeler yerine “sağa, sola, yukarı, aşağı” gibi net ifadeleri kullanın.
  • Konuşurken gövdenizle beraber bireye doğru yönelin ve gözlerini içine bakarak konusun.
  • Kelimelerinizi doğru seçin. Acıma, küçümseme içeren ifadeler kullanmayın. Kısa cümleler kurun. Uzun cümleler anlaşılmayı güçleştirir.
  • Bireyin kendini ifade etmesine fırsat verin. Bunun için onu dikkatle dinleyin ve anlamaya çalısın.
  • Birey konuşurken başka işlerle uğraşmayın, dinlediğinizi gösteren başınızı öne sallayarak veya “evet” gibi kelimelerle geri bildirimler verin.
  • Bireye nasihat vermeyin ya da kendi başınıza gelen bir durumu anlatıp ondan yola çıkarak yapması gereken şeyi ima etmeye çalışmayın.
  • Bireyin yanından ayrılırken ona haber verin.
  • Bireyde işitme sorunu var ise kendisiyle konuşmaya başlarken sizi fark etmesini sağlayın. Bunun için hafifçe omuzuna dokunabilir veya görüş alanına girebilirsiniz.
  • İşitme sorunu var diye bireyle sürekli bağırarak konuşmayın. Bireyin nasıl düzeydeki ses tonunu işittiğini anlamaya çalısın. İşitme cihazı varsa doğru çalışıp çalışmadığını kontrol edin.
  • Karşınızdaki bireyi anlamakta siz de güçlük yaşayabilirsiniz. Bunu ona bildirin.
  • Daha yavaş mı ya da daha yüksek sesle mi konuşursa anlayabileceğinizi ona söyleyin.
  • Konuşurken hastanız zor veya kekeleyerek konuşuyorsa onu doğru anlamak için tüm dikkatinizi ona vererek dinleyin. Anlamadıysanız bireyden tekrar etmesini isteyin ancak bunu sürekli tekrarlamanız onu kızdırabilir. Hâlâ anlamamış iseniz kâğıda yazmasını isteyebilirsiniz ya da işaretlerle anlaşabilirsiniz.
  • Bireyin bir kelimeyi söylemekte zorlandığını gördüğünüzde ise kibarca ona o kelimeyi hatırlatabilirsiniz.
  • Bireyle konuşurken söylediklerinizle beden diliniz uyumlu olsun. Jest ve mimiklerinizi, yüz ifadenizi kontrol edin. O gün siz başka bir şeye kızgınsınızdır ancak birey sanki ona kızmışsınız gibi düşünebilir ve üzülebilir.
  • Uzun ve karmaşık cümleler kurmayın, anlamayı güçleştirir.
  • Özellikle işitme sorunu olanlarda göz temasını kesmeyin, ağzınızı elinizle kapamayın, dudaklarınızı okuyabilir.
  • Bugün Aysel Hanım da nasıllarmış bakalım (sanki hastasına başka birini soruyormuşsunuz gibi olmamalı) gibi bir soru yerine direkt “Aysel Hanım bugün nasılsınız?” gibi doğrudan bireye yönelttiğiniz ifadeler kullanın.
  • Siz ve hastanız konuşurken odada ilgisini dağıtabilecek ya da işitmede zorlanacağı uyaran veya gürültüyü en aza indirin (örneğin TV, radyo) ve ortamın birbirinizi iyi görebileceğiniz şekilde aydınlatılmış olmasını sağlayın.
  • Yavaş, tek tek konuşun. Hızlı konuştuğunuzda sizi anlayamayabilir.
  • Bireyle konuşurken onun dikkatini dağıtacak başka bir şeyle uğraşmayın. Sakız çiğnemeyin, bir yandan sigara içmeyin.
  • Birey ciddi bir şey anlatıyorsa siz de ciddiyetle dinleyin, konuşmanın ardından ona gülmeyin, dalga geçtiğinizi düşünebilir.
  • Bireyle konuşurken onunla aynı seviyede durun. Oturuyorsa oturun, ayakta durmayın göz temasını bu şekilde koruyamazsınız.
  • Bireylerin engeli ya da sorunu yokmuş gibi davranmayın. Onlara bununla ilgili soru sorabilirsiniz. Engeli ile ilgili konuşmak bireyi üzmez.
  • Bireyin size saygı duyması için bireyin sınırlarına girmeyin, aşırı el kol hareketleri ve lakayt kelimelerden kaçının.

Rahatlama Teknikleri

Bireyin yasadığı stresi azaltmak, rahatlamasını ve kendini psikolojik olarak iyi hissetmesini sağlayacaktır. Sorunların çözümlenmesi kendi içsel dünyası ile mümkündür. Bu noktada bakım verici rahatlama tekniklerini kullanarak bireye yardımcı olabilir.

Hastanın sorunlarını sizinle konuşarak rahatlamasını sağlayın. Bunun için; “Yasadıklarınızı, hissettiklerinizi kimseyle konuşmuyorsunuz. Bu nedenle kendinizi yalnız hissediyorsunuz ve yasadığınız olumsuzluklarla tek basına mücadele etmek zorunda kalıyorsunuz” gibi ifadelerle iletişim kurun ve sorunları konuşarak paylasın. Konuşarak paylaşmak bireyi rahatlatır.

Fiziksel aktivitede bulunmak her zaman bireylerin sakinleşmesine ve rahatlamasına yardımcı olur. Bireyin hareketleri elverdiği ölçüde hareket etmesini sağlamak, yürüyüşe gezintiye çıkarmak iyi gelir.

Bireyin uyku düzeninin sağlanması da psikolojisine yardımcıdır. İyi uyku birey üzerinde olumlu etkiye sahiptir. Gece iyi uyuyamayan, uyuyamadığı için gündüz uykusu tercih eden birey bir kısır döngü içine girer. Gündüz uyuduğu için gece yine uyuyamayacaktır.

Bunun için gündüz uykularını sınırlandırmak gerekir. Gündüzleri saatlerce uyumak yerine 30 dakikalık bir uyku bireyin kendisini iyi hissetmesini sağlayacak, gece uykusuna engel olmayacaktır.

Bakım Verme İşi ve Etik Boyutu

Ülkemizde yaslılar veya engelli bireyler kendilerine bakım vericilerden çok aile üyelerinden birisinin bakmasını tercih etmektedirler. Aile üyeleri ile birlikte olmak istemeleri çoğunlukla güven duygusundan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle bakım verenler hasta birey ile güven verici bir ilişki içerisinde olmalıdırlar.

Bakım verenler bakım islerini yerine getirirken görevlerini kötüye kullanmamalıdırlar.

Hasta yararına bakıma ya da rehabilitasyona katılan diğer ekip üyeleri ile is birliği içinde olmalıdırlar. Hastalarına ve ailelerine karsı davranışları insan ve hasta haklarına uygun biçimde olmalıdır. Hastalar kendisine verilen bakımı kabul etme veya reddetme hakkına sahiptir. Uygun ve doğru bakımı alma ve bakım veren kişiyi seçme hakkı vardır.

Bakım uygulamaları sırasında hastanın kültürel özelliklerine saygı gösterilmesi, kendisi ile ilgili bilgilerin saklı tutulmasını isteme hakları vardır.

Bakım Verenlerin Psikolojik Yönü

Bakım verme isi zor bir istir. Zamanla yorucu tempo ve hasta ile birlikte geçirilen zamanın uzunluğu bakım vericilerde sıkıntı, gerginlik ve isteksizlik oluşturabilir. Hasta ve aile üyeleri ile iletişimde bozulma, bakım performansında düşme görülebilir. Yapılan birçok çalışma ile sağlık bakım hizmetlerinde görev alan çalışanlarda zamanla is doyumunda azalma görülmekte ve tükenmişlik sendromu ortaya çıkmaktadır. Bakım verecek bireylerin kendi alanında uzman/eğitim almış kaliteli ve etkili hizmet sunabilmeleri gereklidir. Ayrıca isini severek ve benimseyerek yapmalıdırlar. Bakım verirken bakım kalitesinin arttırılmasını sağlamak için bakımı sağlayan kişilere moral ve destek eğitimler bir yandan sürdürülmeye devam etmelidir.