BAKIM ELEMANI YETİŞTİRME VE GELİŞTİRME I - Ünite 7: Sağlık ve Bakım Alanında Farklı Kültürel Gruplar ile Çalışmak Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 7: Sağlık ve Bakım Alanında Farklı Kültürel Gruplar ile Çalışmak

Giriş

Aile içindeki kişilerle veya bakımından sorumlu olduğumuz, yardımda bulunduğumuz kişilerle iletişimimizde sıklıkla yüz yüze iletişimden yararlanırız. Bazı zamanlarda aile üyelerine, büyüklerimize, yardımlaştığımız kişilere farklı yollarla da ulaşabilir, iletişim kurabiliriz. Bazen bir telefon konuşması bazen bir telefon mesajı veya bir yakınımızın ilettiği mesaj sayesinde kişiler arasındaki iletişimimizi kurabiliriz.

Mesaj, etkileşimin içeriğidir; fikirlerimizi iletmek için kullandığımız sözel ya da sözel olmayan sembolleri içerir. Mesajlar karşımızdaki kişi için duyma, görme, dokunma, koku alma, tatma uyarma görevini üstlenirler. Sözcükler ve cümleler kadar hareketlerimiz ve vücut dilimizle de mesaj iletiriz.

Kişiler arasında iletişimimiz ve ilişkilerimizde kimi zaman sorunlar yaşayabiliriz. Birçok durumda iletişimimizi ve ilişkilerimizi engelleyen bu duruma da gürültü adını vermekteyiz. Gürültü iletişim sürecinde mesajın anlaşılmasını engelleyen birçok şeyi kapsar. Kişiler ile iletişimimiz ve ilişkimizi etkileyen temel gürültü biçimlerini şu şekilde ifade edebiliriz:

Fiziksel Gürültü : Alışılmışın dışında yüksek veya alçak bir ses, konu ile ilgisi olmayan mesajlar, okunamayan el yazısı, engellenen bir görüntü, telefon hatlarındaki bozukluk, bir insanın aniden yakınınıza oturması vb.

Fizyolojik Gürültü : Görme engeli, işitme kaybı, konuşma problemi ya da hafıza kaybı.

Psikolojik Gürültü: Ön yargılar, dalıp gitmeler, peşin hükümler, dar görüşlülük, aşırı duygusallık vb.

Anlamsal Gürültü : Konuşmacı ve dinleyicinin farklı anlamsal sistemlere sahip olması. Örneğin dil ve diyalektik farklılıklar, jargon kullanılması, karmaşık terimler, belirsizlik vb.

Kişiler arasındaki iletişimi daha özel bir örnekte anlamaya çalışalım. Bir yaşlı veya engelli ile o kişilerin bakımını üstlenen kişilerin arasındaki iletişimde üç temel ihtiyaç söz konusudur. Bu üç ihtiyaç aynı zamanda insanların iletişim kurmasında da temel olan iletişim ihtiyaçlarını ifade etmektedir. Üç temel ihtiyacı şu şekilde tanımlayabiliriz:

  • Kendini ifade etme, sunma ve anlatma ihtiyacı
  • İlişkisel ihtiyaçlar
  • Araçsal ihtiyaçlar

Günlük Hayatımızda Dikkati Çeken İletişim Türleri

İletişim sürecinde kurulan ilişkiler göz önünde bulundurularak bazı iletişim türlerini şu şekilde sınıflandırmak mümkündür:

  • Kişisel iletişim
  • Kişilerarası iletişim
  • Kültürlerarası iletişim

Kişisel iletişim bireyin kendi kendisiyle kurduğu iletişimdir. Kişilerarası iletişim ise bireylerin karşılıklı olarak bilgi, duygu, düşünce ve yaşam biçimlerini paylaştıkları sürece verilen addır. Kişilerarası iletişim en az iki kişi arasında gerçekleşir ve karşılıklı iletişime dayanır.

İletişim sürecinde meydana gelen kopukluklar ilişkilerimizi olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Farkında olarak ya da olmayarak bu kopukluğa neden olan önemli davranışlardan bir tanesi de dinlemedir. Olumlu ilişkiler geliştirmede, bilgi almada, başkalarını tanımada ve anlamada dinleme temel öge olmaktadır.

Dinlemenin çeşitli amaçları vardır. Bu amaçlar genel olarak iletişimin amaçlarıyla aynıdır. Bunlar; öğrenmek, ilişki kurmak, etkilemek, eğlenmek ve yardım etmektir.

Dinleme içerisinde belli aşamalar dikkati çekmektedir. Bunlar:

  • Alma (mesajı işitme ve ilgilenme)
  • Anlama (işitilen mesajın yorumlanması)
  • Hatırlama ( duyuların hafızada tutulması)
  • Değerlendirme (mesaj hakkında eleştirel düşünme)
  • Karşılık verme (mesajı aktarana yanıt ya da geribildirim verme)

Elbette, dinleme ile ilgili cabalarımızı ne kadar geliştirmeye çalışsak da gündelik hayatımızdaki farklı durumlardan dinlemeye ilişkin engeller ile karşılaşabilmekteyiz. Bunları temel başlıklar halinde sıralayabiliriz:

  • Fiziksel ve zihinsel engel
  • Ön yargılarımız
  • Odaklanma eksikliği
  • Erken yargılama

Eğer bir insanın ne demek istediğini ve hissettiklerini anlamak istiyorsak onunla empati kurmamız gerekmektedir. Bir insanla empati kurmak onun hissettiğini hissetmek, dünyayı onun gördüğü gözle görmeye çalışmaktır.

Yaşlı ve Engelli Bakımında Bireysel Kültürümüz ve İletişim

Kültürü ve iletişimi anlamanın bir yolu, kültürün bizim kullandığımız iletişim kanallarının kaynağı olduğunun farkında olmaktır. Kültürel farklılıklar sık sık yanlış anlamalara neden olabilir ve bunlar da çatışmaya neden olabilirler.

Bireylerarası iletişim amaçsaldır. Bireylerarası iletişim dış dünyayı daha iyi anlamamız için objelerin, olayların ve insanların dünyasını öğrenmemizi sağlar.

Her bireylerarası iletişim bir amaca sahiptir ya da belli amaçların bileşenidir.

Bununla ilgili beş amaç tanımlanabilir:

  • Öğrenmek
  • İlişki kurmak
  • Etkilemek
  • Eğlenmek
  • Yardım etmek

Yaşlı ve Engelli Bakımında Farklı Kültürlerdeki Bireyler ve İletişim

Bireylerarası iletişim hemen yanında dikkati çeken kültürlerarası iletişim farklı kültürler veya alt kültürlerarasında gerçeklesen iletişimdir. Kültürlerarası iletişimin en temel özelliği kaynak ve hedefin farklı kültürlere ait bireyler olmasıdır. Kültürlerarası iletişimin genel amaçlarından bir tanesi, farklı kültürlerin birbirlerini anlayarak uzlaşı, paylaşım içerisinde ve ortak anlayış çerçevesinde yaşayabilmelerinin sağlanmasıdır. Kültürlerarası iletişimin bir diğer amacı, diğer kültürü tanımak ve bu sayede o kültüre ait değerler ve bu değerlerle yaşayan bireyler üzerinde çözüm mekanizmaları geliştirebilmektir.

Kültürlerarası iletişim esnasında doğal olarak karşılaşılan ve bazı durumlarda da çatışmaya neden olan zorlukları şu şekilde sıralamak mümkündür:

  • İletişim esnasında dil ve konuşma farklılığının yarattığı zorluklar.
  • Kişinin ait olduğu kültürün dışa kapalı, şüpheci veya farklı yaklaşımlarda olması.
  • Cinsiyet, ırk, engellilik, din, yaş gibi farklılıkların

getirdiği yanlış anlamalar.

  • İnsanlara belli kalıp yargılar çerçevesinde yaklaşmak.
  • Toplumsal rol ve statülerin kültürden kültüre farklılık göstermesi.
  • Vücut dilinin farklı kullanımları sonucu ortaya çıkabilecek yanlış anlamalar.

Farklı kültürel özellikler kişilerarası iletişimi engelleyebilir. Bunun için dikkat edilmesi gereken noktalar vardır.

Bireylerin, grupların ya da toplulukların paylaştıkları ortak deneyimler olan ve bu deneyimlerin onların dünyayı algılama biçimlerini anlatan kültür, her bireyin algı durumunu, davranışını, hareketini ve hatta iletişimini etkilemektedir. Farklı kültürleri kendi alışık olduğumuz değerlendirme ölçütlerine göre yargılamamamız gerekir.

Yaşlı ve Engelli Bakımında Kültürel Yetkinliğin Önemi

Kültürlerarası bütünleşmenin ve bu ortaklıktan fayda çıkarabilmenin yolu “kültürel yetkinlik” elde edebilmekten geçmektedir. Kültürel yetkinlik belli bir süreç içerisinde elde edilen ve kültürel bilgilerin kazanıldığı, kültürel değerler ve inançların farkında olunup günlük hayatta bu farkındalığın işler hâle getirildiği, davranışlarımızın neden olduğu durumların ve ilintili hassasiyetlerin anlaşılmaya çalışıldığı bir süreci işaret eder.

Kültürel farklılıklara sahip olan kişilerin yine kendilerine özgün davranışları da şu temel başlıklar çerçevesinde biçimlenmektedir:

  • İletişim
  • Mekan
  • Sosyal kümelenme
  • Zaman
  • Çevreyi kontrol
  • Biyolojik çeşitlilik

Kültürel farklılıklara bağlı olarak kişilerde yer alan ve yukarıda sıralanan temel değişik yaklaşım ve davranış biçimlerinin yanı sıra kişiler açısından kültürel yetkinlik elde etmede yer alan süreçte şu üç temel kavram dikkati çekmektedir:

  • Kültürel bilgi
  • Kültürel farkındalık
  • Kültürel hassasiyet

Kültürel yeterlilik seviyeleri şu şekilde sıralanabilir:

  • Kültürel yıkıcılık
  • Kültürel yetersizlik
  • Kültürel körlük
  • Kültürel yeterliliğe yakınlık
  • Kültürel yeterlilik
  • Kültürel maharet

Kişilerin temsil ettiği kültürel özelliklerin iletişim içersinde bulunabilmesi ülkeler ve kültürler arasında fiziksel olarak var olan veya olmayan sınırların da kaybolması anlamına gelir.

Kültürlerarası iletişimin gerekliliğine ve faydalarına inanırken farklı kültürel iletişim biçimleri ile nasıl etkileşim içersinde olacağımıza da dikkat etmemiz gerekir.

Kültürlerarası iletişimde sözü edilen nedenleri, farklı iletişim süreçlerini ve iletişime bağlı etkileşim süreçlerini belirleyen bir başka nokta da kültürel özelliklere bağlı olarak şekillenen ‘iletişim tarzlarımızdır.’

Farklı Kültürel Değerler İçerisinde Çatşmaları Anlamak ve Yönetebilmek

Sahip olduğumuz kültürel mercek sayesinde, yani bakış açılarımız, yaklaşım tarzlarımız nedeniyle tanıklık ettiğimiz, duyduğumuz ve gördüğümüz olayları farklı farklı değerlendirme eğilimimiz vardır. Farklı değerlendirmelerin de kimi zaman çatışmalara yol açabileceğini hatırlayalım.

Çatışmanın içerisinde yer alan kaçınılmaz olarak birey veya bireylerdir. Bu durumda bireye özgü olarak çatışmanın ortaya çıkmasına ve belli bir süreçte yer almasına neden olan iki önemli etkenin ‘kültür’ ve ‘duygular’ olduğunu hatırlamamız gerekir. Çatışma süreçlerinde dikkate alınması gereken çatışmayı doğuran tarafların kendisi değil ihtiyaçları, arzuları, kaygılarıdır.

Çatışmanın çözümlenmesi ve barışın inşasında dikkati çeken yaklaşımlardan birisi “güce dayanan” yaklaşım ve çözümlerin üretilmesidir. Bir başka karşılaşılan örnek ise “haklara dayanan” yaklaşım tarzıdır. Çatışmaların karşılanmayan ihtiyaçlardan da çıktığını düşünecek olursak diğer yaklaşım ve çözüm yönteminin “ihtiyaçlara dayanan” özellikler taşıdığını söyleyebiliriz. Sözü edilen bu üç yaklaşım ve çözüm yönteminin yanında elbette farklı “deneysel”, durumun özgünlüğüne bağlı çözüm yöntemlerinden de bahsedebiliriz.

Kültürlerarası iletişim aracılığı ile çatışma çözümünde diyalog, konuşabilmek ve belirtildiği üzere dinleyebilmek özellikle önemlidir.

Çatışmalarda bireysel açıdan alçak gönüllülük, yüce gönüllülük ve hizmet, anlayış ve uzlaşıya temel oluşturur.

Sonuç olarak, bireylerarasında özellikle yaşlı ve engelli bakımı gibi özel durumdaki kişileri ve bunların kültürlerini içeren süreçlerde kültürlerarası iletişime ilişkin tek bir doğrunun olmadığını söyleyebiliriz. Farklı kültürel özellikler arasındaki iletişimde bireylerarası etkileşim ile doğan sürekli bir öğrenme ve keşfetme olarak değerlendirilebilecek bir anlayışın barındırılması gerektiğini söyleyebiliriz.