BAKIM ELEMANI YETİŞTİRME VE GELİŞTİRME III - Ünite 3: Yaşlılıkta Sık Görülen Kronik Hastalıklar Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 3: Yaşlılıkta Sık Görülen Kronik Hastalıklar
Yaşlılık ve Kronik Hastalıklar
Kronik hastalık; kişinin günlük yaşam kalitesini bozan, kalıcı tedavisi olmayan ve uzun süreli tıbbi izlem gerektiren bozukluklardır. Yaşlılardaki engellilik ve ölüm nedenleri arasında birinci sırada kronik hastalıklar bulunmaktadır.
Yaşlılıkta kronik hastalıkların görülme sıklığı ülkemizde ve dünya genelinde benzer özellikler göstermektedir. Tüm dünyada yılda yaklaşık 17.5 milyon insan hipertansiyon ve diğer kalp-damar hastalıkları nedeniyle, 7.6 milyon kanser nedeniyle, 4.2 milyon solunum yolları hastalıkları ve 1.5 milyon insan da diyabetin (şeker hastalığı) neden olduğu kalp, böbrek ve diğer sistem bozuklukları nedeniyle ölmektedir.
Kronik hastalıkların daha etkili tedavi edilmesi, daha bilimsel bakım hizmeti sağlanması, fiziksel sınırlılıkları aşarak hareket yeteneğini sürdürmeyi amaçlayan yardımcı düzenlemelerin geliştirilmesi ve kendi sağlığını yönetebilmeyi kolaylaştıran yeni programların uygulanması gibi güçlü önlemler, yaşlılık dönemine ilişkin bağımlı yaşam beklentisini azaltmaktadır. Bağımlı yaşam beklentisi, bir kişinin günlük yaşantısı içinde yer alan aktivitelerin çoğunda, başkalarının yardımına mutlak bir gereksinim oluşturan durumlara ilişkin beklentidir. Kronik hastalıkların daha etkili tedavi edilmesi, daha bilimsel bakım hizmeti sağlanması ve kendi sağlığını yönetebilmeyi kolaylaştıran yeni programların uygulanması gibi güçlü önlemler, yaşlılık dönemine ilişkin bağımlı yaşam beklentisini azaltmaktadır.
Multimorbidite : Aynı bireyde 3 ya da daha fazla kronik hastalığın birlikte bulunması durumudur. Multimorbidite durumu gerçek yaşamda sıklıkla karşılan, hastalara ve yakınlarına önemli zorluklar oluşturan bir süreçtir. Yaşlıların %50’den fazlasında multimorbidite söz konusudur. Multimorbidite durumunda, bakım hizmetleri hastalık odaklı değil, birey odaklı olarak gerçekleştirilmelidir. Bu nedenle birden fazla kronik hastalığı olan yaşlılara yönelik bakım planları; hastalıkların şiddet, prognoz ve engelleyicilik açısından taşıdıkları özellikler, hastanın bireysel gereksinimleri ve aile beklentileri çerçevesinde şekillenmelidir. Prognoz, bir hastalığın seyir özellikleri, iyiye ya da kötüye gitme olasılığı ve hastalığın sonuçları ile ilgili öngörüler anlamına gelir.
Koruma ve bakım yaklaşımlarında bir önem sıralaması yapılırken yaşamsal risk oluşturan durumlar öncelikli olarak dikkate alınmalıdır.
Kalp-Damar Hastalıkları
Yaşlanma sürecinde damar iç duvar yapısının bozulması, damar gevşeten ve genişleten maddelerin azalması sonucunda damar sertliği (ateroskleroz) gelişmekte ve kalbi besleyen damarlar (koroner damarlar) daralmaktadır. Kalp-damar hastalıkları tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaşlılık döneminde en sık görülen ölüm ve engellilik nedenidir.
Kalp-damar hastalıklarında risk faktörleri;
Metabolik sendrom; kan şekeri yüksekliği (diyabet), kan basıncı yüksekliği (hipertansiyon), yağ dokusunun diğer dokular aleyhine giderek artması (ileri şişmanlık, obezite), kanda kolesterol yüksekliği (hiperkolesterolemi) ve kan yağlarında artış (hiperlipidemi) şeklinde sıralanan bağımsız risk faktörlerinden en az 3’ünün aynı bireyde bir arada bulunması hâlidir. Genetik özellikler, fiziksel aktivite durumu, yaş, diyet içeriği ve beslenme alışkanlıkları gibi faktörler metabolik sendrom oluşumunu etkilemektedir.
Diyabet (diabetes mellitus, şeker hastalığı); pankreas bezinden insülin salgılanma yetersizliğine ya da hücrelerin insüline yanıtsızlığına bağlı olarak ortaya çıkan kan şekeri yüksekliğinin yol açtığı bir metabolik hastalık grubudur. Farklı günlerde yapılan en az iki ölçümde açlık kan şekerinin 126 mg/dL’nin üzerinde bulunması ile diyabet tanısı konulmaktadır.
Diyabet temel olarak 2 tiptir. Tip 1 diyabet, daha çok çocukluk çağında ortaya çıkmaktadır. Yaşlılık sürecinde insülin salınımını azalması, insülin direnci gelişmesi, yağ dokusunun artması, fiziksel aktivitenin azalması ve genetik yatkınlık nedeniyle görülen diyabetlerin tamamına yakını ise Tip 2 diyabettir. Diyabetin iyi bilinen 3 klasik belirtisi; bol ve sık sık idrara çıkma (poliüri), aşırı susama duygusu ve sıvı alımında aşırı artış (polidipsi) ve çok yemeye neden olan belirgin iştah artışı (polifaji)’dır.
Yaşlılarda diyabet varlığını düşündüren belirtiler daha çok, hastalığın damarları ve sinirleri etkilemesine bağlı komplikasyonlarla ilgilidir
Diyabetli hastalarda enfeksiyonlara karşı genel direnç bozulmaktadır. Bu nedenle genel temizlik ve hijyen kurallarına özen gösterilmeli, cilt, ağız ve diş bakımları aksatılmamalıdır
Hipertansiyon; kan basıncının normal sınırların üstünde kalıcılık göstermesidir. Kalbin kasılması sırasında damar üzerinden kaydedilen ve genellikle 120 mmHg civarında olan basınca “ sistolik kan basıncı veya sistolik tansiyon” kalbin gevşemesi sırasında alınan ve genellikle 80 mmHg civarında olan basınca ise “diyastolik kan basıncı ya da diyastolik tansiyon” denir.
Hipertansiyon; inme, kalp krizi, kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği ve çevresel damar hastalıkları gibi engellilik oluşturan hastalıklara yol açmakta ve tedavi edilmediği ölümlere neden olabilmektedir. Hipertansiyon çoğu hastada herhangi bir belirti vermez.
Günümüzde hipertansiyon tedavisinde kullanılan ilaçlar oldukça etkilidir. Tedavide; beslenmenin düzeltilmesi, fazla kiloların verilmesi, sigaranın bırakılması, düzenli fiziksel aktivitenin sağlanması gibi yaşam biçimine yönelik gerekli düzenlemeler de büyük önem taşımaktadır.
Koroner kalp hastalığı (KKH); kalbi besleyen damarların (koroner damarlar) daralması ya da tıkanmasına bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Tipik olmayan göğüs ağrısı, karın ağrısı, genel yorgunluk, solunum güçlüğü, bulantı, kusma ve senkop gibi yakınma ve belirtiler yaşlılarda KKH habercisidir. Senkop: Genellikle ani tansiyon düşmesine bağlı, kısa süreli ve kendiliğinden düzelen bilinç kaybının eşlik ettiği, yığılma şeklindeki bir bayılma anlamına gelir. KKH’nın yol açabileceği en önemli sonuç, ani damar tıkanmasına (akut koroner sendrom) bağlı ölümcül kalp krizleridir. Değiştirilebilir ve önlenebilir risk faktörlerinden hangileri varsa tek tek ele alınarak düzeltilmelidir. Yaşlılıkta da sigaradan uzak durulması, kolesterol düzeyinin ve beslenme biçiminin düzenlenmesi, varsa diyabetin tedavisi ve kişinin sağlık durumunun elverdiği ölçüde düzenli egzersiz yapılması sağlanmalıdır.
Diğer kalp-damar hastalıkları: Atrial fibrilasyon (AF) kalbin normal kasılma ritmine kalp kulakçıklarının (atrium) eşlik edemediği ve düzenli ritmik kasılmalar yerine yalnızca sürekli bir titreşim yapabildiği bir bozukluktur. AF’de kulakçık içindeki kanın bir kısmı dolaşıma katılamadığından pıhtı oluşumu kolaylaşır. Oluşan pıhtıların beyin damarlarına gitme olasılığı nedeniyle yaşlılıkta inme görülme sıklığını arttıran önemli bir risk faktörüdür.
Kalp yetmezliği (KY ) genellikle KKH ve hipertansiyon zemininde gelişen yapısal ve işlevsel bozukluklara bağlı olarak, kalbin kanla dolma ve pompalama özelliğinin bozulduğu ve organizmaya kan göndermekte yetersiz kaldığı bir hastalıktır. Nefes alabilmek için oturur duruma geçme zorunluluğu (ortopne), gece gelen nefes darlığı (noktürnal dispne) ve el-ayak şişmeleri (periferik ödem) yaşlılarda görülen en önemli KY belirtileridir.
Yaşlılarda günlük yaşamı sürdürmede belirgin zorluklar oluşturan KY, yetmezlik belirtilerinin arttığı hâllerde hastaneye başvurmayı zorunlu kılmaktadır. Yapılan çalışmalar, bir yıl içinde hastanelere acil olarak başvuran 65 yaş üzeri nüfusun %20’sinde başvuru nedenin KY olduğunu göstermektedir.
Akut koroner sendrom (AKS) , kalbi besleyen damarlardaki tıkanıklık sonucu kan akımının aniden kesilmesi ve kalp kasının çalışması için gereken kan desteğinin sağlanamaması durumunda kalp krizi (miyokard infarktüsü, MI) ile sonuçlanabilen önemli ve acil bir tablodur. AKS’nun tipik belirtisi olan göğüs ağrısının yaşlılarda daha az görülmesi, tabloyu tanımlamada güçlük oluşturabilmektedir. Özellikle 85 yaş üstü ileri yaşlılık döneminde AKS’nu haber verici nitelikteki ani göğüs ağrısının görülme oranı % 40’lara kadar düşmektedir.
Kalp-kapak hastalıkları ve ritm bozuklukları , aort ve mitral kapak hastalıkları ve ritm bozuklukları (aritmi), kalbin pompa gücünü bozmakta ve göğüs ağrısı, senkop ve kalp yetmezliğine neden olabilmektedir. Aritmiler, genellikle girişimsel yöntemlerle ya da ilaç uygulamaları ile tedavi edilen hastalıklardır.
Solunum Sistemi Hastalıkları
Solunum sisteminin anatomik yapısı, bir ağaca benzetilebilir. Ana gövdeyi oluşturan soluk borusu (trakea), çapı giderek küçülen dallara (bronş ve bronşiol) ayrılarak akciğerlerdeki küçük hava keseciklerinde (alveol) sonlanır. Nefes alma sırasında hava akciğerlere dolar, nefes verme sırasında da akciğerlerden dışarı doğru çıkar. Bu işlemle vücudun gereksinimi olan oksijen alımı ve artık madde olan karbondioksit atılımı sağlanır.
Yaşlılıkta solunum sisteminde belirgin işlevsel bozukluğa yol açmayan ancak hastalıklara zemin hazırlayan bir dizi değişiklik gerçekleşir. Akciğer dokusunun esnekliğinin azalması, göğüs duvarını oluşturan yapıların sertleşmesi ve kasların güçsüzleşmesi sonucu akciğerlerin genişleme kapasitesi azalır. Bronşiyoller daraldığı için hava akımına karşı ek bir direnç oluşur. Alveollerdeki dejenerasyon, oksijen ve karbondioksit geçişlerini sağlayan yüzeylerin küçülmesine, gaz alışverişinin azalmasına neden olur. Soluk verme süresi uzar.
Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH): Solunum yollarından havanın geçişini zorlaştıran tıkayıcı bir hastalıktır. Bronşların daralması sonucu solunum yollarında yeterli ve rahat bir hava akısı olmaz. Akciğerlerden hava çıkışı da kısıtlı olduğundan alveollerde kullanılamayan bir miktar hava kalır . Amfizem denilen bu durumda, alveollerindeki kalıntı hava, nefes alma sırasında gelen yeni havanın girişini engeller. Soluk alma süresi kısalır, soluk verme süresi ise uzar.
KOAH gelişiminde en önemli risk faktörü sigaradır. KOAH hastalarının %90’ında bozuklukların sigara ile bağlantılı olduğu görülür. Sigara içilen ortamlarda pasif içici konumunda olanlarda da KOAH oluşabilmektedir.
KOAH için etkili ve köklü bir tedavi yoktur. İlaçlar, belirtileri azaltarak akciğer işlevlerinin daha da kötüleşmesini önlemeye ve hastanın yaşam kalitesini olabildiğince düzeltmeye yöneliktir. Birçok kronik hastalıkta olduğu gibi KOAH’ta da en iyi tedavi, hastalığın yerleşmeden önlenmesidir. KOAH’ı önlemenin en etkili yolu ise sigaradan ve sigara içilen ortamlardan uzak durmaktır.
KOAH’lı yaşlılara hijyen kurallarına uygun, sigaradan arındırılmış temiz havalı bir yaşam ortamı sağlanmalı, sık görülen solunum yolu enfeksiyonlarını önlemek için hekim tarafından onaylanmış koruyucu aşılar uygulanmalı, bakım verenler acil durumlarda uygulanacak ilaçlar ve diğer yapılacaklar konusunda bilgilendirilmelidir.
Sindirim Sistemi Hastalıkları
Besinlerin organizmaya girişini, sindirimini, emilimini ve artıkların atılımını sağlayan sindirim sistemi; ağız, dişler, dil, tükürük bezleri, yutak, yemek borusu, mide, pankreas, karaciğer, safra kesesi, ince bağırsaklar ve kalın bağırsaktan oluşmuştur.
Yaşlılarda sindirim sistemi ile ilgili en sık görülen yakınmalar sindirim güçlüğü ve kabızlıktır. Sıradan gibi görünen bu yakınmaların ya da ishal, dışkı kaçırma, reflü gibi daha dikkat çekici durumların kronik özellik kazandığı bireylerde, altta yatan bozukluklar açısından yapılacak değerlendirmeler yaşlı sağlığı açısından önem taşımaktadır.
Sindirim Sistemi Hastalıklarında Sık Görülen Yakınmalar: Yaşlılarda sindirim sistemi ile ilgili en sık görülen yakınmalar sindirim güçlüğü ve kabızlıktır. Sıradan gibi görünen bu yakınmaların ya da ishal, dışkı kaçırma, reflü ( Reflü (Gastroesofageal reflu): Sıvı ya da besinlerden oluşan mide içeriğinin geriye doğru yemek borusuna kaçarak tahrişe bağlı yanma, tıkanma ve gıcık hissi, bulantı ve ses kısıklığı gibi yakınmalara yol açtığı tablodur.) gibi daha dikkat çekici durumların kronik özellik kazandığı bireylerde, altta yatan bozukluklar açısından yapılacak değerlendirmeler yaşlı sağlığı açısından önem taşımaktadır.
Sindirim güçlüğü (dispepsi): Yaşlılıkta sık görülen ve dispepsi (hazımsızlık) adı verilen sindirim güçlüğü bireyler tarafından genellikle karında gerginlik, şişkinlik, gaz birikimi ve ağrı şeklinde ifade edilmektedir. Çoğunlukla geçici ve önemsiz sayılan dispepsi yakınması, altta yatan ve tedavi edilmediğinde kanamaya kadar giden bir peptik ülserin ya da mide kanserinin habercisi olabilmektedir.
Kabızlık; sert, kuru ve zor dışkılama durumuna denir. Lifli besinlerin ve sıvıların yetersiz miktarlarda alınması, diyabet, troid bozuklukları, bazı ilaçların ve psikolojik faktörlerin etkisiyle kabızlık ortaya çıkabilir.
Sindirim sistemi genel sağlığı açısından geçerli olan bol lifli-az yağlı beslenme, yeterli sıvı alımı, düzenli egzersiz, düzenli tuvalete gitme alışkanlığı gibi önlemler, kabızlığa karşı da yararlıdır. Yaşlılarda doktor önerisi olmaksızın ilaç kullanılmamalıdır.
Üriner Sistem Hastalıkları
Üriner sistem 2 böbrek, 1 mesane (idrar torbası), 2 idrar kanalı (üreter) ve alt idrar yolundan (üretra) oluşmaktadır.
Yaşlılık sürecinde üriner sistem ve ilgili yapılarda oluşan değişikliklere bağlı olarak destek damarların daralması nedeniyle sisteme gelen kan akımı azalmakta, böbrekler ve mesane hacimce küçülmekte, süzme ve atma işlevleri yavaşlamakta, idrar tutmaya yarayan kaslar zayıflamaktadır.
Kronik böbrek hastalığı: Diyabet gibi bazı sistemik hastalıkların yol açtığı damarsal etkiler, enfeksiyonlar ve yetersiz sıvı alımı gibi çeşitli nedenlerle zaten azalmış olan nefronların da çalışamaz hâle gelmesi ve böbrek işlevlerinin geriye dönüşsüz olarak bozulması sonucunda kronik böbrek hastalığı (KBH) ortaya çıkar. KBH’nda, böbrekler tarafından atılması gereken maddeler birikmeye, sıvı-elektrolit ve asit-baz dengeleri bozulmaya başlar. Bu bozukluklar, diğer sistem bozukluklarını tetikleyerek yaşlılık döneminde kronik hastalık yükünün artmasına yol açar. Sonuçta hastaların önemli bir bölümünde böbreklerin yerine getiremediği yaşamsal işlevleri sürdürebilmek için diyaliz programlarının uygulanması zorunlu hâle gelir. Diyaliz, özel cihazlar kullanarak (hemodiyaliz) ya da karın boşluğuna sıvı verilip alınarak (peritoneal diyaliz), zararlı maddelerin ve fazla sıvının kandan uzaklaştırılması işlemidir.
Yaşlılarda görülen çoğu kronik hastalıkta olduğu gibi KBH’nda da erken belirtiler kolaylıkla gözden kaçırılabilmektedir. Yaşlılarda, önceki hâllerine göre dikkat çeken iştah azalması, bulantı, kusma, yorgunluk hissi, nefes darlığı, el-ayak şişmeleri, kaşıntı, kramp gibi klinik belirtiler geçiştirilmemeli ve nedenleri araştırılmalıdır.
İdrar yolları enfeksiyonları: İdrar yolları enfeksiyonları (İYE) genellikle üretradan girerek mesaneye kadar ilerleyen bakteriler tarafından oluşturulmaktadır. Direnci düşük bireylerde mikroorganizmaların kana karışmasıyla yaygın ve yaşamsal bir sistemik enfeksiyon olan sepsis tablosu gelişebildiğinden İYE yaşlılıkta ayrı bir önem taşımaktadır.
Kadınlarda üretra daha kısa olduğu için enfeksiyon etkenlerinin üriner sisteme girişi daha kolay ve sık olmaktadır. Diyabet; yetersiz sıvı alımı, kişisel hijyeni zorlaştıran tüm kronik hastalıklar, erkeklerde prostat büyümesinin mesaneye yaptığı baskı ve kadınlarda âdet görmenin sona erdiği menopoz döneminde oluşan değişiklikler , IYE olasılığını arttırmaktadır.
Bakım hizmetlerinde yaşlı ile güvenilir bir iletişim kurmak çok önemlidir. Çoğu yaşlı, üriner sistemle ilgili yakınmalarını dile getirmekten çekinebilmektedir. Bu nedenle idrar yaparken yanma, sızlama ya da ağrı, idrar yaptıktan sonra mesanede dolgunluk hissinin devam etmesi, idrarın damla damla gelmesi, sık idrara çıkma, idrarda renk, koku ya da miktar değişiklikleri, idrar yapmada güçlük çekme gibi yakınmalar açısından yaşlının zaman zaman sorgulanması büyük önem taşımaktadır.
Üriner inkontinans: Üriner inkontinans, çeşitli nedenlerle idrar tutamama ve kaçırma durumudur. İnkontinansın azaltılmasına yönelik olarak ilaçlar dışında, günlük sıvı gereksinimi (yaklaşık 2 litre) mutlaka karşılanmış olmak koşulu ile akşamdan sonra bir miktar sıvı kısıtlaması yapılabilir. Alkollü ve kafeinli içeceklerden uzak durulmalıdır.
Yaşlılık ve Kanser
Yaşlanma, kanser için önemli risk faktörlerinden birisidir. Yaşlanma sürecinde DNA ( DNA: Deoksiribonükleikasit ya da kısa yazılışı ile DNA, tüm organizmaların canlılık işlevlerini ve biyolojik gelişmelerini sürdürmeleri için gerekli olan genetik yönergeleri taşıyan moleküldür.) onarım mekanizmalarının bozulması ve yavaşlaması gibi faktörler, kanser riskini arttırmakta ve yayılımını kolaylaştırmaktadır. Ölüm nedenleri sıralamasında kalp hastalıklarından sonra 2. sırada bulunan kanserin, yaşlı nüfus artısına paralel olarak daha da artması ve yakın gelecekte ilk sıraya yükseleceği öngörülmektedir. Yaşlılıkta sık görülen akciğer, bağırsak, meme, mide ve prostat kanserleri ile ilgili hasta yakınmalarının ciddiye alınarak kontrol ettirilmesi, toplu taramalar ve düzenli klinik muayenelerin yapılması gibi önlemler, erken tanı ve tedavi açısından önemlidir.
Kronik Hastalıklarda Yaşlı Bakım İlkeleri
Kronik hastalığı bulunan yaşlılara hizmet veren bakım elemanlarının uyması gereken en temel ilke, başta hasta yakınları olmak üzere tüm ilgililerle düzenli bir iletişim ve iş birliği içinde bulunmaktır. Ayrıca yaşlılıkta oluşan fiziksel, ruhsal ve sosyal değişiklikleri dikkate almak, yaşam alanının uygun hâle getirilmesini sağlamak, güvenli ilaç kullanımı ilkelerine titizlikle uymak ve hastalığın ve yaşlının özelliklerine uygun bir bakım planı yapmak uyulması gereken diğer ilkelerdir. Yaşlı bakımında güvenli ilaç kullanımı sırasında uyulması gereken bazı ilkeler bulunur. Örneğin; kendi başına güvenli ilaç kullanımı ilkelerine uygun davranamayacağı düşünülen yaşlıların ilaçlara kolayca ulaşması önlenmelidir. İlacın saklanma koşulları, verilme zamanı, yolu ve yöntemi mutlaka bilinmeli, ilacın gerektirdiği kurallar ve kısıtlamalara uyulmalıdır. Enjeksiyon gibi özel uygulamalar, yetkili sağlık mensupları tarafından yapılmalıdır.