BAKIM ELEMANI YETİŞTİRME VE GELİŞTİRME - Ünite 5: Bakım Gerektiren Bireylerin Psikolojik İhtiyaçları Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 5: Bakım Gerektiren Bireylerin Psikolojik İhtiyaçları

Engelli ve Yaşlı Bireylerde Psikolojik Değişim

Yaşlılık döneminde bireyin fizyolojik ve psikolojik uyum gücü oldukça azalır. Yaş ilerledikçe, bireylerde ruhsal açıdan birtakım değişiklikler meydana gelmektedir. Bunun yanı sıra yaşlılıkla birlikte ortaya çıkan kronik hastalıklar veya sağlık sorunları bireyin engelli hale gelmesine de sebep olmaktadır. Yaşam kalitesini yükseltmek ve topluma etkin katılımını sağlamak amacıyla yaşlılar ve engelli bireylerde görülen psikolojik değişimleri tanımak önemlidir.

Dünya engellilik raporuna göre (2010), dünyada 1 milyardan fazla insanın bir tür engellilik yaşadığı belirtilmektedir. Ülkemizde ise yaklaşık 2 milyon engelli insan bulunmaktadır. Engelli bireyler doğrudan ilişkide bulundukları aileleri ile birlikte düşünüldüğünde 10 milyon kadar insanı engellilik doğrudan ilgilendirmektedir. Nüfusların yaşlanması ve yaşlı insanların engelli hâle gelme riskinin daha yüksek olması ile birlikte diyabet, kalp ve damar hastalıkları, kanser ve akıl sağlığı bozuklukları gibi kronik sağlık sorunlarının da küresel olarak artış göstermesi engelliğinin artmasının nedenleridir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun kabul ettiği Sakat Kişilerin Hakları Bildirgesi’nde engelli tanımı şöyle yapılmaktadır: Normal bir kişinin kişisel ya da sosyal yaşantısında kendi kendisine yapması gereken işleri, bedensel veya ruhsal yeteneklerindeki kalıtımsal ya da sonradan olma herhangi bir noksanlık sonucu yapamayanlar engellidir.

Yaşlanma insanoğlu için kaçınılmaz, karmaşık ve çok boyutlu bir insan evresidir. Yaşlılar ayrıca fiziksel, toplumsal ve psikolojik açıdan dünyadan derece derece geri çekilme süreci yaşamaktadırlar. Fiziksel olarak etkinliklerini yavaşlatır, psikolojik olarak yaşam alanlarındaki ilişkilerini sınırlı tutar ve dış dünyaya karşı olan dikkatlerini kendi yaşam alanlarına odaklaştırmaya yönelirler. Böylece toplum üyeleriyle karşılıklı etkileşim azalır. Birey, kendini toplumdan çeker ve toplum da bireyden elini çeker, bu hem bir sosyal izolasyonun başlangıcı hem de ölümden önceki ilerleyici bir süreçtir. Genç yetişkinleri etkileyen psikolojik durumlar ve/veya bozuklukların tümü yaşlı yetişkinler için de geçerlidir. Yaşlıların psikolojik sorunları genç yaşlarındaki deneyimlerinden kaynaklı psikolojik bozukluklar olabileceği gibi, yaşlanmaya bağlı gelişimsel stres kaynaklarının (eş ve yakınların kaybı, emeklilik, menopoz/andropoz, sosyal izolasyon, kronik hastalıklar, bağımlı kalma korkusu, ölüm korkusu vb.) neden olduğu yeni sorunlar da olabilir. Günümüzde sağlık bakım sistemi giderek topluma dayalı hizmet sunma modellerini kabul etmektedir. Artık istenen, bireylerde yalnızca sorunların giderilmesi değil aynı zamanda yaşam kalitesinin yükseltilmesi ve yaşama aktif katılımını sağlanmasıdır. Bunları gerçekleştirmek için kurumlarda bakım/ tedavi artık yeterli olamamaktadır.

Engelli ve Yaşlılarda Karşılaşılan Psikolojik Sorunlara Yaklaşım

Yaşam iniş çıkışlar ve yaşamı zorlayıcı durumlarla doludur. Birçok nedene bağlı olabilecek zorlayıcı durumlar arasında; engellilik, hastalıklar, ekonomik zorluklar, ayrılık boşanmalar, ölümler vb. sayılabilir. İnsanların içinde bulundukları yaşam olayları ruh sağlığını olumsuz etkileyebilir. Bireyin yaşama uyum becerisi, kişilik yapısı ve geçmiş yaşam deneyimleri yaşayabileceği ruhsal sorunların düzeyini azaltır veya çoğaltır. Çoğu birey psikolojik sorunlarını çevresel ve kişisel yardımlar alarak çözebilir. Ancak ortalama %10 kadar bir oranda ruhsal sorunlar çözümlenemeyip krize dönüşebilir. Yaşlı ve engelli bireylere bakım veren sağlık çalışanları yaşanılabilecek psikolojik sorunlara ve psikiyatrik kriz durumlarına hazırlıklı olmalıdır.

Kriz bir olaya veya bir duruma bağlı ortaya çıkan, bireyin başa çıkabilme becerilerinin geçici olarak yetersiz kaldığı, belirsizliğin yoğun olarak yaşandığı karmaşık bir dönemi anlatır. Kriz, ani ve beklenmedik bir şekilde ortaya çıkar.

Krizde görülebilecek belirtiler;

  • Bireyde aşırı kaygı, depresyon, öfke ve kendini suçlama duygularının varlığı
  • Aşırı sinirli ve etrafına zarar verici davranışlar sergilemesi
  • Saldırganlık,
  • İntihar girişimleri olarak sayılabilir.
  • Kaygı; bireyde çarpıntı, terleme, boğulma hissi ve nefes alamama gibi bulgularla,
  • Depresyon ise iştah azalması, kilo kaybı, uyku bozukluğu, hareketlerde yavaşlama gibi bedensel bulgularla kendini gösterebilir.

Kriz acil bir durumdur, yetersiz ve gecikmiş bir müdahale durumun daha da kötüleşmesine yol açar. Bu nedenle krizdeki bireylerin tıbbi yardım alması sağlanmalıdır. Bunun için yaşlı veya engelli birey sağlık kuruluşuna götürülmelidir. Hangi durumlarda doktora haber vermelisiniz?

  • Gerçeği değerlendirme yeteneği bozulmuş, kendisine yardım etmek isteyenlere zarar vermeye başlamışsa,
  • Geçmiş kötü deneyimleri ile ilgili olarak sağlık personelinin yardım etmeye çalıştığına inanmıyorsa,
  • Saldırgan ve şiddet davranışları gösteriyorsa,
  • Alkol, madde ya da ilaç kullanımında ciddi artış olmuşsa,
  • Kendisine, size ve çevresindekilere karşı şiddet eğilimi varsa,

Empati, bir insanın, kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamasıdır.

Hiç kimse günlük yaşam gereksinimleri (yeme-içme, banyo, tuvalet, hareket etme vb.) için başka birine bağımlı olmaktan hoşlanmaz. Bu nedenle gereksinimi olan bütün uygulamalarda kapasitesi yettiğince yapabildiklerini bireyin kendisinin yapması sağlanmalıdır.

Bakım vericilerin iyi ve sağlıklı bir iletişimi gerçekleştirebilmesi için yapılabilecekler aşağıda belirtilmiştir:

  • İlk önce bireye kendinizi tanıtarak işe başlayın.
  • Ona bir otoriteymiş, onunla ilgili kararları artık siz verecekmişsiniz gibi yaklaşmayın. Sakin tavırlarla yaklaşıp, olumlu cümlelerle kurarak, güler yüzlü olun.
  • Engelli ve yaşlı bireyler yetkinlikleri ile ilgili herhangi bir sağlık sorunları yoksa kendi kararlarını kendileri almak isterler ve bunun için saygı görmek isterler. Bu anlamda bireylerin kararlarına karşı saygılı olun, onların yerine karar vermeyin.
  • Onlara sorunluymuş ya da çocukla konuşuyormuş gibi davranmayın, diğer insanlara nasıl davranıyorsanız öyle davranın. Aşırı ilgi de bireyi rahatsız edebilir bu nedenle doğal olun.
  • Bireylerin yardıma ihtiyacı olan durumlarda gücünü en yüksek düzeyde kullanmasını sağlayın. Bir şeyler; kendisinin yapması onları mutlu hissettirir.
  • Herhangi bir şeyi yapmadan önce mutlaka izin isteyin.
  • Bireyin gerçekten yardıma ihtiyacı olduğunu gördüğünüzde ise ona yardım etmeyi teklif edin.
  • Bireyin yaşayabileceği tehlikelere karşı onu uyarın. Örneğin “önünüzde merdiven var adımınızı şimdi yukarı doğru atın” gibi. Yön tariflerinizde ise “azıcık yana”, “biraz öteye” gibi kelimeler yerine “sağa, sola, yukarı, aşağı” gibi net ifadeleri kullanın.
  • Konuşurken gövdenizle beraber bireye doğru yönelin ve gözlerini içine bakarak konuşun.
  • Kelimelerinizi doğru seçin. Acıma, küçümseme içeren ifadeler kullanmayın. Kısa cümleler kurun. Uzun cümleler anlaşılmayı güçleştirir.
  • Bireyin kendini ifade etmesine fırsat verin. Bunun için onu dikkatle dinleyin ve anlamaya çalışın.
  • Birey konuşurken başka işlerle uğraşmayın, dinlediğinizi gösteren başınızı öne sallayarak veya “evet” gibi kelimelerle geri bildirimler verin.
  • Bireye nasihat vermeyin ya da kendi başınıza gelen bir durumu anlatıp ondan yola çıkarak yapması gereken şeyi ima etmeye çalışmayın.
  • Bireyin yanından ayrılırken ona haber verin.
  • Bireyde işitme sorunu var ise kendisiyle konuşmaya başlarken sizi fark etmesini sağlayın. Bunun için hafifçe omuzuna dokunabilir veya görüş alanına girebilirsiniz.
  • İşitme sorunu var diye bireyle sürekli bağırarak konuşmayın. Bireyin nasıl düzeydeki ses tonunu işittiğini anlamaya çalışın. İşitme cihazı varsa doğru çalışıp çalışmadığını kontrol edin.
  • Karşınızdaki bireyi anlamakta siz de güçlük yaşayabilirsiniz. Bunu ona bildirin. Daha yavaş mı ya da daha yüksek seslemi konuşursa anlayabilirsiniz nedenini ona söyleyin.
  • Konuşurken hastanız zor veya kekeleyerek konuşuyorsa onu doğru anlamak için tüm dikkatinizi ona vererek dinleyin. Anlamadıysanız bireyden tekrar etmesini isteyin ancak bunu sürekli tekrarlamanız onu kızdırabilir. Hala anlamamış iseniz kâğıda yazmasını isteyebilirsiniz ya da işaretlerle anlaşabilirsiniz.
  • Bireyin bir kelimeyi söylemekte zorlandığını gördüğünüzde ise kibarca ona o kelimeyi hatırlatabilirsiniz.
  • Bireyle konuşurken söylediklerinizle beden diliniz uyumlu olsun. Jest ve mimiklerinizi, yüz ifadenizi kontrol edin. O gün siz başka bir şeye kızgınsınızdır ancak birey sanki ona kızmışsınız gibi düşünebilir ve üzülebilir.
  • Uzun ve karmaşık cümleler kurmayın, anlamayı güçleştirir. • Özellikle işitme sorunu olanlarda göz temasını kesmeyin, ağzınızı elinizle kapamayın, dudaklarınızı okuyabilir.
  • “Bu gün Aysel Hanım da nasıllarmış bakalım?” (sanki hastasına başka birini soruyormuşsunuz gibi olmamalı) gibi bir soru yerine direk “Aysel Hanım bugün nasılsınız?” gibi doğrudan bireye yönelttiğiniz ifadeler kullanın.
  • Siz ve hastanız konuşurken odada ilgisini dağıtabilecek ya da işitmede zorlanacağı uyaran veya gürültüyü en aza indirin (örneğin TV, radyo) ve ortamın birbirinizi iyi görebileceğiniz şekilde aydınlatılmış olmasını sağlayın.
  • Yavaş, tek tek konuşun. Hızlı konuştuğunuzda sizi anlayamayabilir.
  • Bireyle konuşurken onun dikkatini dağıtacak başka bir şeyle uğraşmayın. Sakız çiğnemeyin, bir yandan sigara içmeyin.
  • Birey ciddi bir şey anlatıyorsa sizde ciddiyetle dinleyin, konuşmanın ardından ona gülmeyin, dalga geçtiğinizi düşünebilir.
  • Bireyle konuşurken onunla aynı seviyede durun. Oturuyorsa oturun, ayakta durmayın göz temasını bu şekilde koruyamazsınız.
  • Bireylerin engeli ya da sorunu yokmuş gibi davranmayın. Onlara bununla ilgili soru sorabilirsiniz. Engeli ile ilgili konuşmak bireyi üzmez.
  • Bireyin size saygı duyması için bireyin sınırlarına girmeyin, aşırı el kol hareketleri ve lakayt kelimelerden kaçının.

Toplumsal yaşlanma yaşlıların aileleri üzerindeki bakım yükünü arttırmıştır. Bu nedenle bakım işi bakım veren profesyonellere ihtiyacı doğurmuştur. Bakım verme işi zor bir iştir. Zamanla yorucu tempo ve hasta ile birlikte geçirilen zamanın uzunluğu bakım vericilerde sıkıntı, gerginlik ve isteksizlik oluşturabilir. Hasta ve aile üyeleri ile iletişimde bozulma, bakım performansında düş- me görülebilir. Yapılan birçok çalışma ile sağlık bakım hizmetlerinde görev alan çalışanlarda zamanla iş doyumunda azalma görülmekte ve tükenmişlik sendromu ortaya çıkmaktadır. Bakım verecek bireylerin kendi alanında uzman/eğitim almış kaliteli ve etkili hizmet sunabilmeleri gereklidir. Ayrıca işini severek ve benimseyerek yapmalıdırlar. Bakım verirken bakım kalitesinin arttırılmasını sağlamak için bakımı sağlayan kişilere moral ve destek eğitimler bir yandan sürdürülmeye devam etmelidir.