BAKIM ELEMANI YETİŞTİRME VE GELİŞTİRME - Ünite 6: Bakım Gerektiren Bireylerin Sosyal İhtiyaçları Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 6: Bakım Gerektiren Bireylerin Sosyal İhtiyaçları
Sosyal Sağlık, Yaşlılık ve Toplum
Sosyal sağlık, sosyal boyuttaki iyilik durumu, insanın sosyal boyutlu sorunlarının yaşanmaması ve sosyal çalışma müdahaleleriyle çözülmesi durumu olarak tanımlanmaktadır. Bireylerin bir sakatlığı ya da kronik bir hastalığı yoksa ve birey çağdaş sağlık anlayışı çerçevesi içinde bir yaşam sürmüşse bu, o kişinin yaşlılıkta da en iyi düzeyde işlev görerek uzun ve sağlıklı bir yaşlılık geçireceği anlamına gelir. Yaşlı nüfusun yaşam süresinin uzun olması, yaşlının bilgelik, olgunluk ve iç görü farkını kullanarak kuşaklar arası çatışmanın azalmasını ya da ortadan kalkmasını sağlayabilmektedir. Geleneksel toplumlarda yaşlılardan bilgelikleri nedeniyle yararlanılmakta ve yaşlının sosyal statüsünün daha yüksek olduğu gözlenmektedir.
Yaşlı Bireylerin Sosyal Etkinliği
Yaşlılıkta bireyin sosyal yönden aktif olmasını sağlayan da sosyal ilişki ve hobileridir. Sosyal aktiflik, aynı zamanda başarılı yaşlanmanın da göstergelerinden biridir. Yaşam boyunca “varlığını anlamlı kılmayı” ilke edinen bir birey, gerek yetişkinlik gerekse yaşlılık döneminde yaşamın ne anlama geldiğini bilerek yaşayacaktır. Yaşamı anlamlı kılmak, sosyal açıdan yararlı işlerle uğraşmak çevresindeki insanlara örnek ve öğretici olmak biçiminde değerlendirilebilir. Yaşamı anlamlı kılmanın yollarından biri de “bir işe yaramak” ve “bir işi başarmak” konusunda etkili olmaktır. İnsanlarla olan ilişkilerde bireylerin iletişimi karşılıklı olarak hem kendini hem de başkalarını memnun edecek düzeyde olmalıdır. Genellikle 65 + üzeri yaş kategorisini oluşturan bireyler, toplumdan olumlu ya da olumsuz anlamda farklı mesajlar aldıklarından bir kısmı sosyal etkinlikler içinde kendilerine yer edinirken bir kısmı da toplumdan uzaklaşma duygusu içine girebilir.
Yaşlılıkta Sosyal İhtiyaçlar
Toplum yaşamında sosyal ihtiyaçların en belirgin olduğu yaş dönemi belki de yaşlılık dönemidir. Aile içinde annebabalar çocukları ile yoğun tartışma içinde olabilir ancak bugün yaşlıların aile yanında kalmayı tercih etmelerinin başında aile ortamının vermiş olduğu “güven” gelmektedir. O hâlde aile ilişkileri yaşlılık için önem taşımaktadır.
Bu süreçte çalışma koşulları ve yaşam biçiminin değişmesi ile birlikte yaşlı ve ailesi arasındaki ilişki biçimi, yaşlının aile içerisindeki konumu ve rolü de değişmiştir. Yaşlı birey için aile, başlıca duygusal ve sosyal destek sistemidir. Toplumsal değişimle birlikte bireyselleşme artmış, akrabalık bağları zayıflamış- tır. Ancak bireylerde aile bağları ile ilgili sevgi gereksinimi yaşamın tüm gelişimsel süreci için de geçerlidir. Yaşlanmanın içerdiği fiziksel ve psikolojik değişmelerin yanı sıra yaşlıların sosyal ve ekonomik gereksinimleri de önceki yıllara göre değişmektedir.
Yaşlı bir insanı bekleyen en önemli toplumsal değişikliklerden birisi, emekliliktir. Eğer eş çalışıyorsa aşağı yukarı aynı zamanlarda onun emekliliği de gündeme gelecektir. Emeklilik, bir anlamda gelirde ve dolaysıyla yaşam düzeyinde düşüş demektir. Hastalık gibi durumlarda, bu olumsuz ekonomik tablo, daha da bozulur; artık ebeveyn; çocuklarının, akrabalarının desteğine gereksinim duyar hâle gelmiştir.
Aktif çalışma yaşamının sona ermesi anlamına gelen emeklilik süreci bireyin sosyal yaşamdan uzaklaşması sorununu da beraberinde getirmektedir. Günümüzde emeklilik, eşlerden birinin ölümü, çocukların evden ayrılması, sağlık sorunları gibi nedenlerle çoğu yaşlı yalnızlık ve sosyal izolasyon sorunuyla karşı karşıya kalmaktadır.
Yaşlı bireyin değişen yaşam koşullarına uyum sağlama yeteneği ile organizmanın iç ve dış etkenler arasında denge sağlama potansiyelinin azalması sonucunda, sosyal çözülme sürecine girmesi yaşlılık döneminin en önemli sorunudur. Bireyin sosyal çözülme sürecine girmesinde; fiziksel yaşlanmanın yanı sıra eşlerden birinin ölümü, emekli olma, çocukların evden ayrılması, farklılaşan sosyal ilişkiler ve statü kaybı, yetersizlik duygusu ve ölüm korkusu gibi psikososyal etkenler de rol oynamaktadır.
Yaşlılık döneminde toplumsal rol, sorumluluk ve ilişkilerle ilgili pek çok değişimin bir arada yaşanması, çocukların bağımsızlıklarını kazanıp evden ayrılması, yakınların kaybının yaşanması, bazı bireylerin kimliklerini, kendilerine güvenlerini kaybetmeleri gibi olumsuzluklarla başa çıkmaya çalışma, önemli ölçüde stres yaşamasına ve psikolojik sorunların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir.
Yaşlıların sosyal hizmetler kapsamına giren, sosyal rahatsızlık yaratan, eksikliklerinin ya da varlıklarının bir ölçüyü aşması durumunda sosyal hastalık aşamasına gelen gereksinimleri, sorunları ve sıkıntılarını içeren başlıklar aşağıdaki gibi gruplandırılmıştır:
- Ekonomik sorunlar: Yaşlı bireyin çalışma yaşında olmadığı ya da çalışamadığı için yaşanan parasızlık sorunu, gelirinin olmaması ve gereksinimlerini giderecek maddi güce sahip olamama durumudur.
- Sosyal sorunlar: Aile ile ilgili sorunlar, komşularla ilgili sorunlar, diğer yakın çevresi ile ilgili sorunlar bu gruba giren örnekler arasındadır.
- Psikolojik sorunlar: Bunalım, iç daralması, kaygı olarak yaşlı bireylerde beliren sorunlardır.
- Kültürel sorunlar: İçinde bulunduğu ortamın kültürü ile kendisinin sahip olduğu kültür arasında uyumsuzluk yaşanması durumunda ortaya çıkmaktadır.
- Yaşlılıkta rutin toplumsal hizmetlere ulaş- makta güçlük yaşanması: Kiralık ev bulma sıkıntısı, kiralarının yatırılmasında, emekli aylıklarının alınmasında, değerlendirilmesinde, sosyal sigortalardaki işlerinin izlenmesinde yaşanan sıkıntılar bu güçlüklere örnek olarak verilebilir.
- Kuşak sorunları: Yaşıyla ilgili bakış ve anlayışının gençlerin anlayış ve bakış açılarıyla örtüşememesinin yarattığı sorunlardır.
- Yalnızlık sorunu: Çocukları tarafından onun istediği sıklıkta aranmaması, ziyaret etmemesi ve yaşlı bireyde bunun yarattığı sorundur. Yaşlılık döneminde toplumsal rol, sorumluluk ve ilişkilerle ilgili pek çok değişimin bir arada yaşanması, çocukların bağımsızlıklarını kazanıp evden ayrılması, yakınların kaybının yaşanması, bazı bireylerin kimliklerini, kendilerine güvenlerini kaybetmeleri gibi olumsuzluklarla başa çıkmaya çalışma, önemli ölçüde stres yaşamasına ve psikolojik sorunların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir.
- İletişimsizlik sorunu: Yaşlı bireylerin çevresiyle iletişim kurmada çekingenlik yaşaması, yaşanan güçlük, cesaretsizlik gibi nedenlerle yaşanılan sorunlardır.
- Sevgisizlik sorunu: Eski sevdiklerinin ya ölmüş olmaları ya da çeşitli nedenlerle çevresinden uzaklaşmaları dolayısıyla yaşanan sevgi boşluğu olarak açıklanmaktadır.
- Sağlık sorunları: Yaşlı bireyin varsa kronik hastalıkları, çeşitli ağrılar, doktora gidememe gibi sorunlardır.
- Umutsuzluk sorunu: Derdini tam anlamıyla anlatamama, ağrılarının geçmeyeceğinin, gözlerinin artık daha iyi görmeyeceğinin, kulaklarının daha iyi duymayacağının bilincinde olması ve bunun yarattığı sorunlardır.
- Cinsel sorunlar: Zaman zaman cinsel arzu duyması ve ancak bunu karşılayacak ortam ve olanağa sahip olamamasının yarattığı sorunlardır.
- Ev işlerini yapmada kendine yetememe: Eski performansında olamadığı için işleri yaparken yeterli olmaması ya da aynı işleri yapmaktan bıkkınlık yaşaması durumudur.
- Can sıkıntısı ve zaman geçirememe sorunu: Gözleri görmediğinden istese de kitap okuyamaması, tek başına gezmeye cesaret edememesi kendisi için program üretememesinden kaynaklanan sorunlardır.
Engelli Bireylerin Sosyal İhtiyaçları
Engelli olmak ile ilgili sorunlar hem engelliliğin işlevsel sınırlılıklarından hem de toplumdaki bireylerin sosyal tutumlarından kaynaklanmaktadır. Toplumdaki olumsuz tutumlar, engelli bireyin yaşama katılımını büyük oranda etkilemektedir.
Bazı sorunlar yaşına uygun sosyal ve eğitimsel etkinlikler ve başka çocuklarla normal bağlantılar kurmaktan hoşlanan çocuğu engelleyen sınırlılıklarla ilgilidir. Özel gereksinimli çocuğa yönelik aile tutumları çocuğun toplumdaki yerini belirleyen en önemli faktörler arasında yer almaktadır. Bu tutumlar ebeveynlerin kişilikleri, yetersizlikle ilgili önceki yaşantıları ve yetersizliğin şiddeti gibi birçok faktöre göre değişiklik göstermektedir.
Yaşlılık, yaşlanmanın doğal sonucu olarak onların yetersizliklerinin çoğunu oluşturduğu kabul edilmektedir. Güvende hissetmeme ve depresyon; iletişim ve harekete dair yetersizlikten kaynaklanmakta ve yaygın olarak görülmektedir. Ayrıca bu duygular sosyal izolasyona yol açmaktadır.
Engellilerin genel olarak toplumla bütünleşmesinin önündeki engellerden birisi ve belki de en önemlisi yoksulluktur. Yapılan araştırmalar, dünyanın her yerinde engellilerin büyük çoğunluğunun toplumun yoksul kesimlerinden geldiğini ve yoksulluk içinde yaşadıklarını göstermektedir.
En önemli sosyalleşme araçlarından birisi de eğitimdir. Engelli çocuğun küçük yaşlardan itibaren özel eğitim alması, engelini aşması ve bağımsız yaşam becerilerini geliştirmesi açısından son derece hayati öneme sahiptir. Özel eğitim engelli bireyin hem akademik ve öz bakım becerilerini geliştirmesine yardımcı olur hem de sosyalleşmesini sağlar. Engelli bireyin normal çocuklarla birlikte eğitim görmesi en tabi insan hakkı olarak kabul edilir.
Toplumdaki engeller çevresel ve tutum engelleri olmak üzere başlıca iki kategoride değerlendirilmektedir. Temel çevresel engeller de mimari ve iletişim engelleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Engelli bireylerin karşılaştığı diğer büyük engel ise bilgi eksikliğidir. Binalardaki mimari engeller arasında rampaların, korkulukların, Braille yazısının, yeterli boşluğun, kaymayı engelleyen zeminlerin, erişilebilir tuvaletlerin, sandalyelerin, anahtarların, rafların, lavaboların ve telefonların erişilebilir yükseklikte olmaması yer almaktadır.
Rehabilitasyon ihtiyacının yeterince karşılanamaması da engellilerin toplumla bütünleştirilmesinin önündeki en büyük engellerden birisidir. Rehabilitasyon çok genel olarak, yitirilen bir yeteneğin yeniden kazandırılması, yerine başka bir yeteneğin ‘ikame edilmesi” (Karataş, 2001) demektir. Herhangi bir sebeple engelli hâle gelen birey önceden var olan işini artık yapamıyorsa ya o işi yapabilmek için “yeniden yeteneklendirilmesi, rehabilite edilmesi” gerekmektedir ya da, yapabileceği yeni bir iş için beceri kazanması (eğitilmesi) gerekmektedir.
Toplumla bütünleşme yolundaki önemli ihtiyaçlardan biri de engellinin özel yaşamıyla ilgilidir. Engelli bireyin fiziksel yetersizlikleri yüzünden hareket becerileri sınırlanması özel yaşamına da bazı sınırlılıklar getirmektedir. Özellikle kurumlarda bakım altındaki engelli bireylerin özel yaşamları neredeyse yoktur. Engellilerin kendilerine ait bir ortamlarının (oda vb.) olmaması ve benzeri durumlar özel yaşamı ortadan kaldırmaktadır.
Engellilerin toplumla bütünleşmesinin önündeki diğer önemli engel ise istihdam sorunudur. Çalışmanın gerek bireysel gerekse toplumsal refahın sağlanmasındaki önemi tartışmasız benimsenmektedir. Çalışmayı teşvik etmenin hem bireysel hem de toplumsal açıdan sayısız yararı olduğu bilinmektedir.
Bu engellerin arkasındaki gerçek neden ise toplumun yetersizliklere yönelik katı tutumları yatmaktadır. Yasaların insanların zihniyetini değiştirmede ve engelli bireyleri kabul etme ve saygı gösterme gönüllüğü göstermede çok etkisi olmamaktadır. Toplumda engelli bireylerin yapabilecekleri ya da güçlü yönleri ile ilgili tutumlardan çok, yetersizlikleriyle ilgili tutumlar daha ön plandadır. Toplum her zaman tüm farklılıkları kabul edebilecek düzeyde ve yeterince dinamik yani değişime açık olmalıdır. Aynı toplumda yaşadığı engelli bireylerin bireysel ve yaşamsal haklarına saygı göstermek toplumun her bir üyesinin görevidir. Toplumun engelli bireyler için onların haklarını ve katkılarını göz ardı etmeyen eşit olanakları sağlamak adına doğal eğilim oluşturması gerekmektedir.