BAKIMA GEREKSİNİMİ OLAN ENGELLİ BİREYLER-I - Ünite 5: Görme Yetersizliği Olan Bireyler Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 5: Görme Yetersizliği Olan Bireyler

Giriş

Görme, beş temel duyu arasından öğrenmenin gerçekleşmesinde, yaşam becerilerini gerçekleştirmeyi doğrudan etkileyen en kritik duyudur. Öğrendiğimiz bilgilerin çok büyük bir bölümünü görme duyusu ile sağladığımız düşünülürse, görme işlevinde gerçekleşecek olan herhangi bir olumsuzluk günlük yaşamımızı doğrudan etkileyecektir.

Bireyler görme duyuları sayesinde hem fiziksel hem de zihinsel hareketlerini özgürce gerçekleştirir ve gözleyerek öğrenme fırsatı sağlarlar. Görme yetersizliği olan bireyler ise diğer duyu organlarından daha fazla destek alarak ve gerekli uyarlamalar oranında öğrenme sağlarlar. Az görülen yetersizlik grupları arasında yer alan görme yetersizliğinin derecesi, doğuştan ya da sonradan olması, farklı yetersizlik grupları ile birlikte olması bireyin performansı üzerinde farklı etkiler yaratabilmektedir. Sonradan görme yetersizliğine sahip olan bireyler gördükleri dönemde nesnelerin ve çevrelerindeki dünyanın neye benzediği ile ilgili görsel kodları kaydetme fırsatı yakalamışken, doğuştan bu yetersizliğe sahip olan bireyler hareket yeteneği ve görsel bilgileri daha sınırlı olabilmektedir

Görme Yetersizliğinin Tanımı ve Sınıflandırılması

En genel tanımıyla görme yetersizliği gözün yapısını oluşturan bileşenlerden biri ya da bir kaçında oluşabilecek herhangi bir zedelenme sonucu görme işlevini yerine getirememesi durumudur. Örneğin gözü, kontrol eden kaslar hareket/koordinasyon yetersizliğine sebep olabilir. Göz bebeğini kaplayan saydam tabakada (kornea) deformasyon olabilir. Açılıp kapanarak göze giren ışık miktarın kontrol eden iris hasar görmüş olabilir ve bu nedenle göze çok fazla ya da çok az ışın girmesine sebep olabilir. bazen de görme sistemi ile ilgili tüm bileşenler düzgün bir şekilde çalışmasına rağmen beyindeki merkezler görsel bilgiyi aktarmada zorlanabilir.

Yasal tanıma göre kör gerekli tüm düzeltmeler yapıldıktan sonra normal görme gücünün 1/10’lik görme keskinliğine sahip olan ya da görme alanı (normal görme alanı 160 derece) 20 derece olan bireylere denir. Diğer bir ifadeyle normal görme gücündeki bir bireyin 200 ayak mesafesinden gördüğü bir cismi görme yetersizliği olan bireyin yalnızca 20 ayak mesafesinden (yani onda bir oranında) görebilmesi ya da normal görme gücündeki bir bireyin altı metreden görebildiği bir cismi görme yetersizliği olan bireyin 60 cm mesafeden görebilmesi olarak açıklanabilir. Tanımda belirtilen 20 derece ifadesi ise bireylerin normal görme keskinliğine sahip olmalarına karşın yalnızca çok dar yerlerden (Örn. anahtar deliği) baktıklarında görebilmeleri olarak ifade edilmektedir.

Yasal tanıma göre az gören ise; bütün düzeltmeler yapıldıktan sonra, görme keskinliğinin 20/70 ile20/200 oranları arasında olan bireyler için kullanılmaktadır. Diğer bir ifadeyle normal görme gücündeki bir kişinin 200 ayak mesafesinden gördüğü bir cismi. görme yetersizliği olan bireyin 70 ile 20 ayak arasındaki mesafeden görebilmesi olarak açıklanabilir. Az gören bireyler çevrelerindeki cisimlere yaklaştıklarında ya da cisimleri gözlerine yaklaştırdıklarında görebilmektedirler.

Eğitsel tanıma göre kör (fonksiyonel kör) görme yetisini öğrenme etkinliklerinde kullanamayan ya da görsel öğrenmeye olanak veren araç gereçlerden faydalanamayan kişidir. Diğer bir deyişle eğitsel etkinlikler sırasında işitsel ve dokunsal araç gereçlere ihtiyaç duyma durumudur. Okuma becerisi için bireylerin kabartma yazıları kullanmaları yani okuyabilmek için gözleri yerine dokunma duyularını kullanmaları bu duruma örnek olarak verilebilir. Eğitsel tanıma göre az gören ise; görsel araç gereçleri kullanarak normal ve büyük puntolu yazıları okuyabilen kişidir. Az gören bireyler bu tanıma göre büyüteç kullanarak yazıları, şekilleri ve renkleri görebilmektedirler.

Görme Yetersizliğinin Tanılanması ve Yaygınlığı

Görme yetersizliğinde tanı koyma yetkisi göz doktorlarına aittir. Görme alanında uzman bir hekim (oftalmolojist ya da optometrist) çocuğun görme sisteminde yer alan bozukluğu tanımlayarak soruna ilişkin alınması gereken önlemleri belirler. Gerekli yönlendirmeleri yapar.

Ancak çocukta görme yetersizliğinin var olup olmadığına ilişkin şüpheler genellikle ailede başlar. Anne babalar çocuklarında istendik tepkileri göremediklerinde bir hekime başvururlar. Sonradan gerçekleşen bir görme bozukluğu ise; genellikle eğitim ortamlarında öğretmenlerin ya da bakım personelinin dikkati ile belirlenebilir. Bu süreçte çocuklar görme yetersizliğine ilişkin bazı belirtiler gösterebilir. Aşağıda sıralanan belirtilerin biri ya da bir kaçının çocukta sürekli gözlenmesi bir görme yetersizliğine işaret edebilir. Bu durumda eğitimci ya da bakım personeli çocuğun ailesini bilgilendirerek doktora götürülmesi için yönlendirme yapabilir:

  • Gözleri kaşıma ve ovalama,
  • Göz kırpma,
  • Gözlerin kızarması, sulanması ve çapaklanma,
  • Renkleri ayırt edememe,
  • Bir cisme uzun süre odaklanamama,
  • Okumak için yazıları göze yakınlaştırma,
  • Cisimleri takip edememe,
  • Hareket halindeyken bir yerlere çarpma ve düşme.

Gözlemlerin yanı sıra; eğitimci ya da bakım personeli parmak testi yaparak ya da Snellen kartı kullanarak ta çocuğun görme sorunu olup olmadığı hakkında fikir edinebilir.

Parmak testinin uygulanmasında; ışık bireyin arkasından gelecek şekilde ve arada üç metre mesafe olacak şekilde karşılıklı oturulur. Herhangi bir elin üç parmağı kaldırılarak karşıdaki bireyden de kaldırılan parmak sayısı kadar parmak kaldırması istenir. Bireyde üç parmağını kaldırırsa görme yetersizliği yoktur. Kaldırmazsa; önceki basamaklar bu kez önce iki parmakla sonra dört parmakla tekrar edilir. Birey tekrarların tümünde doğru tepkiyi vermezse görme yetersizliğinden şüphelenerek bir uzmana yönlendirme yapılabilir.

Her sırada her biri farklı yöne bakan ‘E’den oluşan Snellen kartı 20 ayak mesafesinden (yaklaşık 6.04 m) bireyin ‘E’lerin hangi yöne baktığını söylemesi istenerek kullanılır. (S:101, Resim 5.2) ‘E’lerin büyüklükleri aşağıya doğru 10, 20, 30, 40, 70, 100 ve 200 ayak mesafesi şeklinde küçülmektedir. Normal görme keskinliğine sahip bir birey; 20 ayak mesafeden ‘E’lerin baktığı yönleri ayırt edebilir. Önce bireye 30 ayak mesafesinden kartta yer alan ‘E’lerin yönleri sorulur. Doğru yanıt verirse; değerlendirme sonlandırılır. Ancak, yanlış yanıt verirse; bu görmede bir problem olduğun işaret edebilir. Sırayla 40 ve 50 ayaklık mesafelerdeki ‘e’lerin yönleri sorulur. Örneğin birey ancak 50 ayak mesafedeki ‘E’lerin yönünü doğru ayırt edebiliyorsa; görme keskinliği 20/50 olarak belirlenir. Bu durumda bireyin eğitim ortamında ön sıralarda oturması daha uygun olacaktır.

Görme yetersizliği, diğer yetersizlik türleri arasında görülme sıklığı az olan bir yetersizliktir. Görme yetersizliği eğitsel/yasal tanımlara ve yaşlara göre farklılaşmaktadır. Kabul edilen yasal tanıma göre; görme yetersizliği olan bireyler toplumun binde 35’ini oluşturmaktadır.

Görme Yetersizliği ve Nedenleri

Görme yetersizliği doğuştan ya da sonradan olabilir. Yetersizliğin doğuştan ve yaşamın ileriki dönemlerinde meydana gelmesi, bireyin performansı üzerinde farklı etkiler yaratmaktadır. Sonradan görme yetersizliğine sahip olan bireyler, gördükleri dönemde nesnelerin/çevresindeki dünyanın neye benzediğiyle ilgili görsel kodları kaydetme fırsatı yakalamışlardır. Örneğin, iki öğrenci de 20/180 görmeye sahip olabilir. Ancak doğuştan iris yokluğuyla doğan çocuğun hareket kabiliyeti/ performansı; sonradan göz siniri dejenerasyonu sonucunda görme yetersizliğine sahip olan çocuğun performansına göre daha sınırlı/az olacaktır.

Görme yetersizliği kalıtımsal olabileceği gibi doğum öncesi, sırası ve sonrasında çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir. Doğum öncesi annenin gebelik döneminde geçireceği ateşli bir hastalık, yanlış ilaç kullanımı bebekte doğuştan bir görme bozukluğuna neden olabilir. Zor doğumlarda bebeklerdeki görme sinirleri zedelenebilir. Erken doğan bebeklere doğum sonrasında kuvözde verilen fazla oksijen retinada kalıcı hasara yol açabilir. Yukarıda sıralananların yanı sıra görme yetersizliğinin çocuklukta geçirilen bulaşıcı hastalıklar, tümörler, diabet ve damar hastalıkları ve bilinmeyen pek çok nedeni bulunmaktadır.

Görme yetersizliğinin nedenleri oransal açıdan incelendiğinde; görme yetersizliklerinin % 55’inin doğum öncesi nedenlerden,%37.2’sinin kalıtımsal nedenlerden; % 14’ünün bulaşıcı hastalıklardan, %9.3’ünün doğum sonrası zedelenmeler ve kuvözde fazla oksijene maruz kalmadan, % 5.4’ünün tümörden ve % 34.1’inin diğer nedenlerden kaynaklandığı görülmektedir (S:104, Tablo 5.1).

Görme Yetersizliğinin Türleri

Görme yetersizlikleri;

  • Kırma kusurları,
  • Korneaya bağlı zedelenmeler ve
  • Diğer görme bozuklukları olmak üzere üç başlıkta toplanmaktadır:

Kırma Kusurları

Göze gelen ışınları kornea, göz merceği ve saydam sıvı tarafından gerçekleşir. Normal olarak gözün toplam kırma gücü + 60 diopterdir. Ancak gözün uzunluğu, gözdeki kırma gücü miktarı ve bu iki özelliğin uyumunda yaşanan problemler, gözde kırma kusurlarına neden olabilmektedir. Kırma kusurları düzeltilmediği zaman; görme keskinliğinde azalmaya neden olur. En sık görülen kırma kusurları;

  • Miyop,
  • Hipermetrop ve
  • Astigmat olarak sıralanmaktadır.

Miyop : Göze gelen ışınların retina önünde odaklaşması ve buna bağlı olarak bireyin yakınında bulunan cisimleri kolaylıkla gördüğü halde uzaktaki cisimler net görememesidir. Miyop bireyin kalın kenarlı mercek kullanması ile düzeltilmektedir (S:106, Şekil 5.2).

Hipermetrop : Göze gelen ışınların retinanın arkasında odaklaşması ve buna bağlı olarak bireyin uzaktaki nesneleri kolaylıkla gördüğü halde yakındaki nesneleri net görememesidir. Hipermetrop bireyin ince kenarlı mercek kullanması ile düzeltilebilir (S:106, Şekil 5.3).

Astigmat : Göze gelen ışınların kornea ve göz merceğindeki düzensizlikler nedeniyle eşit olarak kırılamaması nedeniyle oluşan ve bireyin cisimleri bulanık ve net olmayan biçimde görmesi oluşur. Astigmat silindirik mercek kullanılarak düzeltilebilir (S:106, Şekil 5.4).

Korneaya Bağlı Zedelenmeler

Korneaya bağlı zedelenmelerin en sık görülenlerini;

  • Keratokonüs ve
  • Keratit olarak sıralamak mümkündür.

Keratokonüs ; gözdeki saydam tabakanın (kornea) eğiminin bozularak bombeleşmesi ve incelmesi, görme keskinliğinin azalmasıdır.

Keratit ise bakteri, virüs, mantar, romatizma, A vitamini eksikliği gibi nedenlerle korneada iltihaplanma olmasıdır.

Kornea bulanıklaşabilir, incelenerek delinebilir. Keratit, kornea dokusunun iltihaplanması anlamına gelir.

Diğer Görme Bozuklukları

Diğer görme bozuklukları içerisinde yer alan görme kusurlarından bazıları aşağıda açıklanmıştır:

  • Albinizim ; vücudun farklı yerlerinde bulunan ve göze, saça ve deriye rengini veren melanin adlı maddenin yokluğuyla karakterize olan ve kalıtımsal bir hastalıktır.
  • Şaşılık ; göz kaslarında güç azlığı ya da fazlalığı nedeniyle göz bebeklerinin paralel hareket edememesi durumudur.
  • Katarakt ; göz merceğini saydamlığını yitirmesi nedeniyle matlaşması ve bireyin bulanık görmesidir. Çoğunlukla yaşlılık dönemindeki bireylerde görülse de yeni doğanlarda, şeker hastalığı olanlarda, göze bir darbe alındığında, uzun süreli kortizon alımlarında da görülmektedir. Katarakt görmede azalma, okumada zorluk, ışığa karşı aşırı duyarlılık, renklerde solma, gece zor görme ve çift görme gibi belirtiler gösterir.
  • Doğumsal katarakt ; doğumdan itibaren göz merceğinin tek ya da çift taraflı olarak matlaşması olarak tanımlanır.
  • Göz tembelliği ( amblyopia ); herhangi bir yapısal bozukluk olmamasına karşın gözlerden birinin diğerine göre daha az görme yeteneği göstermesi, ya da her iki gözün normal bir görme kapasitesinden düşük çalışmasıdır.
  • Göz tansiyonu ( glokom ); gözdeki basıncın yükselmesi ve bu nedenle görme sinirlerinin zarar görmesi durumudur.
  • Gece körlüğü ( retinis pigmentosa ); tavuk karası olarak da bilinen gece körlüğü A vitamini eksikliğinden kaynaklanır.
  • Optik atrofi ; beyine elektrik sinyallerini taşımakla sorumlu olan optik sinirlerin zarar görmesi ve azalmasıyla oluşan ve görme keskinliğine neden olabilen bir bozukluktur.
  • Maküler dejenerasyon ; adından anlaşılacağı gibi makülanın zarar görmesiyle ciddi görme kaybına neden olan bir hastalıktır.
  • Prematüre retinopisi ; erken doğan bebeklerde (37 haftadan önce/2500 gramdan az) en çok rastlanan görme sorunlarından birisidir. Erken doğan bebeklerde gözdeki damarlar tam olarak gelişimini tamamlamadığından bu süreçte bebeği yatmak için verilen küvözlerde verilen oksijen miktarının fazlalığı gözdeki damarlara zarar verebilir. Hemen fark edilip erken tedavi edilmediğinde körlüğe sebep olabilir.
  • Aniridia ; gözde irisin yokluğu ya da ta gelişmemesi nedeniyle oluşan görüşü etkileyen kalıtımsal bir bozukluktur. Bu durum gözün diğer bölümlerinin (sinirler, maküla gibi.) de gelişememesine neden olabilir. Göze giren ışık miktarının ayarlanamaması ya da az görme, körlük gibi sorunlara yol açabilir.

Görme Yetersizliği Olan Bireylerin Özellikleri

Görme yetersizliği olan bireyler oldukça heterojen bir gruptur. Görme yetersizliğinin kendi içerisinde farklılaşmasının yanı sıra görme yetersizliğine çoğu zaman başka yetersizlikler de eşlik edebilmektedir. Bu durumda görme yetersizliğin olan bireylerin özellikleri hakkında genel yargılara varmak zorlaşmaktadır. Yetersizliğin doğuştan ya da sonradan olması, yetersizliğin meydana geldiği yaş dönemi, yetersizliğin türü ve derecesi, başka yetersizliklerin eşlik edip etmediği gibi pek çok faktör görme yetersizliğine ilişkin verilecek eğitim ve bakım hizmetleri, uygulanacak tıbbi müdahaleleri de doğrudan etkilemektedir.

Öğrendiklerimizin neredeyse %90’ına yakını görme duyumuz aracılığıyla sağlarız. Görme öğrenilenlerin kolay algılanmasına, anlamlandırılıp yorumlanmasına yardım etmektedir. Gören birey çevresinde yaşanan olayların nasıl gerçekleştiğini kendi başına gelmeden de algılayabilir. Görme yetersizliği olan bireyler ise; diğer duyu organlarını, görsel ve işitsel materyalleri kullanarak öğrenirler. Örneğin bebekler pek çok beceriyi gözleyerek ve taklit ederek öğrenirler. Altı aydan itibaren işlevsel olarak kullanabilen görme duyusu bebeklerin dış dünya hakkında bilgi sağlamasını, çevresindeki nesne ve kişileri tanımasına olanak sağlar. Ancak; görme yetersizliği olan bebekler öğrenmek için bazen görsel materyalleri bazen de işitme ve dokunma duyularını kullanmak durumunda kalırlar. Konuşma ve dinleme becerisi kazandıklarında ise çevrelerindeki bireylerden de bilgi alabilirler. Bu durumda da öğrendikleri bilgiler karşılarındaki kişilerin bilgi düzeyi ile sınırlı kalacaktır.

Bilişsel özellikler beş temel duyunun aktif olarak kullanmasıyla gelişmektedir. Duyularla elde edilen bilgiler nesneler, kişiler ve olaylar hakkında fikirler oluşturmamıza yardım eder. Görme yetersizliği olan bebeklerle çok erken dönemde fiziksel ve işitsel etkileşime girilmesi onların gelişimleri açısından oldukça önemlidir.

Sosyal özelliklerin bir çoğu gözleyerek öğrenme, taklit etme ve diğer insanlardan olumlu geri dönütler alma yoluyla ve sık sık kullanılarak gelişmektedir. Görme yetersizliği olan bireyler ise sahip oldukları sınırlılıklar nedeniyle çevrelerindeki bireylerin sosyal davranışlarını gözlemekte ve yorumlamakta zorluk yaşarlar. Arkadaşlık ilişkilerinde, normal gelişim gösteren akranlarının yaptığı aktivitelere katılmada, onların anlatmak istediklerini anlamada, ne hissettiğini anlatmada ve onlar tarafından kabul görmede sınırlılık gösterirler. Bu durum onların daha sınırlı sayıda kişiyle ve daha az sürede etkileşim kurmalarına neden olur.

Bebeklerde iletişimin ilk adımı karşısındakiyle göz kontağı kurabilme ve gülme olarak kabul edilmektedir. Görme yetersizliği olan bebek ve çocuklar eğer yetersizliğe başka bir yetersizlik türü (zihinsel yetersizlik, işitme yetersizliği, otizm gibi.) eşlik etmiyorsa ve ebeveynleri tarafından desteklenmişse genel olarak dil ve iletişim becerilerinde çoğu zaman normal gelişim gösterebilirler. Görme yetersizliği olan bireyler daha ben merkezci ve sürekli öğrenmeye yönelik bir iletişim yolu kullanabilirler. Karşılarındaki bireylerin kullandığı jet ve mimikleri göremedikleri ve bunları kullanmadıkları için zaman zaman karşılarındaki bireyler tarafından anlaşılamayabilirler. Görme yetersizliği doğuştan değilse bireyler bu jest ve mimiklerin bir kısmını daha önce öğrenmiş ve kullanıyor olabilirler.

Görme yetersizliği pek çok alanı etkilediği gibi bireyin akademik başarısını da etkileyebilmektedir. Bireyin okul ortamında akranları ile yaşadığı iletişim ve sosyal problemler de okumada ve yazmada akranlarıyla aynı performansı gösterse bile sonraki dönemlerde akademik başarıyı düşürebilmektedir

Görme Yetersizliğinden Etkilenen Bireylerin Bakımında Verilecek Destekler ve Yapılacak Uyarlamalar

Görme yetersizliği olan bireylerin gelişimlerini desteklemek için verilecek destekler aşağıda sıralanmıştır:

  • El kulak koordinasyonunu geliştirici aktiviteler yapılabilir. Örneğin aktiviteler sırasında bol bol sesli materyaller kullanmak, bebeği/çocuğu sese ulaşması için fiziksel ve işitsel olarak desteklemek faydalı olacaktır.
  • Tutunma, ilerleme, emekleme ve yürüme gibi motor beceriler için egzersizler yapmak, kulaktan yardım almasını sağlayarak sese doğru hareket etmesini sağlamak, dengede durması ve kaslarının gelişmesi için fiziksel olarak desteklemek önemlidir.
  • Bağımsız hareket etmesini kolaylaştırmak için ortamda bulunan çarpmasına, düşmesine ya da yaralanmasına neden olabilecek eşyaları uzaklaştırmak onun cesaretlenmesini sağlayabilir.
  • Yemek yeme, giyinme, açma, kapama, tutma, sıkma gibi psikomotor becerileri gerçekleştirebilmesi için beceri basamaklarını sırayla betimlemek, siz yaparken dokunmasına fırsat vermek beceriyi daha iyi anlamasını kolaylaştırır.
  • Eşyaları dokunarak tanımasını sağlamak, kavramların özelliklerini (büyük, uzun, hafif, pütürlü gibi.) anlaması için önemli olabilir.
  • Kalabalık ortamlarda bireyle konuşurken ismini söyleme kendisiyle konuşulduğunu anlaması açısından önemlidir.
  • Bağımsız hareket etmeleri için bulundukları çevreyi iyi tanımaları ve yönleri doğru olarak öğrenmeleri, trafikteki işaretleri ve akışı öğrenmeleri güvenlikleri açısından önemli olacaktır.
  • Konuşma sırasında herhangi bir şeyden bahsederken onun özelliklerini de betimlemek (renkli ve büyük, ağır vb.) nesneler hakkında fikir sahibi olmasına yardım eder.,
  • Bir nesnenin bulunduğu yeri tarif ederken ‘şurada’, ‘işte’ gibi ifadeler yerine “sağ kolunun hemen yanında”, “masanın altında sol tarafta” gibi ifadeler yön duygusunun gelişmesine katkı sağlar.
  • Duygu belirten sesleri daha iyi anlamaları için kızgın, üzgün, mutlu, heyecanlı olunduğunda ses tonunun duygu durumuna göre ayarlanması aynı durumları yaşadığında benzer tepkiler vermesine ve diğerleriyle konuşurken onların nasıl hissettiklerini anlamaları açısından önemlidir.
  • Çevrede bir olay yaşandığında görme yetersizliği olan bireyin de ne olup bittiğini anlaması için olanlar sırasıyla betimlenmelidir.

Görme yetersizliği olan bireyler için yapılabilecek uyarlamalar şunlardır:

  • Bağımsız hareket becerilerinin geliştirilmesi için yapılacak uyarlamalardan birisi; baston kullanmadır. Görme yetersizliği olan bireye baston kullanma becerisi mümkün olan en erken yaşta (okulöncesi dönem) öğretilmelidir. Baston kullanmayı öğrenmek erken yaşlarda bireyin bağımsız bir şekilde çevresini tanıyabilmesine olanak sağlar. Burada bakımdan sorumlu kişinin baston kullanmayı nasıl öğreteceğini bilmesi önemlidir.
  • Bağımsız hareket etme için yapılacak bir diğer uyarlama ise; rehberle hareket etmedir. Rehber bir köpek olabileceği gibi bir insan da olabilir. Yine rehber olacak kişinin nasıl rehberlik edeceği konusunda bilgi sahibi olması gerekmektedir. Rehber köpek ülkemizde çok yaygın değildir. Rehber olacak köpekler de eğitimde geçirilmektedir. Aynı şekilde görme yetersizliği olan bireyin de köpeğin bakımına ilişkin bilgisinin olması gerekmektedir.