BAKIMA GEREKSİNİMİ OLAN ENGELLİ BİREYLER-II - Ünite 2: Dil ve Konuşma Bozukluğu Olan Bireyler Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 2: Dil ve Konuşma Bozukluğu Olan Bireyler

İletişim, Dil ve Konuşma

İletişim, katılımcıların fikir, bilgi, istek ve ihtiyaç alışverişinde bulunmaları için kullandıkları süreçtir. İletişimin gerçekleşmesi için bir göndericiye (kaynak), bir alıcıya (hedef), bir mesaja ve bu mesajın iletilebileceği bir kanala, mesajı iletecek bir araca ve iletişimin ortaya çıkabileceği bir ortama gereksinim vardır. Konuşma, jestler, resim ve yazı yaygın olarak kullanılan iletişim biçimleri arasında sayılabilir.
İletişim sözel ve sözel olmayan yolla iki farklı biçimde gerçekleşebilir. Sözel iletişimde sözcükler sembollerdir ve dil sistemleri sözcükleri düzenler. Sözel iletişim konuşma dili, yazı, resim ve jestlerdir. İşaret dili de sözcük içermesi nedeniyle sözel bir dildir. Sözcükler ağız yoluyla değil jestler ile üretilir. Sözel olmayan iletişim genellikle sözel iletişime doğal olarak eşlik etmektedir. Herhangi bir cümle/ifadenin anlamını değiştirebilirler. Bunlar yüz ifadeleri, göz kontağı, el hareketleri, duruş, sesin tonu ve konuşmanın ezgisi olabilir.
Dil, düşüncelerimizi paylaşmak ve istediğimizi almak için sözcükleri nasıl kullandığımıza gönderme yapar. Dil, 1) sözcükler ne anlama gelir, 2) yeni sözcükler nasıl üretilir, 3) sözcükler birlikte kullanılır, 4) farklı zamanlarda söyleyeceğimiz şeyler nasıl değişir konularını içerir. Bir iletişim aracı olarak kullanılan dilin özellikleri: 1) Dil, ortak kodlardan oluşan bir sistemdir, 2) Dil bir uzlaşmadır, 3) Dil, bir dizgedir, 4) Dil, evren hakkındaki düşünceleri simgeler, 5) Dil, iletişim için kullanılır şeklinde sıralanır. Dil morfoloji, fonoloji, sentaks, semantik ve pragmatik olmak üzere beş ana bileşenden oluşur. Sesbilgisi, konuşma seslerinin yapısını, anlam aktarma işlevlerini, dağılımını, sıralanış kurallarını ve hece biçimlerini inceler. Biçimbilgisi, sözcüklerdeki kök ve ekleri, bunların kurallı bir şekilde düzenlenişini ve farklı üretimlerde yer alan özelliklerini inceler. Sentaks, sözcüklerin nasıl bir araya gelerek tümceleri oluşturulduğuna dair, tümcenin şekli ve yapısına ilişkin kurallarla ilgilenen çalışma alanıdır. Semantik, sözcüklerin ve sözcük birleşimlerinin içeriğini veya anlamını yöneten kurallar sistemidir. Başka bir deyişle olay ve olaylar arası, nesne ve nesneler arası ilişkileri temsil eden sözcüklere, sözcelere ve tümcelere karşılık gelen anlam bilgisini içerir. Pragmatik, dilin yapılandırılmış kullanımından ziyade iletişim kurmak ve sosyal amaçları gerçekleştirmek için kullanıldığı boyuttur. Pragmatik, semantik bilginin ötesinde iletilen mesajda yer alan anlamları karşıdakinin nasıl anladığı ve bu anlamların nasıl oluşturulduğunu açıklar.
Sözlü bir iletişim aracı olan konuşma, dilde kullanılan sesleri üreten nöromuskuler bir eylem olarak tanımlanabilir. Motor hareketlerin planlanması ve yürütülmesinin sonucu olarak konuşma, çok hassas nöromuskuler koordinasyon gerektiren fizyolojik bir işlemdir. Konuşma şunlardan oluşur;

  • Artikülasyon (Sesletim): Konuşma sesleri nasıl oluşturulur (çiçek demek için /ç/ sesini nasıl üreteceğini öğrenmeli).
  • Ses: Ses üretmek için nefesi ve ses kıvrımlarını kullanmak.
  • Akıcılık: Konuşmanın ritmi

Dil Bozukluğu Olan Bireyler

Dil bozuklukları dilin bileşenlerinden birinde veya birkaçında anlama ve/veya ifade etmede yaşanan güçlüklerdir. Dil bozuklukları; çocukluk çağı dil bozuklukları ve edinilmiş dil bozuklukları olmak üzere iki başlık altında ele alınır. Genel olarak çocukluk çağı dil bozuklukları birincil dil bozuklukları ve ikincil dil bozuklukları olmak üzere iki sınıfta incelenmektedir. Birincil dil bozuklukları gecikmiş dil ve özgül dil bozukluğu gibi bilinen herhangi bir neden olmaksızın yaşanan salt dil bozukluklarıdır. Gecikmiş dil, erken çocukluk döneminde bilinen herhangi bir neden olmaksızın dil becerilerinde akranlarından beklenen düzeyden geri olması durumudur. Bu gruba daha çok 24- 36 ay arasındaki donemde olan çocukların dâhil edildiği söylenebilir. Özgül dil bozukluğu (ODB) olan çocuklarda ise, gelişimin diğer alanları normal seyrederken dil gelişimlerinde gerilik gözlenir.

İkincil Dil Bozuklukları işitme yetersizliği, zihin yetersizliği ve nörolojik problemler vb. şeklinde bir nedene bağlı olarak gelişen ve ikincil olarak eşlik eden dil bozukluklarıdır.

Zihinsel yetersizlik, “zihinsel işlevlerde ve uyumsal davranışlarda gözlenen önemli düzeyde sınırlılıkların karakterize ettiği; sosyal, bilişsel ve pratik uyumsal becerilerde, 18 yaşından önce ortaya çıkan bir yetersizlik türü” olarak tanımlanır. Zihinsel yetersizliği olan bireylerin tümü bilişsel güçlüklere sahip olmalarına rağmen her birey kendi içerisinde farklı güçlü ve zayıf yönlere sahiptir. Bilişsel güçlüklere ek olarak zihinsel yetersizliği olan bireylerin çoğu dil, konuşma ve iletişim güçlüklerini ikincil problem olarak yaşamakta bilişsel yetersizliğin ciddiyetine göre bu güçlüklerinin derecesi değişebilmektedir. Araştırmalar zihinsel yetersizliği olan bireylerin dili, özellikle sözdizimi, biçimbilgisi ve sesbilgisi gibi yapısal ögeler acısından genel olarak normal yaşıtları ile aynı sırayı takip ederek ama daha yavaş, daha gecikmeli olarak edindiklerini göstermiştir. İşitme kaybı, konuşma veya ses uyaranının perifer (çevresel) işitme sistemi tarafından santral işitme sistemine iletilememesi sonucu yaşanmaktadır. İşitme kaybından dolayı yaşanan işitsel girdinin yetersizliği dil edinimini etkilemektedir. Özellikle çocukluk döneminde yaşanan kayıplar dil performansını ve dille yakından ilişki içerisinde olan akademik başarıyı olumsuz yönde etkilemektedir. Çocuğun işitsel dil girdilerinden yoksun kalması, çocuğun anadilinin sesbilgisi (fonoloji), biçimbilgisi (morfoloji), sözdizimi (sentaks), anlambilim (semantik) ve kullanımbilim (pragmatik) bileşenlerini geliştirebilme yeteneklerini etkilemekte ve gecikmeli bir dil gelişimine neden olmaktadır.

Otizm Spektrum bozukluğu (OSB) ise günümüzde, yaygın olarak görülen zihin yetersizlik grubundan sonra en büyük gelişimsel yetersizlik grubunu oluşturmaktadır. Dil ve konuşmada gecikme ve farklılık, dilin pragmatik boyutundaki güçlükler OSB’li bireylerin en bilinen özelliklerindendir. Ekolali olarak adlandırılan ve diğer kişilerin sözel ifadelerini gecikmeli veya anında tekrar etmek halinde ortaya çıkan özellik OSB’li bireylerin tipik iletişim özellikleri arasında sayılır. OSB’li bireylerde, dil farklılıklarının iki özel durumu olarak, ekolali ve zamirlerin yer değiştirilerek kullanımı karşımıza çıkmaktadır.

Ekolali Yunanca ‘yankı’ ve ‘tekrarlama’ anlamına gelir. En temelde başkaları tarafından üretilen konuşmaların tekrarıdır. Anında ekolali, gecikmiş ekolali ve azaltılmış ekolali olmak üzere üç türü vardır.
Norojenik edinilmiş dil bozuklukları yaygın olarak afazi ve travmatik beyin hasarı olarak iki grupta incelenmektedir. Afazi beyinde hasar oluşması sonucu ortaya çıkan edinilmiş dil bozukluğudur. Aynı zamanda iletişim hasarı, sosyal aktivitelerde azalma, depresyon ve iş gücü kaybı gibi sonuçlara neden olabilen bir bozukluktur. Strok (serebrovaskuler olay/beyin krizi) sonrası çok yaygın olarak görüldüğü belirtilmiştir. Afazili bireyler tekrarlama, sözcük adlandırma, okuma ve yazma, konuşmanın anlaşılabilme ve konuşmanın fonetik üretim yetisini kaybedebilirler. Afazi ile ilişkili hasarlar okuma bozukluğu (aleksi), yazma bozukluğu (agrafi) ve apraksi olarak ifade edilmektedir. Afaziye ilişkin günümüze kadar nörolojik, işlevsel, bilişsel ve norodilbilimsel birçok tanım yapılmıştır. Araştırmacıların uzlaştığı noktalar ise;

  • Afazinin dille ilişkili bir problem olduğu,
  • İfade edici ve alıcı bileşenlerin bozulduğu,
  • Çoklu bileşenlere sahip olduğu,
  • Merkezi sinir sisteminde ortaya çıkan bir bozukluk sonucunda ortaya çıktığı şeklindedir.

Afazi işitme, zeka ve kişilik kaybı değildir!
Travmatik beyin hasarı (TBH), paralizeye bağlı beyin hasarı, tümörler, enfeksiyon, ilerleyen nörolojik hastalıklar, metabolik bozukluklar, toksik unsurlar, kalıtsal ya da doğuştan gelen durumları kapsamamaktadır. TBH, fiziksel travma ya da dıştan gelen bir kuvvet tarafından beynin hasar görmesidir. Tüm toplumlarda özellikle genç bireyler TBH acısından risk altındaki grubu oluşturmaktadır. Düşmeler, otomobil veya motosiklet kazaları, şiddet (silahlı saldırı vb.), spor ve rekreasyona bağlı yaralanmalar TBH nedenleri arasında sayılmaktadır. TBH, hafif, orta ve ağır olmak üzere derecelendirilmektedir. TBH penetrating brain injury (açık beyin hasarı) ve nonpenetrating brain injury (kapalı beyin hasarı) şeklinde sınıflandırılmaktadır. Hafif düzey TBH geçiren çoğu kimse kayda değer düzeyde dil ve konuşma problemi yaşamamaktadır. Orta ve ağır düzey arasında travmatik hasarı olan hastalar daha fazla iletişim problemi sergileyebilmektedirler.

Konuşma Bozukluğu Olan Bireyler

Konuşma bozuklukları konuşma sesi bozuklukları, akıcılık bozuklukları, ses bozuklukları ve motor konuşma bozuklukları olarak sınıflandırılmaktadır. Konuşma sesi bozukluğu konuşma esnasında ortaya çıkan söyleyiş farklılıklarıdır. Ağız, lehçe gibi kültüre dayalı farklılıkların dışında kalan bu farklılıklar dudak damak yarıklığı, işitme kaybı, zihin engeli, ortodontik bozukluklar, nörojenik bozukluklar (Parkinson vb.) ve ağız-yüz anomalileri gibi yapısal nedenlerden kaynaklanabileceği gibi hiçbir neden olmaksızın da ortaya çıkabilmektedir. Konuşma sesi bozuklukları artikülasyon bozukluğu, fonolojik gecikme, tutarlı sapmalı fonolojik bozukluk, tutarsız sapmalı fonolojik bozukluk ve çocukluk çağı konuşma apraksisi şeklinde beş sınıfa ayrılmıştır. Artikülasyon Bozukluğu bir ya da daha fazla konuşma sesini, fonetik bir bağlamda veya izole şekilde seslemedeki başarısızlıktır. Fonolojik Gecikme Fonolojik olarak sırayla gelişimi beklenen fonolojik işlemlerin normal gelişim sırasını gecikmeli bir şekilde takip etmesidir. Tutarlı Sapmalı Fonolojik Bozukluk normal fonolojik gelişimde yer almayan fonolojik işlemlerin tutarlı bir şekilde görülmesidir. Tutarsız Sapmalı Fonolojik Bozukluk konuşma sesinin aynı sözcükte ve aynı bağlam içerisinde %40 oranda ya da daha fazla tutarsız üretimidir. Çocukluk Çağı Konuşma Apraksisi konuşma üretiminde yer alan örüntüdeki tutarsızlık, tutarsız sapmalı fonolojik bozukluk ile benzerlik gösterir. Ancak spontan üretim ile karşılaştırıldığında taklitte daha başarısız olunması, yaşanan oral-motor güçlükler ve sözcük üretimi için kullanılan ipuçlarındaki farklılık ile çocukluk cağı apraksisini tutarsız sapmalı fonolojik bozukluktan ayırmak mümkün olmaktadır.
Akıcılık bozuklukları dil ve konuşma bozuklukları içerisinde en yaygın görülen türlerden biridir. Gelişimsel olarak ortaya çıkabilirken görülme sıklığı düşük olmakla birlikte sonradan psikojenik veya nörojenik nedenlerden dolayı edinilmiş olarak da karşımıza çıkmaktadır. Akıcılık bozuklukları kekemelik ve hızlı bozuk konuşma olmak üzere iki farklı şekilde incelenmektedir. Hızlı Bozuk Konuşma, konuşmanın düzensiz ve anormal hızda olmasıdır. Hızlı bozuk konuşma da (HBK), anormal hız ve düzensizlikten dolayı akıcılık bozukluğu ortaya çıkar. HBK’nın konuşma özellikleri ise bireyin ritimsiz konuşarak bir sözcük bitmeden diğerine başlaması şeklindedir. HBK ve kekemelik arasındaki ayırt edici özelliklerden biri HBK’sı olan bireyin kendi konuşma bozukluğuna dair farkındalığının olmamasıdır. Dil gelişiminin erken dönemlerinde “kekemelik benzeri davranışlar” çocukların konuşmasında görülebilir. Kekemelik, konuşma akışının ve ritminin blok ve benzeri engeller ile sekteye uğramasıdır. Kekemelik, dil gelişiminin hızlı olduğu 2 ile 5 yaşları arasında başlamakta ve %75’i yedi yaşından önce kendiliğinden iyileşmektedir. Sese ait özelliklerde bozulma olması disfoni olarak adlandırılır. Disfonide ses çatlak ve bozuk, boğuk, kısık, soluklu olabilir ve fısıltı şeklinde bir konuşma ortaya çıkabilir. Konuşma birçok organın birbiri ile koordineli olarak çalışmasını gerektiren bir eylemdir.
Konuşmanın bileşenlerinden bir veya birkaçını olumsuz olarak etkileyen bir nöromotor sorunun ortaya çıkması motor konuşma bozukluğu olarak adlandırılmaktadır. Apraksi ve dizartri olmak üzere iki türü vardır. Apraksi, bireyin konuşma esnasında, gerekli durumlarda istemli olarak yapması gereken hareketleri yapmasını engelleyen motor konuşma bozukluğudur. Bu sorunu olan bireyler istemsiz olarak yapabildikleri hareketleri istemli olarak yapmakta zorlanmaktadırlar. Konuşma apraksisi, beyinle ilgili olaylar sonucu heceleme becerilerinde bozulma görülen bireylerin çoğunda akla gelmesi gereken bir durumdur. Apraksinin anlaşılmasında şüphelenilen bireye bir sözcüğü sürekli olarak tekrar etmesi istendiğinde birkaç tekrarın sonrasında sözcüğün hece ve ses yapısında kaymalar oluyorsa bozukluk büyük bir olasılıkla konuşma apraksisidir. Çocuklarda görülen gelişimsel konuşma apraksisi ve edinilmiş konuşma apraksisi olmak üzere sözel apraksi türleri ikiye ayrılır.
Dizartri, ses, solunum ve konuşmayla ilgili kasların ve/ veya sinirlerin hız, güç ve koordinasyon işlevlerinde yaşanan bozukluklar/zayıflık sonucu konuşmanın rezonans, sesletim, solunum, sesleme ve prozodik özelliklerinin etkilendiği ve anlaşılırlığı sınırlayan bir motor konuşma bozukluğudur. Çevresel ve merkezi sinir sisteminde oluşan hasarlar ve lezyonlar farklı dizartri tiplerinin oluşmasına neden olur. Dizartriyi dil bozukluklarından ayırmada dizartrilerin sadece konuşmaya dair motor bozukluklar olmaları ve dil bozukluklarında dile ilişkin konuşma dışındaki işlevlerde de bozulmalar yaşanması, örneğin; okumada, yazmada vs. bozukluklara rastlanmasıdır. İkinci ayırıcı tanıda ise motor bozukluğun iki farklı ayrımı söz konusudur. Dizartrilerde konuşma çabası etkilenen yapının özellikleri beraberinde aynı şekilde sürdürülürken, konuşma apraksisinde öncesinde yapılabilen bir heceleme kısa bir sure sonra yanlış söylenmeye başlanır ve bozulur.