BANKACILIK VE SİGORTACILIĞA GİRİŞ - Ünite 5: Bankacılık ve Sigortacılıkta Risk Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 5: Bankacılık ve Sigortacılıkta Risk
Risk Kavramı
Risk kavramı, ekonomik faaliyetler, sağlık, çevre, bilgi teknolojileri, güvenlik, finans, sigortacılık ve bankacılık alanlarında çok sık kullanılır. Bankacılık düzenlemelerinde risk, ğbir işleme ya da faaliyete ilişkin bir parasal kaybın ortaya çıkması veya bir giderin ya da zararın oluşması halinde ekonomik faydanın azalması ihtimaliğ olarak tanımlanmıştır. Bankacılıkta kredi riski, piyasa riski ve operasyonel riske ilişkin detaylı düzenlemeler yapılmıştır. Bankacılıkla ilgili risklerin hesaplanmasına ilişkin yöntemler ve prensipler, uluslararası alanda Uluslararası Takas Bankası (Bank for International Settlements) bünyesinde bulunan Basel Bankacılık Denetim Komitesi tarafından belirlenmektedir.
Bankacılıkta Risk Yönetim Süreci
Risk yönetim süreci, riskin tanımlanması, ölçülmesi ve yönetilmesinden oluşur. Süreklilik arz eder. Faaliyet devam ederken yeni risklerin tanımlanması, ölçülmesi ve yönetilmesi gerekir. Geçmişte yayımlanan raporlar, haberler, tecrübeler veya internetten edindiğimiz bilgiler, bu risklere ilişkin bir kanaatimizin oluşmasını sağlar.
Riskin Tanımlanması
Riskin tanımlanması, riskin kaynaklarının tespiti ve problemin analizini gerektirir. Riskin kaynağı, ilişkiye geçtiğimiz taraflar veya dışsal faktör olarak etkileşimde bulunmak zorunda olduğumuz taraflar olabilir.
Riskin tanımlanması, çeşitli yöntemler ile yapılabilir. Bu yöntemleri şu şekilde sıralayabiliriz:
- Amaç odaklı belirleme: Amaca ulaşmayı engelleyebilecek muhtemel tehditlerin tespit edilmesiyle belirlenir.
- Senaryo bazlı belirleme: Gelecekte gerçekleşecek eylem ve alınacak kararların muhtemel sonuçların tespit edilmesidir.
- Uzman görüşüne dayalı belirleme: Muhtemel alternatiflerin getirdiği risklerin, konunun uzmanı tarafından değerlendirilmesi yoluyla tespit edilmesidir.
- Ankete dayalı belirleme: Konuyla ilgili kişilerin düşüncelerini somutlaştırmak için anket yapılabilir.
- Risk matrisine dayalı belirleme: Temel faaliyetler bazında yukarıdaki yöntemler kullanılarak riskler, kontrol düzeyi ve nihai etki şeklinde oluşturulacak risk matrisi ile belirlenebilir.
Kurumsal risk yönetiminde, şirketler ve kurumlar temel faaliyetlerini ve risklerini tanımlar ve bunları ölçmeye ve yönetmeye çalışırlar
Riskin Ölçülmesi
Riskin ölçülmesi, tanımlanmış bir riske ilişkin (genellikle olumsuz durum) etkinin büyüklüğü ve etkinin olasılığı tahmin edilir ve bu iki sayı çarpılarak bütünleşik etki hesaplanır. Bütünleşik etki, maruz kalınan risk tutarını ifade eder. Riskin ölçülmesi, karşılaştırma yapabilmek açısından önemlidir ancak, bu her zaman mümkün olmayabilir. Riskin ölçülememesi, risk yönetiminde doğru karar almayı zorlaştırır.
Riski sayısallaştırmak için bulduğumuz bu rakamların toplulaştırılması ve karşılaştırılabilir olması açısından, etkinin büyüklüğü ile olasılığını çarpmak suretiyle bütünleşik etkiyi veya maruz kalınan riski hesaplayabiliriz.
Riskin Yönetilmesi
Risk yönetiminde, risklerin azaltılması için aşağıdaki üç alternatiften birinin seçilmesi gerekir.
- İlave kontrollerin konulması ve tedbirlerin alınması: İlave kontroller ve tedbirler işletmeye ve bireylere ilave maliyet getirecektir.
- Başkalarına transfer edilmesi: Riskin başkalarına transferi için bir bedel ödenmesi gerekecektir. Bu bedelin ne olabileceğinin tahmin edilmesi, yani bütünleşik riskin hesaplanması gerekir. Bu riskin bedelinin ödenmesi suretiyle risk sigorta şirketine aktarılabilir veya hizmet olarak sunulmak suretiyle gelir elde edilecekse, işletmede tutulabilir.
- Faaliyetin iptal edilmesi: Faaliyetin iptal edilmesi, muhtemel getiriden yoksun kalmaya neden olacaktır. Genellikle getiri ile risk arasında doğrusal bir ilişki vardır. Getiri yüksek ise riskin de yüksek olması beklenir.
Bankacılık Riskleri
Kredi riski: Kredi müşterisinin yapılan sözleşme gereklerine uymayarak yükümlülüğünü kısmen veya tamamen zamanında yerine getirememesinden dolayı bankanın maruz kalabileceği zarar olasılığını,
Piyasa riski: Bankanın genel piyasa riski, kur riski, spesifik risk, emtia riski, takas riski nedeniyle maruz kalabileceği zarar olasılığını,
Likidite riski: Bankanın nakit akışındaki dengesizlik sonucunda nakit çıkışlarını tam olarak ve zamanında karşılayacak düzeyde ve nitelikte nakit mevcuduna veya nakit girişine sahip bulunmaması nedeniyle ödeme yükümlülüklerini zamanında yerine getirememe riskini,
Operasyonel risk: Banka içi kontrollerdeki aksamalar sonucu hata ve usulsüzlüklerin gözden kaçmasından, banka yönetimi ve personeli tarafından zaman ve koşullara uygun hareket edilememesinden, banka yönetimindeki hatalardan, bilgi teknolojisi sistemlerindeki hata ve aksamalar ile deprem, yangın ve sel gibi felaketlerden veya terör saldırılarından kaynaklanabilecek zarar olasılığını, ifade etmektedir.
Kredi Riski
Banka faaliyetlerinin önemli bir kısmında kredi riski farklı düzeylerde görülür. Bir kişiye veya şirkete nakit kredi verilmesi, kredi riskinin en bilinen şeklidir. Bankalar, türevler ve taahhütler gibi işlemleri nedeniyle de kredi riskine maruz kalabilirler. Risklerin ölçülmesi başlığında bahsedildiği üzere, etkinin büyüklüğü ve etkinin olasılığının tahmin edilmesi ve bütünleşik etkinin hesaplanması gerekmektedir. Etkinin büyüklüğü, bankanın verdiği kredi tutarından teminat tutarının düşülmesinden sonra kalan kısımdır. Etkinin olasılığı ise, krediyi alan kişinin krediyi zamanında geri ödememe olasılığıdır.
Etkinin olasılığını tahmin etmek için genel kanaatlerden ziyade, firmaya ilişkin veriler ve finansal tablolardan faydalanarak bir metodolojinin geliştirilmesi gerekmektedir. Bu metodolojiler, kredi riski modellerinin temellerini oluştururlar ve bu modellerin doğruluğunun zaman içinde test edilmesi gerekir. Kredi riski modellerinin geliştirilmesinde istatistik önemli bir rol oynar.
Bankacılık düzenlemelerinde kredi riski için hesaplanan bütünleşik etki, beklenen kayıp tutarı olarak ifade edilir. Kredi riskine ilişkin beklenen kayıp tutarı için karşılık ayrılmasına Basel-II düzenlemelerinde yer verilmektedir. Basel-I’de ise olasılık içermeyen daha genel bir yaklaşım benimsenmiş ve bu yaklaşım halen ülkemizde uygulanmaktadır (BDDK, 2006e). Diğer taraftan, kredi riski için bankanın bulundurması gereken sermaye tutarının hesaplanmasına Bankalarda Sermaye Yeterliliği başlığı altında yer verilecektir.
Piyasa Riski
Bankalar portföylerinde bono, tahvil, hisse senedi, döviz gibi finansal araçları bulundururlar ve portföy tercihlerine bağlı olarak çeşitli şekillerde muhasebeleştirirler. Özellikle rayiç değerlemenin yapıldığı portföylerde gün sonunda piyasa değeri ile değerleme yapılır ve kar/zarar hesaplanır. Zarar etme durumu, risk olarak kabul edilir ve istenmeyen bir durumdur. Bu tür bir portföy için piyasa riskine ilişkin tanımda belirtildiği üzere genel piyasa riski, kur riski, spesifik risk, emtia riski ve takas riski hesaplanır. Bu hesaplama yöntemleri, riske maruz değer modelleri olarak ifade edilir. Konunun basitleştirilmesi açısından kur riski ile konu sınırlandırılacaktır, ancak diğer risklerde de benzer yöntemler izlenir.
Bankacılık düzenlemesinde riske maruz değer, elde tutulan bir portföy ya da varlık değerinin, faiz oranlarında, döviz kurlarında ve hisse senedi fiyatlarındaki dalgalanmalar nedeniyle meydana gelebilecek değişiklikler sonucunda maruz kalabileceği en yüksek zararı, belli bir zaman diliminde ve belli bir olasılık seviyesinde ifade eden ve muhtelif sayısal yöntemlerle tahmin edilen değer olarak tanımlanmaktadır (BDDK, 2006c: madde 3). Bankacılık düzenlemeleri, riske maruz değer hesabında ayrıca (elde tutma süresi) olarak 10 işgünü öngörmüştür. Bankaların hesapladıkları kredi riski, piyasa riski ve operasyonel risk tutarlarının toplamı kadar asgari bir sermayesinin bulunması gerekmektedir. Finansal tablo dipnotlarında piyasa riski için sermaye yükümlülüklerine yer vermektedirler. Ülkemizde bankalar 2011 yılı itibarıyla, riske maruz değer hesaplamalarını kendi risk yönetimlerinde kullanmaktadır ama piyasa riski için sermaye bulundurmada standart metodu tercih etmektedirler.
Operasyonel Risk
Bankadaki her bir faaliyette oluşabilecek risklerin tanımlanması, bunların etkisinin büyüklüğü ve etki olasılığının tahmin edilmesi gerekir. Bankanın etkinin büyüklüğünü ve etki olasılığını tahmini, benzer nitelikte faaliyet yapan bankaların maruz kaldığı risklere ait verilerin toplanması ve bu verilerin hesaplamada kullanılmasıyla mümkündür. Operasyonel riskin hesaplanmasındaki en temel güçlük verinin temin edilmesidir.
Bankacılık standartlarında temel operasyonel riskler ve bunlara ilişkin bazı örnekler aşağıdaki gibi sayılmıştır:
- Banka içi yolsuzluk: Varlıkların çalınması ve vergiden kaçınılması gibi hususlar.
- Banka dışı yolsuzluk: Bilgilerin çalınması ve bankanın soyulması gibi hususlar.
- Personel uygulamaları ve iş güvenliği: Ayrımcılık, ücretler, çalışanların sağlık ve güvenliği gibi hususlar.
- Müşteri, ürün ve faaliyet uygulamaları: Piyasanın maniple edilmesi, rekabet kuralları ve başkası adına yapılan işlemler gibi hususlar.
- Maddi varlıkların zarar görmesi: Doğal afetler, terör ve ayaklanma gibi hususlar.
- Faaliyetlerin durması veya sistemlerin çalışmaması: Araçların, yazılımın ve donanımın çalınması gibi hususlar.
- Uygulama ve süreç yönetimi: Veri girişi hataları ve zorunlu raporların üretilmemesi gibi hususlar.
Bankalarda Sermaye Yeterliliği
Bankalar faaliyetlerinin önemli bir kısmını mevduat gibi yabancı kaynaklarla finanse ederler. Mali durumlarının güçlü olduğunu yabancı kaynak sağlayanlara ve denetim otoritelerine raporlamalar yapmak suretiyle gösteririler. Bankacılık faaliyetleri nedeniyle kredi riski, piyasa riski ve operasyonel riske maruzdurlar. Bankaların güven sağlaması, maruz kaldıkları riskler için yeterli tutarda sermaye bulundurmasıyla mümkün olacaktır. Sermayenin ne kadar tutulacağı hususuna sermaye yeterliliği düzenlemelerinde yer verilmiştir. Bu düzenlemelerde sermaye yeterliliği standart (SYR) oranı tanımlanmış ve oranın asgari %8 olması gerektiği belirtilmiştir. SYR oranının yüksek olması bankanın mali gücünün yüksek olduğunu gösterir. SYR oranının, asgari oranın altına düşmesi ise bankanın yükümlülüklerini karşılama riskini ve iflas riskini artırır.
Kredi riskinin sermaye yeterliliği standart oranına etkisi kredi riskine esas tutarın hesaplanmasıyla olmaktadır. Kredi riskine esas tutarın hesaplanması, Basel-I kapsamında tanımlanmış ve Basel-II düzenlemesinde ciddi boyutta değişikliğe uğramıştır. Konunun basitleştirilmesi açısından burada Basel-I düzenlemelerine yer verilecek ve örneklerle açıklanacaktır.
Bankacılıkta Sermaye
Bankacılıkta sermaye reel sektör işletmelerinden farklılık arz etmektedir ve sermaye yeterliliği standart oranında özkaynak kavramı kullanılmaktadır. Bankacılıkta özkaynak unsuru olarak, ana sermaye ve katkı sermaye sayılmaktadır.
Basel-I’de Kredi Riskine Esas Tutar
Basel-I’de kredi riskine esas tutarın hesaplanması için, bankanın aktifindeki değerlerin ve bilanço dışı yükümlülüklerinin risk ağırlıklarına (% 0, % 20, %50,
%100, %150 ve %200 gibi) göre tasnifi gerekmektedir. Bu tasnif işleminden sonra, toplam değerler söz konusu oranlarla çarpılır ve risk ağırlıklı varlıklar bulunur. Tasnife ilişkin temel hususlar burada açıklanmış olmakla birlikte bu alanda çok detaylı düzenleme bulunmaktadır.
Basel-I ve Basel-II Uzlaşısı
Basel-II standardı, 2006 yılında Basel Bankacılık Komitesi tarafından kabul edilmiştir. Basel-II’nin getiriliş amacı, bankaların risklerinin daha iyi ölçülmesi ve buna göre sermaye yükümlülüğü düzenlemelerinin oluşturulmasıdır. Basel-I’de yer alan OECD kuralının ve gayrimenkul teminatlı olmayı esas alan kredi riski ölçümünün doğru bir yaklaşım olmadığı düşünülmüştür. Basel-II’de derecelendirme kuruluşlarının notları veya bankanın ürettiği derecelendirme notları, kredi riskinin ölçümünde belirleyici hale gelmiştir.
Basel-II’de kredi riskinin ölçümü dört yaklaşımdan biriyle yapılabilmektedir. Bu yaklaşımlar, basitleştirilmiş standart yaklaşım, standart yaklaşım, temel içsel derecelendirmeye dayalı yaklaşım ve gelişmiş derecelendirmeye dayalı yaklaşım’dır. Diğer taraftan, Basel-II kapsamında getirilen operasyonel riskin ölçülmesine ilişkin yöntemler yukarıda operasyonel risk bölümünde anlatılmıştır.
Sigortacılıkta Risk
Risk, gelecekte gerçekleşmesi beklenen veya istenen bir sonuçtan olumsuz yönde sapmanın olasılığı olarak nitelendirilmektedir. Risk, sigortacılık açısından; tarafların iradesi dışında olmalıdır, sigortanın hasarı ödemesi için, sigorta sözleşmesi yasalara uygun olmalıdır, gelecekte olma olasılığı mevcut ancak ne zaman gerçekleşeceği belirsiz olmalıdır. Risk faktörü sigortacılığın temel unsurlarından biridir. Risk ve sigorta iç içe geçmiş iki kavram olarak çoğu zaman birlikte kullanılmaktadır. Bireylerin ve kurumların günlük hayatta karşılaşacakları risk faktörleri arasında, kaynakları itibariyle; Sosyal risk faktörleri (hırsızlık, yağma, kazalar vb), Fiziksel risk faktörleri (yangın, dolu, sel, kuraklık, rüzgar vb), Ekonomik risk faktörleri (enflasyon, döviz kurları ve faizlerde değişmeler, finansal krizler vb) ve Politik risk faktörleri (siyasi erkin ekonomiye yaptığı müdahaleler, zorlayıcı tedbirler, yabancı hükümetlerin etkileri vb.) yer almaktadır.
Sigortacılıkta Risk Sınıflandırılması
Sigortacılığın yapısından kaynaklanan ve sigortacılık faaliyetlerinin sürdürülmesi sırasında ortaya çıkan teknik riskler; cari ve özel riskler olarak ikiye ayrılmaktadır: Cari riskler; tarife yetersizliği veya primin yanlış hesaplanması nedeniyle riskin karşılanamaması, hasar frekansı ve/veya hasar tutarını dolayısıyla da risk primini etkileyecek unsurlarda beklenen dışında bir değişimin olması, risk analizi ve hesaplamasında bilgi yetersizliği nedeniyle temel hesaplar ve riskin kalitesine yönelik hatalar yapılması, teknik karşılıkların hatalı belirlenmesiyle oluşan değerleme riski, yetersiz teminat alma veya koruma nedeniyle oluşan reasürans riski, kümülatif riskin oluşturduğu katastrofik risk, hasar ve harcamaların aşırı artmasından kaynaklanan aşırı büyüme riski ve sigorta fonlarının sorumlulukları karşılamada yetersiz kalması sonucu oluşacak iflas riski olarak çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir. Özel riskler; bireysel niteliklidir. Ancak birden çok kişinin maruz kalabileceği, fakat kitlesel olmayan bir risk özelliği taşır. Kişilerin karşılaştığı sıradan kazalar, hırsızlık, salgın olmayan hastalık veya ölüm gibi risklerdir.
Uluslararası Aktüerler Birliği’ne Göre Risk Sınıflandırması
Aktüerler Birliği’nin raporuna göre, sigorta şirketinin karşılaşacağı riskler, 6 başlıkta gruplanabilir:
Teknik Risk
Sigorta şirketleri ve müşteri arasında yapılan sözleşmeden kaynaklanan riskler, teknik riskler grubundadır. Bunlar;
- Prim Yazım Süreci Riski: Sigortalanan riskin seçimi ve onaylanmasından kaynaklanan finansal kayıp riski,
- Ürün Tasarım Riski: Sigorta şirketinin, sigorta sözleşmesinin yanlış veya hatalı içeriği nedeniyle karşılaştığı finansal kayıp riski,
- Fiyatlama Riski: Sigorta konusu olan şeyin fiyatının, riski karşılayacak düzeyde belirlenememesi sonucu oluşan finansal kayıp riski,
- Hasar Riski: Sigorta yapılan branşta beklenen hasardan daha fazla hasar gerçekleşmesi sonucu ortaya çıkan risk,
- Ekonomik Çevre Riski: Sosyal ve ekonomik değişkenlerin şirket üzerinde yaratacağı ters etki riski,
- Net Konservasyon Riski: Konservasyona düşen hasar miktarının veya hasar konsantrasyonunun beklenenin çok üzerinde olması nedeniyle ortaya çıkan risk,
- Sigortalı Davranış Riski: Sigortalıların kendilerinden beklenmeyen sıra dışı bir davranış içine girmeleri nedeniyle oluşan risk,
- Rezerv Riski: Sigorta ettirenlere, taahhüt edilen sorumlulukları yerine getirmek için ayrılan rezervlerin yetersiz kalması nedeniyle oluşan finansal kayıp riski olarak çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir.
Piyasa Riski
Piyasa riski, fiyatı, piyasada belirlenen varlıkların taşıdığı riski ifade eder. Bu varlıkların fiyatlarında meydana gelen oynaklıklar, mali kayıplar oluşturur. Bu tür riskler, yalnızca sigortacılık sektöründeki kurumları değil, tüm finansal kurumları etkiler.
Likidite Riski
Likidite riski, nakit giriş ve çıkışları arasındaki dengenin gerçekleştirilmesinin taşıdığı belirsizlik olarak da tanımlanabilir. Bu tür risk, özellikle nakde ihtiyaç duyulduğu zaman, varlıkların satılamaması ve paraya çevrilememesinden kaynaklanmaktadır. Varlıkların vadelerinin, yükümlülüklerin vadelerinden daha uzun olma durumu, likidite riskini artırmaktadır.
Kredi Riski
Kredi riski, kredi verilen tarafın yapılan anlaşma gereklerine uymayarak yükümlülüğünü kısmen veya tamamen zamanında yerine getirememesinden dolayı, kredi verenin maruz kalabileceği zarar olasılığıdır.
Faaliyet Riski
Faaliyet riski, kurum içi kontrollerdeki aksamalar ve şirket yönetimindeki hatalardan kaynaklanan risk olarak tanımlanmaktadır. Yöneticilerin veya çalışanların hataları ve yetersizlikleri, bilgi-işlem sistemindeki hatalar veya şirketin iyi planlanmış iş stratejileri hazırlayamaması nedeniyle kaynakların verimsiz kullanımı veya değişiklilerle hızlı uyum sağlayamaması gibi nedenlerden dolayı da ortaya çıkabilir.
Olay Riski
İşletmenin kontrolü dışında gelişen ve işletmeyi olumsuz etkileyen risklere olay riski adı verilir.
Bir Risk Yönetimi Yöntemi Olarak Sigorta
Riskin olduğu yerde/alanda kaçınılmaz olan risk yönetimi, iki önemli aşamadan oluşmaktadır. Mevcut durumun incelenmesi ve sigortalı varlıklarının gizlilik, bütünlük ve kullanılabilirlik bileşenlerine tehlike oluşturacak tehditlerin belirlenmesi ve bu tehditlerin kullanabilecekleri zayıf noktaların listelenmesi yani risk keşfi birinci aşamadır. Risk alma isteğine bağlı olarak risk tedavisi ikinci aşamada yer almaktadır. Risk tedavisinde; riskten kaçınma, riski azaltma, riski transfer etme olmak üzere üç farklı seçenek yer alır.
Genellikle olumsuz bir durum yani tehlike olarak değerlendirilen riskten kaçınmak, risklerin olumsuz etkilerinden etkilenmemek için olasılıklar göz önüne alınarak, önlem(ler) almaya yönelik, çalışma ve planlama faaliyetlerini içeren bir disiplin olarak risk yönetimi ortaya çıkmıştır. Risk yönetiminin başlıca araçlarından biri sigortadır.