BANKACILIK VE SİGORTACILIĞA GİRİŞ - Ünite 7: Dünya’da ve Türkiye’de Sigortacılığın Gelişimi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 7: Dünya’da ve Türkiye’de Sigortacılığın Gelişimi

Giriş

Sigorta, bir terim olarak riskli bir olayın, meydana gelme olasılığı göz önünde bulundurularak, risk ortaya çıktığında zararı kısmen ya da tamamen karşılamak üzere, bu işle uğraşan bir kuruluşa belirli bir zaman dilimi süresince ödeme karşılığında elde edilen güvence anlamını ifade etmektedir. Sigortacı, ödenen ücret karşılığında söz konusu muhtemel zararı tazmin etmeyi kabul eden taraf; sigortalı ise olası zararlara karşı prim ödemek suretiyle kendini ya da malını güvenceye alan taraf olarak tanımlanmaktadır.

Dünyada Sigortacılığın Gelişimi

Dünya tarihinin farklı dönemlerinde ve farklı bölgelerde, özellikle ticari nitelikli taşınan malların her türlü risk faktörüne karşı koruma amaçlı olan sigortacılığa benzeyen uygulamalara rastlanmaktadır. Milattan öncesi dönemlere kadar uzanan bu uygulamaların ve kişilerin korunma ve güvence arama ihtiyacına cevap verme sürecinin, aynı zamanda sigortanın da gelişme süreci olduğu görülmektedir. Bugünkü anlamıyla sigortacılık, para ekonomisinin ve alışverişin ya da ticaretin gelişmesiyle ortaya çıkmıştır.

Antik Dünyada Sigortacılık

Dünyada sigortacılığa benzer ilk uygulamalara, M.Ö. 3000 ve 2000’li yıllarda Çin’de ve zamanın ticaret merkezi durumundaki Babil’de rastlanmaktadır. M.Ö. 3000’de, kervan tüccarlarına borç veren sermayedarlar, kervanların soyulması veya fidye ödeme durumuyla karşılaşmaları halinde, tüccarların borçlarını silmekte, buna karşılık borcu tüccarlardan geri aldıkları zaman, taşıdıkları riskin karşılığı olarak ana borç tutarı üzerinden bir miktar para almaktaydı.

M.Ö. 1800’lü yıllarda, sigortanın bilinen ilk hukuki şekli, Babilliler'in geliştirdiği Hammurabi Kanunları’dır. Babil Kralı Hammurabi tarafından çıkarılan “Hammurabi Kanunları, (M.Ö.1792-1750)”; ilk reform niteliğinde yazılı kanun olma özelliğine sahip yasalardır.

Achaemenian Hükümdarları halklarını sigortalayan ve sigortalama işlemini resmî olarak kayıt altına alan ilk hükümdarlardı. Sigortalama geleneği her yıl baharın başlangıcı sayılan Nevruz’da yapılırdı.

Yaklaşık bin yıl sonra, Rodos adasının tüccar sakinleri, gemilere yüklenen mallarını tüccarların grup olarak sigorta etmesini sağlayan “Genel Ortalama” yöntemini icat etmiştir.

M.Ö. 600’lü yıllarda Hindular sigorta özelliği taşıyan kredi anlaşmaları yapmaya başlamışlardı. Basit içerikli bu anlaşmalar, toplumdaki sigorta düşüncesini geliştirerek, sigortacılıkta ilk adımları ortaya koyması açısından önem taşımaktaydı.

M.Ö. 600’lü yıllarda Yunanlılar ve Romalılar’da sağlık ve hayat sigortalarının kökenleri, aile bireylerinin bakımı ve ölenlerin cenaze masrafları için loncalar oluşturan “hayırsever toplumlarda" ortaya çıkmıştır.

Antik Yunan’da, gemi seferde kaybedildiği takdirde geri ödemesi iptal edilen ve “deniz kredisi” olarak ifade edilen bir kredi geliştirilmiştir. M.Ö. 4. yüzyılda yılın güvenli ve tehlikeli dönemlerine göre değişen, sezgisel olarak fiyatlandırılan ve etkileri sigortaya benzeyen kredilere rastlanmaktadır.

Giritlilerin, hem yelken hem de kürek gücüyle kullanılan ve 1200’lü yıllardan Rönesans’a kadar denizlerde egemen olan kadırga gemisini icat etmeleri, sigortacılıkla ilgili önemli gelişmelere yol açmıştır. 1255 yılında ilk defa Venedikliler, prim uygulamasıyla oluşturdukları fonlar aracılığı ile, korsan saldırılar, yağmalama, ve taşınan malın bozulması riskine karşı zararın ödenmesini taahhüt altına almaya başlamıştır.

Orta Çağ ve Erken Modern Dönemde Sigortacılık

Modern sigortacılığın ilk adımları, 14. yüzyılda tarihte sigortaya özgü (diğer ticari konuları içermeyen) ilk sözleşmeleri yapan Cenevizliler tarafından atılmıştır. Özellikle deniz sigortaları, 12. yüzyıl sonlarında Kuzey İtalya’da gelişme göstermiş ve bugünkü anlamıyla ilk deniz nakliyatı sigorta poliçesi 14. yüzyılda Cenova’da düzenlenmiştir. Bilinen ilk sigorta poliçesi olarak kabul edilen sözleşme, 23 Ekim 1347 tarihinde İtalya’nın Cenova Limanı’ndan Mayorka’ya “Santa Clara“ adlı geminin yükünü temin etmek amacıyla düzenlenmiştir.

İspanya'da 15. yüzyıl'da sigorta hukukuna ilişkin ayrıntılı düzenlemelerin yapıldığı bilinmektedir. Barcelona Kararnamesi, deniz sigortasını bir bütün olarak düzenleyen yeni zamanların ilk mevzuatı olması açısından deniz sigortasıyla ilgili kanunlar içinde önemli bir yer tutmaktadır.

İlk sigorta şirketi 1424 yılında Cenova şehrinde kurulmuştur.

Sigorta ile ilgili ilk kitap, Pedro de Santarém (Santerna), tarafından 1488 yılında yazılmış olan ve 1552 yılında basılan, “Sigorta ve Tüccarların En İyisi” adlı kitap olmuştur.

Sigortacılığın farklı dallarının ortaya çıkışı: Denizde başlayıp gelişen sigortacılık, daha sonraları hayat sigortası fikrinin doğmasına neden olmuştur. Gemi ve yükünün sigorta edilebilmesi, kaptan, yolcular ve tayfaların da sigorta edilebilmesi fikrini getirmiştir.

Dostluk toplumları : 17. yüzyılda İngiltere’de sigorta kavramı tesis edilmeden önce insanların acil durumlarda kullanılabileceği genel toplamlı bağışlanmış paraların olduğu “dostluk toplumları” vardı.

Londra'da 17. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yaşanan sigortacılıkta istatistik metot ve tekniğinin uygulanmaya başlaması (İhtimal Hesapları); ve 2 Eylül 1666 tarihinde meydana gelen Büyük Londra yangını sigortacılığın gelişmesinde kilometre taşı olmuş, sonrasında ilk sigorta şirketleri kurulmaya başlanmıştır.

Lloyd’s Topluluğu : 1680'lerin sonuna doğru Londra'da Edward Lloyd’un, denizcilerin gittiği bir kahvehane açmasıyla önemli bir süreç başlamıştır. Lloyd’un açtığı kahvehane, gemi sahipleri, tüccarlar ve gemi kaptanları için en son denizcilik haberlerini takip ettikleri popüler bir yer olmuştur. Yük ve gemilerini sigorta ettirmek isteyenlerin buluşma yeri haline gelmiştir. Burada sefere çıkan gemi veya geminin yükü üzerine teminat veren kişiler, “Underwriter (sigortacı)” sıfatıyla belgeler düzenleyerek, faaliyette bulunmaya başlamıştır. Edward Lloyd’un ölümünden sonra, bu kişiler kendi aralarında Lloyd’s adında bir topluluk kurmuşlar ve Lloyd’s Topluluğu, 1871 yılında İngiltere Parlamentosu’nun çıkardığı bir yasayla Birlik haline dönüştürülmüştür. Lloyd’s, zaman içinde bir kahvehaneden nakliyat ve özel riskler konusunda uzmanlaşmış dünya çapında bir sigorta borsası haline dönüştürülmüştür.

Avrupa’da sigortacılığın gelişimi: Yangın sigortası, hayat sigortasına kıyasla daha erken istikrar bulmuştur. Ortaçağ’da uzun mesafe ticaretinde "uzmanlaşan" İtalya'da ortaya çıkan deniz (nakliyat) sigortası, ancak 18. yüzyılın sonlarında uluslararası bir standarda kavuşabilmiştir. Londra'da 1710'da Sun Fire Office, 1720'de London Assurance ve Royal Exchange kurulmuştur. Paris’te 1717’de, Londra yangınından yaklaşık elli yıl sonra kurulan bir yangın bürosu, sigorta yardımları toplamaya başlamıştır. Fransa’da 1753’ten sonra ilk yangın sigortacılığı, belediye ve dini kuruluşların girişimleri ile gelmiş ve 1786'da lncendie kurulmuştur. ABD’de ilk yangın sigortası şirketleri 1752'de kurulmuştur.

Sigortanın Genel Prensipleri kitabında, tarihi gelişim sürecinde sigortacılığın aşağıdaki temel özelliklerine dikkat çekilmektedir:

  • Sigortacılığın gelişiminde itici güç, bazen güvence gereksinimi, bazen de toplumsal gelişmenin getirdiği yasal zorunluluklar olmuştur,
  • Toplumsal sorumluluğu artan devlet, sigortacılığa daha fazla ilgi göstermeye başlamıştır,
  • Sigorta şirketleri, başlangıçta birkaç dalda çalışmak üzere kurulmuş olmasına karşın, bütün dallarda teminat veren şirketlere dönüşmüştür,
  • Farklı sigorta dalları için verilen teminatlar, aynı poliçede bir arada verilmeye başlanmıştır,
  • Sigortacılığın gelişmesiyle birlikte, sigortacılar mesleki kuruluşlar bünyesinde işbirliğine giderek ortak uygulamaları ve bilgi alışverişini ülke düzeyinde sağlamaya başlamış, hatta bugün artık uluslararası ortaklıklar yaygınlaşmaya başlamıştır.

Türkiye’de Sigortacılığın Gelişimi

Osmanlı Döneminde Sigortacılık

Osmanlı Devleti’nin Sigortacılıkla tanışmasında en önemli gelişmeler ve dönüm noktası, 1838 Baltalimanı ve onu izleyen diğer serbest ticaret antlaşmaları ile 1839 Tanzimat Fermanı'nın getirdiği yönetim-eğitim-hukuk reformları olmuştur.

Osmanlı ticaret geleneğinde de yeri olan Ahilikteki “Esnaf Kesesi”nin görevi, “kişinin zararını karşılama” olarak görülmüştür. Esnaf Kesesi ile üyelere ev ve iş bulmak, evlenme masraflarını karşılamak, hastalık ve yaşlılık hallerinde geçimlerini sağlamak gibi uygulamaların, sigortanın sağladığı güvenceden fazlasını sağladığı düşünülmüştür.

Osmanlı’da uzun yıllar yerel idarenin en alt birimi olan mahallenin sosyal dayanışma sandığı olarak hizmet veren Avarız Vakıfları ve Loncalar; özellikle de esnaf loncaları bünyesinde oluşturulan “orta sandıkları”, sosyal dayanışma işlevi gören organlardı.

Osmanlı devletindeki bazı Anadolu köylerinde, halkın uğrayacağı maddi zararı karşılamak için bütün köy halkının belirli miktarlardaki nakit hisselerle katkıda bulunarak oluşturduğu yardım teşekkülleri bulunmaktaydı.

Serbest ticaret antlaşmaları ve buharlı gemiciliğin yaygınlaşması, 19. yüzyıl boyunca Osmanlı limanlarının ticaret hacmini önemli ölçüde artırmıştır. Ticaret hacmindeki artış, sigorta ihtiyacı ve talebini artırmıştır. Bu arada deniz nakliyatında İngiltere ve Fransa sigortayı zorunlu hale getirmiş ve böylece İstanbul, İzmir, Beyrut, Trabzon, Selanik gibi liman kentlerinde sigortacılığın ortaya çıkmasını ve gelişmesini sağlamıştır. Sigorta şirketleri, İstanbul başta olmak üzere Osmanlı limanlarına şubeler açmıştır.

Sigorta, faaliyet alanı olarak Osmanlı hukukunda ilk defa

28 Temmuz 1850 tarihli Kanunname-i Ticaret ’in 29. maddesinde yer almıştır. 21 Ağustos 1863 tarihli Kanunname-i Hümayun-ı Ticaret-i Bahriye ’nin on birinci bölümü sigorta konusuna ayrılmıştır.

Sigorta talebinin artan gelir düzeyi gibi ekonomik faktörlerin yanında siyasî, sosyal ve hukukî faktörlerce etkilendiği ifade edilmektedir. Dış ticarette yaşanan artış, ülkeye giren her türden tüketim malı gibi unsurlar, "Batılı hayat tarzı” bir yaşam ve tüketim anlayışının, ülkede ticaretle uğraşan varlıklı kesimler ve üst düzey saray bürokrasisi arasında yaygınlaşmasına neden olmuştur. Tüketim alışkanlıkları ve yaşam tarzının Batılılaşması, Osmanlı’yı yangın, hayat ve eşya sigortaları ile tanıştırmıştır. Sigortacılığın yaygınlaşmasında, 19. yüzyılda ortaya çıkan yaşam biçimi ve tüketim alışkanlıklarındaki değişim ve sermaye birikiminin simgesi olarak kabul edilen Beyoğlu’nda (Pera) 1870’de çıkan yangın, kritik bir öneme sahiptir.

1880 sonrası Duyûn-u Umûmiye İdaresi’nin faaliyete geçmesi ile Avrupa sermaye gruplarına Osmanlı ülkesinde daha rahat hareket etme imkânı doğmuş ve sigorta faaliyeti de bundan olumlu etkilenmiştir.

1893 yılında Osmanlı Devleti’nde kurulan ilk sigorta şirketi, sermayesi yabancılara ait olan Osmanlı Bankası, Tütün Rejisi ve Duyûn-u Umûmiye İdaresi’nin ortaklığıyla kurulan Osmanlı Umum Sigorta Şirketi olmuştur.

İttihat ve Terakki Partisi, "Milli İktisat" politikasını uyguladığı dönemde sigorta piyasasını düzenlemeye yönelik bazı yasaları, 1 Ekim 1914 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe koymuştur. Buna göre;

  • Osmanlı topraklarında yaşayan yabancılara mali, iktisadî, adlî ve idarî ayrıcalıklar veren bütün kapitülasyonlar kaldırılmıştır. Böylece elçiliklerin sigorta piyasası üzerindeki yasal düzenlemelere karşı itiraz imkânı da kalmamıştır,
  • 13 Aralık 1914'te Ecnebi Anonim ve Sermayesi Eshama Münkasım Şirketler ile Ecnebi Sigorta Şirketleri Hakkındaki Kanun-u Muvakkat çıkarılarak, ülkede faaliyette bulunan bütün yabancı şirketlere ticaret siciline tescil ettirme ve teminat gösterme zorunluluğu getirilmiştir,
  • Ticaret ve Ziraat Nezareti'ne (Bakanlığına) bağlı ve sigorta şirketlerinin işlemlerini takip ederek denetleyecek bir Sigorta Müdürlüğü kurulmuş; sigorta tazminatlarını, şirketin Osmanlı topraklarında şube ve acentelerinin bulunduğu mahalde ödeme zorunluluğu getirilmiştir,
  • Sigorta şirketleri, sigorta işlemleri için ticari itibarı sağlam temsilciler atayabilecek ve sigorta poliçelerinde yer alan koşullar, toplumun genel ahlak ve kamu düzenine aykırı olamayacaktır,
  • Osmanlı topraklarında faaliyette bulunan bütün şirketler, Temettü Vergisi Hakkında Kanun-u Muvakkat" ile gelir vergisine tabi tutulmuştur,
  • Sigorta şirketlerine yangın ve deniz nakliyat sigortası poliçelerinde %3 ve hayat sigortası poliçelerinde %2 oranında ödeme yükümlülüğü getirilmiştir.
  • Bu düzenlemelerden yaklaşık 2 yıl sonra 23 Mart 1916 tarihli bir kanunla da yabancı şirketlerin işlem ve yazışmalarında Türkçe kullanılması zorunluluğu getirilmiştir.

Cumhuriyet Döneminde Sigortacılık

Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuştur. Yeni Cumhuriyetin kurulması sürecinde sigortacılık faaliyetleri ve sigorta şirketlerinin olumsuz etkilendiği gözlenmiştir.

Yeni Cumhhuriyet’te, Atatürk’ün inisiyatifiyle, Batılı ülkeleri karşısına alma pahasına ülkenin üç ana finans kurumu olan; Türkiye İş Bankası (1924), Anadolu Sigorta (1925) ve Milli Sigorta ile Companie Suise de Reassurance ortaklığı ile Milli Reasürans T.A.Ş. (1929) kurulmuştur. Milli Reasürans şirketinin kurulmasının temel amacı, sigortacılığın millileştirilmesine zemin ve imkan hazırlamak, reasürans primlerinin mümkün olduğunca memlekette kalmasını sağlamak suretiyle döviz tasarrufu yapmak ve hazineye gelir sağlamaktır.

Türkiye’de uzun yıllar sigortacılıkla bankacılık bir bütün olarak ele alınmış, ilk yıllarda sigorta şirketlerinin tümü bankalar tarafından kurulmuş ve banka şubeleri sigorta acentesi olarak kullanılmıştır. Ülkede İş Bankası, kilit işlevi görmüş ve her iki sigorta kuruluşu İş Bankası’nın iştirakleri olarak doğmuştur. Bu alanda yetişmiş eleman olmadığı için yaklaşık on yıllık süreçte ulusal sigortacılık “ vekil-i umur ” veya “ ajan forfeter ” yoluyla yabancı şirketlerin işgüderliğinde yürütülmüştür.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla birlikte, “millî iktisat” anlayışı doğrultusunda, sigortacılık alanında da yerel sermayenin varlık göstermesi için yeni sigorta şirketleri kurulmaya başlanmış, ayrıca Cumhuriyet’in ilk yıllarında sigortacılık ile ilgili düzenlemelere özel önem verilmiştir. 1924 yılında çıkarılan yasayla ülkede çalışan bütün sigorta şirketlerinde Türkçe kullanılması zorunluluğu getirilmiştir. 1927’de 1149 ve 1173 sayılı Sigorta Şirketlerinin Teftiş ve Murakabesi Hakkında Kanunlar çıkarılarak sigortacılık yasal düzenlemeye kavuşturulmuştur.

1160 sayılı Mükerrer Sigorta Kanunu ve 1929’da kurulan Milli Reasürans T.A.Ş.’nin tekeli ile Türkiye sigortacılığında yeni bir dönem açılmıştır. 1930’larda devletin sigortacılık sektöründe gerek girişimci gerek denetleyici olarak rolü artmıştır. Türkiye’de sigorta sektöründe 1932 yılında 8’i Türk ve 29’u yabancı olmak üzere toplamda 37 sigorta şirketi yer almaktadır. Bu şirketlerden 24’ü yangın, 14’ü nakliyat, 4’ü kaza ve 3’ü de hayat sigortası branşlarında faaliyet göstermekteydi.

Cumhuriyet döneminde ilk defa özel sigorta sistemine yönelik düzenlemelere II. ve III. Beş Yıllık Kalkınma Planlarında yer verilmiştir. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT)’nın hazırlamakla görevli olduğu II. Beş Yıllık Kalkınma Planında, özel sigorta sisteminin sorunlarına yönelik yer alan yaklaşımlar, ana başlıklarıyla aşağıdaki şekilde özetlenebilir:

  • En öncelikli sorun olarak görülen sigorta şirketlerinin sayılarının artışını azaltmak amacıyla, birleşmelerin teşvik edilmesi,
  • Bankaların sigorta şirketleriyle haksız rekabete girmelerinin önlenmesi,
  • Sigorta şirketlerinin tabi olduğu denetleme sisteminin yeniden düzenlenmesi ve tarife sisteminde makul rekabete olanak veren kademeli tarife serbestliği sistemine geçilmesi,
  • Çeşitli vergi muafiyetleri ile hayat sigortalarının teşviki ve bu fonların kalkınmanın finansmanına yöneltilmesi,
  • Reasürans tekelini önleyecek ve tekel hakkının hiçbir şekilde eski işletmeciye kullandırılmamasına yönelik yeni düzenlemelerin yapılması,
  • Kamu kuruluşlarının sigorta işlerinin aracısız olarak sigorta şirketlerine yaptırılması,
  • Değişen koşullara göre, Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği’nin yeniden yapılanması ve sistemin gelişimi ve sorunların çözümüne yönelik politikalar üretebilecek bir organizasyona sahip olması.